GÜNDEM - 18 Aralık 2025 Perşembe 13:17

Denetimli serbestlik 20 yıldır hayata dokunuyor

A
A
A
Denetimli serbestlik 20 yıldır hayata dokunuyor

Manisa’da düzenlenen ’Denetimli Serbestliğin 20. Yılında Bilim, Uygulama ve İş Birliği Forumu’nda, denetimli serbestliğin bireyi topluma yeniden kazandıran yönü ve sosyal barışa katkısı vurgulandı.


Denetimli Serbestlik hizmetlerinin 20. yılı dolayısıyla Manisa Cumhuriyet Başsavcılığı ile Manisa Celal Bayar Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen "Denetimli Serbestliğin 20. Yılında Bilim, Uygulama ve İş Birliği Forumu", Manisa Celal Bayar Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi.


Foruma; Manisa Valisi Vahdettin Özkan, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Kurtca Eker, İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral İlhan Şen, Adalet Komisyonu Başkanı Osman Soydal, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rana Kibar, Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Önder Aydın, protokol üyeleri, yargı mensupları, akademisyenler, denetimli serbestlik personeli, sivil toplum kuruluşları, yerel basın temsilcileri ve çok sayıda üniversite öğrencisi katıldı.



"İnsan odaklı ve onarıcı bir infaz anlayışının somut bir yansıması"


Programın açılış konuşmasını yapan Manisa Valisi Vahdettin Özkan, "Bugün burada, hukuk devletinin en temel unsurlarından biri olan yargıya duyulan güvenin güçlendirilmesi ve bu güvenin önemli yapı taşlarından biri olan denetimli serbestlik sisteminin gelişimi ve geleceğini ele almak üzere bir araya gelmiş bulunuyoruz. Hukuk devletinin en temel dayanağı, yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı kadar, toplum nezdinde sahip olduğu güven düzeyidir. Bu anlayış doğrultusunda, yargı sistemimizin kurumsal kapasitesinin güçlendirilmesi, fiziki ve teknolojik altyapısının geliştirilmesi ve insan kaynağının niteliğinin artırılması yönünde kararlı adımlar atılmaktadır. Denetimli serbestlik, hukukun üstünlüğü perspektifiyle ele alındığında, yirmi yılı aşkın süredir ceza adalet sistemi içerisinde kurumsallaşan, insan odaklı ve onarıcı bir infaz anlayışının somut bir yansımasıdır. Bu süreçte hukuki güvenlik ve öngörülebilirlik; makul sürede infaz, şeffaf denetim ve eşit uygulama ilkeleriyle birlikte güçlendirilmiştir. Suçun tekrarının önlenmesi, yalnızca cezalandırma yoluyla değil; bilimsel ve kanıta dayalı yaklaşımlar, risk ve ihtiyaç analizleri ile mümkündür. Denetimli serbestlik uygulamaları, bu yönüyle hem toplum güvenliğine hem de sosyal barışa önemli katkılar sunmaktadır. Yargı Reformu Stratejisi’nin ’güven ve memnuniyet’ ekseni de bu anlayışla örtüşmektedir. İnsan odaklı, onarıcı ve telafi edici adalet anlayışı çerçevesinde; eğitim, rehabilitasyon ve sosyal uyumu merkeze alan uygulamalar, bireylerin topluma yeniden kazandırılmasında belirleyici bir rol oynamaktadır. Adli sosyal hizmetlerle desteklenen etkin denetim modeli, sistemin sürdürülebilirliğini güçlendiren temel unsurlardan biridir. Öte yandan, cezasızlık algısıyla mücadelenin yolu; doğru bilgilendirme, şeffaflık ve kurumsal iletişimden geçmektedir. Akademi, uygulama ve medya arasında kurulacak sağlıklı iş birliği, yargı hizmetlerinin doğru anlaşılmasını ve toplumsal güvenin pekiştirilmesini sağlayacaktır. Geleceğe baktığımızda ise teknoloji destekli, veri temelli ve sürdürülebilir bir denetimli serbestlik vizyonu; adalet hizmetlerinin etkinliğini artırırken, yargıya duyulan güveni daha da güçlendirecektir. Bu toplantının; denetimli serbestlik başta olmak üzere ceza adalet sistemimizin daha da güçlendirilmesine, yargıya duyulan güvenin artmasına ve toplumumuzun geleceğe daha büyük bir güvenle bakmasına katkı sunmasını temenni ediyorum." dedi.



