YEREL HABERLER - 12 Şubat 2013 Salı 16:31

ERCİYES ÜNİVERSİTESİ, ``HAYIRSEVER ÜNİVERSİTESİ``

A
A
A
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ, ``HAYIRSEVER ÜNİVERSİTESİ``

Erciyes Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, Erciyes Üniversitesi`nde pek çok hayırseverin katkısı bulunduğunu ve bu nedenle Erciyes Üniversitesi`ne ``Hayırsever Üniversitesi`` denilmesinin yanlış olmayacağını ifade ederek, ``Eğer bir ülke güçlü olmak istiyorsa, üniversiteleri güçlü olmalıdır. Erciyes Üniversitesi de hayırseverlerin katkılarıyla Türkiye`nin güçlü üniversitelerinden birisi`` dedi.
Rektör Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, düzenlediği bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye`nin giderek güçlendiğini ve dünyada söz sahibi olmaya başladığını kaydetti. Prof. Dr. Keleştemur, Türkiye`nin artık ileri teknolojiye ve bilgi toplumuna geçmesi gerektiğini belirterek, ``Bugün Amerika dünyada süper güç olmuşsa, bunu güçlü üniversiteleri ve araştırma merkezleri sayesinde elde etti. Eğer bir ülke güçlü olmak istiyorsa, üniversiteleri de güçlü olmalıdır. Kayseri`deki sanayi ve ekonomik canlılık, Türkiye için çok önemli. Siz sanayicilerimiz, işadamlarımız, ülkemizin ekonomisine katkıda bulunuyorsunuz. Biz de üniversite olarak araştırma, geliştirme noktasında çalışmalar yapıyoruz. Sizler, üniversitemizin gelişmesi ve güçlenmesi için elinizden gelen maddi desteği sağlıyorsunuz. Bu nedenle Erciyes Üniversitesi, bir hayırsever üniversitesidir`` diye konuştu.
Üniversite bünyesinde kurdukları enstitü ve araştırma merkezleri hakkında da bilgiler veren Rektör Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, bu merkezlerde görev yapacak bilim insanları da yurtdışında eğitime gönderdiklerini kaydetti. Keleştemur, ``Binaları bir şekilde yaptırırsınız. Ama o binaların faydalı olması için yetişmiş insana ihtiyacımız var. Yoksa o binaları sıradan birer dershane olarak kullanırsınız ya da kapısına kilit vurursunuz. İşte biz de bu merkezlerde çalışacak, görev yapacak bilim insanlarını yetiştirmek için yurtdışında eğitime gönderiyoruz. Burada da hayırseverlerimiz büyük katkı sağlıyorlar ve yurtdışında eğitim gören elemanlarımızın masraflarını karşılıyorlar. Yetişen bu bilim insanlarımız, kurduğumuz veya kuracağımız merkezlerde görev yapacaklar`` ifadelerini kullandı.
Yeni kurulan merkezlerden birinin Nano Teknoloji Merkezi olduğunu ifade eden Keleştemur, bu merkezde araştırmalar yapılacağını ve buradan çıkacak sonuçlardan sanayicilerin de faydalanacağını bildirdi. Türkiye`nin ilaç konusunda tamamen yurtdışına bağımlı olduğunu vurgulayan Keleştemur, ``İlaç konusunda dışa bağımlılığımızı ortadan kaldırmak için ülke çapında gerekli çalışmaların yapılması gerekiyor. Biz de üniversitemizde İlaç Geliştirme Merkezi`ni kuruyoruz. Bir diğer kuracağımız merkez ise vektörlerle bulaşan hastalıkları araştıracak. Örneğin, Kırım Kongo Kanamalı Ateşi Hastalığı`nı araştıracak. Hayırsever sayın Ziya Eren tarafından binası yaptırılan Genetik Araştırmalar Merkezi (GENOM) ise kök hücre ve moleküler çalışmalar yapacak. Amerika`da insanların genetik haritaları çıkarılıyor. Bu işlem orada 10 bin dolara yapılıyor. Bu rakamı 5-6 bin dolara çektiklerinde bu uygulamayı yaygınlaştıracaklar. Bu araştırmada, kişinin ileride ne gibi hastalıklara yakalanacağı tespit ediliyor. Bu kapsamda ve bu boyutta ülkemizde tek olacak bu merkezde, yetişmiş bilim insanlarımız görev yapacak`` dedi.
