POLİTİKA - 16 Ağustos 2017 Çarşamba 19:07

Başbakan Yıldırım, Deprem Çalıştayı’na katıldı

A
A
A
Başbakan Yıldırım, Deprem Çalıştayı’na katıldı

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yaşaması gerektiğini vurgulayarak, “Bu gerçeği bilerek alt ve üst yapı tedbirlerini alarak deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz” dedi.

Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin deprem gerçeğiyle yaşaması gerektiğini vurgulayarak, “Bu gerçeği bilerek alt ve üst yapı tedbirlerini alarak deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz” dedi.


Kocaeli’de 17 Ağustos 1999 Büyük Marmara Depremi’nin yıldönümünde “Uluslararası Deprem Gerçeği ve Kentleşme Çalıştayı” düzenlendi. Çalıştaya Başbakan Binali Yıldırım’ın yanı sıra Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Aile Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya katıldı.


1999 günü yaşanan depremin yürekleri derinden sarstığını hatırlatan Başbakan Yıldırım, “O gece yaşanan deprem yüreğimizi derinden sarstı. 7.4 şiddetinde gerçekleşen deprem 45 saniye sürdü. Bu depremde maalesef 17 bin 480 vatandaşımız hayatını kaybetti. 23 bin 781 vatandaşımız da yaralandı. 505 vatandaşımız sakat kaldı. 285 bin 211 konut, 42 bin 902 işyeri hasar gördü. Yaklaşık 16 milyon vatandaşımız depremden doğrudan ve dolaylı olarak etkilendi. Düzenlenen bu toplantı deprem konusundaki bilinçlenme ve depreme hazır olma anlamında büyük katkılar sağlayacaktır. Buna inanıyorum. Doğal afetlerin getireceği yıkım ve zarar, afet meydana geldikten sonra değil olmadan önce alınan tedbirlerle azaltılabilir. Deprem dünyanın gerçeğidir. Depremleri engelleme şansımız yok” dedi.



“O dönem Ankara depremden bihaber kalmıştır”


Deprem hareketlerinin Doğu’dan Batı’ya doğru ilerlediğini ifade eden Başbakan Yıldırım, bunun bilimsel bir tespit olduğuna da vurgu yaparak şöyle devam etti:


“Gelişimine baktığımız zaman son yüzyıl içerisinde 1939 Erzincan depremi ile beraber deprem hareketlerinin doğudan batıya doğru ilerlediğini görüyoruz. Bunun en son örneği 1999 depremidir. Demek ki bundan sonra olacak deprem de Batı bölgemizde olacaktır. Bu bilimsel bir tespittir. Bu gerçeği bilerek alt ve üst yapı tedbirlerini alarak deprem gerçeğiyle yaşamayı öğrenmek mecburiyetindeyiz. Şiddetli depremlerde bile can ve mal kayıplarını en aza indirecek ülke örneklerimiz var. Biz iktidara geldiğimiz 2002 yılından itibaren bu konu üzerinde titizlikle duruyoruz. Üzülerek ifade etmek isterim ki bu depremi İstanbul’da yaşamış biri olarak o dönemde Türkiye’nin yönetiminde olanları bırakın depreme yönelik tedbir almak, iki gün boyunca deprem hakkında fikirleri yoktu. Çünkü bütün iletişim ve ulaşım alt yapısı çökmüş, Ankara depremden bihaber kalmıştır. O dönemde İstanbul Belediyesi Deniz Otobüsleri Genel Müdürüydüm. Deprem olur olmaz Bostancı’dan iletişim kesik olduğu için Mudanya, Armutlu, Çınarcık, Yalova’da gemilerimiz vardı. Bu gemilerle telsiz irtibatı kurarak oradan ekipleri hemen sahaya çıkardık. Yarım saat içerisinde depremin ağır bilançosunu öğrenme imkanı bulduk. Ve o an belediye başkanımız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ı hemen arayarak acil bir eylem planı yaptık. Bu eylem planının esası şuydu. Bütün İDO’nun seferlerini iptal ettik. 20 civarındaki gemiyi doğrudan deprem bölgelerine yönlendirdik. O gün boyunca yaptığımız bu çalışmayla 2 bin 900’ün üzerinde yaralıyı hastanelere ulaştırdık. Ve onları hayata döndürme imkanı bulduk. Bu o anda verilen bir karar, yapılan bir çalışmadır. Daha sonra rahmetli Ecevit bu çalışmayı günlerce konuşmalarında anlattı.”



“O gün Türkiye’yi yönetenler kriz yönetiminde fevkalade başarısız oldu”


