- 07 Ağustos 2020 Cuma 11:21

5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

A
A
A
5 yaşına kadar yürüyemeyen ve konuşamayan çocuk özel eğitimle engellerini aştı

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yüzde 60 duyma problemi ve fiziksel gelişim geriliği ile dünyaya gelen, 3 yaşına kadar tek bir adım atamayarak konuşamayan Ekin Damla Yakın, aldığı özel eğitimin ikinci ayında konuşmaya ve yürümeye başlayarak ailesini sevince boğdu.

Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yüzde 60 duyma problemi ve fiziksel gelişim geriliği ile dünyaya gelen, 3 yaşına kadar tek bir adım atamayarak konuşamayan Ekin Damla Yakın, aldığı özel eğitimin ikinci ayında konuşmaya ve yürümeye başlayarak ailesini sevince boğdu. Çocuğunun ilk adımlarına ve ilk cümlelerine tanık olan anne, "Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor" dedi.


Sakarya’nın Adapazarı ilçesinde yaşayan Servi ve İrfan Yakın çiftinin 2 kızlarından en küçükleri olan 5 yaşındaki Ekin Damla Yakın, damak-dudak yarığı rahatsızlığı ve fiziksel olarak gelişim geriliğiyle dünyaya geldi. Doğuştan iki kulağında da yüzde 60 işitme kaybı bulunan minik Ekin Damla, kulağına takılan işitme cihazı sayesinde ailesini duyabildi. Ekin Damla Yakın, 3 yaşına kadar hiçbir konuşma belirtisi göstermeyip, hiçbir fiziksel hareketi yapamayınca ailesi endişelenmeye başladı. Kızlarının durumuna nasıl çözüm bulacaklarını araştıran aile, Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde bulunan Atlantis Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi’ni keşfetti. Buraya gelerek öğretmenlerle konuşan aile, daha sonra minik kızlarını buradaki öğretmenlere emanet etti. Burada çeşitli eğitimler gören minik Ekin Damla, eğitimlere başlamasından yaklaşık 2 ay sonra ilk adımlarını atmaya başladı. Kızlarının ilk hareketlerine ve ilk cümlelerine şahit olan aile ise büyük bir mutluluk yaşadı. Eğitimine ve gelişimine devam eden Ekin Damla Yakın, akıcı bir şekilde konuşarak yardım almadan tek başına yürümeye başladı. Minik Yakın’ın gelişimine şahit olan annesi Servi Yakın ise, mutluluğunu, "Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor" diyerek ifade etti.



“Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık”


Ekin Damla’nın annesi Servi Yakın, geride bıraktıkları zorlu süreci anlattı. Kızının damak-dudak yarıklı doğduğunu söyleyen anne Yakın, "Fiziksel olarak da gelişim geriliği vardı o zaman kendisinde, tanısı o şekilde konmuştu. Buraya gelme sebebimiz hem fiziksel hem işitsel olarak gelişim kaydetmekti. Burayı internet üzerinden buldum, araştırdım. Ailem zaten İzmit’te yaşıyordu. Gelip görme imkanı buldum. Gelip burada hocalarımla konuştuktan sonra başlama kararı aldım. Kızım o zaman 2 buçuk yaşındaydı. Kızım da işitme cihazı kullandığı halde ses çıktısı hiç yoktu. Fiziksel olarak da bağımsız hiçbir şekilde hareket etmiyordu. İki elle bile zor yürüyordu. Buraya başladım. Buradaki hocalar çok yardımcı oldular, tavsiyelerde bulundular. Çok ilgililer, çok güler yüzlüler, çok samimiler. Kızım çok sevdi. Kızımın sevmesi benim için ilk öncelikti. Sevgiyle yaklaşıldığı için kızım çok sevdi. Buradan ayrılmak istemiyordu. Bu şekilde başladım. İlk zamanlar tabii ki yavaş bir süreç geçti, yavaş bir ilerleme kaydettik. 2 ay içerisinde kızım, ilk bağımsız hareketlerini yapmaya başladı, ilk bağımsız adımlarını atmaya başladı. Bu bizim için çok güzel bir şeydi. Sevinçten burada hocalarımızla birlikte ağladık, hala gözlerim doluyor” dedi.