"İnsanı topluma yeniden kazandırıyoruz"


Forumda konuşan Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Kurtca Eker ise, "Bugün yalnızca bir sistemin 20 yıllık hikayesini konuşmak için değil; adaletin insan yüzünü, toplumsal barışın dayanaklarını ve iyileştirici adaletin gerçek anlamda ne ifade ettiğini birlikte düşünmek için bir aradayız. Bugün dünyada ceza adaletinin temel tartışmalarından biri şudur: Suçu sadece cezalandırmak mı, yoksa insanı yeniden topluma kazandırmak mı? İşte denetimli serbestlik, bu soruya Türkiye’nin verdiği en güçlü yanıttır. Bu sistem, yükümlüye sen artık yoksun demek yerine, seni topluma yeniden kazandırmak için yanındayız diyen bir yaklaşımdır. Ve bunun en somut örneklerini Manisa’da hep birlikte yaşıyoruz: Eğitim faaliyetleri, Kamuya yararlı işte çalışma programları, Bağımlılıkla mücadele çalışmaları, Meslek edindirme kursları, Üniversite, belediye, meslek odaları ve sivil toplumla geliştirilen onlarca işbirliği Tüm bu çalışmaların merkezinde insanı merkeze alan bir adalet anlayışı bulunmaktadır. Denetimli serbestlik sistemi 20 yılda olgunlaştı, gelişti ve bugün artık yalnızca bir infaz modeli değil, toplumsal dönüşümün de bir aracı haline geldi. Fakat bu dönüşümün sürdürülebilir olması, kurumların tek başına çabasından daha fazlasını gerektiriyor. Bunun için üniversitelerin bilgi birikimine, basının doğru bilgilendirme gücüne, sivil toplumun katkısına ve toplumun desteğine ihtiyaç var. Bugün öğrenciler aramızda. Sizler bu ülkenin yarınını inşa edecek olan yeni nesil hukukçular, sosyal hizmet uzmanları, psikologlar, iletişimciler ve sosyologlarsınız. Bu forumun en önemli muhataplarından biri sizlersiniz çünkü adalet sisteminin geleceğini siz şekillendireceksiniz. Bugün burada çok değerli konuşmacılar bizlerle olacak. Bu değerli katkılar, bize yalnızca bugünü değil yarının daha güçlü denetimli serbestlik modelini de düşünme imkânı sunacaktır. Bu forumun düzenlenmesine katkı sunan Manisa Celal Bayar Üniversitesi’ne, akademisyenlerine, Denetimli Serbestlik Müdürlüğümüzün özverili personeline ve tüm paydaş kurumlara teşekkür ediyor, forumun ülkemize, şehrimize ve adalet sistemimize hayırlı olmasını diliyorum." ifadelerini kullandı.



Cezasızlık algısı, medya ve toplumsal dönüşüm masaya yatırıldı


Forum oturumları, Prof. Dr. Derya Şaşman Kaylı moderatörlüğünde gerçekleştirildi. Oturumlarda denetimli serbestliğin ceza adalet sistemi içindeki yeri, cezasızlık algısı, rehabilitasyon uygulamaları, eğitim faaliyetleri ve medyanın rolü çok boyutlu olarak ele alındı.


