TEKNOLOJİ - 22 Eylül 2025 Pazartesi 16:32

Bilim Yunusemre öğrencileri TEKNOFEST’te birinci oldu

A
A
A
Bilim Yunusemre öğrencileri TEKNOFEST’te birinci oldu

Bilim Yunusemre Bilim Merkezi öğrencilerinden oluşan Summer Triangle Takımı, İstanbul’da düzenlenen TEKNOFEST’te Akıllı Şehirler ve Ulaşım Temalı Proje yarışmasında Türkiye birinciliğini kazanarak büyük bir başarıya imza attı.


Türkiye’nin en büyük Havacılık, Uzay ve Bilim Festivali olan TEKNOFEST, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Türkiye Teknoloji Takımı Vakfı tarafından düzenleniyor. Bu yıl Kıbrıs’ın ardından ikinci kez İstanbul Atatürk Havalimanı’nda gerçekleştirilen festival, teknoloji severlerle buluştu. Festival kapsamında düzenlenen Deneyap Makeathon Yarışması’na bin 500 öğrenci başvurdu. Bu zorlu yarışmada Bilim Yunusemre Bilim Merkezi öğrencilerinden oluşan Summer Triangle Takımı, Akıllı Şehirler ve Ulaşım Temalı Proje kategorisinde Türkiye birinciliği elde etti. Takım; Mentor Öğretmen Mahmut Apaydın rehberliğinde, öğrenciler Burak Adıgüzel, Kemal Çetin ve Zehra Damla Bal’dan oluşuyor. Daha önce üçüncülük ödülü alan Bilim Yunusemre Bilim Merkezi takımları, bu kez birincilikle Manisa ve Yunusemre’ye büyük gurur yaşattı. Festivalin 4. gününde düzenlenen ödül töreninde Summer Triangle Takımı, ödülünü Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Baykar Yönetim Kurulu Başkanı/T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar’ın elinden aldı.


Yunusemre Belediye Başkanı Semih Balaban, öğrencileri tebrik ederek, "Geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin böyle önemli bir başarıya imza atması bizleri çok mutlu etti. Bilim ve teknolojiye verdikleri önemle, sadece bölgemize değil ülkemize de büyük katkılar sağlayacaklarına yürekten inanıyorum. Gençlerimizin yanında olmaya ve onları desteklemeye devam edeceğiz." dedi.



Bilim Yunusemre öğrencileri TEKNOFEST’te birinci oldu

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Samsun Atakum’da Toprak Günü paneli Samsun’un Atakum Belediyesi tarafından Toprak Günü nedeniyle düzenlenen panelde konuşan akademisyenler, tarımsal toprakların hızla azaldığına dikkat çekti. Atakum Belediyesi tarafından 5 Aralık Dünya Toprak Günü nedeniyle ‘Sürdürülebilir Gelecek için Toprak Bilinci’ temalı panel gerçekleştirildi. Programda Ziraat Yüksek Mühendisi Ender Pekşen ‘Kara Toprak’, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Zeki Acar ‘Toprak ve İnsan’ ve Prof. Dr. Orhan Dengiz de ‘Toprak ve Tarım’ başlıklarıyla sunum yaptı. Ziraat Yüksek Mühendisi ve Fotoğraf Sanatçısı Ender