GENEL - 06 Eylül 2019 Cuma 15:14

Söylemez’den yeni eğitim dönemi öncesi değerlendirmeler

A
A
A
Söylemez’den yeni eğitim dönemi öncesi değerlendirmeler

Eğitim-Bir-Sen Malatya 1 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Söylemez, 2019-2020 eğitim-öğretim yılından beklentiler ve çözüm önerileri konusunda bir değerlendirme yaptı.

Eğitim-Bir-Sen Malatya 1 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Söylemez, 2019-2020 eğitim-öğretim yılından beklentiler ve çözüm önerileri konusunda bir değerlendirme yaptı.


2019-2020 eğitim-öğretim yılının bir yanda geleceğe yönelik hedeflerin çizildiği diğer yanda ise bu hedefleri gerçekleştirmesi istenilen eğitim çalışanlarının sorunlarının çözümünün ötelendiği bir ortamda başladığını ifade eden Söylemez, “Yeni eğitim-öğretim yılında, yaklaşık 18 milyon öğrencimize ve bir milyonu aşkın eğitim çalışanımıza başarılar diliyoruz. Eğitim çalışanları, eğitim-öğretim yılını, sona eren toplu sözleşme sürecinde haklı, gerekli ve yerinde beklentilerinin ve taleplerinin kamu işverenince karşılanması bir yana üzerinde durulmadan geçiştirilmesinin, sorunlarına duyarsız, çözüm önerilerine kayıtsız kalınmasının burukluğuyla karşılamaktadır. Toplu sözleşme masasının eğitim hizmet kolunda tek yetkili sendikası olarak, öğretmenlerden, akademisyenlerden, eğitim kurumu yöneticilerinden, üniversite idari personelinden, Millî Eğitim Bakanlığı merkez ve taşra idari personelinden gelen, her biri eğitimin ayrı ve birden fazla sorununa çözüm olacak taleplerimizi masaya taşıdık. Bu taleplerimize kamu işvereni duyarsız kalmış, eğitim çalışanlarının sorunlarını çözme iradesini ortaya koyamamış, toplu pazarlık masası aracılığıyla sorunları çözme, eğitimin niteliğine katkı sunma imkanını heba etmiştir. Millî Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyonu çerçevesinde eğitimde değişim ve dönüşümü hedeflediğini sürekli olarak ifade ettiği bir dönemdeyiz. Söz konusu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi, köklü sorunlara kalıcı çözümler getirilebilmesi Bakanlığın sürdürülebilir politikalar benimsemesine bağlıdır. Değişim ve dönüşüm adımları sahadaki tecrübelerle, paydaşların görüşleriyle olgunlaştırılmadıkça meşruiyet tartışmasına maruz kalacak, isabet oranı yara alacaktır. Anayasal ve yasal hakları kısıtlanmış sözleşmeli öğretmen istihdamı, öğretmen açığının kadrolu istihdam yerine ücretli öğretmenlik gibi insan haklarına ve çalışma ahlakına aykırı yöntemlerle giderilmeye çalışılması, kamu maliyesini denkleştirme aracı olarak eğitim bütçesinin kısılması, okullara yeterli ödenek verilmemesi nedeniyle aksayan eğitim hizmetlerinin yanında kaynak bulma baskısı altında okul yöneticisi ve öğretmenlerin velilerle bağış üzerinden karşı karşıya getirilmesi, atama ve yer değiştirme takviminin sorun çözmek kadar sorun üretmeye neden olması, ek ders esaslarındaki adaletsizlikler, eğitim çalışanlarına yönelik giderek artan yaygın şiddet, okullar açılırken çözüm bekleyen başlıca sorunlardır. 2019-2020 eğitim-öğretim yılı içerisinde bu sorunların çözülmesinin eğitimin geleceği, verimliliği ve niteliği açısından çok önemli olduğunun altını çiziyoruz” ifadelerini kullandı.


