ÇEVRE - 06 Kasım 2025 Perşembe 15:05

Türkiye’de enerji verimliliğiyle daha büyük tasarruf hedefleniyor

A
A
A
Türkiye’de enerji verimliliğiyle daha büyük tasarruf hedefleniyor

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürü Banu Aslan, enerji verimliliğiyle ilgili getirdikleri uygulamalarla daha büyük tasarrufu hedeflediklerini söyledi.


Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürlüğü ile Isı Su Ses ve Yangın Yalıtımcıları Derneği (İZODER) iş birliğiyle düzenlenen "Binalarda Enerji Verimliliği Bölgesel Semineri"nin 6’ncısı Konya’da yapıldı.


"10 milyon metreküp yılda sudan tasarruf edeceğimizi öngörüyoruz"


Bir otelde gerçekleşen seminerde konuşan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Mesleki Hizmetler Genel Müdürü Banu Aslan, "Özel sektördeki binalara bir uygulama getiriyorsak, kamuda yaptığımız işlere daha rijit uygulamalar getiriyoruz, daha büyük tasarrufu hedefliyoruz. 10 bin metrekareyi aşan binalarda bundan sonra YES TR zorunluluğu olacak. BEP TR’den farkı çok daha teferruatlı, iç ortam kalitesi, yaşam döngüsü, su yönetimi, atık yönetimi gibi her şeyin devreye girdiği bir sistem uygulanacak. Hedefimiz de bu noktada 10 bin ton sera gazı azaltımı, 20 bin metreküp de su tasarrufu hedeflemekteyiz. Ne anlama geliyor bu kadar tasarruf? Konya’daki 78 elektrik santralinin yaklaşık 1 buçuk aylık üretimine eş değer bir oranı konfor oranımızı düşürmeden yaptığımız tasarrufla sağlayacağız. Ayrıca yeşil bina üreten müteahhitlerimize de yüzde 5 müteahhitlik karnesinde teşvik getirerek bu sektörün sadece rijit uygulamalarla değil, teşvik mekanizmalarıyla da desteklenmesi üzerinde çalışıyoruz. Yeni imar düzenlemelerimizle beraber binaların büyüklük ve farklı teknik özelliklerine göre, kriterler getirilerek, yağmur suyu ve gri su kullanımı da zorunlu hale getirilmiştir. Bu uygulama ile hedeflediğimiz, hesapladığımız rakam 10 milyon metreküp suyun yıllık olarak tasarruf edileceği yönündedir. Ruhsat sisteminde burada yılda 70 bin ila 100 bin binanın ruhsat aldığını görüyoruz. Bizim düzenleme getirdiğimiz bina sayılarının istatistiklerini de tek tek oradan alabiliyoruz. Bu aldığımız verilere göre yaptığımız hesaplamada 10 milyon metreküp yılda sudan tasarruf edeceğimizi hedefliyoruz, öngörüyoruz. Bu su da Altınapa Barajı’nın yıllık su hacmi kadar bir miktara denk geliyor" ifadelerini kullandı.


"Geleceği inşa etme meselesidir"


