KÜLTÜR SANAT
"Ekim Geçidi" sergisi Çeşme’de
16 Ekim 2025 Perşembe - 10:05 "Ekim Geçidi" sergisi Çeşme’de Türkiye’nin birçok ilinde gerçekleştirilen "Ekim Geçidi" sergisinin 24’üncüsü Çeşme Çarşısı’ndaki tarihi Aya Haralambos Kilisesi’nde açıldı. 20 Ekim’e kadar ziyarete açık olacak sergide, yetişkin sanatçıların eserlerinin yanı sıra çocukların yaptığı resimler de sanatseverlerle buluşuyor. Büyük ilgi gören sergiyi, Namık Kemal İlkokulu öğrencileri de öğretmenleri eşliğinde ziyaret etti. Sergi düzenleyicilerinden ressam Feriha Dağlı, öğrencilere sergi ve resim sanatı hakkında bilgi verirken, miniklerin meraklı sorularını da yanıtladı. Dağlı, sergide eseri bulunan öğrencilere katılım sertifikalarını da takdim etti. "Her çocuğun ruhunda bir iz bırakabildiysek ne mutlu bize" Ziyaretin ardından konuşan ressam Feriha Dağlı, çocukların ilgisinden duyduğu memnuniyeti ifade ederek, "Bugün miniklerimiz geldi ve gerçekten çok güzel sorular sordular. Aslında tam da istediğimiz buydu; okulların daha çok sanat alanlarına gitmesi, bu alanların çocuklarla dolması. Avrupa’nın herhangi bir şehrine gittiğimde en çok etkilendiğim şey budur: Müzeleri, sergileri gezerken orada öğrencilerin, öğretmenlerin ve hatta yeni doğum yapmış bir annenin bile bebeğini kucağında taşıyıp ona tek tek eserleri gösterdiğini görmek. Belki o an çocuk çok küçük diye düşünüyorsunuz ama aslında değil, gördüğü güzellikler ya da çirkinlikler bilinçaltına yerleşiyor. Bu yüzden çocuklarımıza sanatı göstermek, onları bu ortamlara dahil etmek çok önemli. Eğer bugün burada her çocuğun ruhunda küçücük bir iz bırakabildiysek, ileride o merak duygusuyla öğrenmeye devam edeceklerdir." dedi. Serginin geçmişi hakkında da bilgi veren Dağlı, "Ekim Geçidi"nin 24 yıllık serüvenini şöyle anlattı: "Ekim Geçidi bu yıl 24. yılını kutluyor. İlki 2002 yılında İstanbul’da yapılmıştı. Cumhuriyete olan sanatçı duruşunu sergilemek amacıyla başlatıldı. O günden bu yana 30’dan fazla şehirde, üç-dört bin sanatçının katılımıyla gerçekleştirildi. Sergiler bazen belediyelerin salonlarında, bazen müzelerde, bazen de farklı mekânlarda düzenleniyor. Zaman zaman sponsorlarımız da oldu. Destekler bizleri motive ediyor, birlik duygusunu güçlendiriyor."
’Geleneksel Sea Garden Hasat Günleri’ 7’nci kez düzenlendi
16 Ekim 2025 Perşembe - 09:54 ’Geleneksel Sea Garden Hasat Günleri’ 7’nci kez düzenlendi Sağlık ve wellnes alanında dünyaca ünlü isimler, zeytinin yaşam döngüsüne ilham veren yolculuğunu konuşmak için Bodrum’da bir araya geldi. Hapimag Sea Garden Resort Bodrum’un ev sahipliğinde, Türk Hava Yolları sponsorluğunda gerçekleşen 7’nci Sea Garden Hasat Günleri, ’Zeytin ve Sağlıklı Yaşam’ temasıyla doğa, sağlık ve sürdürülebilirlik ekseninde ilham verici bir deneyim sundu. Hapimag Sea Garden Resort Bodrum’un gelenekselleşen Sea Garden Hasat Günleri, bu yıl da doğaya, sağlıklı yaşama ve yerel değerlere odaklanan dolu dolu bir programla gerçekleşti. Türk Hava Yolları sponsorluğunda ’Zeytin ve Sağlıklı Yaşam’ temasıyla düzenlenen etkinlik, zeytinyağının yalnızca mutfakta değil; beslenme, bakım, sağlık ve sürdürülebilir yaşamda da taşıdığı önemi vurguladı. Bodrum’un güzel doğasında iki gün süren etkinlikte katılımcılar, zeytinyağı tadımlarından doğal bakım atölyelerine, sağlıklı yaşam uygulamalarından atıksız mutfak çalıştaylarına kadar uzanan çok yönlü bir deneyim yaşadı. Akademisyenler, sağlık uzmanları, ekolojistler ve şefler, zeytinyağının yaşamın her alanındaki değerini ele aldı. Etkinliğin açılışına Bodrum Kaymakamı Ali Sırmalı, Bodrum Belediye Başkan Yardımcısı Ercan Pehlivan, İlçe Milli Eğitim Müdürü Aslan Korkmaz, İlçe Tarım Müdürü Muammer Bektaş ve Muğla Ticaret Borsası Meclis Başkanı Uğur Özen de katıldı. Hapimag Güney Ülkeleri Tatil Köyü Operasyon Müdürü Kerem Demirkol etkinliğe ilişkin yaptığı açıklamada, "Zeytin ve zeytinyağı, sadece sofralarımızın değil, yaşam kültürümüzün de ayrılmaz bir parçası. Hasat günleri ile bu değerli ürünü wellness bakış açısıyla ele alarak hem sağlığa hem de sürdürülebilirliğe olan katkılarını öne çıkarmayı amaçlıyoruz. Yerel üreticilerimizi desteklerken, zeytinyağının