ASAYİŞ - 06 Temmuz 2025 Pazar 23:40

Derince’de iki otomobil çarpıştı: 1 yaralı

A
A
A
Derince’de iki otomobil çarpıştı: 1 yaralı

Kocaeli’nin Derince ilçesinde iki otomobilin çarpıştığı kazada 1 kişi yaralandı.


Edinilen bilgiye göre, saat 18.45 sıralarında Taşköprü yolunda ilerleyen R.Ç. idaresindeki 41 RC 230 plakalı Volkswagen marka otomobil ile sürücüsü öğrenilemeyen 41 K 1587 plakalı Opel marka otomobil çarpıştı. Kazada sürücü R.Ç. yaralanırken, savrulan 41 K 1587 plakalı otomobil elektrik direğine çarparak durabildi. İhbar üzerine olay yerine sağlık ve jandarma ekipleri sevk edildi. Yaralı sürücü, ilk müdahalesinin ardından hastaneye kaldırıldı.


Kaza ile ilgili inceleme başlatıldı.



Derince’de iki otomobil çarpıştı: 1 yaralı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Arnavutköy Liman Sosyal Tesisleri hizmete açıldı Arnavutköy Belediyesi tarafından Karaburun sahiline kazandırılan Liman Sosyal Tesisleri, düzenlenen törenle hizmete açıldı. Arnavutköy Belediyesi’nin Karaburun’da inşa ettiği Liman Sosyal Tesisleri, gerçekleşen törenle hizmete açıldı. Programa Başkan Mustafa Candaroğlu, eski Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, Arnavutköy Kaymakamı Mahmut Hersanlıoğlu, AK Parti Arnavutköy İlçe Başkanı Salim Gökhan Gürek ve çok sayıda davetli katıldı. Açılış töreni öncesinde gerçekleştirilen özel etkinlikte, davetli konuklar mutfağa girdi. Oyuncular Willma Elles, Ahmet Arıman ve Songül Korkmaz ile birlikte şef Ayvaz Akbacak, şef Gamze Tosun ve sunucu Kadir Balık, tesisteki profesyonel mutfakta yemek hazırlayarak programa renk kattı. Etkinlik, Karaburun’un sıcak ve samimi atmosferini yansıtan keyifli anlara sahne oldu. "Birlikte yaşamayı, birlikte güzelleştirmeyi hedefliyoruz" Açılış programında konuşan Başkan Mustafa Candaroğlu, Karaburun’un hem doğal güzellikleriyle hem de sosyal yaşam imkanlaryla İstanbul’un nadide köşelerinden biri olduğunu vurguladı. Candaroğlu, "Biz Arnavutköy’ü sadece inşa etmiyoruz; birlikte yaşamayı, birlikte güzelleştirmeyi hedefliyoruz. Karaburun sahilinde yürüttüğümüz çalışmalarla bu bölgeyi daha yaşanabilir, daha fonksiyonel ve çağdaş bir yapıya kavuşturuyoruz" dedi. Konuşmasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ortaya koyduğu büyük Türkiye vizyonuna da değinen Başkan Candaroğlu, "Biz Arnavutköy’den bu vizyona gönülden omuz veriyoruz. Milletimize hizmet yolunda azimle ilerlemeyi sürdüreceğiz" dedi. Candaroğlu, ayrıca kısa süre önce görev esnasında şehit olan Mehmetçiklerimize de rahmet dileyerek birlik ve beraberlik mesajı verdi. Üç Katlı Modern Yapı, Dünya Mutfağı, Eşsiz Manzara Karaburun Liman Sosyal Tesisi; üç katlı modern mimarisi, deniz manzaralı ferah oturma alanları, üst düzey hijyen standartlarına sahip mutfağı ve dünya mutfağından seçkin lezzetler sunan zengin menüsüyle dikkat çekiyor. Hem mimari estetiği hem de işlevselliğiyle öne çıkan tesis, dünya standartlarının üzerinde, kaliteli ve nezih bir sosyal yaşam alanı olarak tasarlandı. Karaburun’un doğal güzellikleriyle bütünleşen bu tesis, bölge halkı ve ziyaretçiler için yeni bir cazibe merkezi olmayı hedefliyor. Açılış kurdelesinin kesilmesi ve tesisin gezilmesiyle devam eden program, katılımcılara yapılan ikramlarla sona erdi.