“Biraz fedakarlık ve çokça sevgi her şeyin hallolmasına sebep oluyor”


Kızlarındaki bu gelişimi gördükten sonra büyük sevinç yaşadıklarını kaydeden Servi Yakın, eğitim konusunda aldıkları karardan memnun kaldıklarını ifade etti. Süreçten sonra eğitimlere devam ettiklerini ifade eden Yakın, “Şartları zorlayarak, Adapazarı’ndan buraya gelip gitmeye başladık ve kızımdaki değişimleri günbegün, ay ay gördük. Şu anda kendisi konuşabiliyor. Ses çıktısı olmayan çocuğum cümleler halinde konuşabiliyor, kendini ifade edebiliyor, kendi başına bağımsız yürüyebiliyor artık. Bu, buradaki öğretmenlerimizin sayesinde. İdarenin, öğretmenlerin, herkesin sevgisi ve ilgisi sayesinde kaydettik. Biz burada sadece eğitim görmüyoruz, dostluklarda kuruyoruz. Öğretmenlerimiz, buraya gelen insanlar, çocuklar sayesinde hepimiz birbirimizden bir şeyler öğreniyoruz, birbirimize bir şeyler katıyoruz. Hiç kimse pes etmesin. Her şeyin bir çaresi var, çaresiz hiç bir şey yok. Biraz araştırmak, biraz fedakarlık ve çokça sevgi her şeyin hallolmasına sebep oluyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara YKS sorularını hazırlayan uzmanlar 40 günlük "dış dünyadan izole" sürecine girdi Ölçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi Başkanlığı (ÖSYM) tarafından 8-9 Haziran’da uygulanacak Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nın (YKS) soru kitapçıklarının basımı, paketlenmesi, kontrolü ve sevkinde görev alan çalışanlar, yaklaşık 40 gün dış dünyadan izole yaşayacaklar. Bu yıl 3 milyonun üzerinde adayın başvurduğu YKS soru kitapçıklarının basımı, paketlenmesi, kontrolü ve sevki için matbaa işçileri, yemek servisi yapanlar, uzmanlar ve öğretim üyelerinden oluşan ÖSYM personeli, 40 günlük dış dünyadan izole yaşamlarına başladı. Personel, aileleri de dahil olmak üzere YKS sonuna kadar hiçbir şekilde dış dünya ile iletişim kuramayacak. Personelin tüm temel ihtiyaçları 40 gün boyunca merkezde karşılanacak. Kapalı alan üst düzey güvenlik önlemleriyle korunuyor Soru kitapçıklarının basımı, paketlenmesi, kontrolü ve sevki için Faraday kafesi ile kaplı ve sinyal karıştırıcı jammer sistemiyle korunan 20 bin metrekarelik merkezde günde 200 bin soru kitapçığı basılacak. Güvenlik, özel sistemlerin yanı sıra 7/24 emniyet güçlerinin nöbetiyle sağlanacak. Merkeze cep telefonu dahil hiçbir elektronik eşya ile girilemeyecek. Görevlilerinin tamamı X-ray cihazları ve el dedektörleriyle arandıktan sonra parmak izi okuma sistemlerinden geçirilerek merkeze alınacak. 9 Haziran saat 17.45 itibarıyla dışarı çıkabilecekler ÖSYM personeli, uzmanlar ve öğretim üyeleri, matbaa işçileri, yemek servisi yapanlardan oluşan 100’ü aşkın personel, sınavın sona ereceği 9 Haziran akşamına kadar dışarı çıkamayacak. YKS’de son oturum olan Yabancı Dil Testi’nin (YDT) 9 Haziran saat 17.45 itibarıyla tamamlanmasıyla birlikte personel merkezden çıkarak aileleriyle buluşacak. Çöpler 40 gün boyunca dışarı çıkarılmayacak Merkezdeki çöp bile soru güvenliği için 40 gün boyunca dışarı çıkarılmayacak. Kapalı merkezde kullanılan her türlü müsvedde kâğıt veya baskı hatası olan soru kitapçıkları da toz haline getirilecek. Kapalı matbaada görevli personelin tüm ihtiyaçlarının karşılanması için sinema, spor salonları, masaj koltukları, dinlenme alanları, yemekhane, yatakhane gibi özel alanlar hazır bulunacak. 