Köşe Yazarı Av. Cüneyd Altıparmak, denetimli serbestliğin toplumda "ceza uygulanmıyor" algısını nasıl dönüştürebileceği, yükümlülerin eğitim ve kamu hizmeti çalışmalarının cezanın caydırıcılığı ve görünürlüğü üzerindeki etkisi ile medyanın bu süreci nasıl anlatması gerektiği üzerine değerlendirmelerde bulundu.


Medya Yöneticisi Cengiz Aksan ise basının suç ve suçlu haberlerine odaklanan dilinin, rehabilitasyon temelli uygulamaların görünürlüğünü zorlaştırdığını belirterek, denetimli serbestlik kurumları ile medya arasında daha sağlıklı, doğru ve sürekli bir iletişim kurulmasının gerekliliğine dikkat çekti. Yanlış algıların önlenmesinde kurumsal şeffaflık ve ortak iletişim stratejilerinin önemini vurguladı.


Manisa Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Önder Aydın, insan odaklı gazetecilik perspektifinden toplumsal dönüşüm hikayelerinin habere yansıtılmasında etik hassasiyetlerin korunmasının önemine değindi. Kırılgan grupların hikayelerinde "acındırma" yerine "güçlendiren" bir anlatım dilinin tercih edilmesinin, toplumsal farkındalık ve kabul açısından daha etkili olduğunu ifade etti.



Akademik ve uygulama boyutu bir arada ele alındı


Denetimli Serbestlik Kurucu Daire Başkanı Cumhuriyet Savcısı Dr. Vehbi Kadri Kamer, yirmi yıllık uygulama deneyimi ışığında denetimli serbestliğin ceza adalet sistemi içerisindeki evrimini değerlendirdi. Kamer, sistemin suçun tekrarını azaltma, infazın bireyselleştirilmesi ve topluma uyum hedefleri açısından önemli kazanımlar sağladığını; önümüzdeki süreçte ise veri temelli değerlendirme mekanizmaları ve kurumlar arası iş birliğinin daha da güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı.


Manisa Denetimli Serbestlik Müdürü Cenk Arslan, Manisa özelinde denetimli serbestlik uygulamalarının mevcut durumu, güçlü yönleri ve geliştirilmesi gereken alanlar hakkında bilgi verdi. Arslan, teknoloji, eğitim, rehabilitasyon ve paydaş iş birliklerinin önümüzdeki dönemde sistemin sürdürülebilirliğini artıracak temel unsurlar olduğunu ifade etti.


Doç. Dr. Gökhan Kayır ise denetimli serbestlik sürecinde eğitim faaliyetlerinin dönüştürücü etkisine, gönüllülük sisteminin önemine ve toplumsal damgalanmanın hükümlüler üzerindeki etkilerine ilişkin akademik değerlendirmelerde bulundu.



Stantlar ve sergiler ilgi gördü


Forum kapsamında ayrıca Gönüllü Başvuru Standı, "Özgürlüğün Renkleri" Fotoğraf Sergisi ve elektronik izleme yöntemleri tanıtım standı katılımcıların ziyaretine açıldı.


Forum, konuşmacılara plaket takdimi ve teşekkürlerin ardından sona erdi.