farklı alanlardaki kullanımını daha geniş kitlelerle buluşturmanın mutluluğunu yaşıyoruz" dedi. Bu yılın onur konuğu, sağlık ve wellness alanında uluslararası otorite kabul edilen Dr. Simon Poole, açılış konuşmasında Akdeniz diyeti ve zeytinyağının sağlıklı yaşam üzerindeki etkilerini paylaştı. İtalya’dan katılan Emanuela Tamburini ise aile mirası zeytin üretimi konusundaki deneyimlerini aktardı. Oleolog Pelin Omuroğlu moderatörlüğündeki etkinliğin diğer konuşmacıları arasında Prof. Dr. Selçuk Aktürk, Dr. Gökçe Açıkel, Prof. Dr. Özge Samancı, Elif Edes, Diler Söğüt, Katja Meyendorff, Ebru Çatak, Dr. Pınar Nacak, Dr. Şahnur Irmak ve otelin Executive Şefi Orhan Demirok yer aldı.
3. Uluslararası Dicle Belgesel ve Kısa Film Festivali Diyarbakır’da başladı
16 Ekim 2025 Perşembe - 08:43 3. Uluslararası Dicle Belgesel ve Kısa Film Festivali Diyarbakır’da başladı Kültür ve Turizm Bakanlığı himayesinde, Diyarbakır Kültür Yolu Festivali kapsamında düzenlenen 3. Uluslararası Dicle Belgesel ve Kısa Film Festivali, Diyarbakır’da kapılarını sinemaseverlere açtı. İstanbul Gelişim Üniversitesi, SineAkademi ve Dicle Üniversitesi iş birliğiyle 14-17 Ekim 2025 tarihlerinde gerçekleşecek festival; film gösterimleri, paneller, atölyeler, özel söyleşiler ve sosyal sorumluluk etkinlikleriyle dört gün boyunca kentin kültür sanat gündeminde yerini alacak. Festivalin paydaşlarından biri olan İstanbul Gelişim Üniversitesi (İGÜ), açılış törenine üst düzey bir katılım sağladı. Törene, İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Rektör Prof. Dr. Bahri Şahin ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım Daire Başkanı Dr. Öğr. Üyesi Bülent Deyirmenci’nin yanı sıra Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kamuran Eronat, Dicle Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Aytaç Coşkun, Diyarbakır İl Kültür ve Turizm Müdürü İrfan Tekin, Lilafix Kurucusu Mehmet Cansız, GNP Mekatronik Genel Müdürü Gülcan Hamkan, Yeşilçam’ın duayeni Ediz Hun, oyuncu Gülser Tuncer ve eşi yönetmen-senarist Engin Ayça da katıldı. Festivalin koordinatörlüğünü İGÜ Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisi ve Halkla İlişkiler ve Tanıtım Daire Başkan Yardımcısı Ahmet Bikiç üstlenirken; organizasyon, SineAkademi, Dicle Üniversitesi ve Diyarbakır Valiliği iş birliğiyle yürütülüyor. İGÜ, bu etkinlik aracılığıyla genç sinemacıların üretimlerine destek olmayı, sanatı evrensel bir iletişim dili olarak güçlendirmeyi ve Türkiye’nin kültürel üretim kapasitesine katkı sunmayı amaçlıyor. Binin üzerinde başvuru, prestijli jüri kadrosu Bu yıl festivale farklı ülkelerden binin üzerinde kısa film ve belgesel başvurusu yapıldı. Titizlikle yürütülen ön değerlendirmelerin ardından finalistler festivalin resmi kanalları üzerinden duyuruldu. Jüri kadrosu, sinema dünyasının önemli isimlerinden oluşuyor: Belgesel Jürisi: Coşkun Aral, Osman Nuri Yüce, İrfan Tekin, Ahmet Bikiç, Doç. Dr. Zuhal Akmeşe Ulusal Kısa Film Jürisi: Ediz Hun, Uğur İçbak, Gülsen Tuncer, Erdem Yılmaz, Filiz Zengin Uluslararası Kısa Film Jürisi: Ediz Hun, Uğur İçbak, Filiz Zengin, Ömer Sinir, İlhan Elmacı Yeşilçam’ın unutulmaz oyuncularından Ediz Hun’un da aralarında yer aldığı jüri, ulusal ve uluslararası yapımların değerlendirilmesinde önemli bir rol üstlenecek. Festival, genç sinemacıların eserlerinin usta isimlerle aynı platformda buluşmasına da zemin hazırlayacak. Dört gün boyunca sinema dolu bir program Festival boyunca kısa film ve belgesel gösterimlerinin yanı sıra usta isimlerle söyleşiler, sinema panelleri ve atölye çalışmaları gerçekleştirilecek. Ayrıca festivalin sosyal sorumluluk boyutu kapsamında cezaevlerinde özel belgesel gösterimleri düzenlenecek. Koordinatör Öğr. Gör. Ahmet Bikiç ve Festival Yürütücüsü Ahmet Cemal Yakut, her geçen yıl daha da büyüyen festivalin Diyarbakır’ın kültür sanat kimliğini güçlendirdiğini belirterek etkinliğin hem yerel hem de uluslararası sinema dünyasında önemli bir karşılık bulduğunun altını çizdi. Festival, 17 Ekim’e kadar sinemaseverleri Diyarbakır’da bir araya getirerek kültür, sanat ve sinemanın birleştirici gücünü hep birlikte yaşatacak.