İstanbul İşitme kaybı beyindeki olumsuz etkileriyle nörolojik sonuçlar doğurabiliyor İşitme kaybının beynin yapı ve işlevselliği etkileyerek nörolojik sonuçlar doğurabileceğini belirten Si-Ser İşitme Cihazları Yönetim Kurulu Başkanı, Pedeakustiker, Nöro-M Uzmanı Mehmet Emin Ağaç, "İşitme kaybına erken müdahale, yalnızca işitsel değil; bilişsel sağlığı da korumak açısından hayati önemdedir" dedi. İşitme kaybının nörolojik etkisi hakkında önemli bilgiler paylaşan Ear Technic-Si-Ser İşitme Cihazları Yönetim Kurulu Başkanı, İşitme Cihazları Akustik ve Audiology Derneği (İCAAD) Başkanı Pedeakustiker, Nöro-M Uzmanı Mehmet Emin Ağaç, "Nörolojik açıdan işitme kaybının etkisi incelendiğinde, yalnızca sesi işitmemekten ibaret olmadığı; çok daha derin etkiler bıraktığı ve daha ağır sonuçlara yol açtığı yapılan araştırmalarla ortaya konmuştur. İnsanları yaşama bağlayan ve onları hayata entegre eden işitme duyusunun yaşamsal önemi her geçen gün daha fazla dikkat çekmektedir. İşitme duyusunun ve sosyal etkileşimin önemini genellikle odyoloji, psikoloji, psikoakustik gibi disiplinler incelerken, teknolojinin gelişimiyle birlikte nörobilimciler de işitmenin beyindeki yansımalarını ve bu duyunun işlevsel boyutunu farklı cihazlarla derinlemesine araştırmaya başlamıştır. Nörobilimciler, işitme kaybının yalnızca sonuçlarıyla değil; beyinde gerçekleşen işlevsel değişimlerle de ilgilenmeye başlamıştır" diye konuştu. İşiten ve işitmeyen kişiler arasındaki fark İşiten ve işitemeyen kişilerin beyin aktiviteleri arasında farklar bulunduğunu anlatan Nöro-M Uzmanı Mehmet Emin Ağaç, "Nörobilimci bir araştırma grubu tarafından yayımlanan yeni bir çalışmada, gürültüye bağlı işitme kaybı yaşayan bireylerle normal işitme yetisine sahip bireyler arasında beyin aktivitesi ve bağlantısallık açısından önemli farklılıklar olduğu ortaya koyulmuştur. Gürültüye bağlı işitme kaybı, tüm gelişmiş ülkelerde hem ciddi bir halk sağlığı sorunu hem de sağlık ekonomisi açısından büyük bir yük oluşturmaktadır. Bu tip işitme kaybı; zamanla, yüksek seslere uzun süre maruz kalınması sonucu ortaya çıkar ve genellikle çınlama (tinnitus) ile algı sorunlarını da beraberinde getirir" ifadelerini kullandı. "İşitme kaybı yaşayanlarda beynin ağ gücü ve verimliliğinde azalma oluyor" İşitme kaybının beyinde değişimlere neden olduğunun altını çizen Mehmet Emin Ağaç, açıklamasını şöyle sürdürdü: "Araştırma kapsamında tüm katılımcılara florodeoksiglukoz (FDG) ile yapılan pozitron emisyon tomografisi/bilgisayarlı tomografi (PET/BT) taramaları uygulanmıştır. Bu taramalar sayesinde, beyindeki glikoz metabolizması haritalandırılarak beyin hücrelerinin aktivitesindeki ve bağlantılarındaki ince değişiklikler izlenmiştir. Gürültüye bağlı işitme kaybı yaşayan bireylerde, beyinde ses ve dil işlemeden sorumlu bölgeler olan özellikle insula ve sağ üst temporal girusta beyin aktivitesinde azalma tespit edilmiştir. İnsula bölgesi; işitme, konuşma, duyma ve tanıma gibi birçok karmaşık işlevde rol oynar. Beyindeki belirli bölgelerdeki değişimlere ek olarak, işitme kaybı yaşayan bireylerde metabolik bağlantısallığın genel olarak bozulduğu gözlemlenmiştir. Normal işitme yetisine sahip bireylerle karşılaştırıldığında, hem bölgesel hem de genel beyin ağlarının gücünde ve verimliliğinde belirgin bir azalma olduğu tespit edilmiştir. Gürültüye bağlı işitme kaybında, sesi beyne ileten işitme sinirlerinin hasar görmesi nedeniyle algılama sorunları oluşmakta; bu durum, işitme cihazı kullanan bireylerde dahi cihazdan alınan faydayı sınırlayabilmektedir" "Beyninizi korumak için kulaklarınızı koruyun" "İşitme kaybı, yalnızca sesin daha az duyulması ya da iç kulakta oluşan fiziksel hasar gibi yüzeysel etkilerle sınırlı değildir" diyen Mehmet Emin Ağaç, şu uyarılarda bulundu: "Aynı zamanda, beynin yapısal ve işlevsel düzeyde ciddi şekilde etkilendiği, nörolojik sonuçlar doğurabilecek bir sağlık sorunudur. Bu nedenle işitme kaybına erken müdahale, yalnızca işitsel değil; bilişsel sağlığı da korumak açısından hayati önemdedir. İşitme sağlığınız sadece kulağınızla ilgili değildir. Beyniniz, yaşam kaliteniz ve geleceğinizle doğrudan ilişkilidir. Bu yüzden lütfen ertelemeyin. Si-Ser İşitme Merkezleri, sizleri ücretsiz işitme kontrolü yaptırmaya davet ediyor. Kendiniz için bir adım atın; kulaklarınıza, beyninize ve hayatınıza yatırım yapın"