1999 depreminin yaşandığı dönemde Türkiye’yi yönetenlerin kriz yönetiminde başarısız olduğunu söyleyen Başbakan Binali Yıldırım, “Şimdi depreme hazır olmak, deprem olduktan sonra düşüneceğiniz karar vereceğiniz tedbirlerle olmaz. O deprem sonu zaten sağlıklı düşünce diye bir şey ortada kalmıyor. Panik havasıyla doğru yapacaklarınızı bile yapamaz hale düşüyorsunuz. O yüzden depremle yaşamanın yollarını en iyi şekilde öğrenmemiz, depreme hazırlıklı olmaktan geçiyor. Eğitim var, kentsel dönüşüm var, alt yapı var. Birçok yapılacak işler var. O gün Türkiye’yi yönetenler kriz yönetiminde fevkalade başarısız oldu. Ve bunun bedelini de Türkiye ödedi. Krizi yönetmek yerine onu daha da derinleştirmek suretiyle milletin acısı ikiye katlandı. İlk gün adeta bir can pazarı yaşandı. İnsanlar kendi gayretleriyle çevredekilerin yardımıyla enkazdan çıkmayı başardılar. Enkazdan da güç bela kurtulanların bazıları hastaneye varamadan maalesef hayatını kaybetti. Derin bir teessürle ifade ediyorum ki Marmara Depremi’nde büyük bir acziyetle karşı karşıya kaldık. Çıplak elle enkazı kaldırmaya çalışanlar, aile bireylerini, komşularını, yakınlarını aradılar. Manşetler devletin yetersizliğine, hükümetin acziyetine, deprem bölgesinin kaderine terk edildiğine yönelik başlıklarla doluydu. Benzer acıları, zor durumları yaşamamak için bu gün hükümet olarak bundan ders almış vaziyette çok ciddi çalışmalar yapıyoruz. 2002’den bu yana geride kalan 16 yıl içerisinde başta deprem olmak üzere doğal afetler konusunda kayıpları asgariye indirecek çalışmalar yapılıyor. Tedbirler alınıyor. Doğal afetler konusunda önceden hazırlanmış yasalar, mevzuat ve uygulamalar vardı. Bu birbirinden bağımsız durumlar çok başlılığa, yönetim güçlüğüne sebep oluyordu. Biz de bu durumun ortaya çıkardığı olumsuzlukları gidermek amacıyla afetle ilgili görev yapan çeşitli kuruluşları, bunların yetki sorumluluklarını bir elde topladık” diye konuştu.



“Türkiye Afet Müdahale planını geliştirdik”


Türkiye’de deprem riskinin azaltılması kapsamında AFAD’ın yanı sıra eylem planının hazırlandığını ifade eden Başbakan Binali Yıldırım, şöyle devam etti:


“Afet ve Acil Yönetim Başkanlığı’nı Başbakanlığın altında oluşturduk. AFAD altında Afet ve Acil Durum Yüksek Kurulu, Afet ve Acil Durum Koordinasyon Kurulu, Deprem Dayanışma Kurulu’nu tesis ettik. 2023 deprem stratejisi ve eylem planı hazırlandı. Bu çalışmayla beraber ilk defa bir genel plan çerçevesinde deprem riskinin azaltılması çalışmalarını uzun vadede tanımladık. Türkiye afet müdahale planını da geliştirdik, bu plan ile sıfırınca dakikasında Türkiye’nin ortak gücü olarak harekete geçirebileceğimiz bir sistemi tesis ettik. 49 farklı ilde 188 bölgeyi riskli alan olarak tanımladık. Bunun yanında sadece 19 ilde uygulanan yapı denetim sistemini 81 ile yaygınlaştırdık. Çünkü biliyoruz ki deprem öldürmez, dayanıksız yapılar öldürür. Bu anlayışla afet riski altındaki alanların dönüştürülmesiyle ilgili yasal düzenlemeyi de hayata geçirdik. Bu kanunla beraber riskli alanların belirlenmesi, herhangi bir afet dolayısıyla risk faktörünün sebep olacağı, can ve mal kaybının önüne geçilmesini amaçladık. Bu çalışmalar ortak akılla, ilgili bakanlıklar bu alanda yetkinliği, disiplini olan bilim insanlarıyla birlikte gerçekleşti. Doğal afetler konusundaki bir adımda bildiğiniz gibi afet sigorta kanunu. Bu kanunla binalarda deprem sonucu meydana gelecek maddi zararların karşılanması zorunlu deprem sigortasıyla afet ve riskler sonucu meydana gelecek maddi ve bedeni zararların giderilmesine yönelik esas ve usuller tanımlanmış oldu. Ulusal sismik ağların geliştirilmesi bağlamında Almanya yer bilimleri araştırma merkeziyle ortak bir proje yapıldı. Marmara denizi içerisindeki adalar segmenti boyunca beklenen Marmara Depremi öncesi ve sırasında meydana gelecek fiziksel süreçlerin incelenmesi adına istasyon kurulum çalışmaları tamamlandı. Toplamda 7 adet derin kuyu sismik istasyonunu önceden belirlenen yerlere 300 metre derinliğe kurarak anlık veri akışını başlattık. Ulusal sismolojik ve gözlem ağında zayıf ve kuvvetli istasyonların toplamında 2016 sonu itibariyle ülke genelinde 913 istasyona ulaşmış bulunuyoruz. Ülkeyi ihtiyacına göre bu rakam daha da artabilir. Deprem gözlem ağımız yüksek standartlarındaki alt yapıyla dünyanın önde gelen sayılı ağları arasına girmiştir. Deprem araştırma programı başta üniversitelerimiz olmak üzere kamu kurumları, araştırma enstitüleri deprem ve afet konusundaki riskleri azaltmak için projelere destek sağlıyoruz. Depremlerin kamuoyuna duyurulması amacıyla AFAD deprem mobil uygulaması geliştirildi. Böylece kullanıcıların hızlı güvenilir bir şekilde bilgiye ulaşmaları sağlanmış oldu. Uygulamada 2016 sonu itibariyle 100 binin üzerinde kullanıcı faydalanmakta ve bu sayı her geçen gün artmaktadır.


