GENEL - 08 Ağustos 2022 Pazartesi 13:19

Derince Limanı’na gelen Polarnet gemisinin kaptanı konuştu

A
A
A
Derince Limanı’na gelen Polarnet gemisinin kaptanı konuştu

Ukrayna’dan gelip Kocaeli’nin Derince Limanı’na demirleyen 12 bin ton mısır yüklü Polarnet gemisinin kaptanı Ahmet Yücel Alibeyler, işlemlerin ardından açıklamalarda bulundu.

Ukrayna’dan gelip Kocaeli’nin Derince Limanı’na demirleyen 12 bin ton mısır yüklü Polarnet gemisinin kaptanı Ahmet Yücel Alibeyler, işlemlerin ardından açıklamalarda bulundu.



Küresel tahıl krizinin çözümüne yardımcı olması amacıyla 22 Temmuz 2022’de Türkiye, Rusya Federasyonu, Ukrayna ve Birleşmiş Milletler (BM) arasında imzalanan "Tahıl ve Yiyecek Maddelerinin Ukrayna Limanlarından Emniyetli Sevki Girişimi" belgesi çerçevesinde, Ukrayna’nın Çornomorsk Limanı’ndan Türkiye’ye gelmek üzere hareket eden "Polarnet" isimli 12 bin tonluk mısır yüklü gemi, dün İstanbul Boğazı’nın Karadeniz girişinde demirlemişti. Gemideki denetlemenin sona ermesiyle birlikte gemi İstanbul Boğazı’ndan geçti. Polarnet gemisi Boğaz’daki yolcuğunun ardından Kocaeli’nin Derince Limanı’na demirledi. Geminin kaptanı Ahmet Yücel Alibeyler, resmi işlemlerin tamamlanmasının ardından basın mensuplarına açıklamalar yaptı.



“Hiç bu kadar özlem duymamıştım”


11 Şubat’tan beri Ukrayna’da bağlı gemi halinde kaldıklarını söyleyen Polarnet gemisi kaptanı Ahmet Yücel Alibeyler, “Uzun zamandır ben de bu anı bekliyordum. 11 Şubat’ta ben 11 bin ton Çornomorsk Limanı’na götürmüştüm. Tahliye süreci 13 gün sürmüştü. 13 gün sonra yükü bitirdim, tahliye ettim ama ne yazık ki bu üzücü olay olan savaş patlak verdi. Dolayısıyla liman askeriye tarafından ablukaya alındı. Giriş çıkışlar deniz trafiğine kapatıldı. Biz de yükümüzü boşaltmış çıkış bekleyen gemiydik. Fakat ne yazık ki çıkamadık. O zamandan beri liman içinde bağlı gemi olarak, boş şekilde bekleme sürecine girdik. Ne zaman çözüm çıkacağını, ne zaman olayların normale döneceğini bekledik. Olay, bizim devletimizin 22 Temmuz’da yapmış olduğu girişimlerle Sayın Cumhurbaşkanımızın önderliğinde Milli Savunma Bakanlığının askeri kuvvetinde, Dış İşleri Bakanlığının irtibat gücünde güzel bir sonuç oluştu. Bir tahıl koridoru çalışması başladı. Ben buna insani koridor da ekliyorum. Çünkü taşınacak yükler gıda endeksli olduğu için insani koridor da oluşuyor. Ben de orada 5 buçuk 6 ay gibi bir süre bulunduğum için, dökme mısır getirdiğim için, bağlantım da Türk limanı ve Türk alıcısı olduğu için bu konuda öncü olduk. Bu da bu sürecin bize bir mükafatı oldu diye düşünüyorum. Dolayısıyla vatanımızı, ülkemizi görmek bana ayrı bir keyif verdi. Uzun senelerdir açık deniz kaptanlığı, uzak yol kaptanlığı yapıyorum ama hiç bu kadar özlem duymamıştım. Bu da ayrı bir anı olarak kalacak” dedi.



“Yükü tahliye etmeye başlayacağız”