3600 ek gösterge vaadinin, tüm eğitim çalışanlarını kapsayacak şekilde yerine getirilmesi gerektiğinin altını çizen Söylemez, “Öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi konusunda siyasi irade tarafından verilen söz halen ortada durmaktadır. Yine gerek Cumhurbaşkanlığı ikinci 100 Günlük Eylem Planında gerekse Milli Eğitim Bakanlığı 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde ‘öğretmenlere 3600 ek gösterge verilmesi’ somut hedefler olarak ortaya konulmuştur. 11. Kalkınma Planında ve 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinde öğretmenliğin bir kariyer mesleği olarak tanımlandığı/planlandığı dikkate alındığında, bir kariyer mesleği tanımlamasının gereği olarak da ek gösterge artışı gereklidir. Verilen sözlerin gereği artık yerine getirilmeli, eğitim çalışanları arasında meslek, görev, unvan ve yetki paralelinde bütün eğitim çalışanlarını kapsayacak, adil ve hakkaniyete uygun bir ek gösterge artışı konusunda somut adımlar atılmalıdır. Öğretmen istihdamında farklı modellerden vazgeçilmeli, atamalar kadrolu yapılmalıdır. Sözleşmeli öğretmenlik, uygulama gayesine ve gereçeklerine hizmet etmediği gibi, başlı başına bir mağduriyet kaynağına dönüştüğü artık alenen ortaya çıkmış durumdadır. Kadroya geçiş ve yer değişikliği talebinde bulunabilme süresini 3+1 yıla indiren yasal düzenleme, eskisine nazaran sözleşmeli öğretmenlerin lehine olsa da soruna çözüm getirmediği aşikardır. Sorunun nihai çözümü, eğitim-öğretim hizmetlerinin kadrolu öğretmenler eliyle gerçekleştirilmesi gerekliliğinin kabulüyle bütün sözleşmeli öğretmenlerin kadroya geçirilmesidir. Bu köklü çözümün hayata geçirilmesine kadar geçecek zaman zarfında ise sözleşmeli öğretmenlere herhangi bir süre sınırlaması konulmaksızın, özellikle yer değişikliği süreçlerinde kadrolu öğretmenlerin sahip olduğu hakların tanınması gereklidir” şeklinde konuştu.


“Öğretmenin emeğini ucuzlatarak personel masraflarından kısıntı yapmaya çalışan ve mesleğin standartlarını düşüren ücretli öğretmenlik uygulaması, eğitimin kalitesine ve öğretmenliğin statüsüne ciddi bir darbe vurmaktadır” diyen Söylemez, “Emek sömürüsünün devlet eliyle tescillenmiş halini teşkil eden, ucuz işçilikten farksız ücretli öğretmenlik ayıbına bir an evvel son verilmelidir. Başta Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri olmak üzere, istihdamda güçlük çekilen yerlerde en büyük eğitim sorunu istikrarlı istihdamın sağlanamamasıdır. Eğitim çalışanlarına, zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapmaları halinde illerin mahrumiyet durumlarına göre ilave özel hizmet tazminatı ödenmelidir. İstihdamda zorluk çekilen bölgelerde kadro istikrarı sağlamanın yolu cebri uygulamalar değil, teşviki yöntemlerdir. Devletin eğitim ve öğretim alanındaki görev ve sorumluluğunu, eğitim sisteminin ağır yükünü omuzlamış olan Milli Eğitim Bakanlığının çalışma zamanını eğitimden ziyade personel iş ve işlemlerine hasretmek zorunda kalmasının sebebi, sürdürülebilir bir atama ve yer değiştirme politikası geliştirilememiş olmasıdır. Öğretmenlerin il içi ve iller arası yer değişikliği taleplerinin yerine getirilememesi, motivasyon kaybının yanında mesleki yabancılaşma, psikolojik rahatsızlık, eğitimin niteliğinin artırılamaması, çalışma barışının bozulması gibi sorunlara yol açmaktadır. “Öğretmen Atama ve Yer Değiştirme Süreci: Tespitler ve Bir Model Önerisi” odak analizimizde ortaya koyduğumuz gerçekler ışığında, talepleri azami ölçüde karşılayacak, mağduriyetleri önleyecek, adil, hakkaniyete uygun yeni bir atama ve yer değiştirme sistemine ihtiyaç vardır. Ek ders esaslarında ücret dengesizliğine ve mağduriyete neden olan hükümler, uzun bir zaman geçmesine rağmen değiştirilmemiştir. 2006 yılında köklü bir değişikliğe uğrayan ek ders esaslarında, değiştiği günden beri bazı adaletsizlikler devam etmektedir. Öğretmenlerin branşlarına göre ek ders ücretlerindeki adaletsizlik, okul türlerine göre yöneticilere verilen ve izahı mümkün olmayan ek ders ücreti farklılıkları ivedilikle giderilmeli, ek ders birim ücreti artırılmalıdır. Eğitim kurumu yöneticiliği profesyonel bir meslek olarak tanımlanıp, münhasır kadrolar üzerinden kazanılmış hakların korunduğu bir düzlemde liyakat ve mesleki ilerleme ekseninde yeniden kurgulanmalıdır. Öğretmenlik mesleğinin bütün boyutlarını ele alacak, bütünsel bir yasal düzenlemeye dayalı bir Öğretmenlik Meslek Kanunu’na ihtiyaç vardır. Öğretmenlik mesleğinin bütün veçhelerini kapsayan sistematik bir düzenleme olmaksızın, çok parçalı yapı altında mesleğin statüsünün artırılarak niteliğinin geliştirilmesinin sağlanmasının mümkün olmadığı, meslek mensuplarının mesleği ifa süreçlerinin sürdürülebilir olmadığı görülmektedir. Öğretmenliğin profesyonel bir meslek olarak değerlendirilmesi ve mesleki standartlara kavuşması isteniyorsa, öğretmene destek niteliğinde, mesleki gelişimini ve özerkliğini sağlayacak bir meslek kanunu ivedilikle çıkarılmalıdır” dedi.