Yapılan çalışmaların gelecek nesillere yatırım olduğuna değinen Konya Büyükşehir Belediye Başkanı Uğur İbrahim Altay da "Bugün burada binalarda enerji verimliliği mevzuatı, ısı yalıtımı standartları ve yeşil bina gibi teknik konular ele alınacak. Ancak bu meseleyi yalnızca mühendisliğin ya da mimarların konusu olarak görmemeliyiz. Bu mesele çocuklarımızın nefes aldığı havayı, içtiği suyu, yaşadığı şehirleri koruma meselesidir. Yani aslında geleceği inşa etme meselesidir. Konya Büyükşehir Belediyesi olarak bizler doğayı koruyan, kaynakları israf etmeyen, sürdürülebilir şehircilik ilkelerini merkeze alan bir yönetim anlayışını kararlılıkla sürdürüyoruz. Yeni imar alanlarımızda enerji verimliliği yüksek pay yapılaşmayı önceliyor, belediyemize ait yeni binalarda ısı yalıtımı, yenilenebilir enerji sistemleri ve atık su geri dönüşüm uygulamalarını standart hale getiriyoruz. Özellikle ifade etmek isterim ki; Konya, küresel çevre fonu tarafından desteklenen sıfır karbon binalar projesinin dünyadaki dört pilot şehrinden birisidir. Belediye hizmet binalarımızın enerji verimliliğini arttırmak ve karbon ayak izini sıfırlamak amacıyla başlattığımız proje kapsamında belediyemize ait dört hizmet binamız uluslararası geçerliliğe sahip net sıfır karbon bina sertifikasını şimdiden aldı. Bu alanda Türkiye’de sertifikayı ilk alan belediye olduk. Alınan bu sertifika ile Konya’mızın sürdürülebilir şehircilik ve iklim değişikliğine karşı dirençli şehir olma hedefi uluslararası düzeyde de tescillenmiş oldu. Amacımız Konya’nın hem yeşil dönüşümünün hem de akıllı şehircilik vizyonunun öncü şehirlerinden biri olarak anılmasıdır. Bu hedef doğrultusunda attığımız her adım, gelecek nesillere daha yaşanabilir bir şehir bırakma gayretimizin bir parçasıdır" şeklinde konuştu.


"Sürdürülebilir bir yaşam kurmak artık hayati öneme sahiptir"


Konya Valisi İbrahim Akın da iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha fazla hissedildiği bir dönemde olduğumuzu ifade ederek, "Dolayısıyla enerji verimliliği artık bir tercih değil, geleceğe dair ortak sorumluluğumuz ve kalkınma vizyonumuzun önemli bir parçasıdır. Bizler bugün artık biliyoruz ki; kalkınmanın yolu yalnız üretmekten değil akıllı, verimli ve doğayla uyumlu yaşam alanları kurmaktan geçiyor. Zira kaynaklarımızı koruyarak hem çevreye duyarlı hem de ekonomik açıdan sürdürülebilir bir yaşam kurmak artık hayati öneme sahiptir" dedi.