Pekşen, programda ünlü halk şairi Aşık Veysel’in Kara Toprak türküsünden adını alan fotoğraf sunumu gerçekleştirdi. Pekşen’in Samsun’un kırsalını fotoğraflarla anlattığı sunum, katılımcıların beğenisini topladı. Aşık Veysel’in Kara Toprak türküsü eşliğinde köy yaşantısını anlatan kareler, seyircilere duygusal anlar yaşattı. Prof. Dr. Acar: "Yok olmadan değerini bilmek gerekir" Ondokuz Mayıs Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zeki Acar, ‘Toprak ve İnsan’ başlıklı sunumunda tarihten müziğe ve edebiyata toprağın toplumsal kültürdeki yerini anlattı. Prof. Dr. Acar, toprağın insanların kültürel kimliklerin oluşmasında son derece önemli olduğunu ifade ederek, "Dünyada, savaşların büyük bir kısmı toprak yüzünden çıkıyor, sadece ülkeler arası savaşlardan bahsetmiyorum. Aile içi, insanlar arası örneğin miras nedeniyle, çıkan sorunların büyük kısmının toprak yüzünden olduğunu görüyoruz. Toprak bu kadar değerli bir şey. Vatan olarak toprak dediğimiz zaman Büyük Önderimizin Kurtuluş Savaşı sırasında söylediği ‘Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez.’ sözü, tüm insanlara toprağın değerini anlatıyor. Ayrıca, toprakla iç içe yaşayan insanların kültürel kimliklerinin oluşumunda en belirleyici unsurlardan biridir. Toprak, var oluşumuzdan yok oluşumuza kadar bizim için değerli olan bir şey. Kaybettiğimiz zaman, değerini anlıyoruz. O nedenle toprağın kıymetini aslında yok olmadan bilmek gerekiyor" dedi. Prof. Dr. Dengiz: "Üretim ortamı elimizden gidiyor" Prof. Dr. Orhan Dengiz ise ‘Toprak ve Tarım’ başlığıyla yaptığı konuşmada, "İnsanoğlu, gıdasının neredeyse yüzde 95’ini topraktan sağlıyor. Toprak tek cümleyle, karasal ekosistemin yaşam kaynağıdır. Baktığımızda ülkemizde ve dünyada topraklarımızın hemen hemen yüzde 33’ünü bozulmuş durumda. Bir yandan da insanoğlu çoğalmakta. Dünya şu anda 7,5-8 milyar nüfusa sahip. 2050 yılına yönelik hesaplamalar yapıldığı zaman, tarım üretimini yüzde 65 artırmamız gerekir. Ülkemiz yüzölçümü bakımından 78 milyon hektara sahip ve yüzölçümüne göre dünyanın 13. büyük ülkesi. Ülkemizde 1980’li yılların sonunda 28 milyon hektara ulaşan tarım arazileri, 2016 yılı verilere göre 24 milyon hektara düşmüş. Ülkemizde her yıl tarım arazilerinden 100 bin hektar alan, amaç dışı kullanımı nedeniyle farklı kullanım alanlarına dönüşmektedir. 85 milyon nüfusumuz var, tarım arazilerimizdeki süreç daha da geriliyor. Toprak bozulması nedeniyle su kıtlığı, gıda ve besin yetmezliği yaşanıyor. Güvenilir gıdaya ulaşmadaki süreçlerden bir tanesi üretim değil midir? Üretim ortamı, elimizden gidiyor" diye konuştu.