Başkan Arslan Yozgat’ın hiçbir zaman cezalandırılmadığını söyledi
15 Ekim 2025 Çarşamba - 16:24 Başkan Arslan Yozgat’ın hiçbir zaman cezalandırılmadığını söyledi Yozgat Belediye Başkanı Kazım Arslan, Cumhuriyetin ilk yıllarında Yozgat’ın cezalandırıldığı düşüncesinin şehir efsanesi olduğunu, Yozgat’ın cezalandırılmadığın, işini iyi yapmayan insanların Yozgat’ı cezalanmış gibi bir duruma düşürdüğünü söyledi. Mustafa Kemal Atatürk’ün Yozgat’a gelişinin 101’nci yıl dönümü, Cumhuriyet Meydanı’nda düzenlenen törenle kutlandı. Programda Yozgat Belediye Başkanı Kazım Arslan konuşma yaptı. Başkan Arslan konuşmasında milli birlik ve beraberlik vurgusu yaparak, "Yozgat’ımızı da iki kez ziyaret etmiştir. İlk ziyareti 15 Ekim 1924’te olmuştur. Çok geç bir vakitte gelmesine rağmen halkımız büyük bir coşku ve heyecanla Atatürk’ü karşılamış ve bağrına basmıştır. O günkü tablo Yozgat insanının Cumhuriyetin değerlerine bağlılığını ve sadakatini gösteren çok önemli bir göstergedir. Aynı şekilde Ankara ile taşra arasındaki birliğin, beraberliğin, gönül bağının da bir göstergesi olmuştur. Yozgat halkı o gün topyekûn şekilde Cumhuriyete sahip çıkmış, Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacağının işaretini vermiştir. Daha sonra 3 Şubat 1934’te bir defa daha Yozgat’ı ziyaret etti. Yerköy İstasyonu’nda karşılanmıştır. Çok kötü bir hava olmasına rağmen Yozgatlı hemşehrilerimiz coşkuyla karşılamış, bağrına basmıştır. Bütün bunlar Yozgat’ın Cumhuriyet değerlerine bağlılığını ve sadakatini gösterir ifadelerdir." "Hiçbir zaman Yozgat cezalandırılmamıştır" Başkan Arslan Yozgat hakkındaki cezalandırılma iddialarına da değindi. Arslan, "Yozgat gibi bazı Anadolu şehirlerinde anlatılan şehir efsaneleri vardır. Yozgat için de derler ki ‘Atatürk Yozgat’ı cezalandırdı.’ Bunu ben o günkü yöneticilere başta Atatürk olmak üzere haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Hiçbir dönemde hiç kimse ne Yozgat’ı ne başka vilayeti cezalandırmamıştır. İş yapmaktan aciz birtakım bürokratlar, yöneticiler, siyasiler milletin hakkını hukukunu korumaktan aciz yöneticiler kendi başarısızlıklarını böyle bir bahanenin arkasına saklamak üzere gizlemeye çalışmışlardır. Hiçbir zaman Yozgat cezalandırılmamıştır. Ama işini iyi yapamayan insanlar Yozgat’ı cezalanmış gibi bir duruma düşürmüşlerdir" cümlelerini kullandı. Etkinlikte ayrıca, Atatürk’ün Yozgat halkına gönderdiği mektup ve Yozgat halkının cevaben yazdığı mektup okundu. Öğrenciler tarafından Atatürk’ü anlatan şiirler seslendirildi. Kutlamalar, halk oyunları gösterileriyle sona erdi.