Denetimli serbestlik 20 yıldır hayata dokunuyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Denizli 11. Girişimcilik ve Liderlik Programı iş dünyasının profesyonellerini gençlerle buluşturdu Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) ve PAÜ İşletme Topluluğu koordinasyonunda Sadık Grup ana sponsorluğunda bu yıl 11’incisi düzenlenen İş Dünyasında Hedef: Girişimcilik ve Liderlik Programı birbirinden önemli isimleri ağırladı. PAÜ Prof. Dr. Hüseyin Yılmaz Kongre ve Kültür Merkezi’nde yapılan etkinliğin açılış programına Rektör Prof. Dr. Mahmud Güngör, Rektör Yardımcıları, dekanlar, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Programın açılışında konuşma yapan PAÜ İşletme Topluluğu Danışmanı Doç. Dr. Yeliz Mohan Bursalı ve Topluluk Başkanı Cemile Çevik birlikte yaptıkları konuşmada her sene sektöründe bir numara olan dev firmaların ve kamu sektörünün üst düzey yöneticilerini Pamukkale Üniversitesi ve Denizli halkı ile bir araya getirmenin haklı gururunu yaşadıklarını ifade ederek etkinliğin düzenlenmesine emeği geçen başta etkinliğin ana sponsoru olan Sadık Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oktay Mersin olmak üzere herkese teşekkürlerini sundu. Mersin: "İş dünyasında başarı artık sadece bilgi ile değil vizyonla cesaretle ve değişime uyum sağlayabilme becerisi ile mümkündür." Etkinliğin açılışında konuşmasına "İmkansıza ulaşmanın yolu onun mümkün olduğuna inanmaktır." sözünü hatırlatarak başlayan Sadık Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oktay Mersin, şunları ifade etti: "Bu etkinliğin ana konusu olan girişimciliğin ve liderliğin temelini çok net anlatan bu söz ile başladım çünkü her başarı bir inançla başlar. Bugün bu salonda farklı deneyimlere sahip çok değerli konuklarımız var. Eminim ki siz sevgili gençler buradan yalnızca bilgi ile değil ilhamla yeni bakış açısı ile ayrılacaksınız. İş dünyasında başarı artık sadece bilgi ile değil vizyonla, cesaretle ve değişime uyum sağlayabilme becerisi ile mümkündür. Girişimcilik fırsatları görmeyi, risk almayı ve değer üretebilmeyle liderlik ise bu vizyonu paylaşabilmek ve insanları peşinden sürükleyebilmektir. Bu değişimin merkezinde ise bugün dijital dönüşüm ve yapay zekâ bulunmaktadır. Özel sektör fikirleri ürüne dönüştürür, kamu kurumları ise güvenli ve adil bir çizer. Üniversiteler ise geleceğin insan kaynağını yetiştirir. Bu üç yapı uyum içinde çalıştığında kazanan sadece kurumlar değil toplumun tamamı olur. Doğru ilişkiler kurulduğunda ve ortak akıl devreye girdiğinde sınırlar yalnızca haritalarda kalır. Dünya çok hızlı değişiyor ve bu değişim hem deneyimli iş insanlarını hem de yolun başındaki gençleri aynı noktada buluşturuyor. Bugün bir fikri olan bir öğrenci ile yılların tecrübesine sahip bir iş insanı aynı masada geleceği konuşabiliyor. Öğrenmeye, gelişmeye ve kendimizi yenilemeye devam etmezsek bu hızın gerisinde kalmamız kaçınılmazdır. Üniversite yılları sadece bir meslek edinme süreci değil aynı zamanda soru sormanın denemenin ve başka türlü olabilir mi demenin de dönemidir. Girişimcilik de tam olarak bu noktada başlar. Bu etkinliğin özel sektör-üniversite iş birliği örneği olduğuna inanıyorum. Değer temelli yönetim nasıl anılmak istediğinizi belirler. Biz Sadık Grup olarak bu organizasyonu yıllardır desteklemekten büyük onur