ASAYİŞ - 18 Aralık 2025 Perşembe 10:17

7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı

A
A
A
7 kişinin can verdiği olayda kan donduran kaçış planı

Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 7 kişinin hayatını kaybettiği parfüm fabrikası yangınına ilişkin hazırlanan iddianamede, şüphelilerin kaçırılmasına yönelik planlara yer verildi. Şüpheli Ali Osman A’nın firma sahiplerini saklayan kişiye, "Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet" dediği iddia edildi.


Olay, 8 Kasım’da Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’ndeki Ravive Kozmetik isimli iş yerinde meydana geldi. Patlamanın ardından çıkan yangında Hanım Gülek (65), Esma Dikan (65), Şengül Yılmaz (55), Tuncay Yıldız (48), Tuğba Taşdemir (18), Nisa Taşdemir (17) ve Cansu Esatoğlu (16) yaşamını yitirdi.


Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 11 şüpheliden şirket sahibi Kurtuluş Oransal, şirket yetkilileri İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör, "Olası kastla öldürme" suçlamasıyla, Ali Osman A. ve Onay Y., "Suçluyu kayırma" suçlamasıyla tutuklandı. Şüphelilerden H.E., G.B., Ö.A. ve Güven Demirbaş, adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.


Soruşturma sürecinde tutuklanan firma sahibi Kurtuluş Oransal ise cezaevinde geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Olayın ardından ihmali olduğu değerlendirilen SGK ve İŞKUR yetkilileri açığa alındı.


Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan 91 sayfalık iddianamede, İsmail Oransal, Altay Ali Oransal, Aleyna Oransal ve Gökberk Güngör hakkında "Olası kastla öldürme" suçundan 7’şer kez müebbet, "Nitelikli mala zarar verme" suçundan ise 3’er kez 6 aydan 4 yıla kadar hapis cezası istendi.


8 sanığın "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma" suçundan 22 yıl 6’şar aya kadar, 4 sanığın "Suçluyu kayırma" suçundan 5’er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edilen iddianamede, ayrıca Ümit Ç., Ünal A., Muhammet D., Seyfullah Ç., Güven D., Caner Özgür Y., Özcan Y., Özkan Y. hakkında "Bilinçli taksirle ölüme ve yaralanmaya neden olma", Ali Osman A., Onay Y., Ömer A. ve Abdurrahman B’ın ise "Suçluyu kayırma" yönünden haklarında dava açılması istendi.


"Sigortası olmayanları denetimde eve gönderdiler"


İddianamede ifadesi yer alan işçilerden Keriman Miskin, 4 yıldır çalıştığı iş yerinde hiçbir eğitim almadığını ve koruyucu kıyafet verilmediğini belirterek, "İşletmede resmi bir sorumlu yoktu. Sigorta denetimine sadece bir kez gelindi. Bu denetimde de iş yeri sahibi Kurtuluş Oransal, yalnızca sigortası olanların kalmasını söyleyerek, benim gibi sigortası olmayan tüm çalışanları evine gönderdi. Maaşlarımız elden veriliyordu" dedi.


Yaralı kurtulan işçi Ayten Aras, patlama anında ölen Nisa Taşdemir ve Esma Dikan’ın krem dolumu yaptıklarını söyledi. Aras, "Bize koruyucu elbise verilmedi, evden geldiğimiz kıyafetlerle çalışıyorduk. Kurtuluş Oransal 4 yıldır sigorta vaadinde bulundu ama yapmadı. Günlük 800 TL yevmiye ile çalışıyorduk" ifadelerini kullandı.


Olay günü tesiste bulunan 16 yaşındaki Z.H. ise "Olay günü ikinci katta, iş yerinin ortasında bulunan tankerde parfüm karışımı yapılıyordu. Kimyevi maddeleri karıştıran bir alet vardı. Biz parfüm kutusu kapatırken bir anda patlama yaşandı" diye konuştu.


Acılı aileler: "Cenazeleri DNA testiyle teşhis edebildik"


Yangında çocuklarını ve eşlerini kaybeden ailelerin ifadeleri ise yürekleri dağladı. 17 yaşındaki kızı Nisa’yı kaybeden baba Vedat Taşdemir, "Kızım paketleme personeli olarak girdi ancak imalat işinde de çalıştırıldığını öğrendim. İmalat yapıldığını bilseydim kızımı asla göndermezdim. Kızımın vefat ettiğini, oğlumdan alınan DNA örnekleri sonucu öğrenebildik" dedi.