Altın Portakal’ın "Sınırlardan Sınırsızlığa" seçkisinde yer alan filmler açıklandı
15 Ekim 2025 Çarşamba - 15:49 Altın Portakal’ın "Sınırlardan Sınırsızlığa" seçkisinde yer alan filmler açıklandı 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ‘Sınırlardan Sınırsızlığa’ seçkisinde yer alan filmler belli oldu. 24 Ekim- 2 Kasım 2025 tarihleri arasında bu sene 62.’si gerçekleştirilecek Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali, bu sene de dopdolu programıyla sinemaseverleri karşılayacak. Festival kapsamındaki ‘Sınırlardan Sınırsızlığa’ seçkisinde 5 film festival katılımcılarıyla buluşacak. Altın Portakal’dan Filistin’e özel seçki Altın Portakal’da bu sene ‘Sınırlardan Sınırsızlığa’ seçkisinde, Filistin’deki acıya sanatın diliyle tanıklık eden filmler izleyiciyle bir araya gelecek. ‘Sınırlardan Sınırsızlığa’ seçkisinde; Sepideh Farsi yönetmenliğini üstlendiği, İsrail askeri işgali altındaki Gazze’deki yaşamı tasvir eden ‘Put You Soul on Your Hand And Walk’, 2025 Venedik Film Festivali Giornate degli Autori bölümünde dünya prömiyerini yapan, Cyril Aris’in yönetmenliğindeki Beyrut’un gölgesinde geçen, umutla kederin iç içe geçtiği otuz yıllık bir aşk hikayesini aktaran, 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk kez Türkiye’de gösterilecek ‘A Sad and Beautiful World’, Venedik Film Festivali’nin ana yarışma bölümünde prömiyer yapan ve Jüri Büyük Ödülü’nü kazanan, Gazze’de beş yaşında hayatı yarım bırakılan Hind’in sesi etrafında şekillenen, Kaouther Ben Hania’nın yönetmenliğini üstlendiği ‘The Voice of Hind Rajab’, 2025 Cannes Film Festivali’nin Un Certain Regard bölümünde birçok ödüle aday gösterilen, daha iyi bir hayat arayışıyla Fildişi Sahili’nden Tunus’a göç etmiş üç kadının hikayesini aktaran, Erige Sehiri yönetmenliğindeki ‘Promised Sky’ ve 2025 Sundance Film Festivali’nde dünya prömiyerini yapan, Sidney Film Festivali’nde En İyi Uluslararası Uzun Metraj Ödülü’nü kazanan, Cannes Film Festivali’nin yarışma dışı bölümünde gösterilen, üç kuşak boyunca süren bir aile destanı aracılığıyla, Filistin halkının kolektif hafızasını ve nesiller boyu aktarılan travmalarını derinlemesine işleyen, 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde ilk kez Türkiye’de gösterilecek, Cherien Dabis’in yönettiği ‘All That’s Left of You’ filmleri sinemaseverlerle buluşacak. Altın Portakal’da çocuk filmi kuşağı başlıyor 62. Uluslararası Antalya Altın Portakal Film Festivali bu sene sabah saat 10.30’daki özel kuşakla çocukları da beyaz perdeyle buluşturuyor. Festival kapsamında her sabah birbirinden eğlenceli ve düşündürücü filmlerle, Antalyalı minik izleyicileri festivalle buluşturacak. Çocuklar için 7 özel film Festival kapsamında çocuklarla buluşacak yapımlar; günümüzden geçmişe yolculuk yapan bir grup arkadaşın gözünden Mustafa Kemal’in Selanik Askeri Rüştiyesi’nden Trablusgarp Savaşı’na uzanan yolculuğunu anlatan ‘Mustafa Kemal’, İrlanda’dan New York’a yeni göç eden iki kardeşin New York’un hareketli sokaklarındaki maceralarını aktaran ‘Buffalo Kids’ ( Kovboy Çocukları), büyük bir tehlike ile karşı karşıya olan ormanı korumak için harekete geçen Orman Çetesi’nin maceralarını işleyen ‘Les As de la Jungle 2’ (Orman Çetesi: Dünya Turu), kaybolan ikiz kardeşini bulmak için macera dolu bir yolculuğa çıkan Zak’ın hikayesini konu alan ‘Zak & Wowo, la légende de Lendarys’ (İkizler Takımı), huzurlu ve uzak bir gelecekten gelen ve yanlışlıkla 2075 yılına geri dönüp tehlikelerle dolu bir dünya keşfeden 10 yaşında bir çocuğun göz kamaştırıcı macerasını anlatan, Türkiye’de ilk defa izleyicilerle Altın Portakal’da buluşacak ‘Arco’ olarak açıklandı. Program kapsamında ayrıca 6 Şubat 2023’te yaşanan büyük depremin ardından, Oyun Sağlayıcı Nedim Buğral’ın bir grup gönüllüyle birlikte Hatay’ın farklı noktalarında kurduğu oyun alanlarında yaşananlara odaklanan ‘HOP Hayal Gücü Oyun Parkı’ ve deprem sonrası büyük yıkım yaşayan Hatay’ın Samandağ ilçesinde, sörf aracılığıyla yeniden hayata tutunan gençleri anlatan ‘Hayatın Çizgisi’ yapımlarını da Altın Portakal özel olarak çocuklarla buluşturacak.
