ASAYİŞ - 16 Nisan 2018 Pazartesi 14:09

Malatya FETÖ ana davasının bir numaralı sanığı Adem Huduti savunma yapıyor

A
A
A
Malatya FETÖ ana davasının bir numaralı sanığı Adem Huduti savunma yapıyor

Malatya’daki darbe girişimi ana davasında bir numaralı sanık olarak yargılanan dönemin eski 2.

Malatya’daki darbe girişimi ana davasında bir numaralı sanık olarak yargılanan dönemin eski 2. Ordu Komutanı Orgeneral Adem Huduti, karar öncesi esas hakkındaki son savunmasında kendisinin darbeci olduğu iddialarını kabul etmeyerek, o gün sadece darbe karşıtı emirler verdiğini savundu.


Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesinde 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin görülen 24’ü tutuklu 76 sanıklı davada sanıkların esas hakkındaki savunmaları sürüyor. Bugünkü celsede, ülkede yaşanan kalkışmanın en rütbeli sanığı olarak bilinen dönemin 2. Ordu Komutanı Adem Huduti, son savunmasını detaylı bir şekilde yaptı. Tutuklu bulunduğu Düzce Cezaevinden SEGBİS yöntemi ile duruşmaya katılan Huduti, 15 Temmuz’da darbe girişiminden saat 22.47’de oğlunun telefonla kendisini aramasıyla haberdar olduğunu söyledi. Televizyondan da gelişmeleri takip ettikten sonra dönemin 2. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Güler’in evini aradığını söyleyen Huduti, “Güler Paşa’nın eşi bana Yaşar Paşa’ya ulaşamadığını ve Ankara’da uçakların alçak uçuş yaptığını heyecanlı bir şekilde anlattı. Daha sonra Ordu Hareket Merkezini gelişmeleri öğrenmek için aradım. Bana benim bildiğim konuların dışında başka bir gelişme olmadığını aktardılar” dedi.


Genelkurmay Hareket Merkezini aradığı saatte sıkı yönetim emirleri geldiği halde kendisine bu konuda hiçbir bilgi verilmediğini ileri süren Huduti, “Buna rağmen olayların vahametini göz önünde bulundurarak 2. Ordu Hareket Merkezi’ne gitme kararı verdim, aracın hazır edilmesi emrini verdim. Elbiselerimi giyinirken konutun kapısı çaldı. Kapıya çıktığımda Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili, Tuğgeneral Zeki Karataş ve Albay Bahadır Erdemli karşımdaydı. Konutuma gelen diğer kişileri görmedim. Bana gelen mesajları Bahadır Erdemli uzattı. İki dosya halinde sıkıyönetim listesi ve atama emri vardı. Altındaki imzalara baktım bir tuğgeneral ile bir albayın imzasının olduklarını gördüm. Mesaj emrine kabaca göz attım ve biran önce karargaha gitmek istedim. Emirleri incelediğinde söylediğim ilk şey, bu emrin altındaki imzaların kanunsuz olduğu ve uygun olmayacağını söyledim. Aracıma bindim ve bu esnada Emir Subayım Sedat Kaya’ya sıralı amirleri ve ast birliklerin komutanlarına ulaşmasını emrettim. Oda kimseye ulaşamadığını söyledi” şeklinde konuştu.


Kendisine bağlı ast birliklere sözde sıkı yönetim emirlerine uyulmamasını ve hiyerarşi düzeni içerisinde kalmalarını emrettiğini ifade eden Huduti, makam odasına girdiği esnada dönemin Kurmay Başkanı Avni Angun ile telefonla görüştüğünü ve Angun’un kendisine silah çeken bir binbaşının olduğunu ve konutundan çıkamadığını söylediğini ifade etti. Bu gelişme sonrası Malatya’da da kalkışmaya dahil unsurların olduğunu anladığını belirten Huduti, sonrasında ise Tuğgeneral Mustafa Serdar Sevgili’ye emir vererek Avni Angun’un konutundan karargaha getirilmesini söylediğini belirtti. Makam odasındayken Tuğgeneraller Sevgili ve Karataş’a Malatya’da kimlerin darbe kalkışmasına teşebbüs ettiğini sorduğunu ancak bir cevap alamadığını ileri süren Huduti, Yurtta Sulh Konseyi’nin emrinin kanunsuz olduğunu ve 2. Ordu birliklerinin buna uymayacağını ilettiğini savundu.