Türkiye olarak şunu aklımızdan çıkartmayalım, topraklarımızın yüzde 42’si deprem riski altındadır. 1900’lü yıllardan bu yana 2017’ye kadar geçen 117 yıl içerisinde ülkemizde toplam 5 bin 905 deprem gerçekleşmiş. Bunlardan 5 bin 83’ü 4-5, 100 adeti de 6 ila 8 şiddetindedir. Bu depremlerde ne yazık ki 87 bin insanımızı kaybettik. Yani 117 yıl içerisinde 8 ve üzeri şiddette hiç deprem olmamasına rağmen bu can kaybı yaşandı. Tabii bu oranın büyük kısmı 2003’ten öncedir. Son 17 yılda can kaybı 904’tür. Van Depremi’nde çok sayıda can kaybı oldu.”



“Van’a yeni bir Van inşa ettik”


2011 yılında yaşanan Van Depremi’ni hatırlatan Başbakan Binali Yıldırım, kısa sürede arama kurtarma çalışmalarının başlatıldığını da ekledi. Yıldırım, SMS yoluyla enkaz altında bulunan çok sayıda kişinin hayatının kurtarıldığını belirterek sözlerini şöyle sürdürdü:


“O gün depremi alır almaz İstanbul’da etkinlikteydik. Sayın Cumhurbaşkanımızla hemen irtibata geçtik. Biz aradan 4 saatten az bir süre geçmişti ki deprem yerindeydik. Gittiğimizde gördük ki depreme müdahale bütün usulüne göre yapılmış, kurtarma çalışmaları bütün şiddetiyle hızıyla devam ediyordu. Ama o depremde bile orada yapılacak çok şeyin olduğunu, bir koordinasyon sorunu olduğunu gördük. Oradan ayrılırken iki bakanımızı görevlendirdik haftalarca o bakanlarımız orada kaldı, depremle ilgili bütün çalışmalara nezaret etti. Bir sene içerisinde biz Van Erciş’te 28 bin konut yaptık. 5 milyar bütçe ayırdık, harcadık. Van’a yeni bir Van ilave ettik. Erciş’te yeni bir Erciş yaptık. Yollarıyla, parklarıyla gayet standardı yüksek depreme dayanıklı binalarıyla yeniden şehri inşa ettik. O depremden bir şey yaşadığım bir hatırayı paylaşmak istiyorum. İletişim hiç kesilmedi. Bir an bile kesilmedi. Ancak oraya vardığımda televizyonun birinde bir muhabirin sözleri dikkatimi çekti. Televizyondaki muhabir, ‘Sayın seyirciler deprem büyük bir felaket burada iletişim yok. Yollar kapalı’ derken ekranda da 3G canlı yayını yapılıyordu. Tabi bu felaket tellallığı bir alışkanlık. Hele hele olağanüstü bir deprem olayı burada adeta televizyon kanalları felaket tellallığında hiçbir sınır tanımıyor birbirleriyle yarışa giriyor. Maalesef böyle bir durumla karşı karşıya kaldık. Hemen hızlı bir şekilde BTK’ya bir görev verdik. Siz bu enkaz altındaki vatandaşlarımızla irtibat kurabilir misiniz? Dedik. Onlara bir mesaj gönderdiler. İmkanınız varsa şurayı tuşlayın diye rumuz verdiler. O şekilde 600’ün üzerinde noktasal dokunuşla insanımızı kurtardık. Bu işte teknolojinin bize verdiği bir imkan. Böyle bir alt yapınız olmasa böyle bir imkanınız olmasa bunu yapamazsınız.”



“Gölcük depreminde çaresizliği yaşadık”


Van Depremi’nde teknolojinin imkanlarının en iyi şekilde kullanıldığını da belirten Başbakan Yıldırım, “Van depreminde de teknolojinin hazırlıklı olmanın getirdiği imkanları en iyi şekilde kullandık. Tabi bizim arzumuz tek bir vatandaşımızın bile burnunun kanamaması. Hayatını kaybetmemesi. Bu nedenle konut, alt yapı yatırımları başta olmak üzere birçok alanda yüksek şiddette depreme dayanıklı yatırımları gerçekleştiriyoruz. Özellikle son 15 yılda hayata geçirdiğimiz yol, tünel, köprü gibi alt yapı projeleri deprem yönetmeliği çerçevesinde yapıldı, gerçekleştirildi. Bugüne kadar yaptığımız ve bundan sonra yapacağımız dev projelerimizde de bu deprem gerçeğinin göz önünde bulundurularak yüksek şiddetteki depremlere dayanıklı projeleri öncelikle inşa ediyoruz. Marmaray, Avrasya Tüneli olası deprem güzergahına en yakın büyük yapılar. Osmangazi, Yavuz Sultan Selim Köprüleri gibi dev projelerimizin tamamı 9 ve üzerindeki deprem şiddetine göre dizayn ve inşa edilmiştir. Sadece yatırımlarımızın yaptığımız projelerin depreme dayanıklı olması yetmez. En büyük değişimi ve dönüşümü şehirlerde gerçekleştirmemiz lazım. Türkiye’de ve Kocaeli’de bu konuda önemli mesafe kat etmekle beraber daha yapacak çok işimizin olduğunu da buradan sizlerle vatandaşlarımızla paylaşmak istiyorum” dedi.



