DİĞER SPORLAR - 27 Ekim 2014 Pazartesi 11:59

Spor Bakanı Kılıç'tan doping uyarısı

A
A
A
Spor Bakanı Kılıç'tan doping uyarısı

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç "Doping konusunda sıkıntılar yaşadık ama şevkimizi kırmasın" dedi.

'Federasyonlar Boyutuyla Türk Sporunun Geleceği' isimli çalıştaya katılan Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, spora ayrılan bütçenin verimli kullanılmadığını, harcanan bütçeye ve yapılan işlere bakılınca ortaya ciddi bir tablonun çıktığını ve bu çalıştayda kesinlikle bütçe konuşulmayacağı talimatını verdiğini söyledi. Katılımcılardan proje üretmelerini isteyen Bakan Kılıç, dopingle ilgili olarak ise, "Doping konusunda sıkıntılar yaşadık ama şevkimizi kırmasın" dedi.

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, Gençlik ve Spor Bakanlığı tarafından Antalya Belek’te bir otelde düzenlenen 'Federasyonlar Boyutuyla Türk Sporunun Geleceği Çalıştayı'nın açılışına katıldı. Antalya Valisi Muammer Türker, AK Parti Antalya İl Başkanı Mustafa Köse, Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel, federasyon başkanları, kulüp başkanları, akademisyenler ve çok sayıda sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen çalıştayda Türk sporunun geleceği konuşuldu.

"ÖZ ELEŞTİRİ YAPMAMIZ LAZIM"

Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, çalıştayın açılışında yaptığı konuşmada katılımcılara seslenerek spor alanında öz eleştiri yapılmasının gerektiğini vurguladı. Herkesin kendisini eleştirmesi ve daha iyi işler yapmak için proje üretilmesini isteyen Bakan Kılıç, AK Parti iktidarının başarısının temelinin proje üretip ve ürettiği projelerin takibini sağlamakta saklı olduğunu söyledi. Burada yapılacak çalıştaya ilişkin bazı grupların 'Daha önce de toplanıp konuşmuştunuz, hiç bir şey olmamıştı' şeklinde karşı çıktığını belirten Bakan Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bizim amacımız sizleri bir arada konuşarak farklı düşünceleri bir pota içerisine getirip eksikleri değerlendirmemiz. Bir çalıştayı yapmayı düşündüğümüzde bazı sesler şunu söyledi; 'Daha önce de toplanıp konuşmuştunuz, hiçbir şey olmamıştı.' Ama biz AK Parti iktidarı olarak 12 senede büyük işler başardık. Bu işleri de projeleri takip ederek başardık. Bu çalıştayda bir araya gelip görüştüğümüz konuları sonunda bir bildiri haline getirip yayınlayacağız. Öz eleştiri yapmamız lazım. Kendimizi eleştirmeliyiz. Daha iyi nasıl bir şeyler yapılır bakmamız lazım. Biz spor deyince hep uluslar arası olimpiyatlar ve uluslar arası yarışmaları düşünüyoruz. Bunlar doğal ama engelli arkadaşlarımız da var, bunların da başarıları var. O nedenle bu boyutun da burada ele alınmasını istiyorum."

"GERÇEKÇİ HEDEFLER ORTAYA KOYALIM"

Çalıştaya katılan herkesin kendi alanındaki sporcularının verilerini çıkarmasını isteyen Bakan Kılıç, veriler ışığında daha gerçekçi hedeflerle daha kolay başarılar elde edilebileceğine değindi. Amerika’yı yeniden keşfetmenin gerekmediğini de vurgulayan Bakan Kılıç, 2016 ve 2020 yılındaki olimpiyatlara dikkat çekerek, "2016-2020 olimpiyatlarında ne yapacağız, bunu da düşünmemiz lazım. Görev alanlarınızdaki projeksiyonlarınız neler bunları görmek istiyorum. Bunları bilelim ki hedeflerimizi gerçekçi ortaya koyalım. Spesifik olarak elde edilen verileri ortaya koyup planlı çalışmalar yapmalıyız. Verileri sizler ortaya çıkarmalısınız. Bu veriler olmazsa başarıların bazılarını tesadüfi olduğunu söyleyenler var. Onları haklı çıkarmış olursunuz. Amerika’nın yeniden keşfedilmesine gerek yok. Antrenörlerimiz ne durumda. Biz bazı verilere sahibiz ama sizlerin de bazı çalışmalar yapması gerekiyor" dedi.

"BURADA KESİNLİKLE BÜTÇE KONUŞULMAYACAK"

Çalıştayın amacının bütçe konuşmak olmadığının altını çizen Bakan Kılıç, çalıştaya katılan ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’ndan görevlilere bütçe konuşulmaması konusunda talimat verdiğini de belirterek katılımcılardan sadece plan ve proje üretmelerini istedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin spora gerekli bütçeyi ayıracak kadar zengin olduğunu vurgulayan Bakan Kılıç, "Bugüne dek yapılan çalışmalarda söz dolaşıp bütçeye geldi. Değerli arkadaşlar bu toplantı bir bütçe toplantısı değildir. Buradaki bakanlıktan arkadaşlara ben gerekli talimatı verdim. Burada bütçe konuşulmayacak. Burada bir plan yapılırsa Türkiye Cumhuriyeti o plan için kaynak ayıracak kadar güçlüdür. Verilen kaynakların verimli kullanıp kullanılmayacağı konusunda bir eksiklik var. Ben kaynak ve yapılanlara baktığım zaman ortada çok ciddi bir tablo var. Statların yaşayan alanlar olması lazım. Bugün bir stadyumun bize maliyeti 70 milyon TL’den başlıyor. Ayda iki kere kullanılması için bu kadar kaynak ayrılmamalı. Bu alanlar değerlendirilmelidir" şeklinde konuştu.

