GENEL - 19 Şubat 2018 Pazartesi 18:10

Sığınmacıların durumunu görüştüler

A
A
A
Sığınmacıların durumunu görüştüler

Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer başkanlığında, Manisa’da bulunan yabancılar ile uluslararası geçici koruma kapsamındaki yabancıların sosyal, psikolojik ve asayiş gibi sorunlarını tespit etmek ve ortadan kaldırmak için planlanan ve yürütülen çalışmalar hakkında ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle toplantı gerçekleştirildi.

Manisa Valisi Mustafa Hakan Güvençer başkanlığında, Manisa’da bulunan yabancılar ile uluslararası geçici koruma kapsamındaki yabancıların sosyal, psikolojik ve asayiş gibi sorunlarını tespit etmek ve ortadan kaldırmak için planlanan ve yürütülen çalışmalar hakkında ilgili kamu kurum ve kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle toplantı gerçekleştirildi.


Şehzadeler Kaymakamlığı Toplantı Salonunda yapılan toplantıya, Vali Güvençer’in yanı sıra, Vali Yardımcıları, Kaymakamlar, Belediye Başkanları, daire müdürleri, kamu kurum ve kuruluşları, meslek kuruluşları ile sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri katıldı.


Manisa’da bulunan sığınmacılar ve geçici sığınmacıların doğu ve güneydoğu illerine kıyaslandığında ve Suriye vakası da düşünüldüğünde son derece az olduğunu belirten Vali Güvençer, “Hem insani olarak bizlerin, Türk milletinin, o iyimser, müşfik, hamiyetperver karakteri ev sahipliğiyle, eminim herkes bir şeyler yapmak için çalışıyor. Ama bu kendiliğinden bağımsız gayretlerin bir araya getirilerek, bir üst yönetim çatısı altında eşgüdüm tesis edilerek daha düzenli hale getirilmesi bir ihtiyaç olarak görülüyor. Bunun için Manisa son derece müsait. Çünkü sayı asla tehdit teşkil edebilecek, çok büyük bir sorun teşkil edebilecek boyutlarda değil. Kurumsal yapımız iyi, insan yapımız iyi, ekonomik kaynaklarımız çok iyi. Çok daha iyisini yapabilir, hatta belki de Türkiye’ye örnek olabiliriz” dedi.


Manisa, Kahramanmaraş ve Kilis örnekleriyle konunun Manisa’nın avantaj ve dezavantajları hakkında değerlendirmede bulunan Vali Güvençer, “Manisa’dan önce görev yaptığım Kahramanmaraş ilinde biz de 16 bin olan sayı, şu anda 110 bin civarında, kendi nüfusu 100 bin civarında olan Kilis’te, bu sayı neredeyse 200 bin civarında. Dolayısı ile meselenin boyutlarını, doğru tesis etmek manasında, avantajımızı doğru koymak durumundayız. Kahramanmaraş’ta benzer toplantılarda hep şunu söylüyordum. Farklı sebeplerle de olsa, vatanından, memleketinden, sevdiklerinden ayrı kalmış insanlar; hatta bu ayrılık öncesinde terk etmek zorunda kaldıkları memleketlerinde, can parçalarını bırakanlar, şehit verenler, yaralı verenler, bir sebeple onları getirmeyip kopanlar, çok çok ağır bir sınavdalar. Bu bir vaka ama hatırlamalıyız ya da merak etmeliyiz, acaba onların sınavı mı daha ağır, yoksa birer emanetçi olarak ev sahibi olarak, onlara el uzatmak zorunda olarak bizim sınavımız mı daha ağır. Belki onlar terk ederek, hicret ederek, direnerek, sabrederek, hiç olmazsa, o kahrı yüklenerek sınavı geçiyorlar. Çok fazla daha fazla şey yapmaları gerekmiyor ama bizim yapmamız gerekenler var, yapabileceklerimiz var. Daha iyi organize olup, el ele verebiliriz. Bu imkan varken bu imkanı değerlendirmemiş isek, değerlendiremiyorsak, bunun da ayrıca bir sorumluluğu var. Sıklıkla bir davanın, hakkın, hakkaniyetin sancaktarlığını yapmakla, kadim bir devlet olmakla, bu coğrafyada, mazlum coğrafyanın tabiri caizse nöbetçisi, koruyucusu olmakla kendimizi vasıflıyor ve bundan haklı bir gurur duyuyoruz. Ama bunun ifadenin dışına taşarak, sahaya mutlaka yansıması gerekiyor. Bizim öncelikle insanlık borcumuz, sonrasında bir vatandaşlık borcumuz, aynı zamanda bir Müslümanlık borcumuz. Yoksulluk çeken, yoksunluk çeken, eziyet çeken insanlara el uzatmak bu olayın insanı, İslami, ahlaki boyutu. Ayrıca bir de olayın stratejik, politik, diplomatik boyutu da var. İnsan olarak sorumlu olduğumuz gibi, Türk vatandaşı olarak da, Türk devleti olarak da sorumluyuz. Stratejik anlamda da bölgemizde, İstikbal’de en azından, bu bölgedeki tüm hesapların, en azından etkileyici unsuru olacaksak ki, olmak zorundayız” diye konuştu.