duyuyoruz. Bugünkü etkinliğimizin hepimiz için ilham verici ve yol gösterici olmasını diliyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum." Sadık Grup Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Oktay Mersin’e destekleri ve katkılarından dolayı Rektör Prof. Dr. Mahmud Güngör tarafından plaket takdim edildi. Açılış konuşmalarının ardından program ESAS Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Emine Sabancı Kamışlı, Microsoft Türkiye Kurumsal Çözümler Genel Müdür Yardımcısı Cüneyt Batmaz, TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı ve ODE Yalıtım AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan ve Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası Başkan Yardımcısı Dr. Osman Cevdet Akçay’ın sunumları ile devam etti.
Samsun Köpeğin vefası: Sahibinin mezarından ayrılmayan köpek duygulandırdı Samsun’un Tekkeköy ilçesinde sahibinin ölümünün ardından mezarından ayrılmayan köpek, görenleri duygulandırdı. Balcalı Mahallesi’nde yaşanan olay, hayvanların vefasını bir kez daha gözler önüne serdi. Edinilen bilgiye göre, 62 yaşındaki Nurettin Özduman, yaklaşık 2 ay önce Almanya’da vefat etti. Özduman’ın cenazesi Samsun’un Tekkeköy ilçesi Balcalı Mahallesi’nde bulunan Tekedağ Mezarlığı’ndaki Özduman Kabristanı’na defnedildi. Özduman’ın hayattayken beslediği köpeklerden biri ise, sahibinin ölümünün ardından yaklaşık 1 aydır mezarın başından ayrılmıyor. Mahalle sakinlerinden Yaşar Doğu Yılmaz, köpeğin durumunun kendilerini derinden etkilediğini belirterek, "İnsanların yaptığına bir bakın bir de köpeklerin yaptığına bakın. Köpekler vefalı hayvanlar. Sahibi öldüğü halde köpek mezarın başına gelmişti, ağlıyor, titriyordu. İnsanlar bundan örnek almalı. Köpeklere tekme atmayalım, bu hayvanlara bir şey yapmayalım. Bu köpek burada ağlıyordu" dedi. Balcalı Mahallesi sakinlerinden Yusuf Alan ise köpeğin haftalardır mezarın başında olduğunu ifade ederek, "Bu köpek 4 haftadır burada. ‘Mezarın başında köpek duruyor’ dediler, geldik baktık. Şu anda köpek can veriyor gibiydi. Vefat eden kişi, köpekleri çok besleyen birisiydi. Almanya’ya giderdi ama buradaki fırıncılara tembih ederdi, köpekler aç kalmasın diye. Hiçbir zaman köpekleri aç bırakmadı. Ben böyle bir şey görmedim. Mezarın başında köpeğin durması beni çok duygulandırdı" diye konuştu. Tekkeköy ilçesi sakinlerinden Fahrettin Işık da olaya tanıklık ettiğini belirterek, "3 gün önce bu mahallede bir cenaze vardı. Buradan geçerken mezarlıkta bir dua edeyim dedim. Baktım ki bir köpek mezarın başında. Daha önce ‘köpek mezar başında sadıktır’ derlerdi, canlı canlı görmüş oldum" ifadelerini kullandı.
Bursa BUÜ Sosyal Bilimler MYO, özel sektörle bağlarını güçlendirecek Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu, uygulamalı eğitimdeki başarısını pekiştirmek ve sektörle olan bağlarını güçlendirmek amacıyla kapsamlı bir işbirliği programı düzenledi. Görükle Kampüsü’ndeki Çamlık Yemekhanesinde gerçekleşen buluşmaya; BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, MEYOK Koordinatörü Prof.Dr. Çağatan Taşkın, AR-GE Koordinatörü Prof. Dr. Esra Karaca, Proje Geliştirme Ve Koordinasyon Ofisi Koordinatörü Prof. Dr. Ferda Arı, Dijital Dönüşüm Eğitimi Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Prof. Dr. Kurtuluş Kaymaz, Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü Dr. Öğr. Üyesi Şükrü Dokur, ULUTEK Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Karagöz, Genel Sekreter Mehmet Aydemir, farklı sektörlerden iş insanları ile yüksekokulun 12 farklı programından öğretim elemanı katıldı. Güçlü sanayi, güçlü üniversite vurgusu Organizasyonda kısa bir konuşma yapan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, yer aldıkları araştırma üniversiteleri liginde üst sıralara çıkabilmek için iş dünyası ile birlikte daha nitelikli projeler üretebilmek amacıyla ciddi bir iletişim stratejisi ortaya koyduklarını vurguladı. Enstitüler ve fakülteler düzeyinde sürdürülen işbirliklerinin, meslek yüksekokulları bazında da aralıksız devam etmesini arzuladıklarının altını çizen Prof. Dr. Ferudun Yılmaz; "50 yıllık bilimsel birikimi ve nitelikli eğitim-öğretim faaliyetleri ile üniversitemizi, Türkiye’deki 23 araştırma üniversitesi arasına soktuk. Bundan sonraki hedefimiz bu ligde kalıcı olmak ve üst sıralara tırmanmaktır. Üniversite-sanayi işbirliğine de bu anlamda her zamankinden çok daha fazla önem veriyoruz. Bu işbirliği bilincinin sadece lisans ve yüksek lisans düzeyinde değil, meslek yüksekokulları genelinde de yerleşmesi için büyük bir çaba içerisindeyiz. Son yıllarda önemli hamleler yaptık. Bugün de çok özel bir örneğini yaşıyoruz. İş dünyamızın değerli temsilcileri ile bir araya gelmek, karşılıklı fikirlerimizi anlatmak ve sonrasında nitelikli projeler ortaya çıkarmayı istiyoruz. Bursa’nın güçlü bir sanayisi var. Üniversitemiz de buradan aldığı destek ile her zamankinden daha güçlü ve istekli bir şekilde çalışmalarını sürdürüyor" dedi. Stajlar, sektör beklentileri ve ortak projeler masaya yatırıldı Buluşmanın temel gündem maddelerini; öğrencilerin staj süreçlerinin iyileştirilmesi, sektörün nitelikli iş gücüne yönelik beklentileri, üniversitenin uygulamalı eğitim politikaları ve geleceğe dönük ortak projeler oluşturdu. Kapsamlı değerlendirmeler sonucunda, öğrencilerin mesleki yeterliliklerini artırmada sektör deneyiminin kritik rolü bir kez daha vurgulandı. Farklı akademik birimlerin görüşleri, sektör temsilcilerinin somut beklentileriyle harmanlanarak, ilerideki iş birlikleri için yol haritasının temelleri atıldı. İşbirliğine katkı sunan firmalara teşekkür plaketi Programda yüksekokula yıllardır destek veren ve öğrencilerin uygulamalı eğitim süreçlerine aktif katkıda bulunan firmalara plaket takdimi gerçekleşti. Öğrencilere staj imkânı sunarak mesleki becerilerini geliştirmelerine destek olan firma sahiplerine takdim edilen plaketler, üniversitenin sektöre duyduğu teşekkürün ve sürdürülebilir işbirliği anlayışının sembolü olarak nitelendirildi.
Bursa Nilüfer Belediyesi Spor Manifestosu’nu açıkladı Nilüfer Belediyesi, kentin spor vizyonunu ve geleceğe dair stratejik yaklaşımını ortaya koyan Nilüfer Spor Manifestosu’nu düzenlediği özel bir geceyle kamuoyuna duyurdu. Türkiye’de bir belediye tarafından sporun bir kamu politikası ve yaşam kültürü olarak ele alındığı ilk manifesto olma özelliğini taşıyan belge, sporu yalnızca sportif başarılarla sınırlamayan bütüncül bir anlayış ortaya koydu. Sağlıklı kentleşme, kapsayıcı toplumsal katılım ve genç nesillerin potansiyelini artırmak hedefiyle yola çıkan Nilüfer Belediyesi, bugün Türkiye’de bir ilk olma özelliği taşıyan "Spor Manifestosu"nu kamuoyuna açıkladı. Manifesto, sporu sadece bir yaşam biçimi olarak ele almakla kalmayıp, sosyo-kültürel kalkınmanın da merkezine yerleştirerek toplumsal dönüşümün en etkin aracı olarak tanımlıyor. Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir tarafından açıklanan ve kapsamlı bir analiz, hedef ve eylem planını bir araya getiren manifesto; eğitimden sağlığa, kent güvenliğinden gençlik politikalarına kadar uzanan geniş bir perspektifte sporun rolünü yeniden tanımlıyor. Nilüfer Belediyesi’nin, kentin sporla kurduğu bağı güçlendirmek ve bu alandaki vizyonunu kurumsal bir çerçeveye oturtmak amacıyla hazırladığı "Nilüfer Spor Manifestosu", Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Baran Güneş, Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç, Türkiye Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Yılmaz, Nilüfer Belediye Başkan Yardımcıları, meclis üyeleri, Nilüfer Belediyespor Kulübü Başkanı Muharrem Or ile iş dünyası temsilcileri, sporcular ve kulüp yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirilen özel bir organizasyonla paylaşıldı. "Spor Nilüfer’in yaşam kültürüdür" Gecede Nilüfer’in spor anlayışını, vizyonunu ve geleceğini şekillendiren "Spor Manifestosu"nu açıklayan Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, "Spor, Nilüfer’in yaşam kültürüdür" mesajını verdi. Başkan Şadi Özdemir, sporu sadece yarışma ve başarıyla sınırlayan anlayışın ötesine geçiren Nilüfer Spor Manifestosu ile kentin planlamasından gençlik politikalarına, halk sağlığından toplumsal dayanışmaya kadar yaşamın her alanına yayılan, kapsayıcı ve adil bir yaşam kültürü olduğunu vurguladı. Manifesto ile seçim döneminde "100 Güldüren Projeler" kapsamında vaat ettikleri spor vizyonunu somutlaştırdıklarını belirten Başkan Şadi Özdemir; sporu toplumun ahlakını ve disiplinini güçlendiren bir değer olarak gören Mustafa Kemal Atatürk’ün yaklaşımından ilham aldıklarını söyleyerek, manifestonun temel felsefesini şu sözlerle açıkladı: "Biz sporu sadece başarıya indirgemiyoruz. Sadece kupa kazanmak olarak görmüyoruz. Bizim için spor; önleyici, koruyucu ve birleştiricidir. Gençler için bir okul, kadınlar için güçlenme alanı, toplum için ise dayanışmadır. Spor yapan genç hayata tutunur, çocuklar kendini yalnız hissetmez. İşte tam da bu yüzden Nilüfer’de sporu bir kamu sorumluluğu olarak ele alıyoruz." Başkan Şadi Özdemir, mahallelerdeki erişilebilir spor alanlarından bisiklet yollarına, gençlere ve kadınlara yönelik programlardan engelli bireyler için oluşturulan imkanlara kadar birçok çalışmanın bu manifestonun bir parçası olduğunu dile getirdi. Konuşmasını "Bu daha başlangıç" diyerek tamamlayan Başkan Şadi Özdemir, Nilüfer’in sporla büyüyen hikayesini Nilüferlilerle birlikte yazmaya devam edeceklerini söyledi. "Başarı tesadüf değil, istikrarın ürünüdür" Nilüfer Belediyespor Kulübü’nün Türkiye’nin en köklü ve çok branşlı yapılarından biri olduğuna dikkat çeken Nilüfer Belediyespor Kulübü Başkanı Muharrem Or da, elde edilen başarıların planlı çalışma ve güçlü altyapı sayesinde geldiğini vurguladı. Konuşmasında Nilüfer’in yetiştirdiği voleybolculardan Öykü Saruhan’ın hikayesine atıfta bulunan Muharrem Or, "Öykü’nün başarısı yalnızca bireysel bir yeteneğin sonucu değil; doğru zamanda verilen desteklerin ve sabırla kurulan bir altyapının ürünüdür. Bizim