"KÜÇÜK ORGANİZASYONLARLA UĞRAŞMAYALIM"

Bakan Kılıç, rekabetin çok üst düzeyde olduğunu ve bu nedenle küçük organizasyonlarla vakit kaybedilmemesi gerektiğine değinerek, "Daha iyi koordine olmamız lazım. Federasyonlarımız birbirine destek olmalıdır. Sporcularımız uluslar arası alanda tecrübe kazanmalı. Rakiplerimiz bunu çok güzel yapıyor. Ciddi manada rekabet var. Çok çalışmamız gerekiyor. Bir sporcunun uluslar arası bir müsabakaya katılması ona farklı bir heyecan katacaktır, tecrübe katacaktır. Türkiye’ye alacağımız organizasyonların sporcularımız ve Türkiye’nin sporuna katkı sağlayacak olanları almamız lazım. Her organizasyon Türkiye’de yapılacak diye bir şey yok. Kimsenin yapmak istemediği küçük organizasyonlarla uğraşmayalım. Mersin’de yapılan organizasyon bakın ne kadar çok ses getirdi. Hükümet desteğinin en büyük avantaj olduğunu da biliyoruz. Erzurum ve Trabzon'da biz bu organizasyonları yaptık" ifadelerini kullandı.

"DOPİNG KONUSUNDA SIKINTILAR YAŞADIK AMA ŞEVKİMİZİ KIRMASIN"

Türkiye’de güzel tesislerin olduğunu ama tesislerin içlerinin boş olduğunu ifade eden Gençlik ve Spor Bakanı Akif Çağatay Kılıç, "Yatırımlar devam edecek ama tesislerin ardından envanter çalışmalarının da yapılması lazım. Tesislerin içini doldurmamız lazım. Güzel tesisler yapılıyor ama içleri boş. Bu çalıştayda bu tesislerimizin içlerinin nasıl doldurulacağını konuşalım. Bunları sizlerden istiyorum. Bir takım sıkıntılar yaşadık. Ama bu sıkıntılar bizim şevkimizi kırmasın. Bahsettiğim konu doping. Bizi üzmek isteyenlere izin vermeyelim. Gösterdiğimiz güven karşılık bulmayabilir. Ama biz yolumuzda aynı çizgi ve kaynakla devam edeceğiz. Duruşumuz artık açık ve nettir. Uluslar arası anlamda iyiyiz daha iyi bir noktaya da gideceğiz. Herkes dikkat etsin birbirimizi üzmeyelim. Başarılı bir meslek çalışanı olmak, aynı zamanda başarılı bir sporcu olmaya engel değil. Milli Eğitim Bakanlığı ile erken yaşta sporcu ruhunun oluşması için çalışmalar devam ediyor. Ben kendi kızlarımdan biliyorum" açıklamasında bulundu.

MEDYA VE BASINI UYARDI

Konuşmasını sonunda yazılı ve görsel basına bir uyarıda bulunan Kılıç, "Sporu vitrine taşıyacak olan medya ve basındır. Sizler neyi ön plana çıkarırsanız kamuoyunda o konuşuluyor. Biliyorum futbol en çok konuşulan alan ama bu diğerlerini göz ardı edecek hale gelmesin. Vitrine ne kadar çok yer verirseniz o başarıyı elde etmeyi çalışanlara da bir motivasyon olur. Farklı dallarda başarı elde eden kardeşlerimizin haberlerini paylaşın. Ümit ve ışık veren başarılara biraz daha önem verelim" dedi.

TÜRKER: "GENÇ NÜFUSU İYİ KANALİZE ETMEMİZ LAZIM"

Çalıştayda konuşan Antalya Valisi Muammer Türker de yaş ortalamasının genç olduğunu ve bu nedenle genç yaşta herkese spor bilincinin aşılanması gerektiğini vurguladı.
Antalya’nın yılın her ayında spor yapma imkanı sağlayan bir il olduğuna da değinen Vali Türker, "Sporun toplumsal boyutuna bakacak olursak yaş ortalamamız 29,5. Genç bir nüfusa sahibiz. Biz bu genç nüfusu iyi yetiştirmeliyiz. Bunu bir güç olarak kullanmamız lazım. Hakkari’de yaş ortalaması 19,5'tu. Genç nüfusu iyi kanalize ederek terör örgütlerinin gençlerimizi kandırmasının önüne geçmiş oluruz. Antalya Türkiye’de spor imkanları açısından zengin bir il. Spor dalları bakımından yılın 12 ayında pek çok spor yapılabilir. İlçe ve il merkezinde birçok spor dallarına ait tesislerin geliştirilmesi için bakanlığımızdan destek bekliyoruz" diye konuştu.

