GENEL - 14 Ekim 2012 Pazar 17:52

KELEBEKLER VADİSİ`NİN TEMELİ ATILDI

A
A
A
KELEBEKLER VADİSİ`NİN TEMELİ ATILDI

Konya`nın merkez Selçuklu İlçe Belediyesi tarafından yaptırılacak olan Kelebekler Vadisi`nin temeli Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu`nun da katıldığı törenle atıldı. Davutoğlu, "Her şehre kelebekler vadisi yakışır ama en çok da Konya`ya yakışır" dedi.
Sille Parsana Mahallesi`ndeki temel atma törenine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Konya Valisi Aydın Nezih Doğan, AK Parti Konya Milletvekilleri Mustafa Kabakcı, İlhan Yerlikaya, Cem Zorlu, Hüseyin Üzülmez, Kerim Özkul, Mustafa Baloğlu, Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek, Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, protokol mensupları, belediye başkanları, davetliler ve çok sayıda vatandaş katıldı. Törende konuşan Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay, Konya`nın insanlığın ilk yerleşik hayata geçtiği dönemden itibaren önemli bir yerleşim alanı olduğunu belirterek, ``Konya sonrasında bize de ismini veren Selçuklu medeniyetine başkentlik yapmış, günümüzde de sanayisiyle, turizmiyle Türkiye`nin en önemli marka şehirlerinden biri. Selçuklu Belediyesi olarak bu topraklarda hizmet etmekten gurur duyuyoruz. İnsanımızın ihtiyacı olduğu her alanda hizmet üretmeye çalışıyoruz. Göreve başladığımız ilk anda yapmış olduğumuz ankette tüm mahallelerimizin sorunlarını tespit ettik ve ona göre çözüm üretiyoruz. Kısa sürede şehrimize kazandırdığımız spor salonları, suni çim sahalar, yüzme havuzları ve mahallelerin eksiği olan birçok işler yapıyoruz. Ama bununla birlikte şehrimizin marka değerini yükseltmek ve ön plana çıkması için çalışma yürütüyoruz. Bunların önemlilerinden birisi Sille. 5 bin yıllık bir medeniyete sahip Sille`de tarihe vefa olarak birçok restorasyon çalışması yürütüyoruz. Yapılan çalışmalarla birlikte Sille Konya`nın en önemli turizm merkezlerinden biri haline gelecek. Yine Sille Barajı``˜nın Selçuklu Belediyesi`ne devredilmesi ile birlikte 2 milyon metrekarelik bir alanda Sille Barajı çevresi ile birlikte Konya`nın en önemli rekreasyon alanlarından birisi olacak."
Konya`nın önemli projelerinden biri olan Selçuklu Kongre Merkezi`nin ihalesinin tamamlanmak üzere olduğunu anlatan Altay, şunları söyledi: "Yaklaşık 65 milyon TL`ye malolacak projemiz Konya`ya değer katacak. Anadolu`nun en büyük kongre merkezi olacak. Yaptığımız ankette gördük ki Selçuklu`nun en büyük problemi yeşil alanlar, büyük parklardı. Bunun için çok sayıda parkın yapımı tamamlandı ve devam edenler var. Yine bu bölgeye yakın olarak eski taş ocaklarında Yenikent Parkı ismi ile başladığımız ama bugünlerde Selçuklu Kanyon diye bahsettiğimiz 122 dönümlük alanda parkımızı 17 Aralık`a yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu projelerin toplamı 650-700 bin metrekare, Selçuklu`ya yeni yeşil alan ve park olarak döndü.``
KELEBEKLER VADİSİ TÜRKİYE`DE İLK