Vali Güvençer şöyle devam etti: “Gerek sosyal güvenlik, gerek sağlık, gerek eğitim, konusunda misafirlerimizin, sığınmacıların, geçici sığınmacıların, asgari ihtiyaçlarının karşılanması, insan ihtiyaçlarının karşılanması konusunda, hem mevzuatımız, hem kurumsal yapımız, hem finansal desteklerimiz var. Burada problemimiz bunun yeterince bilinmiyor olması, uygulayıcı birimlerin birbirleri ile yeterince eşgüdüm içerisinde olmaması, sivil toplumun, topluma erişen insanların, sizlerin de bu konuda çok az bilgi sahibi olması. Dolayısı ile yönlendirme eksikleri, barınma, iaşe, ibate konusunda ise biraz daha sorumluyuz. Afet Acil Durum Başkanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakıfları, Birleşmiş Milletler, Yerel Yönetimler bu konuya el uzatmış durumdalar ama orada bir başıbozukluk var. Yeterli organizasyon olmadığı için çok göz önünde olanlar, çok çabuk fark edilebilenler, derdini anlatmayı başarabilenler mükerrer yardımlar ile karşılaştılar. Göz ardı kalanlar, derdini anlatamayanlar, utananlar, dil bilmeyenler, yol yordam bilmeyenler mağdur oldular. Mükerrerlik zaman içerisinde, bu insanları belki istemeden de biz dışarıdan baktığımız zaman, tasvip edilmeyecek, bir takım yani bazı şeyleri israf etme, çöpe atma, satma, bir başkasına vermek gibi yanlışlıklara itti. Biz de bu konuda kendi payımızı sorgulamadan onları yargıladık. Bunun önüne geçmek gerekiyor. Bir kısmı zorunluluklardan, belki bir kısmı denetleme, takip sorunlarından dilenmeye, dilenciliğe yöneldi. Bütün bu sorunlar da bizim de payımız var. Bunun da farkında olduğumuz için ayrıca elbette sosyal, siyasal dengeler, toplumsal algı, iletişim yönetimi gibi bir hassasiyetin göz önünde bulundurulması, hoş bir şey değil ama bu bir insanlık gerçekliği, kıskançlığa, hasede, fesada sebebiyet vermemek. Çok fazla odaklanıp yabancı diye yüklenirken, kendi insanlarımızın, ihtiyaç içindeki sorunlu insanlarımızın göz ardı edilmesi, ihmal edilerek göz ardı edilmesi gibi handikapları doğru yönetmek durumundayız.”


Programda Valilik Sığınmacı Destek Bürosu sorumlusu ve proje koordinatörü Gölmarmara Kaymakamı Hüseyin Karameşe sahada yapılan çalışmalar ve anket sonuçları hakkında kapsamlı sunum yaptı.


Daha sonra 6458 sayılı Kanun ve sığınmacı-mülteci-göçmenler-koruma statü sahipleri-ikamet sahipleri konularında İl Göç İdaresi Müdürü Abdurrahman Şeref Doğramacı katılımcıları bilgilendirdi.