TÜREL: "GENÇLİĞİNİ KURTARAMAYAN TOPLUMLARIN GELECEĞİNİ KURTARMASI ZORDUR"

Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ise gençliğin farklı kötü grupların hedefi haline geldiğini vurgulayarak, "Bu salonda gençliğimiz konuşuluyor. Gençliğini kurtaramayan toplumların geleceğini kurtarması zordur. Gençliğimiz fevkalade tehlikeli bir dünyada yaşıyor. Uyuşturucu ve terör örgütlerinin avcısı olduğu bir dünyada yaşıyor. Son 12 yılda yapılan çalışmalar gençliğin iyi yetişmesi için iyi adımlar oluyor. Ailede başlayan gençlik eğitimi spor yöneticilerimizle daha ileri safhaya taşınıyor. Bu gelişmeler gençliğin üzerinde farklı amaçları olanları rahatsız etmiştir" açıklamasını yaptı.
Çalıştayın Salı günü komisyon raporlarının katılımcılara okunmasıyla sona ereceği bildirildi.

CAFER ESER - ALPARSLAN ÇINAR

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara İletişim Başkanı Duran: "Dezenformasyon hakikate karşı bir tehdittir" Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, dezenformasyonun sadece yanlış bilgi olmadığını, devletlerin kapasitesine zarar veren varoluşsal bir tehdit olduğunu belirterek, "Dezenformasyon çerçevesindeki tehdit aslında hakikate karşı bir tehdittir ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüşmüştür. Bunlar tabii ki aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline gelmiştir" dedi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığınca düzenlenen "Türk Devletleri Dezenformasyonla Mücadele Forumu" nda Türk dünyasından medya ve iletişim profesyonelleri bir araya geldi. Forumun açılış konuşmasını gerçekleştiren Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Burhanettin Duran, içinde bulunulan yüzyılın en kritik meselelerinden biri olan dezenformasyonla mücadelede yeni iş birliği kapılarının aralanması ve iletişim cephesinde safların sıklaştırılması gerektiği mesajlarını verdi. Tarihin, zaferlerin, kazanımların, mücadelenin ve geleceğin ortak olduğu Türk dünyasından gelen konukları, Ankara’da ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek sözlerine başlayan Duran, "15 Aralık Dünya Türk Dili Ailesi Günü"nü kutladı. Ortak alfabe ile yayınlanan "Türk Dünyası Vizyon Belgesi"nin hayırlı olmasını dileyen Duran," Bugün de Aile Meclisimizde, yüzyılımızın en kritik meselelerinden birini, dezenformasyonla mücadeleyi konuşacak; yeni iş birliği kapılarını aralayacak, iletişim cephesinde safları daha da sıklaştıracağız inşallah" dedi. Burhanettin Duran, Türk Devletleri Teşkilatı’nın, dünyanın belirsizliklerle, çatışmalarla, kırılmalarla sarsıldığı, büyük bir sistem krizinin vuku bulduğu bir dönemde kardeşlik bağından güç alan ülkeler olarak bir araya geldiğini ve kurumsallaşma yürütmekte olduğunu belirtti. Teşkilatın 16 yıldır "dilde, fikirde, işte birlik" şiarıyla ekonomik entegrasyondan ulaştırma koridorlarına, savunma iş birliğinden eğitim ve kültür politikalarına pek çok alanda ortak çalışmalar yürüttüğünü hatırlatan İletişim Başkanı Duran, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türk Devletleri Teşkilatı 12. Zirvesi’nde yaptığı, "Terörizmden yasa dışı göçe, siber tehditlerden iklim değişikliğine kadar ortak bir duruşla mukabele edebileceğimizi, kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirebileceğimizi düşünüyorum" açıklamalarını alıntılayarak verilen mesajların önemli olduğuna vurgu yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın "kendi gök kubbemiz altında kendi güvenliğimizi güçlendirmek" ifadesinin çok şey ifade ettiğini kaydeden Duran, "Bizler medya ve iletişim profesyonelleri olarak burada bir araya geldik. Ancak hepimizin bildiği ve mutabık kaldığı hususlar var. Uluslararası bazı çevrelerin iletişim alanında sahip olduğu egemenlik ve zaman zaman tahkim ettiği "söylem tekeli" aslında sadece bizlerin iletişimcilerin konusu değildir" değerlendirmesini yaptı. İletişim alanında karşılaşılan, başta dezenformasyon olmak üzere manipülasyon, siber saldırı, sosyal platformlarda artan nefret dili ve bilgi güvensizliği gibi tehditlerin kamu düzenine karşı doğrudan tehdit oluşturduğunu ifade eden Duran, dezenformasyon çerçevesindeki tehdidin aslında hakikate karşı bir tehdit olduğunu ve giderek de uluslararası bir enstrümana dönüştüğünü aktardı. Burhanettin Duran, bunların aynı zamanda milli güvenlik, toplumsal istikrar ve uluslararası itibarı doğrudan ilgilendiren stratejik bir alan haline geldiğinin altını çizerek" Bu çerçevede zihni bir felaket, algısal bir çürüme veya gerçeğin katli şeklinde ifade edebileceğimiz dezenformasyonun