“Bu anlayışı terk etmemiz gerekiyor”


Büyükşehirlerdeki kentsel dönüşüm çalışmalarına dikkat çeken Başbakan Binali Yıldırım şöyle devam etti:


“Ne yazık ki kötü bir alışkanlığımız var. Önce kendi elimizle tabiri caizse berbat ediyoruz, rezil ediyoruz şehirlerimizi. Sonra da bunları adam etmek için büyük bir servet harcıyoruz. Bu anlayışı artık terk etmemiz gerekiyor. Kocaeli dâhil olmak üzere İstanbul, Ankara’da kısmen İzmir’de birçok şehrimizde kentsel dönüşüm ve riskli alanların dönüşümleri projelerini hayata geçiriyoruz. 7,5 milyon yapı stokundan bahsediyoruz. Bugünden yarına olacak iş değil. Bunları yıllara bölerek yapsak 10 ila 15 yıl sürekli yarım milyon dönüşüm gerçekleştirmek suretiyle ancak gerçekleştirebiliriz. 100 milyar doların üzerinde bir bütçe. Belediyelerimiz kendi kaynaklarını oluşturarak bu dönüşümü yapmaya gayret ediyorlar. Bunu da yaparken şehirde yaşayanların ihtiyacını göz ardı etmeden, yeşil alanları yok etmeden, vatandaşlarımızın ortak yaşam alanlarını muhafaza ederek gerçekleştirmenin gayreti içerisindeler. Son 15 yıldır yeniden bir Türkiye inşası için her alanda çalışıyoruz. Kocaeli’de bugün depremin izleri silinmiştir. Bu güne kadar burada 2 binin üzerinde çok riskli binanın dönüşümü gerçekleşmiştir. Büyük şehir belediyemiz ve TOKİ marifetiyle sıfırdan inşa edilen konutların sayısı 21 binin üzerindedir. Gururla söyleyebilirim ki Sayın Başkanımız döneminde Kocaeli’de yeşil alan miktarı tam 11 kat artmıştır. Hatırlayın geçmiş yılları, Seka Kağıt Fabrikası üzerinde ne gürültüler çıkarıldı. Seka Kağıt Fabrikası’nı biz parka dönüştüreceğimizi söyledik. Bunu Cumhurbaşkanımızın destekleriyle gerçekleştirdik. Buranın içine de deprem eğitim sismolojik izleme merkezini kurduk. Özellikle okullarda deprem konusunda öğrencilere farkındalık oluşturmak amacıyla eğitici, öğretici projeleri de gerçekleştirdik. Şimdi de yeni projelerle Kocaeli’de çalışmalar sürüyor.”



“TOKİ marifetiyle 780 bin konut yapımını gerçekleştirdik”


Türkiye genelinde ise kentsel dönüşüm çalışmaları kapsamında 15 yılda TOKİ marifetiyle tam 780 bin konut yapımını gerçekleştirdiklerini ifade eden Başbakan Binali Yıldırım sözlerini şöyle tamamladı:


“2011 Van Depremi’nden sonra 28 bin konutu inşa ettik, hak sahiplerine bir sene içerisinde teslim ettik. 81 ilde toplam 1 milyon 76 bin birimin dönüşümü şu anda başladı, devam ediyor. Hedef 2023 yılına kadar 4 milyon, 2030 yılına kadar da 7 milyon üzerinde konut yeniden yapılacak, dönüşüm tamamlanmış olacak. Filipinlerde yaşanan tayfun felaketi sonrası ve Nepal’deki depremin ardından buralara ilk yardım ulaştıran ülkenin adı Türkiye. Somali’de insani kalkınma yardımları gerçekleştiriyoruz. Son 6 yılda birçok ülkenin nüfusundan daha fazla mülteciye ev sahipliği yapıyoruz. Bu gün Estonya Başbakanı misafirimizdi. Onunla görüştük, Estonya’nın nüfusu 1 milyon 117 bin. Bizde 3 milyon 200 bin mülteci var. Bu gün dünyada destekleri gayri safi milli oranına göre dış desteklerin en fazla yapıldığı ülke Türkiye. Genel anlamında miktar olarak da ABD’den sonra en fazla dış desteği Türkiye gerçekleştiriyor. Hükumet olarak doğal afetler konusunda, yapacaklarımız yaptıklarımızın yanında az değil. Daha yapacak çok işimiz var. Ama son 15 yılda ciddi bir başarı sağladığımızı da buradan söylemekte fayda var. Çok büyük bir afetin yaşandığı, hala toplumsal bir travmanın söz konusu olduğu Gölcük’e, Marmara depreminden etkilenen her bölgenin sorunlarına eğiliyoruz, eğilmeye devam ediyoruz. Ortak akıl ve işbirliğiyle bütün bu sorunların çözüleceğine inanıyoruz. Bu gün burada düzenlenen çalıştay da bu önemli paydaşlığın bir sonucudur. Dünyanın değişik ülkelerinden buraya gelen bilim insanlarına ve Türkiye vatandaşları adına teşekkür ediyorum. Marmara Depremi’nde ve bütün depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet ve geride kalan ailelerine ve milletimize tekrar baş sağlığı diliyorum. Rabbim bir daha bizi böyle büyük acılarla imtihan etmesin.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türkiye ile Kuveyt arasında 6 anlaşma imzalandı Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın Ankara’ya ziyaretinde Türkiye ve Kuveyt arasında 6 anlaşma imzalandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, gerçekleştirdikleri ikili ve heyetlerarası görüşmelerin ardından Devlet Nişanı tevcih ve anlaşma imza törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından es-Sabah’a Devlet Nişanı tevcih edildi. Tören sonrası iki ülke arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliklerini içeren anlaşmaların imza törenine geçildi. Erdoğan ve es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. İmza altına alınan anlaşmalar şu şekilde: "- Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Kuveyt Yatırım Kurumu arasında yatırım tanıtım faaliyetlerinde işbirliği konusunda mutabakat zaptı - Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Doğrudan Yatırım Teşvik Otoritesi tarafından temsil edilen Kuveyt Devleti Hükümeti arasında serbest bölgeler alanında işbirliğine ilişkin mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kuveyt Devleti Konut İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı arasında konut refahı ve altyapısı alanında mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Kuveyt Devleti İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü arasında afet ve acil durum yönetimi alanında mutabakat zaptı - Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Savunma Bakanlığı (KSB) tarafından temsil edilen Kuveyt Devleti Hükümeti arasında Devletten Devlete Savunma Sanayii Tedarik Sözleşmelerine İlişkin Uygulama Protokolü - Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Kuveyt Devleti Dışişleri Bakanlığı arasında Ortak Stratejik Diyalog kurulmasına dair mutabakat zaptı"
İstanbul İstismarcı sucu hakkında ara karar: Sanığın tutukluğunun devamına karar verildi Bağcılar’da 2019 ve 2023 yılları arasında 4 çocuğa cinsel istismarda bulunan Metin Şenay’ın 331 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada ara karar açıklandı. Duruşmada mütalaasını açıklayan cumhuriyet savcısı sanığın cezalandırılmasını talep ederken, mahkeme heyeti Şenay’ın tutukluluk halinin devamına hükmetti. Bağcılar’da 2019 ve 2023 yılları arasında 4 çocuğa cinsel istismarda bulunan Metin Şenay’ın 331 yıl 6 aya kadar hapis cezası talebiyle yargılandığı davada ara karar açıklandı. Bakırköy 24. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşma, mahkeme heyetinin kararı ile kapalı olarak görüldü. Duruşmaya izleyici ve basın mensupları alınmazken, bazı avukatlar da duruşma salonuna alınmadığı için tutanak düzenledi. Duruşmaya güvenlik nedeniyle nakledildiği Diyarbakır’daki cezaevinden SEGBİS sistemi ile bağlanan tutuklu sanık Metin Şenay’ın savunması esnasında kızları cinsel istismara uğrayan müşteki anne sinir krizi geçirdi. Anne, sakinleşmesinin ardından yeniden duruşma salonuna alındı. Duruşmada savunma yapan sanık Şenay suçlamaları kabul ederek, soğukkanlı bir şekilde savunma yaptı. Cinsel istismara uğrayan bir mağdurun Adli Gözlem Odası’nda dinlenmesinin ardından cumhuriyet savcısı mütalaasını açıkladı. Cumhuriyet savcısı, mütalaasında sanık Şenay’ın cezalandırılmasını talep etti. Mütalaanın açıklanmasının ardından ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar verdi. Duruşma sanığın mütalaaya karşı savunma yapması için ertelendi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, suç tarihi 2023 yılı öncesi olarak belirtilirken, 4 mağdur ile 5 müşteki yer aldı. İddianamede sanık Metin Şenay‘ın Bağcılar’da bir su dükkanının bulunduğu ve uzun yıllardır aynı semt ve mahallede su dağıtımı yaptığı belirtildi. 