İletişim hattı oluşturuldu


Türkiye de yabancılara yönelik karşılaşılan sorunlar dile getirilerek bu sorunların çözümlenebilmesi için Türkiye genelinde hizmet veren YİMER (Yabancılar İletişim Merkezi 157) iletişim hattı oluşturulduğu, sığınmacıların kamu hizmetlerinden sağlıklı bir şekilde faydalandırılmalarının sağlanması, kurumların koordineli olarak çalışmaları, ülkemize entegre olmalarının kolaylaşması ve tüm sığınmacılara ulaşılarak asgari insani şartların sağlanarak başta dil ve eğitim sorunları olmak üzere çözümler üretilmesi amacıyla Valilik ve ilgili tüm kurumlara en az Şube Müdürü nezdinde Sığınmacı Destek Büroları oluşturulduğu belirtildi.


Kurulan bürolar vasıtasıyla sığınmacıların kamudan alacağı hizmetlerin koordineli olarak yürütülmesi, ivedilikle sorunlarının çözümlenmesi, ayrıca sivil toplum kuruluşlarına rehberlik yapılmasının hedeflendiği ifade edildi.


Toplantıda konuyla ilgili tüm kurumların verileri karşılaştırmalı olarak değerlendirilerek, sivil toplum kuruluşlarının tespitleri, aksayan hizmetler ve çözüm önerileri üzerine kapsamlı görüş alışverişinde bulunuldu.