ne kadar büyük bir risk ve tehdit olduğu da anlaşılmıştır" dedi. Duran, dezenformasyonla mücadelenin hem "Türk Dünyası 2040 Vizyonu" belgesinde hem de "2025 Enformasyon Alanındaki Eylem Planı"nda yer almasının tesadüf olmadığını, dezenformasyona karşı ortak mücadelenin vazgeçilmez olduğunu ortaya koyduğunu dile getirdi. Forumun da bu amaca hizmet ettiğinin altını çizen Duran, "Forum dezenformasyonla ortak mücadele azmimizi ve irademizi bir kez daha ortaya koymaktadır. Müşahede ettiğimiz uluslararası sistem krizi ve geçtikçe daha da derinleşen hakikat sorunsalının altında dezenformasyon mefhumu da var" diye konuştu. "Dezenformasyon devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit" Dezenformasyonun küresel krizlerin bir sorunu olmakla birlikte, krizleri derinleştiren bir aparat olarak görülebileceğini kaydeden Duran, dezenformasyonun yalnızca yanlış bilgi olmadığını devletlerin kabiliyet ve kapasitesine zarar verebilen varoluşsal bir tehdit olduğunun altını çizdi. Duran, çağımızda savaşların artık yalnızca askeri yöntemlerle yürütülmediğini, hedef ülke, bölge veya halkın istikrarsızlaştırılmasının, önce zihinsel, toplumsal ve kurumsal direncinin aşındırılması boyutuyla aslında iletişim alanında başladığını belirterek, bu itibarla bakıldığında hibrit tehditlerle karşı karşıya olunduğunun açık olduğunu ifade etti. İstikrarsızlaştırma tehdidine karşı yapılacak en önemli işin ortak mücadele olduğunun altını çizen Duran, kasıtlı, hedefli ve koordineli bir dezenformasyon kampanyasıyla karşılaşmanın artık sıradan bir vaka haline geldiğini kaydetti. Duran, "Bu bağlamda kardeş Türk Devletlerini mercek altına aldığımızda; dezenformasyon girişimlerinin kimi zaman ortak hedefler üzerinden eş zamanlı şekilde, kimi zaman ise ülke özelinde ayrışan stratejilerle yürütüldüğünü gözlemliyoruz. Ne yazık ki başta enerji, savunma, ulaşım ve ticaret koridorları alanları olmak üzere bir çok stratejik projelerimize karşı propaganda ve dezenformasyon kampanyaları görüyoruz" değerlendirmesini yaptı. "TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmekte" İletişim Başkanı Duran, "Türk devletlerinin uluslararası itibarının, ortak kimlik bilincinin, iş birliği mekanizmalarının ve bölgesel dayanışmasının da hedef alındığını belirterek, "Güven aşındırma, meşruiyeti sarsma ve siyasi, stratejik kırılganlık amacı taşıyan bu kötücül girişimlerde; mesele bilgi ile ilgili değil, duygusal tepkiyi tetikleyecek söylemler üretmektir. Ulusal ve uluslararası kamuoylarında belirsizlik ve güvensizlik oluşturacak anlatılar devreye sokmaktır .İşte bu sistematik algı operasyonlarına karşı çalışmalarımızı üç temel boyutta yürütmemizin elzem olduğu kanaatindeyim. Birincisi, halklarımızın elbette birbirini daha yakından tanıması ve anlaması. Burada Türk Devletlerinin ortak sesi olan TRT Avaz kanalımız "bizi bize anlatma misyonuyla" çok mühim bir görev üstlenmektedir. İkincisi, Türk dünyasının uluslararası arenadaki anlatısının bizzat bizler tarafından güçlü bir şekilde inşa edilmesi. Türkiye olarak bizler bu anlamda hem TRT olarak hem Anadolu Ajansı olarak önemli bir faaliyet yürütüyoruz. Üçüncüsü, başta kriz ve afet durumları olması üzere toplumlarımızın dezenformasyona karşı direncini güçlendirme ve ortak mücadele mekanizmalarının kurulmasıdır. Bu forum bu amaca hizmet etmektedir" açıklamasını yaptı. "Bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik" Türkiye’nin bu yöndeki çalışmalarını anlatan Duran, "Başkanlığımız bünyesinde 2022 yılında kurulan Dezenformasyonla Mücadele Merkezimizde yalan haberleri, yanlış bilgileri, kurgusal içerikleri ifşa ediyoruz, algı operasyonlarına karşı mücadele veriyoruz. Bununla birlikte, kurumlar arası koordinasyon, erken uyarı mekanizmaları, kriz dönemlerinde hızlı bilgilendirme ve toplumda medya okuryazarlığının güçlendirilmesi gibi uzun vadeli kapsamlı çalışmalar yürütüyoruz. Dezenformasyonla mücadelede, hem kurumlarımızla oluşturduğumuz koordinasyon mekanizması hem de e-devlet Dezenformasyon Bildirim Servisi üzerinden milletimizle kurduğumuz iletişim ağı büyük önem taşımaktadır. Oluşturduğumuz bu sistemle bugüne kadar 2 bin 500’e yakın dezenformasyonu gözler önüne serdik; doğrusu bu çabamızın milletimiz tarafından da büyük bir memnuniyetle karşılandığını ifade etmek isterim. dikkat çektik, hakikati anlattık" dedi. Sosyal medyanın çok sayıda bilgi ve iddianın dolaştığı bir alan olduğunu oradaki bilgilerin teyit edilmeden doğru kabul edilmesinin toplumu yanlış yönlendireceğini ifade eden Duran, Türk Devletlerine yönelik çok sayıda yalan içeriğin ifşa edildiğini bildirdi. 