Geminin Ukrayna’dan hareket edip Derince’ye geliş sürecini anlatan Alibeyler, “5 Ağustos’ta Çornomorsk Limanında tahılı yükledim. İstanbul’dan bir koordinasyon merkezinden yönetiliyoruz. Bize de gelen bütün direktifler o yöndeydi. Oranın başında Türk bir amiral var. Onlar bağlı olduğum liman otoritesine ve Ukrayna otoritesine, ‘Hazır olan gemileri koridora alalım’ diye onay verdi. Çornomorsk Limanı’ndan 2 gemi çıktık. Odessa’dan da bir gemi çıktı. 3 gemi için koordinasyon merkezinden belirlenen rota ayakları geldi. Tehlikeli bölgelerden arındırılmış koridorlarda rotamız belirlendi. Dolayısıyla kılavuz kaptan ve kılavuz bot eşliğinde bu 3 gemi yönlendik. Önde kılavuz gemi eşliğinde 3 gemi inmeye başladık. Zaten Romanya sınırlarına doğru yaklaştıkça riskli bölge ortadan kalkıyordu. Sulina Kanalı açıklarından sonra büyük ayaklara geçtik. Oradan da İstanbul Boğazı’na geldim. Ben, 6 Ağustos’ta 21.30’ta demirledim. Demirledikten sonra İstanbul’daki komitenin gemiye ziyaretini ve denetimini beklemeye başladık. Denetimler tamamlandıktan ve temiz raporu verildikten sonra bana boğazı geçiş izni verildi. Ben de boğazı geçerek tahliye limanımız olan Derince Safi Port’a doğru intikal etmeye başladım. Kısa bir süre Marmara’da ikmallerim oldu. Çünkü uzun süredir Ukrayna’da bağlıydık. Geminin yakıt ve su gibi birtakım ikmal ihtiyaçları vardı. Onları tamamladıktan sonra Derince’deki liman yetkilileriyle de sürekli irtibat halindeydik. Pilotaj hizmetini de Safi Port üstlendi. Körfez’de Yelkenkaya açıklarında Safi Port’un pilotu yanımıza geldi. Manevralarımızı yaptık ve çok şükür emniyetli bir şekilde limana bağlandık. Şimdi resmi giriş işlemlerimiz yapıldı. Yükü de tahliye etmek için gerekli adımları attık. Artık limanla irtibat halinde yükü tahliye etmeye başlayacağız” diye konuştu.



“Ukrayna-Rusya savaşını, ağabey-kardeş kavgasına benzetiyorum”


Ukrayna’da kaldığı günlerin ardından tekrar ülkeye dönmenin mutluluğunu yaşadığını da sözlerine ekleyen Alibeyler, “Denizcilik ekstrem bir meslektir. Bunun getirisini götürüsünü iyi biliriz ama meslek hayatımda ilk kez bu kadar keyif aldım. Yavuz Sultan Selim Köprüsü altında tüylerim diken diken oldu. Ukrayna güzel bir ülke. Ukrayna ve Rusya bizim rahat gittiğimiz ülkelerdi. Bizim için hiçbir sıkıntı yoktu. Duyduğumuzda şok olduğumuz bir durumdu. Savaşı, ağabey-kardeş kavgasına benzetiyorum. Empati yaparsak bizim Azerbaycan ile savaşmamız gibi bir şey. Kendi mantığımda öyle görüyorum. Gemi kaptanını en çok mutlu eden şey, bayrağımızı düşürmeden, gemimizi deldirmeden, batırmadan, personelimizin de sağlığını riske atmadan geminin gelmesidir. Ben de o mutluluğu yaşıyorum” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Aydın CHP’li Başkana gelen tebrik çiçekleri Abdurrahmanlar imamına ev oluyor Mart ayında gerçekleştirilen yerel seçimlerinde Germencik Belediye Başkanı Seçilen CHP’li Burak Zencirci’ye gelen tebrik çiçekleri ilçeye bağlı Abdurrahmanlar Köyü imamına ev oluyor. Mazbatayı aldıktan sonra Belediye Binası’na gelen yüzlerce tebrik çiçeği özel bir firmaya satılarak geliri Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği’ne bağışlandı. Cuma günü akşamı mesai bitiminden sonra Belediyeye gelen çiçekçiler, belediyenin girişinden başkanlık makamının bulunduğu 3. kata kadar sıralanan yüzlerce çiçeği topladı. Amaçlarının hem farkındalık oluşturmak hem de çiçeklerin kamuya yararlı bir işte kullanılmasını sağlamak olduğunu belirten Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, çiçeklerin atışından elde edilen geliri makbuz karşılığı dernek yönetimine bağışladı. Belediye Başkanı Zencirci’ye anlamlı davranışından dolayı teşekkür eden Abdurrahmanlar Köyü Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Başkanı Hasan Hüseyin Kara ve Köy Muhtarı Akif Şahan, “Başkan köye geldiğinde söz vermişti. Sağ olsun sözünü yerine getirdi. Bu bağış, köyümüzde görev yapacak imama lojman yapımında kullanılacak” diye konuştular. Germencik Belediye Başkanı Burak Zencirci, "Seçimlerden önce muhtar beye bu sözü vermiştik. Köyümüzün bazı sıkıntıları var. O sıkıntıları gidermek adına seçimden 25 gün önce muhtarımıza, ’Seçimi kazandıktan sonra Mayıs ayının ilk haftası geleceksin. Değerli dostlarımızdan ve vatandaşlarımızdan gelen tebrik çiçeklerimizi çiçekçiye satıyoruz. Buradan elde ettiğimiz geliri de derneğe bağışlıyoruz. Dernek de o sıkıntılı buradan elde edilecek gelirle karşılayacak’ demiştik. Bugün de bu sözümüzü tutuyoruz. 30 bin TL civarında bir gelir elde ettik. Bu rakam derneğimiz için fena bir rakam değil. Bu son olmayacak. Köy derneklerimize elimizden geldiğince bu yardımlarımız devam edecek" diye konuştu.
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”