Bugün önemli projelerden birinin temelini attıklarını ifade eden Başkan Altay, sözlerini şöyle sürdürdü: ``Kelebekler Vadisi projemiz 385 bin metrekarelik alanda, Konya`nın en büyük parkı olacak. Parkımız 54 futbol sahası, 856 basketbol sahası büyüklüğünde. Selçuklu`nun yerleşim alanının hemen yanında insanlarımızın vakit geçirebilecekleri bir park oluşturuyoruz. Ama bu park aslında daha büyük bir alana şamil çünkü hemen aşağımızdaki Büyükşehir Belediyesi Hobi Bahçeleri, Çarşamba günü temeli atılacak olan stadyum, Selçuklu Belediyesi Spor Salonu, yüzme havuzu ile birlikte 1 milyon metrekareyi aşmış büyük bir kompleks inşa ediliyor. Kelebekler Vadisi Parkı`nda neler olacak; Selçuklu`nun ve Konya`nın en önemli markalarından biri olacak Aşkın Kanatları Müzesi. Aşkın Kanatları Müzesi`nde Avrupa`nın en büyük kelebek uçuş alanını inşa ediyoruz. 4 bin metrekarelik kapalı alanda 2 bin metrekare açık kelebek uçuş alanı mevcut ve yaklaşık ayda 10 bin kelebek uçurmayı hesap ediyoruz. Böylece insanlarımız oluşturduğumuz botanik bahçesinin içerisinde gezerken uçuşan kelebekleri görebilecekler, fotoğraf çektirebilecekler, onları besleyebilecekler. Ama kelebeklerin tüm evresini gösteren Kelebek Müzesi, kelebek üretim alanı, kelebekler ve doğayla ilgili bilgi sunacağımız interaktif müzeler ve sinema salonlarının olduğu büyük bir kompleks inşa ediyoruz. Tüm bunların toplam bedeli 30 milyonluk bir yatırım ve parkımız gelecek sene Mayıs ayında Selçuklu`ya hizmet vermeye başlayacak. Aşkın Kanatları Müzesi de Eylül ayı gibi Selçuklu`nun ve Türkiye`nin hizmetine sunulmuş olacak. Projemiz önemli. Çünkü ilk defa Türkiye`de kelebeklerle ilgili bir iş yapılıyor. Projemizin şehrimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.``
Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Akyürek de, Selçuklu Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay`a şehre kazandırdığı güzel eserler nedeniyle teşekkür ederek, ``Kelebekler Vadisi ve Kongre Merkezi Selçuklu Belediyemizin, Selçuklu Belediye Başkanımızın ve çalışma arkadaşlarının geleceğe bırakacağı önemli eserler olacak`` şeklinde konuştu. Konya Valisi Aydın Nezih Doğan ise, bugünün yükselen değerinin rekabetçilik olduğunu belirterek, ``Ülkeler, bölgeler, şehirler rekabet ediyor. Artık farklı kriterlerle şehirler rekabetçiliklerine renk katıyorlar`` dedi.
KELEBEKLER VADİSİ EN ÇOK KONYA`YA YAKIŞIR
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise, bütün başlangıçların güzel olduğunu ifade ederek, ``Kemale eren işler ise daha güzeldir. Bazıları daha farklıdır. Kelebekler Vadisi projesini başlatırken büyük mutluluk duydum. Şehir ancak bir doğa bilinci, varoluş bilinciyle anlatılır. Kendi varoluşunu anlamayanlar, hayatına, devlete, medeniyete anlam katamazlar. Doğa bilinci açısından bana sorulsaydı, doğa bilincini en güzel yansıtan varlık diye sorulsaydı kelebek derdim" şeklinde konuştu.
Malezya`ya 1991`de gittiğinde kelebek parkını gezdiğini ve çok etkilendiğini anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kelebek doğaya en uyumlu varlık olarak renk katar. Baktıkça bakmak istersiniz kelebeklere. Bu eserleri bırakan belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Hiçbir kelebek birbirine benzemez. Kelebek bizi tefekküre çağırır. Konya`ya kelebek yakışır. Konya`yı anlayan, kainatı, insanlığın çeşitliliğini, hayatını anlar. Her şehre kelebekler vadisi yakışır ama en çok da Konya`ya yakışır. Çok teşekkür ediyorum bunu düşündüğünüz için. En kısa zamanda Konya`nın tarihi yönüyle öne çıkacağı projelerin çıkması lazım."