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "Pandemi sonrası dünya ekonomisinden 2 kat fazla büyüdük" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, dünyanın 2003-2024 döneminde yaklaşık yüzde 3,5 oranında büyüdüğünü, Türkiye ekonomisinin ise yıllık ortalama 5,4 büyüme kaydettiğini ifade ederek, "Pandemi öncesini 100 kabul ederseniz, dünya ekonomisi son 4-5 yılda 115’e yükselmiş. Yani pandemi öncesi 100 ise dünya ekonomisi bugün 115 olmuş durumda. Türkiye ekonomisi ne olmuş aynı dönemde? 100 iken 130 olmuş. Dünyadaki performansın aşağı yukarı iki katını gerçekleştirmişiz" dedi. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) tarafından Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Ticaret Borsaları ile Deniz Ticaret Odaları Müşterek Konsey Toplantısı yapıldı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve TOBB konsey üyelerinin katılımıyla gerçekleşen toplantıda reel sektör ve iş dünyasına ilişkin sorunlar ele alındı. "Dünyadaki küresel ekonomideki bu yeni normali çok iyi görüp analiz etmemiz lazım" Programda açılış konuşması gerçekleştiren Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, makroekonomik politikaların şekillendirilmesinde ve sektörel çalışmalarda ortak akılla hareket etmeye büyük önem verdiklerini kaydetti. OVP’yi şekillendirirken ve sektörel politikaları belirlerken reel sektörün fikirlerine kulak verdiklerini belirten Yılmaz, yatırım, istihdam, üretim ve ihracat politikalarında, reel sektörün öncü bir rol oynadığına dikkati çekti. Yılmaz, dünya ekonomisinde pandemi sonrası yeni şartların geliştiğini ifade ederek, "Ülkeler korumacı politikalarla ön plana çıkıyorlar. ABD başta olmak üzere birçok ülkenin artık korumacı bir yaklaşım sergilediği bir dönemdeyiz. Diğer taraftan, dijital alanda yapay zeka başta olmak üzere büyük bir teknolojik dönüşümün yaşandığı bir dönemdeyiz. Dünyanın bu yeni şartlarını okumadan, görmeden, analiz etmeden atacağımız hiçbir adım anlamlı olmayacaktır, gerçekçi olmayacaktır. Yeni normali görmemiz lazım. Dünyadaki küresel ekonomideki bu yeni normali çok iyi görüp analiz etmemiz lazım" açıklamasında bulundu. "Pandemi sonrası dünya ekonomisinden 2 kat fazla büyüdük" Türkiye ekonomisinin büyümesine ilişkin konuşan Yılmaz, dünyanın 2003-2024 döneminde yaklaşık yüzde 3,5 oranında büyüdüğünü, buna karşılık Türkiye ekonomisinin ise yıllık ortalama 5,4 büyüme kaydettiğini ifade etti. Yılmaz, "Pandemi öncesini 100 kabul ederseniz, dünya ekonomisi son 4-5 yılda 115’e yükselmiş. Yani pandemi öncesi 100 ise dünya ekonomisi bugün 115 olmuş durumda. Türkiye ekonomisi ne olmuş aynı dönemde? 100 iken 130 olmuş. Dünyadaki performansın aşağı yukarı iki katını gerçekleştirmişiz. Bu sorunlarımız olmadığı anlamına elbette gelmiyor. Tabii ki dünyanın her yerinde sorun var. Dünyanın her ülkesinde sorun var. Bizde de sorunlar var. Elbette bu sorunların üzerine gideceğiz. Ama ülkemizin kamusuyla özel sektörüyle gösterdiği performansı da görmemiz lazım. Dünyanın iki katı kadar son 5 yılda büyüme kaydettiysek, ekonomimizi dirençli bir şekilde tutabildiysek, bunun da önemini hepimizin görmesi lazım" ifadelerinde bulundu. "İMF’nin tahminlerinin gerçekleşmesi halinde bu yıl sonu 16’ıncı büyük ekonomi haline geliyoruz" Türkiye ekonomisinin dünyadaki sıralamasına ilişkin Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Eski liberal, küresel