Eğitimcilere yönelik şiddetin engellenmesi ve caydırıcı tedbirler alınması gerektiğini aktaran Söylemez, “Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları münferit eylemler olmaktan çıkmış, yaygın bir toplumsal sorun haline gelmiş ve toplumun geleceği açısından vazgeçilmez olan eğitim öğretim hizmetinin yürütülmesini sekteye uğratacak dereceye varmıştır. Bu şiddet sarmalına karşı eğitim çalışanlarını koruyacak, şiddete karşı caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı, Bakanlık bu konuda sorumluluk üstlenmelidir. İlköğretim kurumlarının Bakanlıktan ya da mahalli idarelerden doğrudan ödenek alamamaları; okul yönetimlerini kamu kaynaklarının ve bu kaynakları harekete geçirme mekanizmalarının yetersiz kalmasıyla velilerle karşı karşıya getirmektedir. Buna ilaveten okul yönetimlerinin bir yandan okullara bağış konusunda kamuoyu ve idare baskısı altında ve soruşturma tehdidi karşısında bırakılması, diğer yandan zorunlu cari harcamalar için kaynak bulma yükümlülüğüne sokulması, hem eğitim-öğretime zarar verip bu sorunu okullar arası başarı farklılığının bir unsuru haline dönüştürmekte hem okul yöneticilerine yönelik hukuksuz, haksız ve adaletsiz uygulamalara ve mağduriyetlere kapı aralamakta hem de yönetici/öğretmen ile öğrenci velilerini karşı karşıya getirerek okul iklimini ve okul-veli iş birliğini zedelemektedir. Okulların kendi kullanımlarına sunulmuş herhangi bir ödenekleri olmadığı dikkate alındığında, zorunluluk arz eden mal ve hizmet alımlarının ne şekilde karşılanacağı sorunu halen izaha muhtaç olup çözüm beklemektedir. Bu nedenle, okul bazlı ödenek tahsisi yapılarak personel dışı cari harcamaların yönetilmesi için ödeneklerin doğrudan okul idareleri tarafından kullanılması sağlanmalıdır. Darbe ürünü, demokrasiye ve insan haklarına aykırı kılık ve kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesi için ilk adımı atmak Milli Eğitim Bakanlığı’na düşmektedir. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar, mesai saatleri içinde ve resmi görevlerinin ifasında, mevcut yönetmelik hükümlerine bağlı kalmaksızın, toplumca genel kabul görmüş esaslara göre kılık ve kıyafetlerini serbestçe seçebilmelidir. Bu konuda başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, talebimiz karşılanıncaya kadar devam edecektir. Eğitim-Bir-Sen olarak, Türkiye’nin daha müreffeh bir ülke olma yolundaki uzun vadeli hedeflerine ancak sorunlarını aşmış bir eğitim sistemiyle erişebileceğini vurguluyor; eğitimcilere verilen sözlerin yerine getirilmesinin önemini ifade ediyor, sorunların çözüme kavuşturulacağı bir eğitim-öğretim yılı temenni ediyor, bütün eğitim çalışanlarımıza ve öğrencilerimize başarı dolu bir yıl diliyoruz” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Elazığ FÜ öğrencileri hipodromda mini konser verdi Fırat Üniversitesi öğrencilerinin oluşturduğu müzik grubu, Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanlığı koşusu öncesinde hipodromda mini konser verdi. Türkiye Jokey Kulübü (TJK) Elazığ Hipodrom Müdürlüğü’nde Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi koşusu düzenlenecek. Koşu öncesinde üniversite öğrencilerinin oluşturduğu Vetakort Müzik Topluluğu mini konser verdi. Yüzlerce öğrencinin katılım sağladığı etkinlikte, yine fakülte öğrencilerinden oluşan topluluk müzik resitali gerçekleştirdi. Bu tür sosyal etkinliklerin öğrencilerin eğitimine büyük katkı sağladığını ifade eden Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Kazım