İstanbul 71 yaşındaki kadının karnından 9 kiloluk kitle çıkarıldı Karın şişliği, yemek yiyememe, yoğun gaz gibi şikayetlerle hastaneye başvuran 71 yaşındaki kadın hastanın karnında 35 santim boyunda, 9 kilogram ağırlığındaki kitle tespit edildi. Yumuşak doku tümörü olduğu belirlenen kitle, yapılan başarılı operasyonla çıkarıldı. Son bir yıldır karın şişliği, yoğun gaz, büyük abdest yapamama, idrar kaçırma, yemek yiyememe şikayetleri yaşayan ve bu süreçte yaklaşık 10 kilo kaybeden 71 yaşındaki kadın hasta Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi’nde geçirdiği operasyonla sağlığına kavuştu. Gerçekleştirilen tetkiklerde, hastanın karın boşluğunu tamamen dolduran yaklaşık 35x40 santimetre büyüklüğünde kitle tespit edildi. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, Genel Cerrah Doç. Dr. Ali Özant ve ekibi tarafından gerçekleştirilen operasyonda kitle başarılı bir şekilde çıkarıldı. Sorunsuz geçen ameliyatın ardından ilk gün idrar ve gaz problemi düzelen hasta, beslenmeye başlamasının ardından üçüncü gün sağlığına kavuşarak taburcu edildi. Yurtdışından gelerek Yakın Doğu Üniversitesi’ne yatan 71 yaşındaki kadın hastanın operasyonunu gerçekleştiren Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, yumuşak doku tümörlerinin tıbbi ve toplumsal boyutuna dikkat çekerken, Genel Cerrah Doç. Dr. Ali Özant ise tedavi sürecindeki noktalara vurgu yaptı. Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan: "Dünyada her yıl yaklaşık 100 bin yeni yumuşak doku sarkomu vakası teşhis ediliyor" Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, sarkomların vücudun destek ve yapısını oluşturan yağ, yumuşak doku, kan damarları, bağ ve lifli dokulardan kaynaklanan kötü huylu tümörler olduğunu söyledi. Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, dünyada her yıl yaklaşık 100 bin yeni yumuşak doku sarkomu vakası teşhis edildiğini ifade etti. Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, "Sarkomların oluşumunda bazı genetik hastalıklar ve çevresel faktörlerin etkili olabileceği biliniyor. Ancak sarkomların çoğu sporadik yani rastlantısal ve idiopatik yani nedeni bilinmeyen vakalardır" dedi. Sarkomların patolojik sınıflamalarında ise 100’den fazla farklı doku yapısı ve genetik alt tip tanımlandığını vurgulayan Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, "Her alt tipin klinik seyri birbirinden farklı olabiliyor" ifadelerini kullandı. Yumuşak doku tümörlerinin sınıflandırılmasında, hücrelerin şekli, bağışıklık sistemi tepkileri ve genetik özelliklerin de dikkate alındığını belirten Prof. Dr. Salih Müjdat Balkan, "Tümörün bulunduğu bölge, büyüklüğü ve yumuşak doku sarkomunun doku yapısına göre de hastalığın seyri ve tedavi sonucu hakkında önemli bilgiler elde edilir" diye konuştu. Doç. Dr. Ali Özant: "Erken tanı ve hastalığın seyri tedavi başarısını doğrudan etkiliyor" Yumuşak doku sarkomlarının tanı ve tedavisinin uygun şartlarda ve alanında uzman hekimlerce yapılması gerektiğinin altını çizen Genel Cerrah Doç. Dr. Ali Özant ise "Tümörün ameliyatla geniş şekilde çıkarılmasının yanı sıra, hastalığın tekrarlama riskini azaltmak için ameliyat öncesi ve sonrasında radyoterapi ve kemoterapi gibi ek tedavi yöntemleri uygulanır" dedi. Aynı zamanda, farklı uzmanların bir arada çalıştığı bir yaklaşımın bu süreçte büyük önem taşıdığını da vurgulayan Doç. Dr. Özant, erken tanı konulmasının ve hastalığın tanı anında yayılmamış olmasının tedavi başarısını doğrudan etkileyen kritik faktörler olduğunu ifade etti.