2. Karabağ Savaşı sırasında yürütülen dezenformasyonlara karşı da savaş sürecinde ve sonrasında, Azerbaycan’ın Karabağ Zaferini gölgeleme amaçlı çok sayıda dezenformasyon üretildiğini dile getiren Duran, bu konuda Azerbaycan’a destek verildiğini aktardı. Bununla ilgili bir örneği paylaşan Duran, "Karabağ’a giren Azerbaycan askerleri yaşlı Ermeni bir kadınla alay ettiği başlığıyla sunulan bir yalan haber vardı. Burada güya bir asker yaşlı kadına bir bardak su uzatıyor ve kadın suyu içecekken başka bir asker bu suyu döküyor. Halbuki videonun tam halinde açık ve net bir şekilde Azerbaycan askerinin bizzat kendi eliyle Ermeni kadına su içirdiği görülmekteydi. Şimdi tabii görüntüleri keserek biçerek bambaşka bir forma getirmek ne yazık ki artık mümkün. Hatta daha fazlası mümkün" dedi. Duran, yapay zekayla hazırlanan içeriklerin tehlike boyutuna işaret ederek, "Kurgular yapay zekalarla bambaşka bir şekilde gerçekmişçesine ortaya çıkarılabiliyor. İşte böyle bir ortamda iletişimin yeni dinamikleri ve verdiği imkanlarla ortaya ciddi riskler de çıkıyor. Bununla mücadele için ortak stratejileri hayata geçirmemiz gerektiği açıktır. Bize karşı yazılmaya çalışılan hikaye ve inşa edilen anlatıyı ancak biz birlikte çalışarak birlikte ortak anlatımızı oluşturarak aşabiliriz" diye konuştu. "Yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" Burhanettin Duran dezenformasyona karşı daha somut işbirlikleri geliştirmek zorunda olunduğunu ifade ederek, "Ortak teyit mekanizmaları kurmak durumundayız. Erken uyarı sistemlerini işleterek, birbirimizle paylaşmak durumundayız. Türkiye olarak medya okur yazarlığının arttırılması, çocuklarımızın ve gençlerimizin dijital tehditlere karşı bilinçlendirilmesi, siber güvenlik altyapısının güçlendirilmesi, yapay zeka destekli manipülasyonlara karşı algoritmik izleme araçlarının geliştirilmesi ve kamu kurumları arasında eş güdümlü bilgi paylaşımının kurumsallaştırılması gibi birçok alanda kritik adımlar atıyoruz" şeklinde konuştu. Bu anlamda çok ciddi bir kararlılıkla çalıştıklarını sözlerine ekleyen Burhanettin Duran, "Bu alanda geliştirdiğimiz kapasiteyi büyük bir memnuniyetle kardeş ülkelerle paylaşmaktan ve onlarla birlikte çalışmaktan yanayız. Buna dair ortak bir irademiz var. Bu yaklaşım, Türk dünyasının bütünlüğünü hedef alan her türlü suni ayrıştırma girişimine karşı ortak bir duruşu da gösterecektir. Ben inanıyorum ki ülkelerimiz arasındaki veri paylaşımı, tecrübe aktarımı, ortak teyit mekanizması ve hızlı reaksiyon kapasitesi, Türk dünyasının bilgi alanındaki savunma şemsiyesini oluşturacak önemli unsurlardır. Ülkelerimizi, teşkilatımızı, birliğimizi ve kardeşliğimizi dezenformasyon kampanyalarına karşı korumak durumundayız. Onların yıkıcı etkilerinden korunmak için bir kurumsallaşmaya ihtiyacımız var. Ve bunu da uluslararası ölçekte bir mekanizmayla yürütmek gerekir" açıklamasını yaptı. Duran, sözlerinin sonunda Türk Devletleri Teşkilatı Forumu’na katılan ve katkı sunan isimlere teşekkür etti.
İstanbul GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturmada 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı GAİN Medya’ya yönelik yürütülen soruşturma çerçevesinde 4 şüphelinin ifade işlemleri başladı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından GAİN Medya’ya yönelik ‘kara para aklama’ soruşturması sürüyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan, Selahattin Aydın ve Okan Karacan jandarmadaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Şüphelilerin ifade işlemlerinin başladığı öğrenildi. Olayın Geçmişi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında, şüpheli Berkin Kaya’nın hesap hareketleri incelendiğinde çok sayıda ve yüksek tutarlı nakit yatırma ve çekme işlemlerinin bulunduğu, işlemlerin kaynağının anlaşılamadığı, şahsın SWIFT işlemlerinin yoğun olduğu ve yurt dışındaki bazı şirketlere yüklü miktarda para transferleri gerçekleştirdiği belirlendi. Şüpheli Kaya’nın ortağı olduğu firmalar incelendiğinde, bu ölçekte para transferlerini açıklayabilecek yeterli sermaye yapısı veya ticari faaliyetinin tespit edilemediği, hesaplarının yasadışı bahis ve dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanıldığına ilişkin çok sayıda istihbarat bulunduğu, hesaplarda dolaşan yüklü miktarların kaynağının da açıklanamadığı tespit edildi. Yapılan araştırmalar ve MASAK raporu doğrultusunda, 2020 yılında kurulan GAİN Medya Anonim Şirketi’nin yüzde 50 hissesinin 2024 yılında şüpheli Berkin Kaya tarafından devralındığı, bu devir öncesi ve sonrasında 19 Nisan 2024 ile 22 Ekim 2024 tarihleri arasında şirkete toplam 310 milyon TL nakit, 88 milyon TL havale/EFT ve 9 Ocak 2025’te 1 milyon dolar olmak üzere toplamda yaklaşık 450 milyon TL tutarında ödeme yapıldığı tespit edildi. 