düzenin olmadığı, pandeminin, diğer jeopolitik gelişmelerin yaşandığı bir dönemde gösterdiğimiz ekonomik performans hiç de küçümsenecek bir performans değil. Bu performansla birlikte 2002 yılında dünyada büyüklük olarak, 21’inci sırada olan ekonomik büyüklüğümüz 2025’te, 2024’te 17’inci sıradayız ekonomik büyüklük olarak nominal dolar bazında. İMF’nin tahminlerinin gerçekleşmesi halinde bu yılın sonu itibariyle 16’ıncı büyük ekonomi haline geliyoruz. Türkiye dünyada satın alma gücü paritesinde ise geçen yıl 12’inci sıradaydı. Yine İMF tahminleri gerçekleşirse küresel ekonomiye ilişkin 11’inci büyük ekonomi konumunda olacağız. Toplam ekonomik büyüklüğümüz 2002 yılında 238 milyar dolarken, bu yıl son açıklanan TÜİK’in 3’üncü çeyrek rakamlarından da gördük ki ekonomimiz nominal dolar bazında 1,5 trilyon doları ilk defa geçti" dedi. "Kişi başına düşen milli geliri bu yıl 17 bin doların üzerinde bir rakamla kapatacağız" Bu kapsamda Türkiye’de kişi başına düşen milli gelire ilişkin de konuşan Yılmaz, "Bu önemli bir performans ve kişi başına gelirimizin de bu yıl 17 bin doları aşmasını bekliyoruz. 2002 yılında bu rakam 3 bin 600 dolar civarındaydı. Bu yıl inşallah 17 bin doların üzerinde bir rakamla kapatacağız. Dünya Bankası’nın bir sınıflandırması var" dedi. "Türkiye dünyada uluslararası sermayenin daraldığı bir dönemde sermaye cezbedebilen ülkelerden biri" Yılmaz, doğrudan yatırımların önemine de dikkati çekerek, "Son rakamlara baktığımız zaman 2025 yılının ilk 9 ayında uluslararası doğrudan yatırım girişleri bir önceki dönemin aynı zaman dilimindeki rakama göre yüzde 45,5 artmış durumda ve 11,4 milyar dolara ulaşmış durumda. Yıllıklandırılmış tutarda burada 15,3 milyar dolar. Bu da çok sevindirici. Türkiye dünyada uluslararası sermayenin daraldığı olduğu bir dönemde sermaye cezbedebilen doğrudan yatırım cezbedebilen ülkelerden biri. Bu noktada Ankara’nın da önümüzdeki dönem Google ile Turkcell işbirliği ile gerçekleştirilecek ve toplamda 3 milyar doları bulan yatırıma ev sahipliği yapması da yine sevindirici bir gelişme. Onun da altını tekrar çizmek istiyorum" ifadelerine kullandı. "Milletimizin yastık altı rezervini sisteme dahil edip gösterebilsek Türkiye’nin risklilik göstergeleri çok daha aşağıya inecek" Bir taraftan büyümenin devam etiğine, diğer taraftan ise finansal göstergelerinde iyileştiğine dikkati çeken Yılmaz, "Bankacılık sektörümüzün sermaye yeterlilik oranları oldukça iyi bir noktada. Kanuni hadlerin çok üstünde. Merkez Bankamızın rezervi 28 Kasım itibariyle 183,2 milyar dolar. Ben hep söylüyorum bir de bizim milletin rezervi var. Onu finansal olarak gösteremiyoruz ama altın ve yastık altı döviz başta olmak üzere bir de milletimizin bir rezervi var sisteme tam girmeyen. Onu keşke sisteme dahil edip gösterebilsek Türkiye’nin risklilik göstergeleri çok daha aşağıya inecek aslında. Merkez Bankamızın rezervi milletimizin rezervi çok daha yüksek tabii. Özellikle bu altın ithalatından bunu görüyoruz. Dış ticaret dengemizde çok ciddi anlamda bir altın ithalatı var. O da ülkemizin sonuçta milletimizin bir rezervi varlığı olarak bize güç veriyor" şeklinde konuştu. "Enflasyon beklentisinde reel sektör ve hane halklarında bir düşüş olsa da hala tam istediğimiz noktada değiliz" Yılmaz, ekonomi yönetiminde en önemli unsurlardan birinin dezenflasyon süreci olduğunu söyleyerek, sözlerine şu şekilde devam etti: "Enflasyonu düşürmek programımızın omurgası, ana temel unsuru. Burada da ciddi anlamda bir mesafe aldığımızı söyleyebilirim. 