Dönemin Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı olan 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel’i aradığını ve darbe karşıtı emirler verdiğini iddia eden Huduti, daha sonra Temel’in kendisini geri aradığını söyleyerek, Çakısöğüt Komando Tugayı’na ulaşamadığını bildirdiğini söyledi. Sonrasında sınır komutanını aradığını ve bilgi almaya çalıştığını ifade eden Huduti, “O da tugay komutanına ulaşamadığını ve birliğin çıkmış olabileceğini söyledi. Bende derhal birliklerin kışlaya dönmesini ve çıkanlar hakkında yasal süreç başlatılacağını söyledim. Ardından Zeki Karataş ve Mustafa Serdar Sevgili makamdan çıktılar. Bende kimin bu işin içinde olduğunu sordum, cevap vermediler” ifadelerini kullandı.


İlerleyen zamanda Albay Bahadır Erdemli’nin makamına geldiğini belirten Huduti, “Bahadır Erdemli bana ‘Komutanın biz bu işlere başladık, başımıza geçerseniz mutlu oluruz’ dedi. Bende kendisini reddettim. ‘Ordu komutanı olarak zaten başınızdayım’ dedim. Kimlerden emir aldıklarını sordum ama vazgeçmeyeceklerini ve bu kalkışmaya devam edeceklerini söyledi, ben de bunun doğru olmadığını ve emir komuta içine girmeleri gerektiğini sordum. Kararlıydı, ben de onun direncini kırmaya çalıştım. Bahadır Erdemli’nin darbecilerle hareket ettiğini ‘başımıza geç’ dediğinde anladım” iddiasında bulundu.


Kurmay Başkanı olan Avni Angun’un ismini sözde sıkı yönetim listesinde gördüğünü belirten Huduti, “Kendisinin bu işin içinde olmadığını düşüyorum. Daha sonra Angun’a başından geçenleri sordum. Avni Angun başından geçenleri anlatmaya devam etti. Sözde sıkı yönetim emri geldiğini, kanunsuz olduğunu, uymayacağımı söyledim. Kendisinin sıkı yönetim komutanı olarak yazıldığını söyledim, o da bunun kanunsuz olduğunu ve emirlere uymayacağını söyledi” dedi.


Huduti, savunmasını şöyle sürdürdü:


“Sonra Metin Temel’i aradım. Kendisine öncellkle konvoyun geri gönderilmesi, dışarıda askeri personel kalmamasını emrettim. Konvoyun dönmeyi reddetmesi durumunda ise tank taburunun uygun bir yerde vurmasını emrettim. Emir Subayım Sedat Kaya makama geldi ve valinin aradığını söyledi. Bende kendisine geri döndüm. Valinin araması size daha önce belirttiğim 00.25’te bizim cevapsız aramamamız üzerine oldu. Bu bir geri dönüşü. Ben vali ile görüşürken Angun da makamdan çıkmış, kışladaki durumu normalleştirmek üzere emirler vermiştir.”


Anlattığı sürecin bir saat 50 dakikalık süreç olduğunu söyleyen Huduti, “Bu süreçte uyandıktan 10 dakika sonra darbe emri ile karşılaşmış ve sonrasında ast birliklerini uyarmaya çalışan ve karargaha giden bir komutanım. Malatya’da darbeye kalkışan unsurların olduğunu anladıktan sonra kışlanın kontrolü filen darbecilerin elindeydi. Bir komando tugayında 2 taburun kışlayı terk etmesi en büyük tehditti. Darbeciler bana darbeyi bildirerek bana başa geçmemi istediler, reddedince Ankara’ya göndermeye çalıştılar. Darbecilerin başarılı olamadığı 1 saat 50 dakikalık süreçte siz nasıl şüphe dersiniz. Yaklaşık 30 dakika darbe karşıtı kişiler ile görüştüm, bu HTS kayıtlarında mevcuttur. Bu süreçte verdiğim emirler bellidir” diye konuştu.