İZODER Başkanı Emrullah Eruslu da, "Bakanlığımızın yalıtıma verdiği önem ve yeni yasal düzenlemeler için yürüttüğü titiz çalışmalar, ülkemiz ekonomisine ve enerji verimliliğine önemli katkılar sağlamaktadır. Bu bağlamda bakanlığımız ve izole katkılarıyla revize edilen TS825, binalarda ısı yalıtım kuralları standardı 1 Nisan 2025 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bu önemli düzenlemenin etkin biçimde uygulanması amacıyla bakanlığımızla birlikte binalarda enerji verimliliği ve ısı yalıtım seminerleri düzenliyoruz. Konya bu seminer dizimizin 6. durağı. Bundan böyle yalnızca ısıtma değil, hem ısıtma hem de soğutma ihtiyacı dikkate alınarak yalıtım projeleri hazırlanacaktır. Yeni standarda göre 4. iklim bölgesinde, Konya ilimizde asgari yalıtım kalınlıkları, dış cephede 6-7 santim yerine 9-10 santim, çatılarda 11-12 santim yerine 13-15 santim, yine döşemelerde 7 santim yerine 10 santim olarak güncellenmiştir" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Yalova Güllü’nün oğlu savcıya müşteki olarak ifade verdi: "Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" Yalova’daki evinin terasının penceresinden düşen Güllü’nün ölümüyle ilgili soruşturmada "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçlamasıyla ablası Tuğyan Ülkem Gülter’in (27) kardeşi Tuğberk Yağız Gülter, olay günü ses kayıtarıyla ilgili, "’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini ablam Tuğyan söylüyor" dedi. 26 Eylül’de Yalova’nın Çınarcık ilçesi Harmanlar Mahallesi Vali Akı Caddesi üzerindeki apartmanın 5’inci katındaki kapalı terasta ünlü şarkıcı Güllü (52), kızı ve arkadaşıyla eğlendiği sırada pencereden düşerek hayatını kaybetmişti. Güllü’nün ölümüyle ilgili Yalova Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan Güllü’nün kızı Tuğyan Ülkem Gülter "tasarlayarak yakın akrabayı öldürmek" suçundan tutuklanırken, Sultan Nur Ulu’ya ise ev hapsi verilmişti. Olayla ilgili Güllü’nün oğlu Tuğberk Yağız Gülter, Yalova Adliyesi’ne müşteki sıfatıyla ifade verdi. Gülter, Yalova’daki olayın yaşandığı gün kendisinin İstanbul’da olduğunu söyledi. Annesi ve ablası arasında sık sık tartışma çıktığını söyleyen Gülter, bunun hiç bir zaman fiziki şiddete dönmediğini söyledi. Ablası ile küçüklüğünden beri anlaşamadıklarını kaydeden Gülter, sık sık tartıştıklarını kaydetti. Olayın yaşandığı evi taziye evi olarak kullanmak istediklerini belirten Gülter, "Çınarcık’taki eve girmemiz lazımdı ama evin anahtarı bende yoktu. Ablam da hiçbir şey almadan evden çıkmış. O haliyle hastaneydi. Polisler de olay yeri incelemeden sonra kapıyı çekip gitmişler. Onlarda da anahtar yoktu. Hatta bu şifreli kapıyı yapan firmayı aradım ancak ulaşamayınca instagramdan mesaj attım. Sonuç itibariyle adamlara ulaşamadığım için ben de eve girebilmek adına komşumuz Seval teyzenin terasından girebileceğimi düşündüm. Çilingire de haber veremedim çünkü bu kapı normal bir kapı değildi, şifreli bir kapıydı, kapıyı komple çıkarmaları gerekiyordu sanırım" dedi. Camı kırarak eve girdiğini daha sonra dışarda bekleyenlere kapıyı açtığını kaydeden Gülter, annesinin kasasında para veya altın gibi şeylerin saklanmadığını söyledi. Gülter, kasadan yeşil sırt çantasına ananesinin kesilmiş saçı, annesinin banka hesap cüzdanları, annesinin yazdığı şarkı sözleri ve telif haklarına ilişkin evrakların olduğunu kaydetti. Olayın yaşandığı ana ilişkin ses kayıtlarına da değinen Gülter, şöyle konuştu: "Tuğyan’ın odasına girdikten sonraki ses kayıtlarını ben internet üzerinden dinledim. Orada ’Hadi görüşürüz’ sözcüğünü söyleyen kişinin annem olduğunu düşünüyorum ama çok da emin değilim. Çünkü ben bunu uzun süre önce bir kere dinlemiştim. Olayın