Doğu Türkistan’dan Niğde’ye uzanan yol: Altay köyünde Kazaklar kültürlerini yaşatıyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 14:22 Doğu Türkistan’dan Niğde’ye uzanan yol: Altay köyünde Kazaklar kültürlerini yaşatıyor Niğde’de 1955 yılında Doğu Türkistan’dan göç eden Kazak Türkleri tarafından kurulan Altay köyünde Kazak kültürü tüm canlılığıyla yaşatılmaya devam ediyor. Kültür ve doğa turizmi açısından önemli bir potansiyele sahip olan Niğde’nin Ulukışla ilçesine bağlı Altay köyü, her yıl artan ziyaretçi sayısıyla kentin alternatif turizm rotaları arasında öne çıkıyor. 1955 yılında Doğu Türkistan’dan göç eden Kazak Türkleri tarafından kurulan köy, bugün hala geleneksel yaşam biçimini, mutfağını ve değerlerini koruyor. Kazak kültürünün özgün izlerini taşımaya devam eden köyde geleneksel kıyafetlerden yemeklere, müzikten at biniciliğine kadar birçok kültürel unsur korunuyor. Kıl çadırlarda ikram edilen kımız (at sütü), Kazak mantısı, akçay (sütlü çay) ve Özbek pilavı gibi özgün lezzetler, okçuluk, at binme ve geleneksel kıyafetlerle düzenlenen etkinlikler, köyün kültürel kimliğini ziyaretçilerine yaşatıyor. "Türkiye’de tek örnek" Ulukışla Kaymakamı Emir Osman Gökçe, Altay köyünün Türkiye’de benzeri olmayan bir kültürel mirasa sahip olduğunu belirterek, "1955 yılında Kazak Türkü vatandaşlarımızın bu bölgeye göç etmesiyle kurulmuş bir köyümüz burası. Köyümüz kendi karakteristik özelliklerini hala taşımaktadır. Bu yönüyle Türkiye’de tek köy olma özelliği taşımaktadır. Özellikle yemek kültürü hala yaşatılmaktadır. Köyümüzün turistik açıdan geliştirilmesi ve turistik tesislerin artırılması bizim için önem arz etmektedir" dedi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Elif Belkız Baştürk ise, Altay köyünün gastronomi ve kültürel çeşitliliğine dikkat çekerek, "Gerek kültürüyle gerek gastronomisiyle Türkiye’nin pek çok ilinden farklı bir yapıya sahip. Buraya geldiğinizde Kazak mantısı, kımız, akçay, Özbek pilavı gibi özgün tatlarla karşılaşıyorsunuz. Ok atmak, ata binmek, kıl çadırda zaman geçirmek Orta Asya bozkır kültürünü yaşamanızı sağlıyor. Burası adeta yaşayan bir tarih ve herkesin mutlaka deneyimlemesi gereken bir yer" diye konuştu. Altay köyünün ilk bebeklerinden biri olduğunu söyleyen köy sakinlerinden Abdulmennan Balabakan, "1933 senesinde beyimiz Alp Han, Çinliler tarafından öldürüldü. Ardından oğlu Eliz Han dört yıl boyunca Çinlilerle savaştı. Doğu Türkistan’dan Çin zulmünden kaçarak buraya geldik. 1937’de başlayan göç, Hindistan ve Pakistan üzerinden İstanbul’a uzandı. Ben o zaman 45-50 günlük bebekmişim. Türkiye Cumhuriyeti bizi misafir etti, sonra burada ev verildi. Çiftçilik yaparak hayatımıza devam ettik. O günden beri köyümüz, yurdumuz burası. Kültürümüzü burada yaşatıyoruz" diye konuştu. Köy sakinlerinden Musa Erol ise, "Bu Altay köyü ilk kurulunca, ilk dünyaya gelen bebek benmişim. Onun için kendi köyümü bırakmak istemiyorum. Kazak geleneğini yaşatıyoruz" dedi. "Orta Asya’nın kültürünü burada yaşıyoruz" Altay köyünün sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda kültürel bir bellek olduğunu söyleyen ziyaretçiler ise, köydeki atmosferin etkileyici olduğunu belirttiler. Ziyaretçilerden Burçin Eser, "Kazakistan’a gitme şansımız olmadı ama burada o kültürü yaşadık. Okçuluk, ata binme, kımız içme gibi gelenekleri görmek bizi çok mutlu etti. Halk çok sevecen, ortam çok güzel, herkesi buraya bekleriz" dedi. Erdi Çam ise, "Buraya gelip bu kültürü yerinde görmek istiyordum. Kazakistan’a gitmeden bu kültürü tanımak mümkün. Buradaki insanlar çok misafirperver" diye konuştu. Gözde Çam da, "Unuttuğumuz Türk kültürünü böyle köyleri ziyaret ederek hatırlayabiliriz. Gerçekten yaşayan bir değerle karşılaştık. Kıl çadırda, otağlarda Orta Asya kültürünü hissetmek, bir film platosundaymış gibi" dedi. Turizmde yeni bir rota Tur rehberi Serdar Salcıoğlu da bölgenin alternatif turizm açısından büyük potansiyel taşıdığını vurgulayarak, "Rehberlerin ve acentaların klasik rotalardan çıkıp bu tür alternatif rotaları değerlendirmeleri gerekiyor. Ülkemizin her köşesinde olduğu gibi burada da tanıtılmayı bekleyen güzellikler var. Altay köyü, kültürel miras açısından mutlaka görülmesi gereken bir yer" ifadelerini kullandı. Yalnızca Kazak Türklerinin göç hikayesini değil, aynı zamanda Türk kültürünün köklerine uzanan bir yaşam biçimini temsil eden Alay köyü, ziyaretçiler için geçmişin ruhunu bugüne taşıyan bir kültür hazinesi niteliğinde.