5,5 milyona yakın soru kitapçığı basılacak Merkezde hazırlanan sorular, en az 3-4 denetimden daha geçirilecek. Bu yıl YKS sorularının basımı için bin 500 ton kâğıt kullanılacak. Matbaada bir günde 200 bin soru kitapçığı baskısı gerçekleştirilecek. 3 milyonun üzerinde adayın başvuru yaptığı YKS oturumları için bu sene 5,5 milyona yakın soru kitapçığı basılacak. Her adayın kitapçığı kendisine has olacak, birden fazla aynı içerik dağılımına sahip kitapçık olmayacak.
Erzurum Oltu’da gastronomi zirvesi Erzurum’un Oltu, Olur, Narman ve Şenkaya ilçelerinin katılımıyla "İlçeler Gastronomi Envanteri Çalıştayı" gerçekleştirildi. Atatürk Üniversitesi Turizm Fakültesi ve Oltu Meslek Yüksekokulu işbirliğiyle Oltu Meslek Yüksekokulunda “İlçeler Gastronomi Envanteri Çalıştayı III (Oltu- Narman- Olur-Şenkaya)” çalıştayı düzenlendi. Çalıştay yoğun bir katılım ile gerçekleştirildi. Çalıştayda ilgili ilçelerde yer alan yöresel yemekler, yöresel ürünler, yenilebilir yabani bitkiler ve yenilebilir mantarlar, yerel üreticiler, çiftlikler, kadın üreticiler ve emekleri, ilçelerde üretilen tarım ve gıda ürünleri, ilçelere özgü unutulmuş ürünler, kaybolan değerler ve pazarlanabilir ürünler hakkında bilgiler dile getirildi. Katılımcıların görüş ve önerilerinin alınması ile çalıştay tamamlandı. Oltu Meslek Yüksek Okulunda gerçekleştirilen çalıştaya; Prof. Dr. Gökalp Nuri Selçuk ve Doç. Dr. Neslihan Serçeoğlu başkanlık etti. Düzenleme kurulunda ise; Doç. Dr. Fikret Doğru, Doç. Dr. Cihat Özdemir, Doç. Dr. Mehmet Sinan Başar, Doç. Dr. Nilgün Sanalan Bilici, Dr. Öğr. Üyesi Fatma Merve Kuşoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Serap Açık, Arş. Gör. Kezban Selçuk Arş. Gör. İbrahim Güney, Arş. Gör. Dr. Yunus Zozik, Öğr. Gör. Efsun Ersoy, Öğr. Gör. Emrah Korkutan, Öğr. Gör. Ferdi Ayaz, Öğr. Gör. Filiz Koçak, Öğr. Gör. Hakan Has, Öğr. Gör. Kadir Okşaş, Öğr. Gör. Pınar Mezararkalı, Öğr. Gör. Sait Taşçı, Öğr. Gör. Yusuf Kalın ve Şehir Tanıtım uzmanı Canan Şimşek ile Oltu, Olur, Narman ve Şenkaya ilçelerinden vatandaşlar katıldı.
İstanbul Otizm ile ilgili doğru bilinen yanlışlar: “Bugün, Van Gogh ve Mozart’ın otizmli olduğu konuşuluyor” Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmalarına katılan Tohum Otizm Vakfı Eğitim AR_GE Müdürü Dr. Nursinem Şirin, otizm ile ilgili doğru bilinen yanlışları anlattı; “Bugün, Van Gogh ve Mozart’ın otizmli oldukları konuşuluyor” dedi. Altınbaş Üniversitesi Çarşamba Buluşmaları sohbetinde, Tohum Otizm Vakfı’ndan Dr. Nursinem Şirin’i ağırlandı. Moderatörlüğünü Altınbaş Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Berna Ekal’ın yaptığı söyleşide, otizmin, “sosyal iletişim kurmakta zorluk” olarak tanımlandığını belirtildi. Dr. Nursinem Şirin, otizmlilerin duygusal algılarında farklılıklar olduğunu, buna rağmen öne çıkan bazı yetenekleri olabildiğini anlattı. Bugün bakıldığında Van Gogh ya da Mozart’ın otizmli bireyler olduklarının söylenebileceğini ifade eden Dr. Nursinem Şirin, otizmin Down sendromu gibi hamilelikte tespit edilemediğini, tanının ancak çocuk ve ergen psikiyatrisi tarafından konulabildiğini söyledi. Şirin, “2013 yılında otizmin tanılama ölçütleri değişti. Otizmli bireyler ihtiyaç duydukları destek seviyelerine göre, ‘desteğe ihtiyaç duyan, yoğun desteğe ihtiyaç duyan ve çok yoğun desteğe ihtiyaç duyan bireyler’ olarak 3 sınıfa ayrılıyor. Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre, her 36 çocuktan birine otizm tanısı konuyor. Bu rakamlara dayanarak, Türkiye’de de ortalama iki milyonun üzerinde otizmli birey olduğunu tahmin ediyoruz. Araştırma sayısı artıkça, tanı da daha hızlı ve erken dönemde konulabiliyor.” değerlendirmelerini yaptı. Şirin, erken, yoğun, sürekli ve bilimsel tekniklere dayalı bir eğitim ile otizmli bireylerin topluma kazandırılabileceklerini söyledi. Haftada en az 20, en fazla 30 saat bireysel eğitim ve öğretim verilmesi önerisinde bulundu. Şirin, otizmin temel belirtilerini 8 madde de sıraladı: - Göz temasının olmaması ya da sınırlı düzeyde olması, - İsmi söylendiğinde bakmama, - Parmak ile istediğini işaret edememe, - Yaşıtlarının oyunlarına ilgi duymama, - Sallanmak ve parmak ucunda yürüme gibi farklı davranışlar sergileme, - Dönen nesnelere karşı aşırı ilgi gösterme, - Takıntılı ve tekrarlayan davranışlar sergileme ve - Konuşmada akranlarına kıyasla gerilik yaşama. Konuşma geriliği ile gecikmiş konuşma arasındaki farka da değinen Şirin, tek başına konuşma geriliğinin otizm belirtisi olmadığını belirtti. “Otizm ile ilgili yanlış bilinenler” Otizm ile ilgili yanlış bilinenler hakkında bilgi veren Şirin, aralarında dâhi seviyesinde olanların da bulunduğunu ancak bütün otizmlilerin de üstün yetenekli olmadığını dile getirdi. Şirin, “En sık karşılaştığımız soru ekranın otizm yapıp yapmadığı. Doğrudan bir neden olduğunu söyleyemeyiz; fakat eğer birey otizmliyse ekrana yoğun maruz kalmanın otizm şiddetini artırdığı kesin. O nedenle ekran süresinin sınırlandırılmasını öneriyoruz” dedi. Kimler eğitim verebilir Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2022 verilerine göre, 41.472 otizmli öğrencinin okula gittiğini söyleyen Şirin, “Okullarda kaynaştırma programlarına dahil ediliyor bu çocuklar. Bazen diğer aileler, çocuklarıyla aynı sınıfta olmalarını istemeyebiliyor. Toplum ve okullarda da farkındalık oluşturulması önemli” diye konuştu. Dr. Nursinem Şirin, uluslararası alanda da meslek sahibi olmuş bireyleri çeşitli etkinliklerde görmenin ya da bir dönem yayınlanan otizmli bir doktoru konu eden “Mucize Doktor” gibi dizilerin toplumu olumlu etkilediğini belirtti. Şirin, otizmli bireylerin eğitiminin zor bir konu olduğunu vurgulayarak, “Bu alanda özel eğitim öğretmenleri ağırlıklı olarak görev yapıyor. Okul öncesi ve çocuk gelişimi eğitmenleri de görev alabiliyor. Ancak zihin, işitme gibi yetersizlikleri öğrenerek, mesleki donanımlarını geliştirmeleri gerekiyor. Uluslararası kaynaklardan da bolca beslenmeliler” önerilerinde bulundu. Tanı sürecinde aileler neler yaşıyor Tanı süreçlerinde ailelerin yaşadıklarına da değinen Şirin, otizmli çocukları olan ebeveynlerin, anne babalık rolüne ek olarak eğitmen ve savunucu rollerinin de olduğunu belirtti; “Bu çocuklar için örneğin taşınma, boşanma gibi değişikliklere karşı önceden hazırlamak gerekiyor. Anne babalar da bunlara bazen daha hızlı ya da yavaş adapte olabiliyor. Bu nedenle ailelerin güçlendirilmesi ve eğitilmesi için kitaplar yayınlıyor, platformlar hazırlıyoruz.” değerlendirmelerini yaptı. İş Koçu Destekli İstihdam Modeli nedir Otizm denince genellikle çocukların