Konya`nın yeşillikler içinde bir şehir olması gerektiğini anlatan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti: "385 bin metrekare alanı buna ayırdıkları için belediye başkanımıza teşekkür ediyorum. Konya bir sanayi şehri olacak, gelişen bir şehir olacak. Etrafımızda sağlam bir doğal atmosfer olmazsa yaşayamayız. Bu bilinçle davrandıkları için belediye başkanlarımıza teşekkür ediyorum. Artık şehirlerin hayat kalitesi, aynı zamanda o şehre kimlik kazandıran bina ve doğal çevreyle ölçülüyor. İnşallah Hz. Mevlana`yı her ziyaret eden, Kelebekler Vadisi`ni de ziyaret etmek üzere buraya gelecek. Eko turizm de bu anlamda bu projenin maddi yansımasıdır. Ama esas olan manevi yönüdür ki bunu unutmamız lazım. İnşallah kısa zamanda burada bu güzel eserlerin yükseldiğini göreceğiz. Kelebekler Vadisi`nin hayırlı olmasını diliyorum.``
Konuşmaların ardından Kelebekler Vadisi`nin temeli, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve törene katılan protokol mensupları tarafından birlikte atıldı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Antalya Antalya’da ters dönen caretta carettanın yardımına vatandaşlar yetişti Antalya’nın Alanya ilçesinde yuvasını yaptıktan sonra ters dönerek denize ulaşamayan caretta carettanın yardımına çevredeki vatandaşlar yetişti. Caretta carettanın yardımına koşan Güldane Şahin, "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk" dedi. Alanya’nın Yeşilöz Mahallesi sahilinde bir caretta caretta, yuvasını yapmasının ardından ters dönerek denize ulaşamadı. O sırada sahilde dolaşan Güldane Şahin, denizde çırpınan ve sırtı kuma batan caretta carettayı fark etti. Şahin, zor durumda olan hayvanı döndürerek denize kavuşturma istedi. Caretta carettanın ağır olması nedeniyle Şahin eşi Menderes Şahin’den yardım istedi. Çift, caretta carettayı ayakları üzerine çevirerek mavi sulara bıraktı. Caretta carettanın denize ulaştığı anlar ise cep telefonu kamerasıyla kaydedildi. "Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı" Yaşadıklarını anlatan Güldane Şahin, "Her sabah erken saatlerde sahili dolaşırım. Özellikle yavruların yuva yapımı ve denize gitme zamanlarında. Uzaktan denizde dalgada birisinin yüzüyor olduğunu düşündüm ama yaklaştıkça bunu bir insan değil caretta caretta olduğunu gördüm. Hemen koşarak onu çevirip denize kavuşturmak istedim ama o kadar ağırdı ki yuvasını yaptıktan sonra geri dönerken dalga ters çevirmiş. Yumuşak kumdan dolayı da sırtı kuma batmış. O yüzden çevirmem mümkün değildi. Eşimi aradım, carettamız var acil gel dedim. Kaç saat öyle olduğunu bilmediğimiz için hemen kurtarmalıyız dedim. Eşim hemen geldi, zor çevirdi. Carettanın denize kavuşması bizi çok duygulandırdı. Uzaklara gidinceye kadar dönüp dönüp bize sanki teşekkürünü minnetini iletti. Eşimle çok mutluyduk. Çok teşekkür ederim dedim. Bu işi yıllardır gönülden yapıyoruz. Herkesi yuvalarımızı, caretta carettalarımızı ve sahillerimizi korumaya davet ediyorum" dedi. "Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" Uzun yıllardır gönüllü olarak çevreci olduğunu belirten Şahin, Yeşilöz sahillerinin sit alanı olduğunu ifade etti. Şahin, “Çocukluğumdan beri caretta carettaları çok seviyorum, korumaya çalışıyorum. Uzun yıllardır bu işte gönüllü olarak çalışıyorum. Yaklaşık 20 yıldır Alanya, Demritaş, Yeşilöz, Keşefli sahillerinde bu işi devam ettiriyorum. Gazipaşa’da da yapıyorum. Yeşil deniz kaplumbağaları sahilin yakınlarına yuva yaparken normal carettalara göre yaklaşık 150 metre uzağa yuva yapabiliyorlar. Çünkü bin tane yavrudan bir tanesi yaşıyor. Dişi ise 25-30 yıl sonra aynı sahilde yuva yapmaya geliyor. Yeşilöz sahili sadece carettalarla değil kum zambaklarıyla da ünlü. Tıpkı carettalar gibi kum zambakları da Dünya Doğa Koruma Kurulu tarafından koruma altında bitki. Nesli tehlikede olan bitkiler. Carettalar ve kum zambakları Yeşilöz’de kardeşler" diye konuştu.