Dönemin Malatya Valisi olan Mustafa Toprak ile Emniyet Müdürü, Cumhuriyet Savcısı ve İl Jandarma Komutan Vekilinin kendisi hakkındaki iddialarının gerçeği yansıtmadığını öne süren Huduti, “Görevini yaparken Yüzbaşı Kemal Keskin’in ilk ifadesinde geçen ’Adem Paşa ile Avni Paşa’nın bizimle birlikte hareket ettiğini düşünüyoruz’ cümlesini çıkarıp, ’Avni Paşa ve Adem Paşa bizimle birlikte hareket ediyor’ diye iddianameye konulmuştur. 26. celsede savcının esas hakkındaki mütalaasında ortaya çıkmıştır. Bu tek kelime için üzerinden bir yıl geçmesine rağmen üzerinde inceleme yapılmamıştır. Sehven değil kasten görevi ihmaldir. Düzce’de 4 infaz koruma hiçbirisi bu konuşmayı duyduk dememiştir. Her şeyi net gören kamera sistemi bir tek benim ve birlikte götürüldüğümüz iki generalin konuşma ve hareketlerini mi gördü?" iddiasına yer verdi.


Kendisi hakkında ifade veren bürokratların tek kalemden çıkan ifadelerle kendisini suçladıklarını ileri süren Huduti, “İsmail Metin Temel, o an itibari ile ana ast birlik komutanıdır. Darbe teşebbüsünü öğrendiğinde ilk arayacağı kişi ben olmama rağmen eşini ve diğer üstlerini aramıştır. İlk sicil amiri olmama rağmen beni bilgilendirmemiştir. Benim diğer ana üst birliklerine darbe karşıtı emir vermişken sadece Metin Temel’e başka emir vermeyeceğim aşikardır. Temel, kulağını ters el ile göstermektedir. Korgeneral Metin Temel’in ana ast birliklerinin ordu komutanından emir almadığını söylemesi doğru değildir. Kendisi 1,5 yıldır Malatya’da olmasına rağmen Malatya’da mahkeme huzurunda dinlenmemiştir. İşlerinin yoğunluğunu bahane etmiştir maalesef soru sormamamız için kaçırılmıştır” şeklinde konuştu.


Sorumluluğundaki 17 il arasında sadece Malatya’da münferit bazı hadiselerin yaşandığını dile getiren Huduti, dönemin valisi Mustafa Toprak’ı da kendisini vatan haini ilan etmesinden dolayı kınadığını söyledi. Valinin kendisi hakkında ‘Telefonlarıma çıkmadı’ iddiasının da doğru olmadığını savunan Huduti, “Görevim olmamasına rağmen onu bilgilendirmek için devlet terbiyem nedeniyle aradım. Vali ile HTS kayıtlarından 38 kez karşılıklı birbirimizi aramışız. Ben kendisini aradığımda vali 17 kez aramama cevap verememiştir. 19 görüşmenin 12’si benim, 7’si valinin aramasıyla olmuştur. Valinin sadece 2 aramasına cevap vermediğim ortadadır. Gece yazdığım darbe karşıtı olduğum mesajını alıp göndermiştir. Kışla kapısına geldiğini bile bize söylememiştir. Bu durum daha sonra ortaya çıkmış, valinin samimi davranmadığını göstermiştir. Bu gelişin arkasında gizli bir plan olup olmadığı ise meçhuldür” diye konuştu.