akla geldiğini belirten Şirin, “Oysa bu bireyler de büyüyor ve iş hayatına atılıyor. Çalışabiliyor ve âşık oluyorlar. Belirli alanlarda çok verimliler. Amacımız her otizmlinin bağımsız yaşaması ve çalışması. Maalesef büyük bir ön yargı var. İŞKUR’a kayıtlı sadece 100 otizmli var. Bu sayı çok az. Bunun için İş Koçu Destekli İstihdam Modeli üzerinde çalışıyoruz. İşyerlerinde bir iş koçu yetiştirmek istiyoruz. Vakıf’ta 3 ay boyunca eğitim veriyoruz adaylara. İş koçu işe başlıyor ve otizmli bireyler onların gözetiminde işe başlayabiliyor. İş yerlerinin bu bireylerin çalışabilmesi için de hazır olması gerekiyor. Çok sistemli ve iş odaklı olabiliyorlar. Otizmli bireyin işe başladığı ilaç kutulama firmasında hata payı oranın çok düşmesi çarpıcı.” diyerek sözlerini tamamladı.
İzmir Obezite bağırsak kanseri riskini artırıyor Tıbbi Onkolog Doç. Dr. Ahmet Özveren, obezite ve alkolün genç yetişkinler arasında bağırsak kanseri oranlarının artmasına neden olduğunu söyledi. Bu tespitin, önemli bir kanser dergisinde yer alan araştırma sonuçlarıyla ortaya koyulduğunu belirten Doç. Dr. Özveren, “Bu tespit Avrupa’da yapılmış olsa da sonuçları itibariyle toplumun uyarılması, aşırı kilo ve alkol tüketimine dikkat çekilmesi açısından önemli” dedi. Acıbadem Kent Onkoloji Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Özveren, tüm dünya onkologlarının önemli yayınlar arasında kabul ettiği, Annals of Oncology’de yayınlanan bir araştırma sonucunun bilgisini verdi. Çalışmanın 2024 yılı için Avrupa Birliği ülkelerinde ve Birleşik Krallık’ta kanserden ölüm oranlarını öngördüğünü ifade eden Doç. Dr. Ahmet Özveren, şunları söyledi: "Kanserden ölüm oranları Avrupa genelinde azalırken, özellikle genç yetişkinlerde kolorektal kanser sıklığında artış görülüyor. Aşırı kilo ve obezite, Avrupa Birliği (AB) ve Birleşik Krallık’ta 25- 49 yaş arası kişiler arasında görülen bağırsak kanserinden ölüm oranlarını artırıyor. Dergide yayınlanan çalışma, gençler arasında bağırsak kanseri ölüm oranlarındaki en büyük artışın İngiltere’de görüleceğini ve bu oranın 2018’e kıyasla 2024’te erkeklerde yüzde 26, kadınlarda ise yaklaşık yüzde 39 artacağını hesaplanıyor." Doç. Dr. Özveren, çalışmayı yapan Prof. La Vecchia’nın, gençler arasında bağırsak kanseri oranlarının artmasına katkıda bulunan temel faktörleri; aşırı kilo, obezite ve yüksek kan şekeri düzeyleri ve diyabet olarak sıraladığını kaydetti ve sözlerini şöyle sürdürdü: "Ek nedenler arasında Orta ve Kuzey Avrupa ile Birleşik Krallık’ta zaman içinde aşırı alkol tüketimindeki artışlar ve fiziksel aktivitedeki azalmalar yer alıyor. Alkol tüketimine erken başlanması, bağırsak kanseriyle ilişkilendirilmiştir. Fransa ve İtalya gibi alkol tüketiminin azaldığı ülkelerde bu kanserden ölüm oranlarında bu kadar belirgin bir artış yaşanmamıştır. Erken başlangıçlı bağırsak kanseri, yaşlılarda teşhis edilen bağırsak kanserine kıyasla daha agresif olma eğilimindedir ve hayatta kalma oranları daha düşüktür. Çalışma yorumunda hükümetlere, bağırsak kanseri taramasının 45 yaşından başlayarak daha genç yaşlara kadar genişletilmesi önerilmiştir. Bu çalışma ve tespit AB ve Birleşik Krallık için yapılmış olsa da sonuçları itibariyle toplumun uyarılması, aşırı kilo ve alkol tüketimine dikkat çekilmesi açısından önemli."