29 Kasım 2024 tarihli genel kurul toplantısında şirket sermayesinin 1 milyar TL’ye çıkarıldığı, sermaye artışının 380 milyon TL’den fazlasının ortakların şirketten alacaklarının sermayeye mahsubu yoluyla karşılandığı, şirket finansmanının büyük ölçüde yüklü nakit girişleri ve yurtdışı kaynaklı transferlerle sağlandığı anlaşıldı. Soruşturma kapsamında para hareketlerinin miktarı, sıklığı ve yöntemi itibarıyla ticari hayatın olağan akışına aykırılık taşıdığı değerlendirildi. Öte yandan 12 Aralık 2024’te şüpheli Selahattin Aydın tarafından tek ortaklı ve 10 milyon TL sermaye ile kurulan Anahat Medya Anonim Şirketi’nin, GAİN Medya Anonim Şirketi’ni 22 Ocak 2025 tarihinde 450 milyon TL bedelle devraldığı, aynı tarihte nakit sermaye artırımına gidilerek sermayesinin 470 milyon TL’ye çıkarıldığı belirlendi. Anahat Medya Anonim Şirketi tarafından 28 Ocak 2025 ve 22 Ağustos 2025 tarihleri arasında GAİN Medya Anonim Şirketi’ne yaklaşık 1 milyar 76 milyon TL tutarında EFT ve havale işlemi gerçekleştirildiği, bu işlemlerin finansmanının Selahattin Aydın’ın hesabına yatırılan yüklü miktardaki nakit paralarla sağlandığı ve söz konusu tutarların kısa süre içerisinde GAİN Medya Anonim Şirketi’ne aktarıldığı anlaşıldı. İşlemler birlikte değerlendirildiğinde, suç gelirlerinin aklanmasına yönelik organize bir finansal yapı oluşturulduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğu soruşturma kapsamında belirlendi. Elde edilen deliller doğrultusunda, şüpheliler Berkin Kaya, Barbaros Reşat Gülcan ve Selahattin Aydın’ın yakalanması amacıyla İstanbul İl Jandarma Komutanlığı Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekiplerince bugün eş zamanlı operasyon düzenlendi. Operasyonda 3 şüpheli de yakalanırken, suçtan elde edildiği değerlendirilen taşınır ve taşınmazlara el konuldu. İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen karar doğrultusunda ise GAİN Medya Anonim Şirketi, GAİN Studio Prodüksiyon Anonim Şirketi, GAİN Shorts Medya Anonim Şirketi, Anahat Holding Anonim Şirketi, Anahat Medya Anonim Şirketi, 3B Yazılım Teknolojileri Sanayi Ticaret Anonim Şirketi ve Berton Yapı İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’nun (TMSF) kayyım olarak atandı.
İstanbul Bağcılar’da minik Meryem’i taşla öldüren sanığın yargılanmasına devam edildi İstanbul Bağcılar’da evine girdiği 12 yaşındaki Meryem Samou’yu başına taşla vurarak öldüren Zekeriyya A.’nın yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, pedagog eşliğinde beyanda bulunan Meryem’in kardeşi Ahmad, "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriyya idi. O sırada kız kardeşim evdeydi. Başka bir şey bilmiyorum. Sanığı görsem tanıyabilirim. İsminin Zekeriyya A. olduğunu biliyorum. O, sürekli evimize geliyordu. O gün bize geldiğinde tekti" dedi. Bağcılar 15 Temmuz Mahallesi’nde, Meryem Samou’yu (12) kafasına taşla vurarak ve bıçaklayarak öldüren, aynı taşla Samou’nun 6 yaşındaki kardeşi Ahmad Samau’yu da yaralayan Zekeriyya A.’nın (51) yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Zekeriya A., müşteki anne Gulli Samou ve baba Cihat Samou ile tarafların avukatları hazır bulundu. Ayrıca duruşmaya, olay anında evde bulunan ve yaralanan Meryem Samou’nun küçük kardeşi Ahmed Samou ile abisi Mohammad Ali Samou duruşmaya ‘tanık’ sıfatıyla pedagog eşliğinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriyya idi" Duruşmada pedagog eşliğinde ‘tanık’ olarak dinlenen Ahmad Samou beyanında, "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriya idi. O sırada kız kardeşim evdeydi. Başka bir şey bilmiyorum. Sanığı görsem tanıyabilirim. İsminin Zekeriyya A. olduğunu biliyorum. O, sürekli evimize geliyordu. O gün bize geldiğinde tekti" ifadelerini kullandı. Bir diğer mağdur olan Meryem ile Ahmad’ın abisi Mohammad Ali Samou ise, "Saat sabah 10.00 gibi kahvaltı yaptık. Annemle 14.30 gibi yemek yedik. Küçük kardeşlerim evdeydi. Biz kapıyı çaldık kimse açmadı. Sonra anahtarla girdik, her yer kandı ve karanlıktı. Sonrasında polisler geldi. Zekeriyya en son olaydan kısa bir süre önce eşiyle birlikte bize geldiler" dedi. Beyanda bulunan müşteki baba Cihat Samou, "Ben şikayetçiyim. Olayı görmedim, bu olay olduğunda ben yurt dışında çalışıyordum. Beni