2024 yılı Mayıs ayında zirveye ulaşmıştı, yüzde 75,5 ile. O tarihten bugüne 44 puanı aşan bir düşüş gerçekleşti. Enflasyon düştü derken fiyatlardaki düşüşü değil, orandaki düşüşü elbette kastediyoruz. Oranda 44 puandan fazla bir düşüş söz konusu. Son açıklanan rakamla enflasyon oranımız yüzde 31,07 seviyesine kadar indi. Yalnız burada bir noktanın altını çizmem lazım. Piyasadaki aktörlerin beklentileri oldukça iyileşti ve bizim hedeflerimize oldukça yakın. Ancak reel sektör ve hane halklarında bir düşüş olsa da geçmişe göre hala tam istediğimiz noktada olduğumuzu söyleyemem. Şimdi bakın enflasyon yüzde 31’e düşmüş gerçekleşen enflasyon. Ama reel sektörümüze soruyoruz bir yıl sonra enflasyon ne olacak diye yüzde 35 gibi bir şey çıkıyor. Şimdi bunu biz tabii aşağıya çekmek durumundayız. Niye önemli bu? Çünkü bu bir sarmal değerli arkadaşlar. Beklentileri iyileştireceksiniz ki piyasadaki fiyatlamalar ona göre oluşsun, enflasyonda daha fazla gerilesin." "ENAG’ın uluslararası bir geçerliliği yok" Enflasyondaki beklentilerin yüksek olmasının bir nedeninin ise sosyal medyadaki algılar olduğunu söyleyen Yılmaz, "Tüm dünyada maalesef böyle bir eğilim var. Sosyal medyada hiçbir temeli dayanağı olmayan, hiçbir bilimsel geçerliliği olmayan birçok iddianın algı oluşturabildiğini görüyoruz. Bunlardan bir tanesi işte istatistik hazırladığını iddia eden ENAG diye bir yapı var mesela. Hakikaten bu konu üzerinde durmamız gereken bir şey. Ona benzer başka şeyler de var. Metodolojisi sağlam değil. Uluslararası hiçbir geçerliliği yok. Hangi datalara baktığı belli değil, şeffaflığı yok. 3-5 kişilik bir grup bir takım internet ortamında bir şeyler toplayıp topluma bir algı pompalıyor. Ve maalesef ideolojik sebeplerle demek zorundayım. Çünkü bilimsel olarak bunu izah etmek mümkün değil. Bir takım kesimlerde ideolojik nedenlerle bu rakamlar sanki gerçeği yansıtıyormuş gibi toplumda bir algı oluşturuyorlar. Buna karşı da bilim insanları başta olmak üzere hepimizin çok daha uyanık olması lazım. Ekonomimiz üzerinde, milletimizin geleceği üzerinde algılar kullanılarak bir takım operasyonlar yapılmasına da müsaade etmememiz lazım" diye konuştu. Yılmaz, sosyal adalet açısından da çok önemli enflasyonu düşürmenin çok önemli olduğunun altını çizerek, enflasyonun düştüğü bir ortamda sosyal dengelerin de iyileştiğini vurguladı. "Tarım alanında kullanılmak üzere bütçeden 940 milyar kaynak ayrıldı" Tarımda bütçeden sene 940 milyara yakın kaynak ayrıldığının bilgisini veren Yılmaz, "Bunun bir kısmı doğrudan destek, bir kısmı kredi subvansiyonu, bir kısmı sulama yatırımı, bir kısmı vergisel olarak vazgeçtiğimiz rakamlar. Ama topladığımızda 940 milyara yakın bir kaynağı tarım sektörümüze ayırmış durumdayız. Sulamaları yatırımlarda önceliklendirmiş durumdayız. Önümüzdeki dönem su meselesi konusunda daha özel çalışmalar, hazırlıklar da yapıyoruz. Tarımsal destekleme sistemimizi tamamen su ile ilgili konularla yeniden şekillendirmiş durumdayız. Gelecek yıldan itibaren bunun etkilerini hep birlikte göreceğiz. Dolayısıyla gıda konusunu yine önemli görüyoruz" açıklamasında bulundu. Program, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz’ın konuşmasının ardından basına kapalı olarak devam etti.