Şahin, “Jokey Kulübü tarafından bilindiği üzere Elazığ Valiliği, Elazığ Belediyesi, Fırat Üniversitesi Veteriner Fakültesi adına koşular düzenleniyor. Bu koşular ilimizin, üniversitemizin, fakültemizin tanıtımında çok önemli rol alıyor. Bu anlamda tüm yetkililere teşekkür ederim. Bizler de fakülte olarak Jokey Kulübü ile çok iyi iş birliğine sahibiz. Kendi sahalarını her zaman öğrencilerimizin uygulamaları için açıyorlar. Bu anlamda ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bu tür etkinliklerin öğrencilerin eğitimine çok katkısı var. Özellikle öğrencilerimizin sosyal etkinliklere çok ihtiyacı var. Bu vesileyle de eminim eğitimlerine çok önemli katkıları olur diye düşünüyorum” dedi. Etkinliğe ilişkin bilgi veren Elazığ Hipodrom Müdürü Muhammet Demirçelik, Türkiye Jokey Kulübü’nün kamu yararına faaliyet gösterdiğini söyleyerek, özellikle bu tür etkinlikleri her yıl festival havasında düzenlemeyi planladıklarını kaydetti. Elazığ Hipodrom Müdürü Muhammet Demirçelik ise, “Bugün burada Veteriner Fakültesi Dekanlığı Kupası Koşusu çerçevesindeki programdayız. Biz bu yıl bir etkinlik yapalım istedik. Üniversite öğrencilerinin oluşturduğu topluluk bir müzik gösterisi yapacak. Görüldüğü üzere içeride binlerce insan var. Bu bizim için çok büyük bir mutluluk. Umarım festival haline gelir ve her yıl düzenli olarak bu işi yaparız” diye konuştu. Müzik topluluğunda gitarist olan Eren ve Veteriner Fakültesi öğrencilerinden Azra Demirci de yoğun takılımdan dolayı heyecanlı olduklarını belirterek, emeği geçenlere teşekkür ettiler.
İstanbul Eyüpsultan’da okul müdürünü vuran öğrenci tutuklandı Eyüpsultan’da okuldan atılmasından sorumlu tuttuğu okul müdürünü silahla vurup hayatını kaybetmesine neden olan öğrenci, çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklanarak cezaevine gönderildi. Eyüpsultan’da 7 Mayıs’ta meydana gelen olayda iddiaya göre yabancı uyruklu öğrenci Y.K. (17), okuduğu özel liseden atılmasından sorumlu tuttuğu ve aralarında geçen tartışma dolayısıyla husumet beslediği okul müdürü İbrahim Oktugan’ı odasında silahla vurarak ağır yaralamıştı. Hastaneye kaldırılan Oktugan hayatını kaybederken, olayın ardından yakalanan Y.K. gözaltına alınmıştı. Emniyetteki işlemleri tamamlanan suça sürüklenen çocuk Y.K., Çağlayan’da bulunan İstanbul Adalet Sarayı’na sevk edildi. Burada savcılığa ifade veren Y.K., daha sonra çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe ‘kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle tasarlayarak kasten öldürme’ suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olaya ilişkin detaylar ise savcılığın sevk yazısında ortaya çıktı. Sevk yazısında, Y.K.’nın okuldan ilişiğinin kesilmesi ve aralarında geçen tartışma nedeniyle Oktugan’a husumet beslediğinin anlaşıldığı, 2023 Aralık ayında gerçekleşen olay sonrasında çocuğun fiilini planladığı şekilde icra ettiği, Y.K.’nın eğitimci Oktugan’ı silahla hayati vücut bölgesine hedef alarak 2 el ateş ettiği ve hayatını kaybetmesine neden olduğu belirtildi. "Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim’’ Öte yandan Y.K.’nın savcılıkta verdiği ifadesi de ortaya çıktı. Y.K.’nın ifadesinde, "2023’ün ilk döneminin ortalarında başka bir okuldan bu özel liseye kayıt oldum. Burada çeşitli sebeplerle hakkımda disiplin cezaları yazıldı, ben imzalamak istemedim. Aralık ayında sınıfımdayken disiplin cezalarından dolayı annemin geldiğini öğrendim. Müdür İbrahim Oktugan’ın odasına