Muhammet isimli arkadaşım arayıp, ailemle ilgili bir durum var dedi. Eşim ve kızıma ulaşamadım. Dayımın kızını aradım, o bana olayı anlattı" diye konuştu. Müşteki anne Gulli Samou ise beyanında, "Ben sanığın eşinden de şikayetçiyim, eşi bizi oyladı. Olaydan sonra, benim akrabalarım sanığın evine gitti ancak kapıyı ve perdeyi açmadı" şeklinde konuştu. Tutukluluk halinin devamına hükmedildi Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı, sanığın tutukluluk halinin devamını ve eksik hususların giderilmesini talep etti. Beyanda bulunan müşteki avukatları, sanığın en üst sınırdan cezalandırılmasını istediler. Ara kararını açıklayan mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Zekeriyya A. ‘şüpheli’, hayatını kaybeden kız çocuğu Meryem Samau ‘maktul’ sıfatıyla yer aldı. Meryem’in vücudunda 3 adet kesici, delici alet yarası ve 17 adet kesik yara tespit edildi Hazırlanan iddianamede, hayatını kaybeden 12 yaşındaki Meryem Samou’nun boğaz kısmında kesi ve kafasının belli yerlerinde darp yaraları ile hayatını kaybettiği, olay sırasında evde olan ve yaralı olarak kurtulan Ahmed Samou’nun da vücudunun bazı yerlerinde darp izleri olduğu anlatıldı. Öte yandan iddianamede, olay günü yaralı Ahmed’in polis tarafından ifadesinin alınmak istendiği ancak küçük çocuğun hıçkırarak ağladığı ve kendisini ifade edecek durumda olmadığı belirtildi. Mağdur Ahmed hakkında hazırlanan Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna da yer verilen iddianamede, yaralarda kişinin yaşamının tehlikeye sokan bir durumun olmadığı, yaranın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hafif nitelikte olmadığı ve darbelerin vücutta kemik kırığına neden olmadığı belirtildi. Ayrıca hayatını kaybeden Meryem Samou için hazırlanan otopsi raporuna da yer verilen iddianamede, maktulün vücudunda 3 adet kesici, delici alet yarası ve 17 adet kesik yara tespit edildiği ve yaralanmaların öldürücü nitelikte olmadığı, maktulün ölümünün künt kafa travmasına bağlı, kafatası kırıkları ile beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği bilgisine yer verildi. İddianamede, olay sonrası Ahmed Samou’ya şüphelinin tespiti için yaptırılan teşhis çalışmalarında, Zekeriyya A.’yı net ve kesin olarak teşhis ettiği de belirtildi. Olay gününe ait görüntü izleme tutanağına da yer verilen iddianamede, sanık Zekeriyya A.’nın olay yerine gittiği, yüzünün tam net olarak görüldüğü, elinde telefonla uğraştığı, üzerinde siyah deri ceket, altında siyah pantolon ve kafasına takılı beyaz açık renkli kapüşonlu polar giydiği, elinde eldiven olduğu, devam eden görüntülerde ise şahsın olay yeri adresinden hızlıca uzaklaştığı, tedirgin hallerde bulunduğu, bahse konu adrese giderken elinde eldiven olduğu, dönerken elinde eldiven olmadığının görüldüğü bilgisi aktarıldı. Ağırlaştırılmış müebbet ile 21 yıla kadar hapis talebi Hazırlanan iddianamede, sanık Zekeriyya A. hakkında, maktül Meryem Samou’ya yönelik ‘çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kadına karşı, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak, işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Ayrıca, olayda yaralanan Ahmed Samou’ya yönelik ise ‘çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kadına karşı, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 14 yıldan 21 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.
İstanbul Bağcılar’da minik Meryem’i taşla öldüren sanığın yargılanmasına devam edildi İstanbul Bağcılar’da evine girdiği 12 yaşındaki Meryem Samou’yu başına taşla vurarak öldüren Zekeriyya A.’nın yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, pedagog eşliğinde beyanda bulunan Meryem’in kardeşi Ahmad, "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriya idi. O sırada kız kardeşim evdeydi. Başka bir şey bilmiyorum. Sanığı görsem tanıyabilirim. İsminin Zekeriyya A. olduğunu biliyorum. O, sürekli evimize geliyordu. O gün bize geldiğinde tekti" dedi. Bağcılar 15 Temmuz Mahallesi’nde, Meryem Samou’yu (12) kafasına taşla vurarak ve bıçaklayarak öldüren, aynı taşla Samou’nun 6 yaşındaki kardeşi Ahmad Samau’yu da yaralayan Zekeriyya A.’nın (51) yargılanmasına devam edildi. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmaya, tutuklu sanık Zekeriya A., müşteki anne Gulli Samou ve baba Cihat Samou ile tarafların avukatları hazır bulundu. Ayrıca duruşmaya, olay anında evde bulunan ve yaralanan Meryem Samou’nun küçük kardeşler Ahmed Samou ile Mohammad Ali Samou duruşmaya ‘tanık’ sıfatıyla pedagog eşliğinde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla katıldı. "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriyya idi" Duruşmada pedagog eşliğinde ‘tanık’ olarak dinlenen Ahmad Samou beyanında, "Olay günü kafama vuruldu. Vuran kişi Zekeriya idi. O sırada kız kardeşim evdeydi. Başka bir şey bilmiyorum. Sanığı görsem tanıyabilirim. İsminin Zekeriyya A. olduğunu biliyorum. O, sürekli evimize geliyordu. O gün bize geldiğinde tekti" İfadelerini kullandı. Bir diğer mağdur olan Meryem ile Ahmad’ın abisi Mohammad Ali Samou ise, "Saat sabah 10.00 gibi kahvaltı yaptık. Annemle 14.30 gibi yemek yedik. Küçük kardeşlerim evdeydi. Biz kapıyı çaldık kimse açmadı. Sonra anahtarla girdik, her yer kandı ve karanlıktı. Sonrasında polisler geldi. Zekeriyya en son olaydan kısa bir süre önce eşiyle birlikte bize geldiler" dedi. Beyanda bulunan müşteki baba Cihat Samou, "Ben şikayetçiyim. Olayı görmedim, bu olay olduğunda ben yurt dışında çalışıyordum. Beni Muhammet isimli arkadaşım arayıp, ailemle ilgili bir durum var dedi. Eşim ve kızıma ulaşamadım. Dayımın kızını aradım, o bana olayı anlattı" diye konuştu. Müşteki anne Gulli Samou ise beyanında, "Ben sanığın eşinden de şikayetçiyim, eşi bizi oyladı. Olaydan sonra, benim akrabalarım sanığın evine gitti ancak kapıyı ve perdeyi açmadı" şeklinde konuştu. Tutukluluk halinin devamına hükmedildi Görüşü sorulan Cumhuriyet Savcısı, sanığın tutukluluk halinin devamını ve eksik hususların giderilmesini talep etti. Beyanda bulunan müşteki avukatları, sanığın en üst sınırdan cezalandırılmasını istediler. Ara kararını açıklayan mahkeme, sanığın tutukluluk halinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden: Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Zekeriyya A. ‘şüpheli’, hayatını kaybeden kız çocuğu Meryem Samau ‘maktul’ sıfatıyla yer aldı. Meryem’in vücudunda 3 adet kesici, delici alet yarası ve 17 adet kesik yara tespit edildi Hazırlanan iddianamede, hayatını kaybeden 12 yaşındaki Meryem Samou’nun boğaz kısmında kesi ve kafasının belli yerlerinde darp yaraları ile hayatını kaybettiği, olay sırasında evde olan ve yaralı olarak kurtulan Ahmed Samou’nun da vücudunun bazı yerlerinde darp izleri olduğu anlatıldı. Öte yandan iddianamede, olay günü yaralı Ahmed’in polis tarafından ifadesinin alınmak istendiği ancak küçük çocuğun hıçkırarak ağladığı ve kendisini ifade edecek durumda olmadığı belirtildi. Mağdur Ahmed hakkında hazırlanan Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna da yer verilen iddianamede, yaralarda kişinin yaşamının tehlikeye sokan bir durumun olmadığı, yaranın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek hafif nitelikte olmadığı ve darbelerin vücutta kemik kırığına neden olmadığı belirtildi. Ayrıca hayatını kaybeden Meryem Samou için hazırlanan otopsi raporuna da yer verilen iddianamede, maktulün vücudunda 3 adet kesici, delici alet yarası ve 17 adet kesik yara tespit edildiği ve yaralanmaların öldürücü nitelikte olmadığı, maktulün ölümünün künt kafa travmasına bağlı, kafatası kırıkları ile beyin kanaması ve beyin doku harabiyeti sonucu meydana geldiğinin tespit edildiği bilgisine yer verildi. İddianamede, olay sonrası Ahmed Samou’ya şüphelinin tespiti için yaptırılan teşhis çalışmalarında, Zekeriyya A.’yı net ve kesin olarak teşhis ettiği de belirtildi. Olay gününe ait görüntü izleme tutanağına da yer verilen iddianamede, sanık Zekeriyya A.’nın olay yerine gittiği, yüzünün tam net olarak görüldüğü, elinde telefonla uğraştığı, üzerinde siyah deri ceket, altında siyah pantolon ve kafasına takılı beyaz açık renkli kapüşonlu polar giydiği, elinde eldiven olduğu, devam eden görüntülerde ise şahsın olay yeri adresinden hızlıca uzaklaştığı, tedirgin hallerde bulunduğu, bahse konu adrese giderken elinde eldiven olduğu, dönerken elinde eldiven olmadığının görüldüğü bilgisi aktarıldı. Ağırlaştırılmış müebbet ile 21 yıla kadar hapis talebi Hazırlanan iddianamede, sanık Zekeriyya A. hakkında, maktül Meryem Samou’ya yönelik ‘çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kadına karşı, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak, işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması istendi. Ayrıca, olayda yaralanan Ahmed Samou’ya yönelik ise ‘çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kadına karşı, bir suçu gizlemek, delillerini ortadan kaldırmak veya işlenmesini kolaylaştırmak ya da yakalanmamak amacıyla kasten öldürmeye teşebbüs’ suçundan 14 yıldan 21 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması talep edildi.