olduğu ilk zamanlardı. Annem deyip geçtim. Son zamanlarda tekrar dinlemedim, uzun uzun muhakeme yapmadım. Herkes tamam mı? O ne lan? Valla şahane bak. Bak, manyaklara bak. Gel, gel. Kız gelsene buraya. Kız gel. Orospu’ şeklindeki sözler anneme aittir. Bazı sesleri tam olarak duyamasam da annemin söylediği kelimeler var ama müzik ve oynama sesinden net olarak duyamıyorum. Sizin ’Bırak beni’ olarak duyduğunuz ses de anneme ait. Sultan’ın ’Ben oynamayı bilmiyorum ki.’ sesi Sultan’a ait. Videoda dinlediğim ’Atacağım camdan, atlayacak mısın camdan’ kelimelerini de ablam Tuğyan söylüyor. Yine dinlediğim ses kaydında ’Gerek var mı?’ ya da ’Kelebek var mı?’ şeklinde duyduğum sözleri ablam söylüyor. ’Gel bakalım’ diye anladığım sözü de ablam söylüyor. Videonun sonundaki ’Hadi görüşürüz’ kelimelerini bir annemin sesine, bir Tuğyan sesine benzetiyorum. O konuda net bir şey söyleyemiyorum. Ben annemin bu ses kaydında dinleyip kesin olarak anneme ait olduğunu düşündüğüm sesleri söyledim. Ama en sondaki ’hadi görüşürüz’ cümlesinin net olarak kime ait olduğunu belirtemiyorum." "Hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez" Gülter annesinin camlardan korktuğunu ve zorunlu olmadıkça uzak durduğunu anlattı. Annesinin o gün cam açık olmasına rağmen camın orada bulunmasının ancak 3 sebebi olabileceğini kaydeden Gülter, "Bunlardan birincisi açık olan camı kapatmak için olabilir. Çünkü dediğim gibi açık camdan korkardı, camı kapatmak istemiş olabilir. 2. sebep belki gerçekten söylediği gibi kelebek gibi bir küçük böcek tarzı bir şey vardı, onu öldürmemek için camdan alıp atmak istemiş olabilir. 3. sebep onu birinin cama bir şekilde götürmüş olmasıdır. Çünkü annem kesinlikle kendisi hiçbir sebep yokken o dar açık camın olduğu yere geçmez, oynamak isterse geniş alana geçmek ister. Benim ablam odada sürekli sigara içer. O yüzden cam sürekli açıktır. Annem sigara kokusunu sevmediği için genelde de ablama ’Yine sigara kokutmuşsun odayı, camı aç’ gibi şeyler söylerdi. Tuğyan’ın odasındaki Tuğyan’ın yatağı bir hafta önce aslında cama paralelmiş. Sonra yatağı cama dikey olarak koymuşlar. O olay anında olduğu gibi. Benim tahminim ablam deli yatar diye annem düşünüp yatağın o şekilde değiştirilmesini istemiştir. Annem yatağın o şekilde olmasına izin vermez" ifadesini kullandı. Anneni öldürebilir mi sorusuna yanıt: "Kervan için her şeyi yapabilir" Gülter, annesinin ablasının sevgilsi Kervan’dan nefret ettiğini belirterek, "Bir kaç sebebi vardır. İlk sebebi Tuğyan’dır. Tuğyan hayatındaki erkek için etrafını siler. Herkesi karşısına alır. Ben daha öncesinde tarihini tam hatırlamadığım dönem ablamın Kervan’dan ikiz çocuğa hamile olduğunu annemden duymuştum. Ablam çocukları düşürdü mü yoksa hastanede aldırdı mı bilmiyorum ama hamilelik sürecini annemden bu şekilde duymuştum. Ablam Kervan’ı seviyordu. Ablamın intihar etme olayında ablam cama çıkıp anneme ’Sen beni öldürdün, sen beni rezil ettin’ dedi. Ablam hayatındaki erkek için etrafını siler" dedi. Gülter, "Kervan için Ablan Tuğyan anneni öldürebilir mi?" sorusuna ise, "Vebal almak istemiyorum ama Kervan için öldürebilir. Çünkü ablam ilişki konusunda zayıf karakterli biridir. Kervan için her şeyi yapabilir. Daha önceki ilişkilerinde de böyleydi" diye konuştu. Ablasının olay günü yaşananlarla ilgili kendisine anlattıkları hakkında bilgi veren Gülter, şunları kaydetti: "Ben Tuğyan’a bu olaydan sonra kendisine annemi düşerken görüp görmediğini sorduğumda, bana annemin camdan düşerken ayağını ya da elbisesinin bir kısmını gördüğünü söylemişti. Bunu bana olayın olmasından sonra ilk haftalarda söylemişti. Ben annemi düşerken görüp görmediğini sordum. O