Gümüşhane Prof. Dr. Nafiz Maden: "Kutup ışıkları bundan sonra Türkiye’de daha sık görülebilir" Gümüşhane Üniversitesi Jeofizik Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nafiz Maden, geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin birçok yerinden görünen kutup ışıklarının bundan sonra daha yoğun olarak görülebileceğini söyledi. Güneşte meydana gelen son yılların en güçlü patlamasının ardından birkaç gün boyunca hem dünyada hem de Türkiye’de görülen kutup ışıkları veya auroralar 2025 ve 2026 yıllarında daha çok görülecek. Osmanlı döneminde Fecr-i Şimal denilen bu olayla ilgili çalışmalarını sürdüren Gümüşhane Üniversitesi akademisyenlerinden Prof. Dr. Nafiz Maden, tarihten örneklerle kutup ışıklarının Türkiye’deki sürecini anlattı. Açıklamasında güneşin 11 yıllık döngüler halinde aktif ve pasif dönemlerinin olduğunu kaydeden Prof. Dr. Maden, 2013 yılındaki 24. döngüde gezi olaylarının yaşandığını, 2016 yılında da hain FETÖ darbe girişiminin yaşandığını hatırlatarak bu tür olayların olduğu dönemlerde iletken hatların zarar görmesinin yanında sosyoekonomik olayların yaşandığını da belirterek 2025 ve 2026 yıllarına dikkat çekti. “Bu çok güzel bir doğa olayı ve bir meteorolojik olay” Kuzey ışıklarının oluşumunu nalatan Maden "Kuzey ışıkları, güneşteki patlamalar sonucu uzaya yayılan elektrik yüklü parçacıkların yerin manyetosfer tabakasını çarpması ve durdurulması, daha sonra da atmosfere nüfuz etmesi sonucu elektrik yüklü parçacıkların atmosferdeki azot ve oksijen atomlarıyla çarpışması ve bu atomların enerjilerini yükseltmeleri, kararsız hale getirdikten sonra o azot ve oksijenin yine minimum enerji seviyelerine inebilmeleri için dışarıya yaydıkları bir ışın, bir renkli ışıktır. Aslında çok güzel bir doğa olayı, bir meteorolojik olay. Bu dünyamızın ne kadar mükemmel şekilde yaratıldığını, oluşturulduğunu, fiziki olarak halen hayatta olduğumuzu gösteriyor. Eğer bu ışıkları görebiliyorsak bu kutup ışıklarını görüyorsak biz hayattayız ve canlılık devam ediyor demektir” dedi. “1755’li yıllarda İstanbul’da görüldüğü zaman kıyamet alameti demişler” Türkiye’de görülen kutup ışıklarıyla ilgili hem Osmanlı hem de Cumhuriyet döneminden kayıtlar olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Maden, “Kutup ışıklarıyla ilgili bilim adamları bizim gibi orta enlemlerde nadir görülen bir olay olarak bahseder ama ben nadir tabirini kullanmayacağım. Daha seyrek, çok sık görülmeyen bir olay olarak tabir edeceğim. Böyle sık görülmeyen bir olayla ilgili olarak Osmanlı dönemindeki tarihi kayıtlar, vakalar oldukça fazla. Örneğin Gelibolu Mustafa Ali’nin ünlü eseri Künhü’l Ahbar’da dahi buna görebiliyoruz. Mesela bir diğer kayıt Tevari Ali Osman’da hatta Hakim Mehmet Efendi tarihinde dahi bununla ilgili birkaç tane kaynak kayıt vardır. Başka ilginç bir olay, Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri, İstanbul’a gittiği 1755’li yıllarda yine İstanbul’da bu aurora, o zamanki tabirle fecr-i şimali olayı görülmüş İstanbul’daki hocalar veya onu görenler bunun bir kıyamet alameti diye kaçışmışlar hatta kendi tabirleriyle cami direklerine tırmanmışlar. Ancak Erzurumlu İbrahim Hakkı ve arkadaşları bu güzel, muhteşem, meteorolojik olayı çok soğukkanlılıkla seyretmişlerdir. Dolayısıyla Osmanlı döneminde seyrek, çok fazla görünmeyen bu olayla ilgili olarak epey bir kayıt var” diye konuştu. “Fatih Sultan Mehmet Han’ın hem doğumunda hem de tahta çıkışında Fecr-i Şimal olmuş” Osmanlı dönemiyle ilgili büyük tarihçilerden Reşat Ekrem Koçu’nun Fatih Sultan Mehmet isimli eserindeki ifadeleri paylaşan Maden, “Bu eserin giriş kısmında şöyle diyor. 