Darbe girişimi esnasında ‘çatışma olmayacak, ilk mermiyi biz atmayacağız, darbecilerin ikna edilerek adalete teslim edileceğiz’ diyerek emir verdiğini söyleyen Huduti, şunları söyledi:


“Kararım baştan itibaren silahlı çatışmaya önlemek adınadır. Kışla içerisinde çatışma çıkmasını engelledim. Suçlu olarak gördüğüm kişileri adalete teslim ettim. Bu suç olabilir mi? Müdahale etseydiler en az 40-50 ölü olacaktı. Bir kısmı Mehmetçik, bir kısmı güvenlik güçleri, bir kısmı ise masum sivil vatandaşlar olacaktı. Malatya’da bir darbeci öldürüldü. Az sayıda Mehmetçiğimiz yaralandı ve olay sonuçlandı. Mehmetçikler suçsuzdur. Onlara emir verenler bellidir. Mehmetçikler verilen emri yapar, komutanlarını sorgulamaz, sorgulayamaz. Benim en büyük mutluluğum sorumlu olduğum 17 ilde hiçbir şehit verilmemesidir. Kararlarımın ve uygulamaların doğru olduğunu ortaya koymaktadır”


Mahkemenin verdiği öğle arasının ardından Huduti’nin savunmasının öğleden sonra devam edeceği öğrenildi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Eskişehir Kural tanımayan motosiklet ve bisiklet sürücüleri tepki çekiyor Eskişehir’de araç girişinin yasak olduğu ve yayaların yoğunlukta bulunduğu bölgelerde trafik kurallarını umursamadan etrafta dolaşan motosikletli ve bisikletlilere tepki gösteren vatandaşlar hem sürücülerin daha duyarlı olmasını hem de yetkililerin konuyla ilgili çalışma yapmasını istedi. Yağışların azalması ve hava sıcaklıklarının artmasının ardından motosiklet ve bisiklet sahibi vatandaşlar yeniden araçlarını kullanmaya başladı. Motosikletli kuryelerin yanına bir de normal vatandaşların eklenmesiyle birlikte kent trafiğinde artan motosiklet ve bisiklet sayısı dikkat çekerken esnaf ve yayalar hiçbir kuralı umursamadan etrafta dolaşan sürücülere tepki gösterdi. Özellikle İki Eylül Caddesi, Konuk Sokak ve Bayramyeri Sokak’ın araç trafiğine kapalı olmasına rağmen bu kuralın motosikletliler ve bisikletliler üzerinde uygulanmadığını söyleyen vatandaşlar, çoğu sürücünün gerekli ekipmanları kullanmayarak hem kendilerini hem de yaya bölgesinde hız yapıp korna çalarak çevredeki insanların canlarını tehlikeye attığını ifade etti. İşletmelerin önüne bilinçsizce park yapılmasının işlerini zorlaştırdığını belirten esnaf ise konuyla sadece sürücülerin değil yetkililerin de daha duyarlı davranması gerektiğini dile getirdi. “Yayalar sakince giderken bir de arkalarından ‘düt’ diye basınca insanlar sıçrıyor” Esnaf Sefa Gençer, motosikletlilerle ilgili bazı sıkıntılarının olduğunu aktardı. Özellikle gençlerin motosiklete çok hevesli olduğunu ancak araçlarını daha sakin sürmeleri gerektiğine vurgu yapan Gençer, “İnternet satışları ve kurye sistemi var. Her tarafımız motosiklet. Bazı alanlar trafiğe kapalı. Mesela İstiklal Mahallesi Konuk Sokak’ta trafiğe kapalıdır. Motosikletlilerin aceleleri var, bir yerlere yetişmeleri gerekiyor ama aynı zamanda bazı şeyleri ihlal ediyorlar. Burası trafiğe kapalı bir yer, motosiklete kapalıdır. Çok rahatsızız. Yayalar sakince giderken bir de arkalarından ‘düt’ diye basınca insanlar sıçrıyor. Motosikletlilere tavsiyemiz daha sakin ve rölantide olmaları, özellikle trafiğe kapalı ve yayanın bol olduğu yerlere