Eşini kaybeden Aytekin Gikan, yangın söndürüldükten sonra içeride cesetler olduğunu öğrendiğini, hastaneleri aradığını ancak eşini bulamadığını, vefat ettiğini sonradan anladığını belirtti. Hanım Gülek’in eşi Metin Gülek ve Cansu Esatoğlu’nun babası İbrahim Esatoğlu da yakınlarının cansız bedenlerini ancak İstanbul Adli Tıp Kurumu’nda yapılan DNA eşleşmeleri neticesinde teşhis edebildiklerini ifade etti.


"İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk"


Tanık İ.A., mahalleli olarak iş yerinden yayılan kimyasal koku nedeniyle şikayetçi olduklarını belirterek, "Yaşı küçük çocukları, paraya ihtiyacı olan kadınları sigortasız çalıştırıyorlardı. İlkokul öğrencilerini bile çalıştırdıklarını biliyorduk. Gerekli kurumlara şikayet edilmesine rağmen nasıl üretim yaptıklarını anlamadık" şeklinde ifade verdi.


"Kurtuluş Oransal bana, ’Yangından haberim var, yoldayım’ dedi"


İş yeri çalışanı H.E. ise ifadesinde, olayın ardından Kurtuluş Oransal’ı arayıp yangını bildirdiğini, kendisinin nerede olduğunu sorduğunu ve acilen gelmesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Bunun üzerine Oransal’ın "haberim var" dediğini, yolda olduğunu söylediğini, konuşma bittikten 5-10 dakika kadar sonra Kurtuluş Oransal’ın kendisini arayarak içeride kimsenin kalıp kalmadığını sorduğunu, tam sayıyı bilmediğini ancak içeride kalan en az üç kişi olduğunu söylediğini kaydetti.


"2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi"


Mali müşavir M.Ç. de, firmanın kuruluş ve işleyiş sürecine dair bilgiler verdi. M.Ç., Ravive Kozmetik’in resmi sahiplerinin İsmail ve Altan Ali Oransal olduğunu, baba Kurtuluş Oransal’ın ise kağıt üzerinde yetkisi bulunmadığını söyledi. Kurtuluş Oransal’ı 2010 yılında Düzce’de çalıştığı fabrikadan "usta makinacı" olarak tanıdığını belirten M.Ç., Dilovası’ndaki tesiste çalışan işçilerin sigorta işlemlerinin gayriresmi yöntemlerle iletildiğini anlattı. Tanık M.Ç., "İşçilerin kimlik numaralarını İsmail Oransal WhatsApp veya mail yoluyla gönderiyordu. Sigorta girişlerini bu bilgilere göre yapıyordum. 2025 yılının ağustos ve eylül aylarında kuruma sadece 8 personelin çalıştığı bildirildi" dedi.


Fabrikanın Dilovası’nda faaliyete geçtiği günden bu yana iş sağlığı ve güvenliği hizmeti almadığını belirten M.Ç., "Normal şartlarda işverenin anlaştığı İSG firmasına düzenli ödeme yapması gerekir ancak bana bu firmadan herhangi bir hizmet faturası gelmedi. Fabrikanın açıldığı ve üretime başladığı tarihten itibaren iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili herhangi bir bildiri veya fatura tarafıma ulaşmadı" ifadelerini kullandı.


"Çocuklarım, babalarını kendilerini uzak tutmak için bu iş yerini açtı"


Kurtuluş Oransal’ın eski eşi A.A. ise şirketin kuruluş amacına dair iddialarda bulundu. Kurtuluş Oransal’ın borçlu ve sorumsuz bir yapısı olduğunu öne süren A.A., çocuklarının babalarını kendilerinden uzak tutmak ve "sokakta kalmaması" için bu iş yerini açtıklarını anlattı. Çocukları İsmail ve Altay’ın bu şirketin işleri ile hiç uğraşmadıklarını ve takip etmediklerini aktardı. A.A., patlamanın meydana geldiği iş yerine alınacak personeli Kurtuluş Oransal’ın kendisinin seçtiğini, iş yerinde üretilen ürünler ile yine Kurtuluş Oransal’ın ilgilendiğini, Kurtuluş Oransal’ın daha önce kozmetik sektöründe çalıştığı için burada bir çevre edindiğini ve kendisine pazar oluşturduğunu, iş yerinin tamamen Kurtuluş Oransal’ın kontrolü altında iş yapıldığını beyan etti.


"Laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim"


İddianamede ifadesine yer verilen LYKKE Kozmetik ortaklarından şüpheli Gökberk Güngör de olay günü yaşananları ve İsmail Oransal’ın bilgisayarını aldırmasını anlattı. Aleyna Oransal’ın şirkette yüzde 50 ortaklığı bulunduğunu belirten Güngör, olay günü Aleyna’nın kendisini aradığını belirterek, gayet sakin bir ses tonuyla ’Fabrikada yangın çıkmış’ diyerek görüşmeyi sonlandırdığını söyledi. Bu görüşmeden yaklaşık yarım saat sonra İsmail Oransal’ın kendisini arayarak, "İş yerimdeki laptobu bana getirir misin? Ben birkaç gün bu işlerle uğraşacağım, avukatlarla ilgileneceğim. Sen benim odada, masanın üstünde bulunan laptobu alıp evime getir" dediğini aktardı. Güngör, bu talep üzerine laptobu alarak Oransal’a teslim ettiğini kaydetti.


"Suçu babaları üstlenecek, onları yurt dışına kaçıracağız"


İddianamenin en çarpıcı bölümlerinden birini ise şüphelilerin kaçış planına dair detaylar oluşturdu. Şüpheli Onay Y. ifadesinde, Ali Osman A’nın kendisini arayarak, "Olanları duydun mu? Benim yeğenler bir olaya karışmışlar" dediğini ve onları misafir edip edemeyeceğini sorduğunu belirtti.


Bu görüşme üzerine Ömer A. isimli kişiyi arayarak 1 haftalık ev ayarlamasını istediğini anlatan Y., daha sonra Tekirdağ’da İsmail Oransal, Altay Ali Oransal ve Abdurrahman Bayat ile buluştuğunu söyledi. Eve girdikten sonra televizyonda "Kocaeli’de patlama" başlıklı haberleri gördüğünü ifade eden Y., bunun üzerine Ali Osman A’yı görüntülü aradığını kaydetti.


Y., Ali Osman A’nın görüşme sırasında kendisine şunları söylediğini iddia etti:


"Canlarını sıkmasınlar, rahat olsunlar. Onları çok sağlam bir şekilde karşıya geçireceğiz. Maddi imkanımız ve gücümüz var. En kötü ihtimalle biz avukatları devreye sokacağız, suçu babaları üstlenecek. Onlara bir şey olmayacak. Bu konuşmalarımı yeğenlerime ilet."