1431 yılının yazında evvela güneş tutuldu ve en azametli hali korku ve dehşet içinde İstanbul’da seyredildi. Ortalık öyle zifiri karanlık oldu ki gün ortasında gökyüzünde yıldızlar göründü. Bundan bir ay kadar önce 3 gece arka arkaya yine fecri şimali olayı yani gökyüzünde Aurora, kutup ışığı olayı gözlemlemiştir. Recep Ekrem Koçu bunu muhtemelen Kritovulus tarihinden almıştır. Ama Fatih Sultan Mehmet gibi büyük bir padişahın doğumuyla ilgili olarak yazdığı o dönem için böyle bir olayın görüldüğü rivayet ediliyor. Hem doğumunda hem tahta çıkışında daha sonra 1466 yılında dahi böyle bir fecri şimali olayının vuku bulduğuna yönelik kaydımız var; Reşat Ekrem Koç’un bize aktardığı. Yine Fethin 26. gecesinde Türkler büyük atağa geçtiği zaman fetihle ilgili olarak mum donanması yapıyorlar. Ellerinde ne var ne yok yakıyorlar. Bizanslılar bunu gördüğünde Türklerin çadırlarında sanki yangın olmuş diye sevinirken Türklerin neşe içerisinde eğlendiklerini görüyorlar ve büyük bir psikolojik yıkıma uğruyorlar. Yine Nestor tarihinden görüyoruz ki bu mum donanmasının ışıkları Ayasofya’nın camlarına vuruyor, oradan yansıyor ve bunu da Nestor İskender yani Türkiye’de Osmanlı ordusundaki bir yeniçerinin eserinden anlıyoruz ki bunu da bir fecr-i şimali olayına benzetiyor. Ve hatta o dönemdeki Bizans’ın yıkımını, psikolojik yıkımını ortaya koyuyor. Bu ışığı Tanrı’nın İstanbul’u korumaktan artık vazgeçtiğine dair yorum da yapıyor. Böyle de bir kayıt var elimizde” şeklinde konuştu. “Cumhuriyet dönemindeki en eski gazete kaydında kutup ışıklarının Gümüşhane’de görüldüğü yazar” Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ilk kaydın yerel basına 1938 yılında yansıdığını, Avrupa’da görülmesinin yanında Türkiye’deki tek gazete haberinin de yerel basında Gümüşhane’nin Kelkit ilçesinde görüldüğüne dair olduğunu kaydeden Maden, şunları söyledi: “Erzurum merkezli Doğu gazetesinin Mart tarihli bir sayısında Kelkit’in Alansa köyünde fecr-i şimali olayının görüldüğü, aurora kutup ışığı olayının görüldüğüne yönelik kaydımız var. Bununla ilgili elimizde gazete haberimiz var. 1940 yılında yine görülmüş. Yine Gümüşhane’de görülmüş, Tokat’ta görülmüş, Şebinkarahisar’da görülmüş ülkemizin değişik yerlerinde görülmüş. 1950 yılında görülen Fecr-i Şimali olayıyla ilgili olarak o zaman Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi’nin raporu var. Elimizde onun raporu var. Kandili Rasathanesi’nin müdür yardımcısı Osman Necip Sipahioğlu ve Muhammed Dizer’in 20 Şubat 1950’deki Büyük Magnetik Fırtına ve Fecr-i Şimali ile ilgili yazdığı Türkçe özeti olan Fransızca bir rapor yayınlamış. Bu kayıt elimizde mevcut. O zamanki Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı Kandili Rasathanesi. Bu