girmemeleri. Motosikletlerin park alanlarına da dikkat edilmeli. Mesela esnafın önüne park yapmamaları gerekir. Örnek veriyorum, İki Eylül Caddesi’nde bir kaplumbağa heykeli var. Aileler akşama kadar çocuklarını oraya bindiriyor ve fotoğrafını çekiyor. Adam motosikletini oraya koyunca bunu da engellemiş oluyor” dedi. “Çarpıp birisini sakat da bırakabilirler, her şey olabilir” Vatandaş Can Coşkun, motosikletlilerin, elektrikli bisikletlilerin ve paketçilerin şehir trafiği içerisindeyken çok olumsuz hareketler yaptığından bahsederek, “Yollarına trafikte devam etmiyorlar. Örneğin burası Doktorlar Caddesi, trafiğe kapalı alan ama araba geçiyor. Burada polis ve zabıta var, kimse müdahale etmiyor. Bisiklet de geçiyor. Adam hem telefonla konuşuyor hem de kafasında kulaklık var. Kask da takmıyorlar, insanların hayatlarını tehlikeye atıyorlar. Böyle durumlarda cezai işlem uygulanması gerekiyor. Şu araçların satışlarına devletin ayrıca bir el atması lazım. Çoluk çocuk herkesin elinde bisiklet, elektrikli motosiklet var. Paketçiler deseniz ona keza. Kimsede uygun ekipmanlar yok. Yayaların yürüdüğü yollarda bunların kısıtlanması gerekiyor. Çünkü bir nevi insanların hayatına kast ediyorlar. Çarpıp birisini sakat da bırakabilirler, her şey olabilir. Ama dediğimiz gibi, buna belediyenin ve devletin bir şekilde çare üretmesi gerekiyor” şeklinde konuştu. “Kurye arkadaşlarımız da ekmeklerinin peşindeler ama durdukları yer esnafın işini engelliyor” Bayramyeri Sokak’ta bilinçsizce park edilen motosikletliler nedeniyle uzun süredir mağduriyet yaşayan işletmecilerden birisi olan Murat Kuru ise şu ifadeleri kullandı: “Trafiğe kapalı bir yolda her yerde motosikletler var. Bu çok basit bir yöntemle halledilebilir. Aylardır uğraşıyoruz, çok fazla insanla tartışma yaşıyoruz. Tabii yaşanılan durum buradaki huzuru da bozuyor. Birkaç defa belediyeye dilekçe verdik ve trafik ekipleriyle konuştuk. Maalesef çözüme ulaşmadı. Esnaf olarak keyfimiz kaçtı. Devamlı olarak aynı şikâyetle yerel yönetimlerle iletişime geçmeye çalışıyoruz. Bu kadar basit bir şeyin bu kadar uzatılmasını ben anlayamadım. Trafiğe kapalı bir yer burası. Her yerde levhalar var. Ama kurallara uyulmuyor. Bunun sağlanması için buraya girişlerin dubalarla kapatılması gerekiyor. 1 yıldan fazladan beri bütün esnaflar dilekçe vermesine rağmen henüz gelen giden yok. Bununla ilgili sürekli tartışma yaşayan da biziz. Kurye arkadaşlarımız da ekmeklerinin peşindeler ama durdukları yer esnafın işini engelliyor. Müşterilerin rahatça bir şey yemesi mümkün değil. Burada berber arkadaşın tam önünde duruyorlar, vatandaş içeriye girmek bile istemiyor. Çünkü çok fazla araç var. İnsanların buraya girmemesi demek esnafın kazanmaması demektir. Bu da sokağın huzurlu olmadığına işaret.”