gücümüz sadece kazandığımız kupalarda değil; çocuklara verdiğimiz umut ve gençlere açtığımız yolda yatıyor" ifadelerini kullandı. Katılımcıların görüşleri alındı Açılış konuşmalarının ardından katılımcıların görüşleri alındı. "Ortak bir spor kültürü oluşturmak kentin geleceğini nasıl şekillendirir?" sorusundan yola çıkılarak yapılan ankette konukların önerilerini topladı. Anket sonuçlarının manifestonun sahadaki karşılığını güçlendireceği belirtildi. Etkinlikte, Nilüfer’de spor kültürüne emek veren sporcular ile Süperlig ve Türkiye 1. lig takımları arasındaki tek kadın baş antrenör olan İlknur Kurtuluş, Nilüfer Belediyespor Hentbol Başantrenörü Gökhan Durmaz ve Nilüfer Belediyespor Eker Voleybol A Takımı destekçisi Eker Spor Kulübü Başkanı Ece Eker’e "Onur ve Katkı Belgesi" verildi. Türkiye Voleybol Federasyonu Yönetim Kurulu Üyesi Ersin Yılmaz da, daha nice sporcuların yetişmesine duyduğu inancı temsilen, Milli Takım imzalı formayı Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir ve Kulüp Başkanı Muharrem Or’a takdim ederken, Başkan Özdemir ve Or da Nilüfer Belediyespor Eker Voleybol A Takımı sporcularının imzaladığı formayı Yılmaz’a hediye etti. Özetle nilüfer spor manifestosu Öte yandan Nilüfer Spor Manifestosu, belediyelerin geleneksel spor hizmetlerinin ötesine geçerek; sporu kent planlaması, gençlik politikaları, halk sağlığı ve toplumsal dayanışma başlıklarıyla birlikte ele alan stratejik bir çerçeve sunuyor. Manifesto; sporun yalnızca rekabet ve başarı odaklı değil, yaşam boyu katılımı teşvik eden, kapsayıcı ve adil bir toplumsal araç olduğuna dikkat çekiyor. "Spor, herkes için bir yaşam hakkı" Nilüfer Spor Manifestosu, günlük yaşamda sporu herkes için ulaşılabilir kılmayı amaçlıyor. Bu çerçevede belgenin temel hedefleri şöyle öne çıkıyor: Her Yaştan Kentliye Açık Spor İmkanları: Okullar, parklar ve meydanlar başta olmak üzere kentin günlük yaşam alanlarında sporun doğal olarak yer alması. Gençlik ve Toplum Odaklı Yaklaşım: Gençlerin sadece sportif başarı değil, aynı zamanda sosyal bağ, öz güven ve yaşam becerileri geliştireceği alanlar oluşturmak. Toplumsal Sağlık ve Refah: Sporu, fiziksel sağlığın ötesine taşıyarak ruh sağlığı ve toplumsal dayanışmanın temel bir bileşeni olarak konumlandırmak. Kapsayıcılık ve Fırsat Eşitliği: Dezavantajlı gruplar, kadınlar, yaşlılar ve özel bireyler için eşit katılım imkânları sağlamak. Manifesto; sporun yalnızca rekabet ya da başarıya odaklı bir faaliyet olmadığını; toplumun her bireyinin yaşam kalitesini yükselten, sosyal bağları güçlendiren, adil bir araç olduğunu vurguluyor. Stratejik spor politikası Belediyeler geleneksel olarak spor tesisleri inşa eder, kulüpleri destekler veya gençlik programları yürütür. Ancak Nilüfer’in Spor Manifestosu, bu çalışmaların ötesine geçerek sporu stratejik bir kamu politikası haline getiriyor ve bütüncül bir sosyal dönüşüm aracı olarak tanımlıyor. Sporun kent planlamasından eğitim politikalarına, toplumsal sağlığa kadar uzanan geniş bir vizyonla ele alınması, bu yaklaşımı Türkiye’de benzersiz kılıyor. Sporun kent yaşamına entegrasyonu ve herkese ulaşan fırsatlar sunması, manifestonun en çarpıcı yönlerinden biri. Bu vizyon, yalnızca yarışma odaklı değil; hayat boyu spor, katılımcı topluluklar ve sağlıklı nesiller oluşturma perspektifini benimsiyor.