YEREL HABERLER - 13 Ocak 2012 Cuma 11:14

MTSO BAŞKANI ERKOÇ, "İYİ GEÇTİ ANCAK BEKLENEN YERDE DEĞİLİZ"

A
A
A
MTSO BAŞKANI ERKOÇ, "İYİ GEÇTİ  ANCAK BEKLENEN YERDE DEĞİLİZ"

Malatya Ticaret ve Sanayi Odası (MTSO) Başkanı Hasan Hüseyin Erkoç, 2011’in iyi geçtiğini, ancak Malatya’nın henüz beklenen istenilen yerde olmadığını söyledi.
Ekonomik açıdan 2011 yılını İHA’ya değerlendiren MTSO Başkanı Hasan Hüseyin Erkoç, "Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde krizin etkisi devam ediyor. Türkiye çabuk toparlandı. Türkiye’nin toparlanması ile birlikte Malatya’ya yansıması oldu. Dolayısıyla 2011 yılını verimli şekilde geçirdik. 2011 yılı büyüme hızının olumlu yansımaları ilimize de olumlu oldu. 4.teşvik bölgesinde olmamız nedeniyle 2011’i verimli bir şekilde geçirdik. Bulunan ilimizde tekstil ve konfeksiyon noktasında ciddi anlamda yatırımcılar
geldi. Bu konuda öne çıktık. Bu alanda ciddi yatırımcılar geldi. 5-6 firmamızın yatırım tutarı 100 milyon doların üzerindedir. 3-4 tanesi deneme üretimine başladı. Bunlar Malatya için olumlu gelişmelerdir. Bu gelişmelere rağmen, Malatya hak ettiği yerde mi? diye sorarsınız. Hak ettiği, beklenen, istenilen yerde değil. Malatya’yı sosyal, kültürel ve ekonomik altyapıda yeterli hale getirmek için çaba gösteriyoruz" şeklinde konuştu. Bu yılın ekonomisiyle ilgili kısa tahminde de bulunan Erkoç, " Ekonomistler
büyüme noktasında 2012’nin sıkıntılı geçeceğini tahmin ediyorlar. Bunun için, özellikle küçük ve orta ölçekli esnafların sıkıntıların giderilmesi için akıl ve sermayeleri bir araya getirip, güç birliği oluşturmaları gerekir. 2012 yılında perakende yasası çıkmasını beklediklerini, KOBİ’lere desteklerin arttırılmasını istiyoruz" dedi.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.