Alınan kararlar


Toplantı sonucunda şu kararlar alındı: “Kamu kurum ve kuruluşlarının mevzuat gereği yapacakları işlemler ile haklarının kitapçık haline getirilerek sığınmacıların dilinde yayımlanmasının sağlanması. Örgün-yaygın eğitim verilerinin artırılması için ulaşılamayan öğrenci ve özellikle kadınların eğitimlerine yönelik gerekli çalışmaların ivedilikle yapılması. Türkçe öğrenmeleri için dil kurslarının artırılması. Sığınmacıların entegrasyonu konusunda kurumlar ve sivil toplum kuruluşlarının gerekli çalışmalarının koordinasyon halinde yürütülmesi. Meslek edindirme kurslarının artırılması. İş bulma ve istihdam edilme süreçlerinde gerekli rehberliğin yapılması. Okullarda görevli öğretmenlere empati sağlamaları amacıyla hizmet içi eğitimler düzenlenmesi. Mükerrer yardımların önüne geçilmesi için koordineli olarak çalışmaların yürütülmesi. Özellikle iletişim sorununun çözümlenmesi amacıyla 24 saat hizmet verebilecek birim oluşturulması ve yeteri kadar çevirmen görevlendirilmesi. Gerekli bilgilendirmelerin yapılması için internet sitelerinde güncel veriler ve bilgiler ile gerekli linklerin verilmesi. Kamu kurum ve kuruluşlarının görevli personel bilgileri ile bünyelerinde kurulan Sığınmacı Destek Bürosu iletişim bilgilerinin kitapçık ve rehber haline getirilerek duyurusunun yapılması. Kurumlar ve Sivil Toplum Kuruluşları ile ortak bir çalışma alanı oluşturularak tüm yardımların koordinasyonu için bir depo tedarik edilmesi. Sektörel bazlı çalışmaların hızlandırılarak kamu-STK işbirliğinin artırılması. Kayıtsız olan yabancılara yönelik hem kurumların hem de sivil toplum kuruluşlarının verdiği hizmetler kapsamında öncelikle kayıtlı hale getirilmelerinin sağlanması konusunda gayret sarf etmeleri.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Van İranlı turizmciler Akdamar Adası’na hayran kaldı VAN (İHA) – Van’daki turizm acenteleri tarafından düzenlenen bilgilendirme programı çerçevesinde Van’a gelen İranlı turizmciler, Akdamar Adası’na hayran kaldı. Turizm acenteleri, seçim sürecinde yaşanan olaylardan dolayı tedirginlik yaşayan İranlı acentelere yönelik bilgilendirme programı düzenledi. 3 günlük info çerçevesinde Van’a davet edilen İranlı acente ve tur operatörlerine kentin tarihi güzellikleri tanıtıldı. Van Kalesi, Van Müzesi ve Akdamar Adası başta olmak üzere birçok tarihi yeri ziyaret eden İranlı acente temsilcileri, ayrıca şehir merkezi ve otellerini de gezdi. İnfo ile ilgili açıklamada bulunan turizmci Ebubekir Zirek, “Özellikle son zamanlarda Van’da yaşanan olumsuz olaylardan dolayı ilimize gelen turist sayısında azalma oldu ve bu pazar payının başka illere yöneldiğini gördük. Bizde bu kapsamda bir hafta arayla ikinci infomuzu yaptık. Bu infoda İran’ın bütün şehirlerinden gelen acenteleri buraya getirip, Van’ın ören yerlerini, otellerini ve Van’ın güzellilerini tekrar anlattık. Burada herhangi bir olayın olmadığını ve turizmin çok güzel geçtiğini göstermek için böyle bir çalışma yaptık” dedi. Üç gün boyunca Van’ı gezen İranlı acente yetkilileri ise özellikle ilk defa gördükleri Akdamar Adası’na hayran kaldıklarını belirttiler. Akdamar Adası’nın ismini duyduklarını ancak bu kadar güzel olduğunu bilmediklerini belirten İranlı acente temsilcileri, iki ülke arasında turizmin daha da gelişmesi için gerekli çalışmaların yapılacağını söylediler.
Denizli Tapusuz köyde 57 yıl sonra gelen mülkiyet sevinci Denizli’nin Buldan ilçesinde 1967 yılında baraj yapılacağı gerekçesiyle taşınan 400 nüfuslu 90 haneli Derbent Mahallesi sakinleri, aradan geçen 57 yıl sonra tapularına kavuşmanın sevincini yaşadı. 1967 yılında dönemin Adalet Partisi (AP) iktidarında Derbent köyüne sulama barajı yapılması kararı alındı. Baraj yapılacak olmasından dolayı Derbent Mahallesi baraj alanı içerisinde yani su altında kaldı. Dönemin bakanlar kurulu kararı ile mahallenin baraj alanı dışına taşınması kararı alındı ve uygulandı. Mahalle alınan kararla birlikte baraj alanının yaklaşık 10 kilometre dışından yeniden kuruldu. Mahalle, Fatıma Bağcı isimli şahıstan alınan 46 dönüm arazi üzerine yeniden kuruldu. Fakat farklı gerekçelerden tapunun devir teslim işlemi gerçekleşmedi ve arazi sahibi Bağcı İzmir’e taşındı. Aradan geçen süre içerisinde Bağcı ve eşi vefat edince belli bir süre sonra da arazi hak sahibi olmadığı için hazine arazisi olarak tapulandırıldı. Aradan seneler geçmesine rağmen mahalledeki 90 yapı ve tarım arazilerinin tapuları çıkarılamadı. 