Prof. Dr. Fahrettin Keleştemur, üniversite bünyesinde kurdukları merkezlerin son derece modern cihazlarla da donatıldığını belirterek, ``Bizim burada kurduğumuz merkezleri gören yurtdışındaki bilim insanları, Kayseri`ye gelip bizim merkezlerimizde çalışmak istiyorlar. Bu merkezlerimizde çalışmak isteyenler için sırada bekleyenler var`` diye konuştu.
Keleştemur, Kayseri`ye has gilaboru ve hunnap bitkisi üzerindeki çalışmaların da devam ettiğini bildirdi.
Bilgilendirme toplantısına, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO) Meclis Başkanı Nurettin Okandan, Kayseri Ticaret Odası (KTO) Başkanı Mehmet Asaf Mehmetbeyoğlu, Kayseri Ticaret Odası Başkanı Şaban Ünlü, Kayseri Organize Sanayi Bölge Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hasyüncü, Diyanet İşleri eski Başkan Yardımcısı Necmettin Nursaçan ve hayırsever işadamları katıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan “Bağ Küllemesi Hastalıkları” yüzde 90 verim kaybına yol açabilir Üzümlü İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü teknik ekipleri tarafından arazi kontrolleri kapsamında üzüm bağlarında, külleme, mildiyö, ölükol ve salkım güvesinde ilaçlama dönemleri ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Tescilli cimin üzümünün bağlarında “Bağ Küllemesi Hastalıkları” ile mücadelenin yapılmaması durumunda yüzde 90 verim kaybı yaşanacağı belirtildi. Bağ Küllemesi, asmanın yaprak, sap, sürgün, salkım gibi tüm yeşil aksamında gelişerek zarar oluşturan önemli bir hastalıktır. Hastalık, iklim şartlarının uygun gittiği ve mücadelesinin doğru yapılmadığı yıllarda yüzde 90’a varan ürün kayıplarına neden oluyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şubesinde Ziraat Yüksek Mühendisi olarak görev yapan Selahattin Albayrak, konu hakkında üreticileri bilgilendirerek şu uyarılarda bulundu; ‘Hastalığın yapraktaki Belirtileri’ “Hastalık başlangıçta yaprakların üst yüzeyinde yağ lekesine benzeyen sarımsı-açık yeşil renk açılmalarına neden olur. İleriki dönemde yaprak parlaklığını ve esnekliğini kaybeder, kalınlaşır, gevrekleşir ve kenardan içe doğru kıvrılır. Hastalığın bulunduğu kısımlarda grimsi-beyaz tozlu bir görünüm oluşur. ‘Hastalığın sürgünlerdeki belirtileri’ Sürgünler üzerinde başlangıçta siyaha yakın koyu renkli lekeler oluşur. Sürgündeki bu lekeler sezon sonuna doğru kırmızımsı kahverengine dönüşmektedir. ‘Hastalığın tanelerdeki belirtileri’ Hastalığa erken yakalanan taneler küçük kalır ve gelişemez. Hastalık tanelerde meyve sapı istikametinde çatlamaya neden olur. Taneler ben düşme dönemine kadar hastalığa duyarlıdır. ‘Mücadelesi ve kültürel önlemler’ Hastalıklı çubuklar budanarak imha edilmelidir. Yetişme sezonu içinde yaprak ve sürgün seyreltmesi yapılarak asmanın iç kısımlarına kadar iyi bir havalanma ve güneşlenme sağlanmalıdır. ‘Kimyasal mücadele’ 1. İlaçlama: Sürgünlerin 25-30 cm uzunlukta olduğu dönemde, 2. İlaçlama: Çiçeklenme öncesi, çiçek tomurcuklarının ayrıldığı dönemde, 3. İlaçlama: Tanelerin saçma iriliğinde olduğu dönemde, 4. ve sonraki ilaçlamalar: Üçüncü ilaçlamadan sonra hastalık gelişimi ve kullanılan ilacın etki süresi dikkate alınarak ben düşme dönemine kadar yapılmalıdır. Son ilaçlama ile hasat arasında gerekli bekleme süresine dikkat edilmelidir.”