24 Mayıs 2023 günü mağdurlardan M.Y.’nin okuldan çıktığı ve evine dönmemesi üzerine ailesi tarafından polis ekiplerine başvuruda bulunulduğu iddianamede kaydedildi. Polis ekiplerinin önce okul kamera kayıtları ve çevredeki kameraları araştırdığı, mağdurun okul bahçesinden çıktıktan sonra bir minibüse bindiğinin tespit edildiği iddianamede belirtildi. Mağdurun ailesi tarafından kamera kayıtlarının aynı gün izlendiği, aracın daha önce evlerine su siparişi getiren ‘Metin Su’ isimli iş yerine ait olduğu iddianamede aktarıldı. Ailenin aracı kullanan kişinin Metin Şenay isimli kişi olduğunu beyan etmeleri üzerine çocuğun Metin Şenay‘ın iş yerinde olabileceği değerlendirilerek çevre araştırması yapıldığı iddianamede kaydedildi. Sanığın gece saat 03.00 sıralarında iş yerinden çıkarak tedirgin davranışlar sergilediğinin görülmesi üzerine duruma kolluk ekiplerince müdahale edildiği, sanığın iş yerinin içerisine doğru kaçtığı iddianamede açıklandı. Gizli odadaki notlar: “Ben ne dersem yap, sözümü dinlemezsen çok acı veririm ve çok döverim, gerekirse öldürürüm” Polis ekiplerinin Metin Şenay‘ın arkasından giderek çocuk ile ilgili sorular sormaya başladığı, sanığın hiçbir soruya cevap vermediği, bu sırada iş yerinin arkasından çocuk çığlık sesi duyulması üzerine ‘yatak odası’ olarak tarif edilen alana geçildiği iddianamede açıklandı. Hazırlanan iddianamede gizli bir odada mağdur kız çocuğunun kilit altında ve ağlar vaziyette olduğunun görüldüğü, gizli bölümde ve mağdurun üstünde kan lekelerinin görülmesi üzerine cinsel istismara maruz kaldığının anlaşıldığı belirtildi. Öte yandan iddianamede gizli odada duvara yapıştırılmış şekilde “Söz dinlemesi kesinlikle yapılacak, kesinlikle bağırma, konuşurken fısıltı ile konuş, sağa sola zarar verme, dükkana biri gelirse kesinlikle konuşma, ben ne dersem yap, sözümü dinlemezsen çok acı veririm ve çok döverim, gerekirse öldürürüm. Bence en iyisi sözümü dinle ve dediklerimi yap ben sana en iyi şekilde bakayım” şeklinde bir yazının görüldüğü de aktarıldı. “Eğer bağırırsan seni öldürürüm” Mağdur M.Y., Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde ikametlerine 10 senedir su getiren Metin’in kendisini çağırdığını, ‘Seni eve götüreyim’ dediğini, Metin’in daha önce de kendisini eve götürdüğünü, daha önce kendisine hiçbir şey yapmadığını, o gün yolda giderken eve gitmediklerini fark etmediğini belirtti. Mağdur, iş yerine gelince arabadan indiklerinde sanığın “Sen geç bilgisayarda oyna” dediğini, içeri girdiğini ve burada büyük bir oda olduğunu, bilgisayar olduğunu, biraz bilgisayar oynadıktan sonra Metin’in “Sana bir yer göstereceğim” diyerek kendisini küçük bir odaya götürdüğünü anlattı. Mağdur M.Y., odanın süngerlerle kaplı olduğunu, pencere, cam ve eşya olmadığını, Metin’in bir kap bırakarak “Tuvaletin gelirse bu kaba yaparsın” dediğini, oraya kustuğunu, Metin’in kendisini istismar ettiğini, “Eğer bağırırsan seni öldürürüm” dediğini, eline bıçak alıp korkuttuğunu, akşama doğru kendisini mutfağa götürüp “Yemek ye” dediğini, yemek yemediğini ve kustuğunu, üşüdüğünü ve karnının ağrıdığını anlattı. “Çocuk esirgeme yurdunda on sene kalırsın” Mağdur çocuk, sanık Metin Şenay’ın kendisine çocuk esirgeme yurdunda dövülen çocukların videolarını izlettiğini ve “seni böyle dövecekler anneni göremeyeceksin sen bağırırsan bizi burada duyarlar, bizi görürler, ben cezaevinde on sene yatarım, sen de çocuk esirgeme yurdunda on sene kalırsın” dediğini açıkladı. Mağdur, kendisi uyurken polislerin geldiğini de beyan etti. Mağdur M.Y.’nin yapılan muayenesinde de Metin Şenay’a ait olduğu anlaşılan DNA profillerinin bulunduğu kaydedildi. Öte yandan mağdur M.Y., Çocuk İzlem Merkezi’nde yeniden alınan ifadesinde Metin Şenay’ın kendisini istismar ederken video çektiğini gördüğünü de beyan etti. “Yanağından öptüm sonra cinsel istismarda bulundum” Metin Şenay’ın mağdur M.Y. yönünden avukatı eşliğinde alınan savunmasında üzerine atılı suçlamayı kabul ettiği kaydedildi. Sanık Şenay savunmasında, “İş yerinin kapısını kilitledikten sonra yalıtımlı odaya götürdüm. Üzerine battaniye örttüm. İlk olarak yanağından öptüm, sonra cinsel istismarda bulundum. Başka bir çocuğa cinsel istismarda bulunmadım” dedi. İstismarda bulunduğu çocukların fotoğraflarını saklamış Öte yandan sanığın iş yerinde ele geçirilen dijital materyallere ilişkin bilirkişi incelemesi sonucu bir rapor hazırlandı. Hazırlanan raporda çocuk pornografisi olduğu değerlendirilen internet aramaları, videoları ve fotoğrafları tespit edildi. Raporda sanığın istismarda bulunduğu değerlendirilen ve yine dijital olarak saklanan müstehcen çocuk fotoğraflarının tespit edildiği de belirtildi. Bazı fotoğraflarda sanık Şenay’ın net olarak görüldüğü de söz konusu raporda açıklandı. İddianamede fotoğraflardan tespit edilen, istismara maruz kaldığı değerlendirilen çocukların iş yerinde vakit geçirdikleri sırada isimlerini yazdıkları belirtildi. İddianamede iş yerinde ismi yazılı çocuklardan E.N.