Doğu Türkistan’dan Niğde’ye uzanan yol: Altay Köyü’nde yaşayan Kazak kültürü
15 Ekim 2025 Çarşamba - 14:21 Doğu Türkistan’dan Niğde’ye uzanan yol: Altay Köyü’nde yaşayan Kazak kültürü Orta Asya’dan Anadolu’ya uzanan bir göç hikayesinin yaşayan tanığı Altay Köyü’nde, aradan geçen onca yıla rağmen Kazak kültürü tüm canlılığıyla yaşatılmaya devam ediyor. Kültür ve doğa turizmi açısından önemli bir potansiyele sahip olan Niğde’nin Ulukışla ilçeisne bağlı Altay Köyü, her yıl artan ziyaretçi sayısıyla kentin alternatif turizm rotaları arasında öne çıkıyor. 1955 yılında Doğu Türkistan’dan göç eden Kazak Türkleri tarafından kurulan köy, bugün hala geleneksel yaşam biçimini, mutfağını ve değerlerini koruyor. Kazak kültürünün özgün izlerini taşımaya devam eden köyde geleneksel kıyafetlerden yemeklere, müzikten at biniciliğine kadar birçok kültürel unsur korunuyor. Kıl çadırlarda ikram edilen kımız (at sütü), Kazak mantısı, akçay (sütlü çay) ve Özbek pilavı gibi özgün lezzetler; okçuluk, at binme ve geleneksel kıyafetlerle düzenlenen etkinlikler, köyün kültürel kimliğini ziyaretçilerine yaşatıyor. "Türkiye’de tek örnek" Ulukışla Kaymakamı Emir Osman Gökçe, Altay Köyü’nün Türkiye’de benzeri olmayan bir kültürel mirasa sahip olduğunu belirterek, "1955 yılında Kazak Türkü vatandaşlarımızın bu bölgeye göç etmesiyle kurulmuş bir köyümüz burası. Köyümüz kendi karakteristik özelliklerini hala taşımaktadır. Bu yönüyle Türkiye’de tek köy olma özelliği taşımaktadır. Özellikle yemek kültürü hala yaşatılmaktadır. Köyümüzün turistik açıdan geliştirilmesi ve turistik tesislerin artırılması bizim için önem arz etmektedir" dedi. İl Kültür ve Turizm Müdürü Elif Belkız Baştürk ise Altay Köyü’nün gastronomi ve kültürel çeşitliliğine dikkat çekerek şunları söyledi: "Gerek kültürüyle gerek gastronomisiyle Türkiye’nin pek çok ilinden farklı bir yapıya sahip. Buraya geldiğinizde Kazak mantısı, kımız, akçay, Özbek pilavı gibi özgün tatlarla karşılaşıyorsunuz. Ok atmak, ata binmek, kıl çadırda zaman geçirmek Orta Asya bozkır kültürünü yaşamanızı sağlıyor. Burası adeta yaşayan bir tarih ve herkesin mutlaka deneyimlemesi gereken bir yer. Altay Köyü’nün ilk dünyaya gelen bebeklerinden biri olduğunu söyleyen köy sakini Abdulmennan Balabakan yıllar öncesine uzanarak o zorlu göçü anlattı. Balabakan; "1933 senesinde beyimiz Alp Han, Çinliler tarafından öldürüldü. Ardından oğlu Eliz Han dört yıl boyunca Çinlilerle savaştı. Doğu Türkistan’dan Çin zulmüne kaçarak buraya geldik. 1937’de başlayan göç, Hindistan ve Pakistan üzerinden İstanbul’a uzandı. Ben o zaman 45-50 günlük bebekmişim.Türkiye Cumhuriyeti bizi misafir etti, sonra burada ev verildi. Çiftçilik yaparak hayatımıza devam ettik. O günden beri köyümüz, yurdumuz burası. Kültürümüzü burada yaşatıyoruz" diye konuştu. Bir diğer köy sakini Musa Erol ise duygularını, "Bu Altay Köyü ilk kurulunca, ilk dünyaya gelen bebek benmişim. Onun için kendi köyümü bırakmak istemiyorum. Kazak geleneğini yaşatıyoruz" sözleriyle ifade etti. Kazak yemeklerini tatma, kıl çadırlarda otantik bir ortamda vakit geçirme, okçuluk ve ata binme gibi etkinliklere katılma imkanı bulan ziyaretçiler, burada hem Kazak bir kültürünü tanıma hem de Anadolu’nun köklü misafirperverliğini deneyimleme fırsatı buluyor. "Orta Asya’nın kültürünü burada yaşıyoruz" Altay Köyü’nün sadece bir yerleşim yeri değil, aynı zamanda kültürel bir bellek olduğunu söyleyen ziyaretçiler, köydeki atmosferin etkileyici olduğunu belirtti. Ziyaretçilerden Burçin Eser, "Kazakistan’a gitme şansımız olmadı ama burada o kültürü yaşadık. Okçuluk, ata