da bana ’Yağız hatırlamıyorum. Ya elbisesini ya ayağını gördüm’ demişti. Ben Tuğyan’a olayın detaylarını sormadım. Annem camın oraya nasıl geçti, Sultan neredeydi, ya da Tuğyan nerede duruyordu, olay günü neler oldu gibi detaylar sormadım. Sadece annemi düşerken görüp görmediğini sormuştum. Bir de en son çalan şarkı ’Annemin sahneden iniş şarkısı değil mi?’ diye sordum. O da ’Evet, malkata’ dedi. Malkata’yı nasıl çaldıklarını, kimin istediğini Tuğyan’a sormamıştım. Ancak 2-3 gün önce ben Çiğdem ablaya ’Ablam bu malkatayı başka günlerde dinler miydi, olay anında niye Malkata’yı açmışlar’" gibi kuşkumu giderecek sorular sormuştur. Çiğdem de bana ablamın da bu şarkıyı ara ara dinlediğini söyledi." "Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır" Gülter, Sultan Nur Ulu’nun ise uyuşturucu içtiği için saç örneği vermekten korktuğunu kaydetti. Gülter, ablasının uyuşturucu içip içmediği sorusuna ise, "Şunu da söyleyeyim annemden de net olarak biliyorum Tuğyan geçmişinde uyuşturucu kullanmıştır. Annemin de uyuşturucuyu bıraktırmak için çok uğraştığını biliyorum. Tuğyan kendi beyanına göre bu uyuşturucuyu 5-7 sene önce bırakmış, ondan sonra içmediğini söylüyor. Ancak ben şunu da söylemek durumundayım. Ablam çok yalan söyleyen biridir, 10 lafından 9’u yalandır. Çok yalan söyleyen biridir" dedi. "İlişkisi için yapamayacağı şey yoktur" Olayın cinayet olabileceğiyle ilgili şüphelerinin oluştuğunu da anlatan Gülter, "Benim şüphelerim oluşup kayboluyordu. Ablamın ya da Sultan’ın böyle bir şey yapacağını düşünmedim. Çünkü videoları izlediğimde ablam çok bağırıyordu, ablam olaydan sonra çok üzgündü, sürekli çığlık atıyordu, onun o üzüntüsünü görünce aklıma böyle bir şey yapabileceği gelmedi. Ancak ablamın kişiliği yukarıda belirttiğim gibi yalancılık vardır, menfaati çok sever, ilişkisi için yapamayacağı şey yoktur." Ablasını annesiyle ara ara Kervan sebebiyle kavga ettiğini dile getirerek şöyle konuştu: "Sinirli, agresif ve kavgacı bir yapısı vardır. Şimdi tüm olayları, Sultan’ın verdiği itiraf ifadesini düşününce aklım almıyor, ablamın böyle bir şey yapacağına inanmak istiyorum. Bunların gerçek olmadığına inanmak istiyorum. Yapmışsa da şikayetçiyim. Eğer annem bir cinayet sebebiyle vefat etmişse, yapan, düşünen, olaya karışan herkesten şikayetçiyim. Böyle bir şey yoksa kendini inşallah kanıtlar. Böyle bir şey varsa ömürlerinin sonuna kadar yatsınlar. Her şeyden önce çıkarlarsa benimle karşılaşacaklar. Gerçeğin açığa çıkmasını istiyorum." "Böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum" Tuğyan’ın daha önce kendisine annesini öldürmek istediği ile ilgili bir şey söylemediğini anlatan Gülter, olayın gerçeğiyle ilgili bir bilgisi olmadığının belirterek, "Tuğyan olaydan sonra bana annemi ittim diye bir şey söylemedi. Zaten böyle bir şey de konuşmadık. Hatta onu cezaevine perşembe günü gidersem böyle bir soruyu sorup sormayacağımı da bilmiyorum. Vereceğim cevaptan korkuyorum inşallah böyle bir şey yapmamıştır diye ümit ediyorum. Benim onların kaçma planları ile ilgili bir bilgim yoktur. Hatta kaçmayla ilgili ses kaydı medyaya düşünce ben de Whatsapp’tan Tuğyan’a ’Biraz önce öğrendim, bu Gürcistan, Fransa muhabbetleri ne, hayırdır, nereye kaçmayı planlıyorsun, niye?’ diye yazdım, o da bana bir şey yazmadı, sonra ben onu aradım, kızdım, o da bana böyle bir kaçma planının olmadığını, ses kayıtlarının kesilip biçildiğini öyle servis edildiğini söyledi, ben de aslı varsa sen ver dedim. Yine bu konuşmamızda Bircan’a attığı annemle ilgili mesajların hesabını bana vereceksin demiştim. O bana herhangi bir cevap vermedim" dedi. Gülter, telefonunun kendi rızasıyla incelemesi için savcılığa verdi.