gittim, annemle oturuyorlardı. Anneme Arapça bir şeyler söylemek istediğim sırada müdür, ‘Burası Türkiye, benim okulumda kimse bu şekilde başka dil konuşamaz’ dedi. Aramızda sözlü bir tartışma yaşandı. Annemin üzerine yürümesi üzerine polisi de aradık, daha sonra okulu terk ettik ve olaydan sonra bir daha okula dönmedim. Bizden aldıkları parayı da geri vermediler. Bu olaydan dolayı yaşananları kendime yediremedim’’ dedi. "Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu’’ Olaydan 1 gün önce aynı okulda okuyan birini gördüğünü ve aralık ayında yaşadığı olayın aklına geldiğini söyleyen Y.K. ifadesinin devamında, ‘’Tekrar sinir oldum. Müdürün hala okulda olup olmadığını sordum. Hala orada çalıştığını söyleyince 4 Mayıs günü 10 bin lira karşılığında aldığım tabanca ile okula gitmeye karar verdim. Sabah anneme börek alacağımı söyleyerek çıktım, okula gideceğimden kimsenin haberi yoktu. Kapıya geldiğimde selam verdim, bir anda kapı açıldı. Kimseye bir şey söylemeden hızlı bir şekilde müdürün odasına geçtim. Masada oturuyordu, beni görünce ayağa kalktı. Amacım ayaklarından vurmaktı ama bir anda kolunu havaya kaldırınca bana vuracağını düşünerek koluna doğru ateş ettim. 2 mermim vardı, ikisi de karnına geldi. Bana saldıracağını düşünerek ateş ettim. Sonrasında hızlıca odadan çıkıp geldiğim kapıya yöneldim ve silahı yere doğru tutarak ‘Peşimden gelmeyin’ dedim. Kapıya koşup kapıyı zorladım, açılmayınca birinden açmasını rica ettim. Bir çocuk da kapıyı açtı. Benim amacım öldürmek değildi, dövmekti. Eve geçtim ve börek götürdüm. Üzerimi değiştirdim. Bir süre sonra da silahı ve telefonumu Alibeyköy Barajı’na attım’’ ifadelerini kullandı.
Zonguldak Trafik değerlendirme toplantısı düzenlendi Zonguldak’ın Alaplı Kaymakamlık başkanlığında, 2023-2024 yılının ilk 3 aylık Trafik haftası etkinliği toplantısı düzenlendi. İçişleri Bakanlığının talimatları doğrultusunda Alaplı Kaymakamlık Toplantı Salonunda gerçekleştirilen toplantıya Alaplı Kaymakamı Selçuk Köksal, İlçe Jandarma Komutanı İbrahim Guzgun, İlçe Emniyet Müdür Vekili Baki Acar, Alaplı Belediye Başkan Yardımcı Yaşar Çevik, İlçe Milli Eğitim Müdürü Cevat Çevik, İlçe Müftüsü Yılmaz Çelik, Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası Başkanımız Kemal Çam, Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Zafer Can ve Kent Konseyi Başkanı Yasin Ören katıldı. Trafik Haftası Etkinliği toplantısında kazalarının önlenmesi adına hayata geçirilen ‘Önce Yaya’ uygulaması ile yaya önceliği, güvenliği ve yaşam tünellerinin yaygınlaştırılması konuları ele alındı. 2023-2024 yılının ilk 3 ayının değerlendirildiği toplantıda kentteki trafik denetimlerinin arttırılması, ölümlü ve yaralanmalı trafik kazalarının azaltılması ile ilgili alınacak tedbirler görüşüldü. Toplantıda trafik kazaları ve can kayıplarına neden olan trafiği tehlikeye sokacak şekilde motosiklet güvenliği, makas atma ile hız ve emniyet kemeri denetimlerinin etkinliğinin daha arttırılması gündeme geldi. Ayrıca yaz mevsimi gelmesi sebebiyle yoğunluğun fazla olduğu Tepeköy çekirdek tepe noktalarında ise güvenliği artırılmasına kararı da alındı. Öte yandan, Alaplı’da İlçe Trafik buluşma toplantısında konuşan İlçe Kaymakamı Selçuk Köksal 2023-2024 ilk üç ay döneminde ilçedeki vaka sayıları ve kesilen cezalarla ilgili bilgiler verdi. Kaymakam Selçuk Köksal 2023 yılın Ocak ayından bugüne kadar Alaplı’da yapılan trafik denetimlerinde 424 bin 586 lira idari para cezası kesildiğini bildirdi.