Erzurum ETÜ’de ulusal kadın temalı öğrenci kongresi Erzurum Teknik Üniversitesi (ETÜ) Kadın ve Aile Çalışmaları Araştırma ve Uygulama Merkezi (EKAUM) tarafından V. Ulusal Kadın Temalı Öğrenci Kongresi gerçekleştirildi. Toplumsal cinsiyet eşitliği hususunda farkındalık oluşturmak ve bilinç düzeyini artırmak amacıyla çevrimiçi olarak düzenlenen kongreye ETÜ Rektörü Prof. Dr. Bülent Çakmak, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı, İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hatice Ayataç ile çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı. Kongrenin açılışında konuşan Rektör Prof. Dr. Bülent Çakmak, kongrenin gerçekleştirildiği 5 Aralık tarihinin ülkemizin toplumsal tarihindeki en önemli dönüm noktalarından birini temsil ettiğini belirterek, "1934 yılında kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması, yalnızca siyasal katılımın genişlemesi değil; aynı zamanda toplumsal ilerlemenin, modernleşme vizyonunun ve eşit yurttaşlık ilkesinin güçlü bir ifadesidir. Bu nedenle bugün burada gerçekleştirdiğimiz kongre, tarihsel bir kazanımın yıldönümünü anmanın ötesinde, bu kazanımı bilimsel bilgiyle, eleştirel düşünceyle ve akademik sorumlulukla yeniden yorumlama çabasıdır. Genç araştırmacıların çalışmalarında gözlemlediğimiz titizlik, duyarlılık ve akademik derinlik bizleri geleceğe dair umutlandırmaktadır. Kadınların toplumsal konumunu, karşılaştıkları eşitsizlikleri, güçlenme süreçlerini ve dönüşen toplumsal ilişkileri farklı disiplinlerin perspektifleriyle ele almak hem bilimselliğin zenginliği hem de demokratik bir toplumun gereğidir. Bu kongreye emek veren tüm akademisyenlerimize, organizasyon ekibine, jürilere ve katkı sunan herkese teşekkür ediyorum. Bu kongrede üretilen bilgi, kurulan dayanışma ve paylaşılan deneyimler umuyorum ki hepimize ilham verecek." şeklinde konuştu. Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ceren Sultan Elmalı ise EKAUM’un kadın sorunları ve toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili konularda toplumsal farkındalık oluşturma misyonu ile hareket ettiğini belirterek, "Kadın Hakları Günü’nde böyle bir kongrenin gerçekleştirilmesi ve bu yıl beşincisinin gerçekleştirilmesi gurur vericidir. Bu, kongrenin belli bir süreklilik kazandığı ve ‘kadın’ temalı konu ve problemlerin akademik bir platformda tartışılması noktasında artık önemli bir yere geldiğinin göstergesidir. Emeği geçen herkese ve özellikle katılımcı öğrencilere teşekkür ederiz" ifadelerinde bulundu. Beşincisi düzenlenen kongrede, bu yıl ilk kez "Genç Araştırmacılar Özel Oturumu" yapıldı. Bu kapsamda bildiri özeti göndererek katkı sunmak isteyen genç lise öğrencilerinin akademik meraklarını desteklemek, bilimsel-sanatsal üretimlerini görünür kılmak ve araştırma süreçlerine erken yaşta katılımlarını teşvik etmek amacıyla oluşturulan özel oturumda Sakarya Bilim ve Sanat Merkezi Resim Yetenek Alanı öğrencisi Aysima Bozal, danışman öğretmeni Hümeyra Kaya rehberliğinde hazırladıkları "Güzellik Algısı ve Kadın" başlıklı sunumlarını paylaştı. Davetli konuşmacı İstanbul Teknik Üniversitesi Bilim, Mühendislik ve Teknolojide Kadın Araştırmaları ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hatice Ayataç, "Toplum 5.0 ve Kentleşme" başlıklı sunumları ile dinleyicilere önemli bilgiler verdi. Kadın temalı konu ve problemleri ele almak amacıyla düzenlenen kongrede paralel odalı 4 oturum gerçekleştirildi ve toplamda 32 bildiri sunumu yapıldı. Kadın öğretmen konulu lisansüstü tezlerin bibliyometrik analizinden kadınların erkek rolü algısının kayınvalide-gelin ilişkilerine etkisine, longevity diyetinin kadın sağlığı üzerine etkisinden "Kadın ve Kur’an Kıraati: Dini Geleneğin Görünmeyen Hafızaları Ümmü Sa’d Örneği"ne kadar kadın temalı çeşitli konular gündeme getirildi. Programın kapanışında söz alan EKAUM Müdürü Doç. Dr. Bahtinur Möngü ise şu ifadeleri kullandı: "Bu yıl Ulusal Kadın Temalı Öğrenci Kongremizin beşincisini gerçekleştirmenin mutluluğu içindeyiz. Kadının varlığını ortaya koyabilmesi, anlamlı bir varoluş sergileyebilmesi ve kadın sorunlarına yönelik bir farkındalık oluşturulup çözüm önerileri üretilebilmesi için bu tarz çalışmaların yapılması ve sürekliliğinin sağlanması gerekmektedir. Her kongremizde yeni bir şeyler öğreniyor, farklı noktalara temas ediyor; hem kadın hakları ve sorunlarını ele alıp değerlendiriyor hem de genç nesiller için akademik platformlar oluşturarak akademik ve kişisel gelişimlerine katkıda bulunuyoruz. Katılımlarınızdan ötürü hepinize teşekkürlerimi sunuyorum." diye konuştu.
Tekirdağ Çerkezköy TSO 30 adet meyve fidanı dikti Çerkezköy Ticaret ve Sanayi Odası 15. Meslek Komitesi’nin girişimleri ve oda organizasyonuyla Veliköy İlk Adım Anaokulu bahçesine 30 adet meyve fidanı dikildi. Çocukların doğa ile bağlarını güçlendirmek, onlara ağaç sevgisini küçük yaşta kazandırmak amacıyla "Bu Fidan Seninle Büyüyecek" sloganı ile düzenlenen programda 30 adet meyve fidanı toprakla buluştu. Oda Başkanı Ahmet Çetin ve 15. Meslek Komitesi üyeleri, fidan dikimini anaokulu öğrencileriyle birlikte gerçekleştirdi. Başkan Ahmet Çetin, törende yaptığı konuşmada, "Her dikilen fidan, yalnızca bir ağacın değil; aynı zamanda geleceğimizin, çocuklarımızın ve ekolojik dengenin teminatıdır. Meyve ağaçları, doğanın döngüsünü besleyen, kuşlara yuva, insanlara nefes, toprağa bereket sunan canlılardır. Bugün diktiğimiz bu fidanlar, yarın gölgesinde oyun oynayan çocuklarımızın hatıralarına eşlik edecek. Ekolojik dengeyi korumak, sadece çevreye değil; aynı zamanda insanlığa karşı sorumluluğumuzdur. Bu küçük fidanlar büyüdükçe, bizlere doğanın dengesini hatırlatacak ve gelecek nesillere daha yaşanabilir bir dünya bırakmamız gerektiğini gösterecektir. Bugün burada dikilen fidanlar, yarının bilinçli bireylerinin doğa sevgisiyle buluşmasını sağlayacaktır. Çocuklarımızın elleriyle toprağa dokunması, onların çevreye duyarlı, sorumluluk sahibi bireyler olarak yetişmelerine vesile olacaktır" dedi.