(HFV-

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Akbank, CDP’de üç alanda ‘A’ notuyla dünyadaki sürdürülebilirlik liderleri arasında Akbank, dünyanın en saygın çevresel raporlama platformlarından CDP (Carbon Disclosure Project) tarafından ‘İklim Değişikliği’, ‘Su Güvenliği’ ve ‘Orman’ alanlarında en yüksek seviye olan ‘A’ notunu alarak dünyada bu başarıya erişen sayılı kurumdan biri oldu. Akbank, CDP’de üç alanda ‘A’ notuyla dünyadaki sürdürülebilirlik liderleri arasında yerini aldı. Konuya ilişkin değerlendirmesinde Akbank Genel Müdürü Kaan Gür, "Bankamızda sürdürülebilirliği, tüm ekosistemimizi kapsayan stratejik bir dönüşüm alanı olarak ele alıyor; strateji, risk yönetimi, hedefler ve performansı bütüncül bir yaklaşımla yönetiyoruz. Tüm segmentlerde sunduğumuz geniş sürdürülebilirlik çözümleriyle, müşterilerimizin hedeflerine ölçülebilir ve kalıcı etki oluşturarak ulaşmalarını sağlıyoruz. CDP’nin İklim Değişikliği, Su Güvenliği ve Orman alanlarında verdiği en yüksek seviye olan ‘A’ notunu alarak dünyada bu başarıya ulaşan sayılı kurumlardan biri olmamız, bu alanda sergilediğimiz yüksek performansın uluslararası ölçekte teyit edildiğini gösteriyor. Küresel standartlara uyumlu yaklaşımımızı güçlendirerek çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz" dedi. Sürdürülebilir finansman yeşil dönüşümü hızlandıran stratejik bir kaldıraç Yapılan açıklamaya göre banka, sürdürülebilir finansmanı Türkiye’nin yeşil dönüşümünü hızlandıran stratejik bir kaldıraç olarak konumlandırırken; iklim değişikliği, su yönetimi ve doğa başlıklarını kapsayan entegre yaklaşımıyla somut bir etki oluşturmayı hedefliyor. Banka, 2021-2025 üçüncü çeyrek dönemi itibarıyla sağladığı 594 milyar TL sürdürülebilir finansmanla, 2030 yılı için açıkladığı 800 milyar TL hedefine güçlü adımlarla ilerliyor. Yenilikçi sürdürülebilir finansman ürün ve hizmetleriyle yeşil dönüşümü destekleyen banka, finansman modellerini pozitif etkinin ölçülmesini ve izlenmesini mümkün kılan dijital çözümlerle entegre ediyor. Böylece banka, tüm paydaşlarıyla birlikte şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkeleri doğrultusunda süreçlerini sürekli geliştiriyor. Küresel standartlarda şeffaflık CDP, dünya genelinde kurumların iklim değişikliği, su yönetimi ve ormansızlaşma risklerine yönelik performanslarını yatırımcılar ve paydaşlar için şeffaf ve karşılaştırılabilir şekilde değerlendiren en önemli küresel platformlar arasında yer alıyor. Üç alanda birden ‘A’ notu almak, kurumların politika ve taahhütlerini, yönetişim yapılarını, risk yönetimi yaklaşımlarını ve somut uygulamalarını en üst seviyede hayata geçirdiğini ortaya koyuyor.
Elazığ Çocukluk hayali pilotluktu, 60 yıldır 300’e yakın uçak maketi topladı Elazığ’da dönem kaybı nedeniyle pilot olma hayalini gerçekleştiremeyen Atilla Demirbaş, bu tutkusunu uçak maketi koleksiyonu ile sürdürüyor. Elazığ’da yaşayan 75 yaşındaki Atilla Demirbaş, çocukluk yıllarında kurduğu pilotluk hayalini, 1965 yılından bu yana biriktirdiği uçak maketleriyle yaşatıyor. 1950 doğumlu Demirbaş, uçaklara olan ilgisinin henüz 5 yaşındayken başladığını, pilot olma isteğinin ise hayatı boyunca hiç değişmediğini belirtti. Askeri okulda dört yıl eğitim almasına rağmen yaşadığı dönem kaybı nedeniyle pilot olma hayalini gerçekleştiremeyen Demirbaş, bu tutkusunu koleksiyonla sürdürdü. Baba mesleği olan baharatçılık işiyle uğraşan ve ilk uçak maketini 1966 yılında edinen Demirbaş, yıllar içinde koleksiyonunu genişletti. Bugün 300’e yakın uçak maketine sahip olan Demirbaş, koleksiyonun yaklaşık 49 parçasını iş yerinde sergiliyor, diğer maketleri ise evinde muhafaza ediyor. En büyük hayalinin ise uçmak olduğunu ifade eden Demirbaş, yaşadığı müddetçe koleksiyonunu büyüteceğini kaydetti. "Askeri okula gittim ve dört yıl eğitim aldım ancak dönem kaybı nedeniyle mesleğe devam edemedim" Baba mesleği olan baharatçılık işini 50 yılı aşkındır sürdürdüğünü belirten Demirbaş, "1975 yılından bu yana rahmetli babamdan devraldığım mesleği sürdürüyorum. Önceleri kapalı çarşıdaydık, 1985 yılında Yüce Pasajı’na, şu anda bulunduğumuz iş yerine taşındık. 