2020 yılında yıllardır devam eden tapu sorununu kamuoyu gündemine getiren dönemin mahalle muhtarı Yaşar Öz, “Devir etmek isteyen vatandaşlarımız var. Devir teslim işlemlerini tapu olmadığı için yapamıyorlar. Bu mağduriyetin bir an evvel çözülmesini devlet büyüklerimizden talep ediyorum. Köyümüzde camimiz, sağlık ocağımız, okulumuz hepsi var. Devlet kurumu olarak kurumlarımız var ama bir türlü tapumuz yok. Köyün tapusunu bir an evvel alınmasını talep ediyorum” derken; köyün eski yerleşim yerinden bu yana olan süreci anlatan Mustafa Akten ise “Bu derbent köyümüz 1967 yılında inşaatı biten derbent barajı sonrasında köyümüz buraya geldi. Köyümüz buraya gelmeden önce köy muhtarlığı aracılığıyla üzerinde bulunduğumuz tarla köy muhtarlığı tarafından Buldan’da ki bir şahıstan alındı. Tarlanın tapu işlemleri çeşitli gerekçelerden alınamadı. Daha sonraki yıllar içerisinde diğer muhtarlarda bu sorunu çözemediler. Ancak köyümüzde gerekli olan tüm devlet hizmetleri müracaatlar sonucu olarak geld. Köyümüz var olduğu halde seçimlerde de oy kullandığımız, vergilerimizi de verdiğimiz halde bir türlü köyümüzün tapusu verilmedi. Şu anda da yeni muhtarımız tapuların alınması için gerekli müracaatlarını yapıyor. Bu işlemlerin bir an önce bitirilmesi gerektiği kanaatindeyiz. 53 yıldır köyümüzdeki insanlar mağdur durumdadır. Tapular 53 yıldır alınamadı. Bir türlü köyümüzün tapuları verilmedi. Hazineye geçirildi. Geçmiş dönem muhtarlara kolaylık olur diye ‘hazineye geçsin’ demişler. Tüm ilgililerin bu konuyu göz önünde bulundurarak köyümüzün mağduriyetini gidermek için tapuları bir an öncesi vermeleri gerekmektedir diye düşünüyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Tapu sorunu 57 yıl sonra çözüldü Yaklaşık 400 kişinin yaşadığı, oy kullanılan, vergi verilen hatta okul, sağlık ocağı ve cami gibi devlet kurumlarının bulunduğu köydeki tapu sorunu nihayet mutlu sonla noktalandı. Yaklaşık 88 hak sahibi vatandaş, 57 yıldır yaşadıkları sorunun çözüme kavuşturulmasının ardından tapularını almaya hak kazandı. Buldan Belediye Başkanı Mehmet Ali Orpak, Buldan Tapu Müdürlüğünde hak sahibi vatandaşların tapularını almalarının sevincine ortak oldu. Yıllardan bu yana çekilen sıkıntıların sona ermesinden dolayı büyük sevinç yaşadığını dile getiren Başkan Orpak, “Yılların tapu sorunu artık çözüme kavuşmuştur. Bende vatandaşlarımız gibi bu sorununun çözülmesinden dolayı mutluyum. Artık vatandaşımız kendi evinde barkında, daha mutlu ve daha refah içinde yaşayacaktır. Tapularımız Buldan’ımıza ve Derbent Mahallemize hayırlı uğurlu olsun” dedi.
Siirt Siirt’te yapılıyor, İstanbul, İzmir, Mersin’de yoğun talep görüyor Siirt’te peynir sezonunun başlamasıyla birlikte yayla peynirine talep arttı. Vatandaşlar kilolarca koyun peynirini alarak kış hazırlığı yapmaya başladı. Siirt’te yapılan yayla peynirinin İstanbul, İzmir ve Mersin’de yoğun talep gördüğü belirtildi. Her yıl ilkbahar mevsimiyle birlikte göçerler tarafından yaylalarda üretilen Siirt’in yöresel peyniri, bu yıl da tezgahlardaki yerini aldı. Peynir sezonunun başlamasıyla birlikte satışların arttığını belirten peynirci Ahmet Toprakçı, "Peynir göçer peyniridir. Kışlık peyniri burada satıyoruz ve herkes kış için peynir alıyor. Kimi 50, 100, 150, 200 kilogram peynir alıyor. Bizim Siirt peyniri meşhurdur. Hepsi koyun peyniridir, göçerlerindir. Çemikari Pervari tarafından geliyor. Tabi şimdi havalar daha sıcak olmamış ama 20 gün 1 aya kadar bütün peynir satılıp biter" dedi. "İl dışından çok yoğun talep var" İl dışından da peynire yoğun talep olduğunu söyleyen Toprakçı, "İzmir’e, İstanbul’a, Ankara’ya, Mersin’e her yere gidiyor bu peynir. Bizim peynir bir numara çok kalitelidir. Kışlık herkes alıyor bunu. Biz de burada satıyoruz. Yayladan gelen peyniri biz buradan satıyoruz. Kışlık peyniri bazıları yer altına koyuyorlar, bazıları ise soğuk hava deposuna koyuyorlar. Şu anda kilosu 130 TL ama yaz ilerledikçe 200 TL’ye kadar da çıkabilir’’ şeklinde konuştu. Peynir almaya gelen Yasin Toprak, "Peyniri her sene alıyoruz. Market peyniri yenmiyor. Yazın alıp kışın yiyoruz. Fiyatı da 130 TL uygundur. Bu taze peynirdir. 20 veya 25 kilo alıyoruz. Yazın alıyoruz, kışın tüketiyoruz’’ diye konuştu.