rapora göre şunu görüyoruz. Ülkemizin değişik yerlerinde bu 1940 yılındaki, 1950 yılındaki Fecr-i Şimali olayı birçok yerde görülmüş. Bunlardan bazılarını sizlere saymak istiyorum. Örneğin İstanbul’da, Erzurum’da, İnegöl, Dursunbey, Devrek ve Kastamonu gibi değişik yerlerde görülmüş. Daha sonraki gazete haberlerinde yine bu olayın Gümüşhane gibi Elazığ, Tokat gibi illerimizde de görüldüğünü biliyoruz. Daha sonra 23 Ocak 1957 tarihinde yine ülkemizde fecri-i şimali olayı görülmüş.” 2023 yılı Kasım ayında da Fecr-i Şimali olayının Türkiye’de Tekirdağ’dan Kars’a kadar birçok yerde görüldüğünü, geçen hafta da Karadeniz şehirlerinde ve kıyılarında görüldüğünü hatırlatan Maden, “Dolayısıyla hem Osmanlı hem de Türkiye Cumhuriyeti döneminde ülkemizde ve Avrupa’nın birçok yerinde, kutup ışığı, kuzey ışığı, aurora kayıtları mevcuttur. Bunlar çok sık görülmese de ülkemizde de görülmektedir” dedi. “Güneşin 11 yıllık aktif döneminin zirve noktası 2025 yılı olacak” Kutup ışığı görülmesinin sebebini anlatan Maden, “Güneş 11 yıllık dönemler halinde suskunluk ve aktif döneme geçiyorlar. Şu anda biz güneşin 11 yıllık aktif dönemi içerisindeyiz. Bunun zirve noktası 2025 yılı. Dolayısıyla 2025 yılı zirve olduğu için 2023 yılından 2027 yılına kadar ülkemizde değişik tarihlerde aurora yani kutup ışığı görme oranımız, ihtimalimiz Avrupa ülkelerinde de olacağı gibi artacaktır. Bunun görülme sebebi şu andaki 25. Güneş’in cycle (döngü) dönemi, aktif en yüksek dönemi 2025 yılı. Dolayısıyla daha fazla aurora göreceğimizi ben önümüzdeki yılda da tahmin ediyorum” ifadelerini kullandı. “2025-2026 yıllarında sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor” Kutup ışıkların bir zararı olmadığını fakat güneşten gelen elektrik yüklü parçacıkların atmosfere girmesi neticesinde elektrik yüklü olduğu için bir manyetik alan oluşturduklarına değinen Prof. Dr. Maden, “Elektrik iletkenliğini artırıyorlar. Dolayısıyla bu iletken telde kısa devreler oluşturabilir. Dolayısıyla bizim yüksek gerilim hatlarına zarar verebilirler. Uydulara zarar verirler. GSM hatlarına zarar verirler. Yani iletken bir hatta zarar verebilirler. İnsanlara yönelik olarak da geçmiş yıllarda şöyle makalelere rastlıyoruz: İnsanın duygularında aşırı bir artışa, yani şiddet eğilimine, hatta intihara dahi sürükleyebileceği konuşuluyor. Buna yönelik olarak makaleler var. Dahası bu güneşin aktif olduğu dönemlerde bazı sosyal ve ekonomik olayların da arttığını görüyoruz. Mesela 2013 yılında bir önceki 24. Cyclenin (döngünün) maksimum noktasıydı ve Gezi olayları bu dönemde olmuştu. 2016 yılında da bildiğimiz üzere FETÖ darbe girişimi olayı gerçekleşti. Dolayısıyla 2025 yılı bunun zirve noktası olduğu için 2025-2026 yıllarında böyle bir sosyoekonomik olaylara devletimizin dikkat etmesi gerekiyor. Hem insanlara hem de elektronik cihazlara bunların zararları dokunabilir. Ancak bizim gibi ülkelerde görüldüğü için bunların daha şiddetli, yani güneşteki patlamanın daha şiddetli olduğunu anlıyoruz. Dolayısıyla bunlara sosyoekonomik olaylar açısından, sosyal olaylar açısından devletimizin birazcık daha soğukkanlı davranması gerektiğini düşünüyorum” açıklamasında bulundu.