1950 doğumluyum. Annemin anlattığına göre, 5 yaşındayken bana sık sık ‘Atilla, ne olacaksın’ diye sorarlarmış, ben de her defasında ‘Pilot olacağım’ dermişim. O dönemlerde Elazığ’ın meşhur türkülerini söylerken bile pilot olma hayalimi dile getirdiğim söylenir. Rahmetli hocam Fuat Eroğlu’nun verdiği mandolin kursuyla müziğe başladım, ardından bağlamaya yöneldim. Daha sonra askeri okula gittim ve dört yıl eğitim aldım ancak dönem kaybı nedeniyle mesleğe devam edemedim" dedi. "En büyük arzum bir gün uçabilmektir, bu bana nasip olmadı" Uçak koleksiyonu hakkında bilgi veren Demirbaş, "Okuldan döndükten sonra baba mesleğini sürdürdüm. 1973 yılından bu yana, yaklaşık 50 yıldır saz çalmaya devam ediyorum. Uçak sevgisi ise doğduğum günden beri içimde olan ve hiç bitmeyen bir tutkudur ve benim için bir ukde olarak kaldı. Uçak koleksiyonuma 1965 ya da 1966 yılında, ilk F-5 uçak maketiyle başladım. Zamanla bu koleksiyon büyüdü ve bugün sayısı 300’e yaklaştı. Şu anda iş yerimde yaklaşık 49 maket bulunuyor, evdeki maketleri ise henüz saymış değilim. En büyük arzum bir gün uçabilmektir, bu bana nasip olmadı, ancak uçaklara olan sevgim hayatım boyunca devam edecek" şeklinde konuştu.
Niğde 690 yıllık Sungurbey Camii aslına uygun olarak restore ediliyor Niğde’nin en önemli tarihi yapılarından biri olan ve 1316-1335 yılları arasında inşa edildiği düşünülen Sungurbey Camii; Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından aslına uygun şekilde restore ediliyor. Taş işçiliği ve ahşap bezemeleriyle Niğde’nin en dikkat çeken tarihi eserlerinden biri olan camide, Mart 2023’de başlayan restorasyon çalışmalarında özgün mimariye uygun olarak yeni düzenlemeler yapılıyor. Yangın ve uzun yıllar süren ihmal nedeniyle ciddi hasarlar aldığı belirlenen yapıda restorasyon sürecinde hem yapısal güçlendirme hem de özgünlüğün korunmasına özen gösterildi. Döneminin taş işçiliğini gözler önüne seren Sungurbey Camii’nde, yapılan arşiv taramaları ve bilimsel incelemeler sonucunda yapının özgün mimarisine kavuşması için Mart 2023’te başlayan restorasyon çalışmalarında sona yaklaşıldı. Yaklaşık 690 yıllık geçmişiyle kentin simge eserleri arasında yer alan camide yürütülen restorasyon çalışmaları hakkında bilgi veren Şantiye Şefi ve Mimar Gökay Yıldız, Mart 2023’ten bu yana Sungurbey Camii’nde yoğun bir çalışma yürüttüklerini belirtti. Yıldız, 18. yüzyılda yaşanan bir yangın sonrası caminin özgünlüğünü büyük ölçüde kaybettiğini ve tavanın ayakta kalabilmesi için geçici desteklerle günümüze ulaştığını ifade etti. Açıklığın fazla olması nedeniyle çelik bir çatı sistemi uyguladıklarını belirten Yıldız, bu çatının titanyum kaplama ile uzun ömürlü hale getirildiğini söyledi. Cami içerisine altı adet çelik sütun ayağı yerleştirildiğini ve bu ayakların taş kaplama ile özgün görünüme uygun şekilde tamamlandığını aktaran Yıldız, restorasyon sürecinde yaklaşık 50 kişilik bir ekibin görev aldığını vurguladı. Restoratörlerin duvar güçlendirmeleri ve onarım çalışmalarını sürdürdüğünü, taş ustalarının ise kemer ve taş işçiliği üzerinde çalıştığını dile getirdi. Yıldız; restorasyona başlamadan önce yaklaşık bir yıl süren proje ve araştırma süreci yürütüldüğünü, bilim kurulu ile birlikte en özgün ve doğru uygulamaların belirlendiğini ifade etti. Projenin onaylanmasının ardından uygulama aşamasına geçildiğini belirten Yıldız, çalışmaların birkaç ay içerisinde tamamlanmasının planlandığını söyledi. Sungurbey Camii’nin restorasyonunun tamamlanmasıyla birlikte, tarihi yapının 2026 yılının Ramazan ayında yeniden ibadete ve ziyarete açılması planlanıyor.