GENEL - 07 Temmuz 2018 Cumartesi 13:07

MHP Yeşilyurt İlçe Başkanı Kaya seçim değerlendirmesi

A
A
A
MHP Yeşilyurt İlçe Başkanı Kaya seçim değerlendirmesi

24 Haziran seçimlerini değerlendiren MHP Yeşilyurt İlçe Başkanı Mehmet Ali Kaya, kendilerine verdikleri destekten dolayı vatandaşlara teşekkür etti.

24 Haziran seçimlerini değerlendiren MHP Yeşilyurt İlçe Başkanı Mehmet Ali Kaya, kendilerine verdikleri destekten dolayı vatandaşlara teşekkür etti.


Kaya, "Seçimlerde Yeşilyurt ilçe teşkilatı olarak durmaksızın çalıştıklarını, Ramazan ayında duraksamaksızın her kapıya ulaşmakta ve her eli sıkmaya gayret ettiklerini, neticesinde beklentilerinin daha fazla olduğunu, vatandaşlarımız MHP 24 Haziranda oy vermesinden sonra 16 yıl sonra Milliyetçi Hareket Partisi MHP olarak vekil çıkardık. Vatandaşlarımıza teşekkür ediyorum. Allah kısmet ederse önümüzde belediye seçimleri var onlara odaklanacağız canla başla savaşacağız. İnşallah Malatya bir belediye değil belediyeler alacağız. Malatya hemşehirlerimiz şu kararı verdiler Milliyetçi Hareket Partisi MHP hem genelde hem de yerel seçimlerde Mecliste olacağız. MHP Yeşilyurt ilçe başkanlığı olarak bölgemizde 18 bin küsur oy almıştık bir önceki seçimlerde Yeşilyurt bölgesinde on sekiz oy alarak ilçelerle kıyaslanmaz ama. Battalgazi ilçemizden fazla oy aldık 24 Haziranda 5 bin fazla oy almıştık bu yine on sekiz bin otuz üç bin küsur oyla yeni biz ilçeler arasında birinci olan ilçe Yeşilyurt ilçe teşkilatı olmuştur" dedi.


Çocuklarımıza Yapılan Her Türlü Saldırıyı Kınıyoruz ve idam gelmesi gerekiyor


Tecavüz ve çocuk istismarlarının arttığını belirten Kaya, " Birçok yerde çocuğa, tecavüz ve ölüm olayları gerçekleşti. Bu yaklaşımları kınıyor ve sürekli karşısında duracağımızı belirtiyoruz. Son günlerde üst üste yaşanan insanlık dramı olarak nitelendirilecek haberleri almaya devam ediyoruz. Bazen düşünüyorum. İnsanlık mı, Can çekişiyor. Yoksa vicdan yoksunu bir sırtlan kümesi haline gelen bir güruhmuş insan olarak piyasada geziyor. Ankara’da Eylül kızımızın acı haberi ile yüreğimiz sonbahar gibi yaprak dökmüştür. Akabinde Ağrı’dan gelen Leyla kızımızın acı haberi ile insanlık iyiden iyiye samimiyetini kaybetmiştir. Birde bu caniliğin, alçaklığın, aşağılık lığın adını "pedofili" koyarak olaya hastalık görüntüsü vermeye çalışanlar var idam gelmesini istiyoruz alçaklara tek çare var oda idamın gelmesi" diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.