SAĞLIK - 17 Mayıs 2020 Pazar 15:22

Prof. Dr. Uğur: “Engellilik nedenlerinin önemli bir bölümü önlenebilir”

A
A
A
Prof. Dr. Uğur: “Engellilik nedenlerinin önemli bir bölümü önlenebilir”

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof.

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mahir Uğur, engellilik nedenlerinin önemli bir bölümünün kaçınılabilir ve önlenebilir nedenler olduğunu söyledi.


Medova Hastanesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Mahir Uğur engellilerin, doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yetilerini çeşitli derecelerde kaybetmiş ve bu nedenle her türlü desteğe ihtiyacı olan insanlar olduğunu söyledi.



“Türkiye’de nüfusun yüzde 12.29’unun engelli olduğu bulunmuştur”


Engellilerin, normal yaşamın gereklerine uyamayan ve bu nedenle de korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyaç duyan kişiler olduğunu ifade eden Prof. Dr. Mahir Uğur, “Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 10’u engelli olarak kabul edilmektedir. Ülkelerin engelli oranı büyük farklılık göstermekte ve yüzde 1-30 arasında değişiklik göstermektedir. Gelişmiş ülkelerde bu oranlar daha yüksek seyretmekte olup bunun nedeninin de gelişmiş ülkelerde çocukluk çağında bakım imkanlarının daha iyi olmasından ve yaşam sürelerinin daha uzun olmasından kaynaklanmaktadır. Ülkemizde de yapılan bir araştırmada bölgesel değişiklik göstermekle birlikte bu oranın ortalama yüzde 12.29 olduğu bulunmuştur. Ortopedik, görme, işitme, dil ve konuşma ile zihinsel engelli oranının nüfusun yüzde 2.58’ini oluşturduğu ve ortopedik engelli grubunun toplam yüzde 1.25 ile en yüksek sıklığa sahip olduğu bulunurken kronik bir hastalığa sahip olan ve buna bağlı engelliliği bulunanların oranının da yüzde 9.7 olduğu bildirilmiştir” dedi.


Prof. Dr. Mahir Uğur, engellilerin ortopedik engelliler, görme engelliler, işitme engelliler, zihinsel engelliler, özgül öğrenme güçlüğü olanlar spastik engelliler, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu olanlar, yaygın gelişimsel bozukluğa sahip olanlar, dil ve konuşma bozukluğu olanlar, süreğen bir hastalığa bağlı engelliliği olanlar ayrıldığını belirtti.



“Doğum yaşının 17’nin altında olması bebeklerde engelliliğe neden oluyor”


Türkiye’de engelliliğe yol açan en sık nedenlere değinen Prof. Dr. Mahir Uğur, “Doğum öncesi nedenler; akraba evliliği, kan ve RH uyuşmazlığı, ilaç kullanılması, doğum yaşının 17’nin altında veya 36 yaşın üzerinde olması, annenin sigara, alkol, uyuşturucu kullanması, röntgen ışınlarına maruz kalma, yetersiz beslenme, ateşli, bulaşıcı hastalık geçirme, hamilelik sırasında kaza, aşırı stres, zehirlenme ve travmaya maruz kalma, alınması gereken folik asit gibi vitamin ve minerallerin eksikliği, çok sayıda ve sık hamile kalınması veya doğum yapılması, annenin yüksek tansiyon, kalp hastalığı, şeker hastalığı gibi hastalıklarının bulunması sayılabilir” diye konuştu.


Doğum anına ait nedenlere de değinen Mahir Uğur, “Doğumun bir sağlık kuruluşunda sağlık elemanlarınca gerçekleştirilmemesi, doğumun beklenen süreden önce ve güç olması, bebeğin düşük doğum ağırlığı ile doğması, doğum esnasında bebeğin travmaya maruz kalması, doğum esnasında bebeğin oksijensiz kalması olarak sayılabilir. Doğum sonrası nedenler de çocuğun ağır hastalık geçirmesi, yeni doğan bebeğin sağlık kontrolünden geçirtilmemesi ve gerekli testlerin yaptırılmaması, bebeğin aşılarının düzenli olarak yaptırılmaması, ağır doğum sarılığı, çocuğun yetersiz beslenmesi, ev kazaları, iş kazaları, trafik kazaları, zehirlenmeler, doğal afetler, terör eylemleri ve savaş olarak söylenebilir” şeklinde konuştu.



“Asıl hedef engelliliğin oluşmasını önlemek olmalıdır”


Engelliliğin nedenlerinin önemli bir bölümünün kaçınılabilir ve önlenebilir nedenler olduğunu anlatan Uğur, “Engelli sorunlarına eğilirken asıl hedef engelliliğin oluşmasını önlemek olmalıdır. Bu nedenle doğum öncesi ve doğum esnasında oluşabilecek problemleri engellemek amacıyla nedenleri önlenmeli ve erken tanı amacı ile sağlık taramaları ve eğitim programları geliştirilmeli, kayıt sistemleri iyileştirilmeli, sağlıklı çevre bilincinin oluşturulması ve altyapı hizmeti veren kuruluşlar ile koordinasyon sağlanmalıdır. Doğum sonrasında kazanılan engellilik nedenlerinin önlenebilmesi için de insana değer veren bir anlayışın toplumda yerleştirilmesi gerekmektedir. Engellilik kaçınılmaz bir kader değildir” ifadelerini kullandı.



“Toplumla bütünleşmelerinin önündeki engellerin de kaldırılması büyük önem arz ediyor”


Engellilerin topluma kazandırılması ve toplumla bütünleşmelerinin önündeki engellerin de kaldırılmasının büyük önem arz ettiğini kaydeden Uğur, “Bu engeller; yoksulluk, eğitim, istihdam sorunu, rehabilitasyon eksikliği, engellinin aile yaşamı ve özel yaşamı ile ulaşım, fiziksel çevre ve konut problemleridir. Engellilerin topluma kazandırılmasında başvurulan yöntemlerin başında rehabilitasyon gelmektedir. Rehabilitasyon imkanlarından faydalanamama ve araç-gereç gereksiniminin yeterince karşılanamaması da engellilerin toplumla bütünleştirilmesinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Rehabilitasyon sürecinden geçmemiş olan birey topluma ve içinde yaşadığı aileye yük olmaktan kurtulamayacaktır” dedi.


Engellilerde rehabilitasyon alanları kapsamı içerisine; yetişkin ve çocuk engellilerde gerek ortopedik gerekse nörolojik ve pediatrik alanlarla, diğer birçok alanlar girmekte ve rehabilitasyon uygulamaları ile bireylerin yeniden topluma kazandırılmaya çalışıldığını söyleyen Uğur, “Hastanemiz bünyesinde bulunan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon kliniğimizde tecrübeli hekimler ve fizyoterapistler eşliğinde engelli hastalarımız için rehabilitasyon uygulamalarıyla hizmet vermekte ve onları topluma yeniden kazandırmak hedeflenmektedir” ifadelerine yer verdi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.