Ankara TZOB Başkanı Bayraktar: "İçinde bulunduğumuz hasat döneminde çiftçilerimiz kuraklıkla nedeniyle yüzde 85’lere varan oranda verim düşüklüğüyle yüzleşmiştir" Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "İçinde bulunduğumuz hasat döneminde çiftçilerimiz kuraklıkla nedeniyle yüzde 85’lere varan oranda verim düşüklüğüyle yüzleşmiştir" dedi. TZOB Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, içinde bulunduğumuz hasat döneminde yaşanan tarımsal kuraklıkla ilgili açıklamalarda bulundu. Bayraktar, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "İçinde bulunduğumuz hasat döneminde çiftçilerimiz tarımsal kuraklığın sonuçlarıyla karşı karşıya kalmışlardır. Hasat başlamadan önce Güneydoğu Anadolu başta olmak üzere birçok bölgede kuraklık yaşanabileceğini ifade etmiştim. Nitekim içinde bulunduğumuz hasat döneminde çiftçilerimiz kuraklıkla nedeniyle yüzde 85’lere varan oranda verim düşüklüğüyle yüzleşmiştir. Kuru tarım yapılan tahıl alanlarında verimler dekara 50 kilogramlara kadar düşmüştür. Güneydoğu Anadolu ve İç Anadolu başta olmak üzere birçok bölgemizde çiftçilerimiz maliyetini kurtarmayacağından tarlasına biçerdöver sokamamaktadır. Yalnızca kuru tarım alanlarında değil, sulanabilen alanlarda da verimler önemli ölçüde düşmüştür." Önümüzdeki dönemde hasadı başlayacak ayçiçeği üzerinde de kuraklık tehdidi bulunduğuna dikkat çeken Bayraktar, "Trakya bölgesi, Türkiye ayçiçeği ekim alanlarının yüzde 46’sını, ayçiçeği üretiminin ise yüzde 35’ini karşılayan önemli bir bölgemizdir. 1 Ekim 2024 - 30 Haziran 2025 dönemini kapsayan 2025 tarım yılı yağışları Marmara Bölgesi’nde yüzde 29 oranında azalmıştır. Haziran ayında Marmara Bölgesi son 54 yılın en düşük yağışını almıştır" değerlendirmesini yaptı. Bayraktar şunları dedi: "Kuraklıkla ilgili bir diğer önemli gösterge de sıcaklıklardır. 2025 yılı haziran ayı ülkemizde son 55 yılın en sıcak 4’üncü haziran ayı olmuştur. Marmara Bölgesi’nde ise ortalama sıcaklıklar Haziran ayında normalinin 1,5 derece üzerinde seyretmiştir. Önümüzdeki dönem ayçiçeği için kritiktir. Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre yağış azlığıyla birlikte aşırı sıcaklıkların ayçiçeği bitkisini strese soktuğu ve bunun verimde düşüşe sebep olmasından endişe duyulduğu bildirilmiştir. Yağışın olmadığı durumda ayçiçeğinde de verim kayıpları yaşanabilecektir. Nisan ayındaki zirai don meyve üretimimize, kuraklık ise buğday, arpa ve mercimek gibi stratejik ürünlerimize zarar vermiştir. Yani 2025 yılı tarım sektörü açısından şimdiden doğal afet yılı haline gelmiştir. Bu durum çiftçilerimizin gelirlerine yansımaktadır. Ülkemizin gıda arzının sürdürülebilirliği adına, doğal afetlerden zarar gören çiftçilerimizin Ziraat Bankası’na ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmesini talep ediyoruz. Ayrıca nisan ayında yaşanan zirai don olayından zarar gören çiftçilere sigortaları olmasa da yapılacak olan yardımın kuraklıktan zarar gören çiftçilerimize de yapılmasını istiyoruz."