Trabzon İhracat rekorları kıran Türk Somonu’nun hasadına başlandı İhracat rekorları kıran Türk Somonu’nun Trabzon’un Arsin ilçesi açıklarında denizde bulunan kafeslerden hasadına başlandı. Türk Somonu öncelikle yumurtaları büyümesi için baraj göllerindeki kafeslere koyuluyor. Kafeslerde büyümeye başlayan somonlar 100 ila 800 gram arasında bir ağırlığa gelince barajlardan alınarak denizlerdeki çelik kafeslere yerleştiriliyor. Belli aralıklarla beslenen somonlar yaklaşık 2,5 kilogram ağırlığına vardığında hasatları gerçekleştiriliyor. Trabzon’un Arsin ilçesinde de Türk Somonu’nun hasadının yapılması için bu gece teknelerle kafeslerin yanına giden su ürünleri yetiştiricileri, kafeslerdeki balıkları vinç ve ağ yardımlarıyla teknelerde bulunan buz dolu olan su tanklarına aldı. Buradan kıyıya çıkarılan somonlar, işlenmek için kamyonlarla balık fabrikalarına götürüldü. Fabrikadaki işlemleri tamamlanan Türk Somonları birçok ülkeye ihracat ediliyor. 2022 yılında 49 bin 196 ton ihraç edilen somondan 363 milyon 102 bin 216 dolar olan gelir elde edilirken, bu rakam 2023 yılında 63 bin 161 tona yükselirken, bunun karşılığında 396 milyon 315 bin 453 dolar ihracat geliri elde edildi. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan ihracatçı firma Somon Üretim Sorumlusu Ayhan Yıldırım, Türk somonunda yurt dışından yoğun talep olduğunu söyledi. Ayhan Yıldırım, “Somon hasadından önce Fransa’dan ve Polonya’dan getirilen yumurtaları kuluçka halinde üreticilere dağıtıyoruz. Balıkların büyüklüğü 2 ila 5 gram arasına gelince barajlara indiriyoruz. Burada 11 ay boyunca 100 ila 800 gram arasına gelince denize indiriyoruz. 6 ay boyunca 2,5-3 kilogram civarına getirip ihracata hazırlıyoruz" dedi. Türk Somonu’nun yağsız ve Omega-5 oranı yüksek bir balık olduğunu belirten Yıldırım "Somonu ihraç ettiğimiz ülkelerin istediği oranda balık yapıp, onların istediği sağlıklı balık yetiştiriyoruz. Vietnam, Çin ve Rusya başta olmak üzere birkaç ülkede çok yoğun istek var. Türk Somonu bir lüks. Onların istediği gibi bir üretim yapıyoruz" ifadelerini kullandı.
Erzincan Doğa harikası Girlevik Şelalesi’ne hayat veren gözeler, doğaseverlerin uğrak yeri oldu Dünyanın en görkemli şelalelerinden biri olan Erzincan’ın Çağlayan beldesindeki Girlevik Şelalesi’ne hayat veren gözeler, havaların ısınmasıyla ziyaretçilerin uğrak yeri oldu. Munzur Dağı eteklerindeki Kalecik köyünde yer alan 9 ayrı kaynak suyunun aktığı gözeler gezginlerin rotasında yer alıyor. Erzincan merkeze yaklaşık 34 kilometre uzaklıkta bulunan Kalecik köyünde bulunan ve 9 kaynak suyu ile birleşen gözeler adeta keşfedilmeyi bekliyor. Munzur Dağı eteklerinden gelerek 40 metreden döküldüğü Girlevik Şelalesi’ni besleyen kaynak doğaseverler için görsel bir şölen oluşturuyor. Muhteşem manzarası eşliğinde gözeler çevresinde, piknik yapanlara, doğa kampı yapanlara ve doğa yürüyüşü yapanlara rastlamak mümkün. ‘Anlatmak yetmez, görmek gerekir’ Arkadaşları ile birlikte doğa yürüyüşü yapmak için gelen Kalecik köyünde ki gözeleri tercih eden Vural Gümüş manzaranın tadını çıkardıklarını belirterek, “Erzincan’ın Kalecik köyündeyiz. Arkadaşlarla birlikte doğa yürüyüşüne geldik. Geçekten çok mükemmel bir köy. Erzincan’ın meşhur Girlevik Şelalesi’nin suyunun tamamen beslendiği ve bu suyun çıktığı yer tam olarak burası. Buraları görmek, gezmek gerçekten doğaseverler için çok eğlenceli ve keyif verici. Biz de bugün geldik arkadaşlarımızla birlikte gezdik. Burada piknik yapan insanlar da var. Gelip, gezilip görülesi bir yerlerden biri diyebilirim. Anlatmakla olmaz, ancak gezilerek görülebilir” dedi.