Mersin Yeni Başkan, Mut Belediyesinin borcunu astırdığı afişle duyurdu Mersin Mut Belediye Başkanı Murat Orhan, devraldığı belediyenin borcunu, belediye binasına astırdığı afişle duyurdu. Mut Belediyesinin 153 milyon 142 bin 55 lira 43 kuruş borcu olduğu açıklandı. 31 Mart’ta yapılan Mahalli İdareler Seçimleri sonrası Mut Belediye Başkanlığına seçilen Murat Orhan, belediyenin borcunu açıkladı. Seçim sürecinde Mut Belediye Başkanlığının borcunun olmadığı, halen kasada da 28 milyon lira parası bulunduğu şeklinde sürekli kamuoyunda algı oluşturulduğunu savunan Orhan, "Bunu gittikleri her yerde söylerken, benim 2014 yılında belediyeyi borçla devrettiğimi, kendilerinin hiç borcu olmadığını, hatta kasalarında 20 ile 28 milyon lira para olduğunu ifade ettiler. Seçim öncesi bölge bir kamuoyu oluşturdular" dedi. "Ben 2014 yılında borçla devrettim ama karşılığında hizmet var" O dönemdeki 24 milyon liralık borcun, ’Büyükşehir Yasası’ndan dolayı tamamının Mersin Büyükşehir Belediyesine devrolduğunu dile getiren Orhan, "Neden devroldu? Bir arıtma tesisini 14 milyona yaptık o yüzden. Bir belediye hizmet binası yaptık, yaklaşık 4 milyon liraya. Meydanda bir şehitlik ve daha sonrasında ismi Musa Eroğlu Parkı olarak değiştirilen park yaptık. Bunları 3,5 milyona yaptık. Çınaraltı’nın peyzaj düzenlemesini 1,5 milyon liraya yaptık. Bunun yanı sıra 9 milyonluk ilçeye sıcak asfalt yaptık" diye konuştu. "Vatandaşın gerçeği bilme hakkı var" O dönem yaptıkları borcun bir karşılığının olduğunu vurgulayan Başkan Orhan, "Gelinen noktada borç var ancak hizmet yok. Benim bunu vatandaşımla paylaşma zorunluluğum var. Çünkü vatandaşın gerçeği bilmekte her zaman için hakkı var. Vatandaşı bilgilendirme ve aydınlatma adına biz borç tablosunu çıkartıp belediye binasına astık. Toplam 153 milyon lira kaydedilen borç var. Onun dışında ’işte o dönemde şu malzemeyi verdiydim ama daha faturasını kesmedim’ diye çıkıp gelen birçok esnafımız var. İhale yapılmış, hak edişi bitmemiş, hak edişi yapılmamış, faturalandırılmamış yani bir asfalt, bir parke faturası kesilmediği için dahil olmayan borçlarda var. Dolaysıyla çok ciddi borç yüküyle karşı karşıyayız. Borçla ilgili kamuoyunu bilgilendirme noktasında üzerimize bir yükümlülük vardı, o yükümlülüğü yerine getirmek için bu borç tablosunu ortaya mecburen sermek durumundayız. Çünkü vatandaşımızın borcunu bilmesinde hakkı var" diye konuştu.