Ö. ve M.Ö.’nün sanığın eşinin akrabası olduğu belirtildi. Mağdurların sosyal medyada paylaştığı geçmiş yıllara ait fotoğraflar ile dijital incelemeler neticesinde elde edilen müstehcen çocuk fotoğraflarının benzerlik içerisinde olduğunun anlaşılmasıyla mağdur kardeşlerin sanık tarafından istismar edildiğinin değerlendirildiği hazırlanan iddianamede aktarıldı. Yine yapılan araştırmalarda mağdur R.Ş.’nin de iş yerinde isminin yazılı olması nedeniyle istismar edildiği iddianamede değerlendirildi. “İlk önce senin kafana sıkarım, sonra kendi kafama sıkarım gideriz bu hayattan” Mağdur R.Ş. beyanında, “Ben Metin Şenay‘ın gazetedeki çıkan olaylarını öğrenince kendimi eve kapattım. 6-7 ay önce bu olayı öğrendim, annem de bana durumu anlatmıştı. Annem bana ‘Metin’in sana karşı bir eylemi var mı?’ diye sormuştu. Ben de korkumdan söyleyemedim. Metin Şenay, bizim mahallede sucu dükkanı açmıştı, ben evde yalnız kalıyordum. Ablam okula gidiyordu, anne ve babam evde olmuyordu, abim de dışarlarda geziyordu. Metin Şenay bana ‘Ben seni korurum sana bir şey olmaz’ diyordu. Benim yanına gitmemi isterdi. Gitmezsem bana sinirlenir, bana tuhaf tuhaf hareketler yapardı. Beni tehdit ediyordu. ‘Birine söylersen yurda verilirsin, ben de hapse girerim’ diyordu. ‘Hayatına bir erkek giremez’ diyordu. Bana ‘İlk önce senin kafana sıkarım, sonra kendi kafama sıkarım gideriz bu hayattan’ dedi. Metin Şenay‘ın yaşını tam olarak bilmiyorum. Bana ‘Hiç kızım yok, benim iki tane oğlum var, onlar beceriksiz’ diyerek sürekli yanına çağırıyordu. Ailemin sıkıntılarından dolayı ben hep tek kalıyordum. İlk defa 5 yaşımda bana cinsel istismarda bulundu. Son olayı dokuzuncu sınıfta yaşamıştım. Dükkanın içinde masası, bilgisayarı, bir koltuk vardı. İlk olayda ‘Gözünü kapat korkma’ dedi. Dükkanda kaplama filmler vardı. Dışardan gözükmüyordu. Bu ilk olayda kendisinden korktuğum için yanına gidiyordum” dedi. “Cinsel istismarda bulunduğu zaman video kaydı yapıyordu” Mağdur, Metin Şenay tarafından farklı zaman dilimlerinde pek çok kez cinsel istismarına maruz kaldığını da iddianamede yer verilen beyanında belirtti. Mağdur yaşanan olaylardan dolayı Metin Şenay’dan şikayetçi olduğunu da söyleyerek, “Ben bu olayları bana inanmayacak diye düşündüğümden anneme anlatmadım. Tehdit içerikli sözleri bana sürekli söylüyordu. Beni tembihliyordu. Metin’in dükkanında silah vardı. Arka odanın küçük bir odası daha vardı. Bana ‘Seni kim arıyor, senin hayatına kimse giremez, yoksa senin kafana sıkarım’ diyordu. Bana ‘Benden başka kimseyle ilişki yaşayamazsın’ diyordu. Yatak odasında laptopun üzerine takılı bir kamerası vardı. Yatak odasının dışında da bir kamera vardı. Hem içerdeki hem dışarıdaki kamerayla video çektiğini söylüyordu. İçeride de cinsel istismarda bulunduğu zaman video kaydı yapıyordu. Bana bir tane videomu izletti. Ben ‘Videoyu izlemek istemiyorum’ dememe rağmen videoyu izletiyordu. Ben izlemek istemiyorum deyince ‘Bunlar senin videoların, izle bir şey olmaz’ diyordu. Son olay felçten önce olmuştu. Tam tarih olarak hatırlamıyorum. Dokuzuncu sınıfta 15 yaşında olduğumu hatırlıyorum. Hastaneye yattığım yıl 2021 yılıydı. Ben hastaneye yattıktan sonra Metin’in bana dokunması olmadı. Son bir yıldır beni araması da olmadı” dedi. “Metin Şenay‘ın yaptıkları bana göre işkencedir” Bir diğer mağdur E.N.Ö. ise Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde, “Metin Şenay benim akrabam olur. Eskiden bizim alt dairemizde oturuyordu. İlk olay ben dördüncü sınıfa giderken oldu. Biz onu seviyorduk. Metin Şenay‘ın yanına 2-3 sene kadar gittik. Olaylar hep Metin’in su sattığı dükkanda oldu. Kendisi sucuydu. Su getirip götürüyordu, biz dükkanda yalnız kalıyorduk, bize bilgisayardan film açıyordu. Bana cinsel istismarda bulundu. İkinci gün M. isimli kardeşim ile birlikte gittik. İlk olayda M.’de benim yanımdaydı. İkinci gün de cinsel istismarda bulundu. Benim sıram bittikten sonra M. ile başlıyordu. Bu olaylar aynı gün oluyordu. Hatırladığım ikinci olayda o, ben ve kardeşim var. Biz oraya kıyafet getiriyorduk. Toplam 2-3 yıl kadar Metin Şenay‘ın dükkanına gittik. Ben 12-13 yaşımdayken ailem Metin Şenay ile ilişkimizi kesmeye başladı. Haberlerdeki çocukta yaptığı gibi bizi de tehdit etti. ‘Konuşan ölsün’ diyordu, tıp oynuyorduk, ‘sus dediklerimi yapmazsan öldürürüm’ diyordu. Biz de korkuyorduk. Dükkanda üç bölüm var. Oturma odasında televizyon, kamera var, arka tarafta oda yaptırmış ne olduğunu anlamadım. Tahtalık gibi bir yerler var, bölme yaptırmış. Bunu bizi dışardan insanlar görmesin diye yaptırmış. Buranın önden ve arkadan iki kapısı bulunmaktaydı. Bu dükkanda bilgisayarı vardı, evde canım sıkılıyordu, bilgisayarla oynamak için su dükkanına gidiyorduk. Daha sonra annem bize izin vermemeye başladı, gitmemizi istemedi. Taciz yaptığını bile bile bilgisayar oynamak için yanına gidiyorduk, anne babama karşı geliyorduk. İlerleyen zamanlarda yanlış yaptığımızı anladım ve ortaya çıkacak diye çok korktum. Metin ‘Siz de gizlemeye çalışın, anne babanıza bir şey belli etmeyin’ diyordu. Sonra polislerin onu aldığını duyduk. Haberlerde başka bir çocuğa yaptığını duyduk, kardeşim ile bize yaptıklarını da söyleyip söylememeyi düşündük. Bilgisayarında bizim görüntülerimiz videolarımız vardı, bunlar da çıkar mı diye düşündük. Bu kadarını düşünür, videoları siler diye düşündük ama silmemiş. Metin Şenay bize bu eylemlerini yaparken sürekli videoya çekiyordu. Bilgisayarında klasörün içerisinde bu videoları yedekliyordu. Bu bilgisayar su dükkanında bulunuyordu. Bana bu olayları yaptığı için Metin Şenay’dan şikayetçiyim. Bize ‘bu olayı herkes öğrenirse yemin olsun herkesi vururum’ demişti, ‘alt komşularım duyarsa sizi vururum’ dedi. Bize yaptığı işkenceyi o küçük kıza da yapmış. Metin Şenay‘ın yaptıkları bana göre işkencedir” şeklinde konuştu. “Bu olay ortaya çıkmasın yoksa kendimi öldürürüm” Mağdur E.N.Ö.’nün kardeşi M.Ö. ise Çocuk İzlem Merkezi’nde alınan ifadesinde, “Ben dördüncü sınıfa giderken biz dükkanına gidiyorduk. Metin ailemizin yanında iyi davranıyordu, yalnız kaldığımızdaysa ‘Erkeklerle görüşmeyin, görüşürseniz beddua ederim’ diyordu. ‘Beddualarım kabul olur’ diyordu. ‘Bu olay ortaya çıkmasın, yoksa kendimi öldürürüm’ diyordu. Buraya geliş sebebim olarak bir olay hatırlıyorum, başka olay hatırlamıyorum. Ben, ablam ve Metin Şenay dükkanda birlikte kalıyorduk. Bize cinsel istismarda bulundu ve videoya çekti. İlerleyen zamanlarda bizi tehdit etti, ‘Erkeklerle sakın görüşmeyin, görüşürseniz sizi gebertirim’ dedi. Bir gün beni gece kaldırdı, o gün gece bana istismarda bulundu. Ben uykusuz kaldım, o gün eve dönecektik. Sonra biz eve gittik ve bir daha dükkana gitmedik. Yaz tatilinde çok kalıyorduk. 2-3 hafta kadar aralıksız kalıyorduk. Kış tatilinde az kalıyorduk. Çekilen videoları siyah kutu gibi bir şeyde saklıyordu. Bize bu videoları izlettiriyordu. Videoları sil dedik, o da ‘Silmeyeceğim, sizi özlediğim zaman izliyorum” dedi. Mağdurlardan M.Ö. ve E.N.Ö’nün ifadelerinde sucu dükkanı diye tabir edilen yerde uzunca gün ve haftalar boyunca kalmalarının mağdurları istismara açık hale getirdiği değerlendirildiğinden soruşturmanın devamı boyunca yaşlarına uygun bir yurda yerleştirmelerine karar verildiği de iddianamede açıklandı. Metin Şenay’ın daha önce başka bir kız çocuğuna cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle 2009-2011 tarihleri arasında tutuklu kalarak yargılanıp ceza aldığı ancak Yargıtay bozma kararı üzerine beraatine karar verildiği de iddianamede belirtildi. Metin Şenay’ın hazırlanan iddianame kapsamında 4 mağdura karşı ‘zincirleme olarak cebir, tehdit veya hile kullanarak çocuğu cinsel amaçla hürriyetinden yoksun kılma’, ‘zincirleme olarak 12 yaşını tamamlamamış çocuğun nitelikli cinsel istismarı’, ‘müstehcen yayınların üretiminde çocukları kullanmak’ ve ‘cebir, tehdit veya hile kullanarak silahla ve cinsel amaçla çocuğu hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından her mağdur için ayrı ayrı olmak üzere toplamda 128 yıl 9 aydan 331 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılması talep edildi.
Ankara Türkiye ile Kuveyt arasında 6 anlaşma Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında farklı alanlarda işbirliklerini kapsayan 6 anlaşma imzalandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Kuveyt Emiri Meşal el-Ahmed el-Cabir es-Sabah, gerçekleştirdikleri ikili e heyetlerarası görüşmelerin ardından Devlet Nişanı Tevcih ve Anlaşmaları İmza Törenine katıldı. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki törende Cumhurbaşkanı Erdoğan, tarafından Es Sabah’a devlet nişanı tevcih edildi. Tören sonrası iki ülke arasında çeşitli alanlarda önemli iş birliklerini içeren anlaşmaların imza törenine geçildi. Erdoğan ve es-Sabah’ın huzurunda iki ülke arasında 6 anlaşma imzalandı. İmza altına alınan anlaşmalar şu şekilde; " "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ve Kuveyt Yatırım Kurumu Arasında Yatırım Tanıtım Faaliyetlerinde İşbirliği Konusunda Mutabakat Zaptı" "Ticaret Bakanlığı Serbest Bölgeler Genel Müdürlüğü Tarafından Temsil Edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Doğrudan Yatırım Teşvik Otoritesi Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Serbest Bölgeler Alanında İşbirliğine İlişkin Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Kuveyt Devleti Konut İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığı Arasında Konut Refahı ve Altyapısı Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile Kuveyt Devleti İçişleri Bakanlığı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü Arasında Afet Ve Acil Durum Yönetimi Alanında Mutabakat Zaptı" "Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından temsil edilen Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Kuveyt Devleti Savunma Bakanlığı (KSB) Tarafından Temsil Edilen Kuveyt Devleti Hükümeti Arasında Devletten Devlete Savunma Sanayii Tedarik Sözleşmelerine İlişkin Uygulama Protokolü" "Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı ve Kuveyt Devleti Dışişleri Bakanlığı Arasında Ortak Stratejik Diyalog Kurulmasına Dair Mutabakat Zaptı"