binme, kımız içme gibi gelenekleri görmek bizi çok mutlu etti. Halk çok sevecen, ortam çok güzel, herkesi buraya bekleriz" dedi. Erdi Çam ise, "Buraya gelip bu kültürü yerinde görmek istiyordum. Kazakistan’a gitmeden bu kültürü tanımak mümkün. Buradaki insanlar çok misafirperver" diye konuştu. Gözde Çam da, "Unuttuğumuz Türk kültürünü böyle köyleri ziyaret ederek hatırlayabiliriz. Gerçekten yaşayan bir değerle karşılaştık. Kıl çadırda, otağlarda Orta Asya kültürünü hissetmek, bir film platosundaymış gibi" sözleriyle paylaştı. Turizme yeni bir rota: Altay Köyü Tur rehberi Serdar Salcıoğlu da bölgenin alternatif turizm açısından büyük potansiyel taşıdığını vurgulayarak, "Rehberlerin ve acentaların klasik rotalardan çıkıp bu tür alternatif rotaları değerlendirmeleri gerekiyor. Ülkemizin her köşesinde olduğu gibi burada da tanıtılmayı bekleyen güzellikler var. Altay Köyü, kültürel miras açısından mutlaka görülmesi gereken bir yer" ifadelerini kullandı. Yalnızca Kazak Türklerinin göç hikayesini değil, aynı zamanda Türk kültürünün köklerine uzanan bir yaşam biçimini temsil eden Alay Köyü, ziyaretçiler için geçmişin ruhunu bugüne taşıyan bir kültür hazinesi niteliğinde.
Mübadillerin torunları kültürlerini sanatla yaşatıyor
15 Ekim 2025 Çarşamba - 13:36 Mübadillerin torunları kültürlerini sanatla yaşatıyor Isparta’ya 1923 yılında Selanik’ten göç eden mübadillerin torunları, kültürlerini müzikle yaşatıyor. Türk Sanat Müziği Korosu’nda yer alan 82 yaşındaki Hasan Hüseyin Yıldızhan ise, alzaymırı sanatla yenerek örnek bir başarı hikâyesine imza attı. Isparta’nın Emre Mahallesi’nde faaliyet gösteren Lozan Mübadilleri Derneği, 2009 yılında Lozan Mübadilleri Vakfı’nın alt kuruluşu olarak kuruldu. Dernek, 1923 yılında Lozan Antlaşması kapsamında ata topraklarını bırakıp Türkiye’ye göç eden mübadil ailelerin kültürel mirasını yaşatmak ve gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla faaliyet gösteriyor. Isparta’ya yerleştirilen bin 200 hanelik mübadil topluluğunun torunları, bugün müzikle ve gelenekleriyle kültürlerini yaşatıyor. Lozan Mübadilleri Derneği, sadece konserlerle değil, aynı zamanda mutfak kültürü, halk oyunları ve geleneksel yaşam tarzını da kayıt altına alarak, Isparta’nın sosyal ve kültürel hayatına önemli katkılarda bulunuyor. Dernek yöneticileri, mübadillerin geride bıraktığı kültürel mirasın korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması için çalışmalarına aralıksız devam ettiklerini belirtti. Dernek Başkanı emekli öğretmen Haldun Özveren, "Atalarımız daha çok Selanik ve çevresinden geldi. Devletimiz Isparta’ya bin 200 hane yerleştirdi. Derneğimizin amacı bu kültürü, gelenekleri ve hatıraları unutturmamak. Türk Sanat Müziği Koromuzla her yıl bayramlarda ve özel günlerde konserler veriyoruz. Şu anda 10 Kasım’da Valiliğimiz bünyesinde gerçekleşecek olan Atatürk’ü anma programı için konser provalarımızı sürdürüyoruz. 500 civarında üyemiz var, koromuzda ise yaklaşık 60 kişi aktif olarak görev yapıyor" dedi. Müzikle hafızasını geri kazandı Derneğin en dikkat çeken üyelerinden biri ise 82 yaşındaki Hasan Hüseyin Yıldızhan. Alzaymır hastalığına yakalanmasının ardından derneğe katıldığını anlatan Yıldızhan, iyileşme sürecinde müziğin rolünü şu sözlerle ifade etti: "Emekli olduktan sonra alzaymır hastalığına yakalandım. Derneğe katıldım, beş yıl boyunca sadece dinledim. Sonra yavaş yavaş hafızam yerine gelmeye başladı. Önce türküler söylüyordum, ardından şarkılara geçtim. Şimdi korodayım, en yaşlı üyeyim. Alzaymırı burada müzikle yendim. Genç ve dinç kalmamın sebebi bu dernek ve müziktir."
