ASAYİŞ - 06 Kasım 2025 Perşembe 22:32

Kukla sanatçısı boşanma aşamasındaki eşi ve ailesi tarafından darbedildi

A
A
A

Kayseri’de kukla sanatçısı ve sosyal medya fenomeni Adem Ocaktan, kardeşi ve oğlu, iddiaya göre boşanma aşamasındaki eşi ve ailesi tarafından darbedildi.

Kayseri’de yaşayan kukla sanatçısı ve sosyal medya fenomeni 41 yaşındaki Adem Ocaktan, iddiaya göre Malatya’da gösteri yapmak için oğlu E.O. ve kardeşi B.O. ile birlikte hazırlık yaparken gece iş yerine gelen boşanma aşamasındaki eşi H.O., kayınbabası H.Ç. ve kaynı İ.Ç. tarafından darbedildi. Ocaktan, kardeşi ve 13 yaşındaki oğlu sopalarla darbedilirken, yaşanan kavga ise iş yerinin güvenlik kamerasına saniye saniye yansıdı.

Gece hazırlık yapmak için geldiklerinde iş yerinin ışıklarını açık bulduklarını söyleyen Adem Ocaktan, "1 Kasım gecesi saat 03.30 sıralarında iş yerime geldim. Buradan Malatya’da bir gösteriye gitmek için aracıma malzeme yükleyecektim. Kapıyı açtığımda içeride alarmın çaldığını ve lambaların yandığını fark ettim. Yanımda kardeşim ve 13 yaşındaki oğlum vardı. İçeride hırsız aramaya ve bağırmaya başladık ve polisi aradık. Aradan 2-3 dakika geçti ve aracıma doğru bir ışık gördüm. Polis arabasıdır karşılayayım dedim ve yürüdüm. Araç durduğunda sivil araç olduğunu fark ettim ve içindekilerin kayınbabam, kaynım ve eşim olduğunu gördüm. ‘Siz benden kaçabileceğinizi mi sandınız? Hayırdır nereye kaçıyorsunuz?’ dedi. Ben de kaçmadığımı, işe gittiğimi söyledim. Konuşacağımızı söyledi, ben de ’Gecenin bu saatinde neyi konuşacağız’ dedim. Orada yavaş yavaş küfürler savurmaya başladılar bize. Daha sonra eşim benim öz, kendisinin üvey oğluna ‘Bu evliliğimizi yıktı’ diyerek içeriye itti. Ardından kayınbabam ve kaynım dışarıda kardeşimle diyaloğa girdi. İtiş kakış başladı, sopa aldılar ellerine ve kardeşime vurdular. Bu sırada ben, oğlum ve eşim arasındaki arbedeyi ayırmaya çalıştım. İçeri girdiler, kardeşime ölesiye vurdular. Kafasını yardılar. Çok ağır küfürler ettiler" dedi.

Ocaktan, oğlunun da psikolojisinin bozulduğunu söyleyerek, "Kardeşim bayıldı ve kafasına 17 dikiş atıldı. Kaburgası kırık, akciğerinde yaralanma, iç kanaması var. Adli tıp raporlarıyla da bunların hepsi mevcut. Benim 13 yaşındaki oğluma burada eşim saldırıya geçiyor. İki kere değnek darbesi vuruyor ve çocuk sağa sola kıvrılıyor. Bu tarafa kaçıyor ve ben kızıyorum, ’burada gezme’ diye. O sırada oğlum bu tarafa geliyor ve arbede yeniden başlıyor. Kayınbabam kafasına sopayla vuruyor. Ben üzerine atlıyorum. Çocuk oraya bayıldı, kardeşim buraya bayıldı. Ben de bu ayırma esnasında yere düştüm. Kalçama, gözüme darbe aldım. Gözümde risk var. Raporlarda da mevcut. Ben kendime üzülmüyorum, oğluma üzülüyorum. Psikolojisi altüst oldu. Kardeşime üzülüyorum, benim için burada kendini feda etti. İş göremez raporu var. Şu anda onlar elini kolunu sallayarak geziyorlar. Buradan suç delillerini, malzemelerini yanında götürerek kaçtılar. Onların yakalanmasını istiyorum" ifadelerini kullandı.

Ali Göç

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.