Kavaklıdere’de gönüllü gençlerden miniklere tiyatro keyfi
15 Ekim 2025 Çarşamba - 13:33 Kavaklıdere’de gönüllü gençlerden miniklere tiyatro keyfi Kavaklıdere Kaymakamlığına bağlı Kavaklıdere Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü bünyesinde faaliyet gösteren gönüllü gençler, hazırladıkları çocuk oyunuyla Kavaklıdere Mehmet Koçarlı İlkokulu öğrencilerini tiyatroyla buluşturdu. Minik izleyicilerin büyük bir ilgiyle takip ettiği oyun, hem eğlenceli anlara sahne oldu hem de çocuklara dostluk, paylaşma ve dayanışma gibi önemli değerleri hatırlattı. Tiyatro gösterisi öncesinde çocuklara Mısır ve içecek ikramı yapılırken, gönüllü gençler yüz boyama etkinliğiyle çocukların sevdiği karakterleri yüzlerine taşıdı. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ) öğrencilerinden Berkay Tuna, etkinlik hakkında duygularını dile getirerek, "’Her Köy Bir Sahne, Her Çocuk Bir Yıldız’ sloganıyla çıktığımız bu yolda köylerde tiyatro izlemeyen çocuk kalmasın diye ben ve benim gibi arkadaşlarımla birlikte 1 aydır hazırladığımız çocuk tiyatrosunun gösteriminin heyecanını yaşıyoruz. Oyun için çocukların yüzündeki gülümseyi görmek bu hayattaki en güzel durum," dedi. Tuna, kendilerine dekor ve tüm desteği veren bakanlığa da teşekkürlerini iletti. Etkinlik sonunda gönüllü gençler, çocuklarla hatıra fotoğrafı çektirerek keyifli bir günün mutluluğunu paylaştı. Kavaklıdere Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü, "Gönüllü gençlerimizle, çocuklarımızın yüzündeki tebessümün bir parçası olmaya devam ediyoruz" mesajıyla bu tür sosyal sorumluluk projelerinin devam edeceğinin altını çizdi.
Düzce’de doğa korunuyor, turizme kazandırılıyor: 19 adet bungalov yapılmaya başlandı
15 Ekim 2025 Çarşamba - 12:55 Düzce’de doğa korunuyor, turizme kazandırılıyor: 19 adet bungalov yapılmaya başlandı Düzce Belediye Başkanı Dr. Faruk Özlü, Aydınpınar Şelaleleri Tabiat Parkı içindeki konaklama alanlarının ikinci etabına ilişkin açıklamada bulundu. Konaklama kapasitesi ve alanının genişletileceğini daha önce duyuran Başkan Özlü, altyapı çalışmaları başlayan alanda incelemelerde bulundu. Düzce’nin turizm yatırımlarını artırmak ve doğa turizmi konusunda tercih edilen bir lokasyon haline getirmek amacıyla özverili çalışmalarını sürdüren Başkan Faruk Özlü, yeni çalışmalar hakkında bilgi verdi. Şehir merkezine en yakın noktalardan biri olan Aydınpınar Şelaleleri Tabiat Parkı’nda Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile yapılan iş birliği kapsamında konaklama tesislerinin ikinci etabı için çalışmalar başladı. Aydınpınar Şelaleleri Tabiat Parkı içinde mevcutta bulunan 9 adet dome çadırda yaşam başlarken, tesisin iç kısmında bulunan alanda inşa edilmesi planlanan 19 adet bungalov için altyapı çalışmaları ve zemin düzenleme işlemi yapılıyor. Alanda incelemelerde bulunan Başkan Özlü, daha büyük kapasiteli konaklama alanlarının, bölgenin doğasına uygun şekilde planlanarak en kısa sürede tamamlanmasını hedeflediklerini belirterek "Şu anda Aydınpınar Şelaleleri’nin olduğu bölgedeyiz. Buradaki konaklama alanımızı büyütüyoruz, ikinci etaba başladık. Bu etapta 19 adet bungalov inşa edeceğiz. Şu anda altyapısını yapıyoruz. Bu kapsamda içme suyu, yolu ve kanalizasyon inşaatı devam ediyor. İnşallah en kısa zamanda buraya 19 adet bungalov tarzında ev yapacağız. Bunlar diğerlerine göre daha büyük metrekarelerde olacak. Buranın mülkiyet sahibi olan Milli Parklar Genel Müdürlüğü ile koordineli şekilde çalışıyoruz. Önümüzdeki yıl, 2026 yılında burada mevcutlara ilaveten 19 adet bungalov evimiz olacak" dedi.