SPOR - 18 Aralık 2025 Perşembe 15:09

Manisa FK’da Keçiörengücü hazırlıkları devam ediyor

A
A
A
Manisa FK’da Keçiörengücü hazırlıkları devam ediyor

Manisa Futbol Kulübü, Trendyol 1. Lig 18. hafta mücadelesinde sahasında ağırlayacağı Ankara Keçiörengücü maçının hazırlıklarını sürdürdü.


Manisa Futbol Kulübü, Trendyol 1. Lig 18. hafta mücadelesinde sahasında Ankara Keçiörengücü ile karşılaşacak. Manisa FK, 20 Aralık Cumartesi akşamı saat 19.00’da Manisa 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanacak karşılaşmanın hazırlıklarına bugün gerçekleştirdiği antrenmanla devam etti. Teknik Direktör Mustafa Dalcı yönetiminde gerçekleşen antrenman ısınma hareketleri ve top kapma oyunuyla başladı. Şut çalışmasıyla devam eden antrenman taktik oyunlarla sona erdi.


Siyah-beyazlılar, yarın yapacağı antrenmanla Ankara Keçiörengücü maçının hazırlıklarını tamamlayarak maç saatini beklemeye başlayacak.



Biletler satışa çıktı


Öte yandan karşılaşmanın biletleri www.passo.com.tr ve Passo mobil uygulaması üzerinden satışa çıktı. Mücadeleyi tribünden takip etmek isteyen taraftarlar, www.passo.com.tr ve Passo mobil uygulaması ile biletlerini kolaylıkla temin edebilecek. Kadın ve 18 yaş altı tüm taraftarlar ise diğer iç saha maçlarında olduğu gibi Keçiörengücü karşılaşmasını da ücretsiz izleyebilecek. Maçları tribünden takip etmek isteyen kadın ve 18 yaş altı taraftarların Passolig kartı sahibi olmasının zorunlu olduğu bildirildi.


Karşılaşmanın bilet fiyatları ise şöyle açıklandı: "Kapalı Alt Tribün: 45 TL. Misafir Tribünü: 45 TL."



Manisa FK’da Keçiörengücü hazırlıkları devam ediyor

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Hamas siyasi lideri Kemal Ebu Avn: "İsrail’in hedefi sadece Gazze değil" Hamas’ın siyasi liderlerinden ve şehit Yahya Sinvar’ın özel kalem müdürü Kemal Ebu Avn, Gazze’deki son durum ve bölgedeki siyasi gelişmelerle ilgili yaptığı değerlendirmede İsrail’in hedefinin yalnızca Filistin olmadığını belirterek, İsrail’in gözünün Türkiye dahil bölgedeki birçok ülkede olduğunu söyledi. Başakşehir’de Filistin İletişimciler ve Medya Derneği’nce (FİMED) düzenlenen basın toplantısında konuşan Kemal Ebu Avn önemli açıklamalarda bulundu. Gazze’deki son durumu ve bölgedeki siyasi gelişmeleri değerlendiren Ebu Avn, İsrail’in hedefinin yalnızca Filistin olmadığını belirterek, İsrail’in gözünün Türkiye dahil bölgedeki birçok ülkede olduğunu söyledi. Türk halkını kardeş olarak gördüklerini ifade eden Ebu Avn, "İslam dünyasının seçkinlerinden ve Türk halkının seçkinlerinden oluşan bu güzide toplulukla bir arada olmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Türk halkının bu seçkinleri, bugün mevcut olan en güçlü silahları temsil etmektedir. Bunlar, askerî silahlardan geri kalmayan medya gücüdür. Çünkü âlimlerin ve düşünürlerin büyük çoğunluğu, bu zor şartlar altında medyanın çok güçlü bir silah olduğunu kabul etmektedir. Konuşmamın başında ayrıca, Filistin halkı için yaptıkları tüm hizmetlerden dolayı Türkiye’ye; halkına ve hükümetine teşekkür ediyorum. Özellikle Türkiye’nin ve Türk halkının, uzun bir zaman dilimi boyunca çok büyük bir emeği ve katkısı olmuştur. Türkiye, yaklaşık yedi asırdan fazla bir süre dünyayı yönetmiş, o dönemin en güçlü devleti olmuştur. Bu nedenle, Türk halkının gerek liderlik düzeyinde gerek bireyler olarak sergilediği tüm tutumları asla unutmuyoruz. Aynı şekilde Özgürlük Filosu’nda da Filistin uğruna yaklaşık 3 Türk vatandaşı şehit olmuştur. Bunlar ve benzeri birçok örnek vardır. Bu nedenle aramızdaki mesafeye rağmen, kendimizi Türk halkının ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz" diye konuştu. Kemal Ebu Avn, "Pek çok medya mensubu ve gazeteci, 7 Ekim’in İsrail işgali ile aramızdaki çatışmanın başlangıcı olduğunu zannetmektedir. Pek çok insan, Gazze’nin İsrail’e karşı savaşı başlattığını düşünmektedir. Oysa biz diyoruz ki savaşı başlatan Gazze değil, İsrail’dir. Üstelik bu savaş sadece Gazze’ye karşı değil, tüm bölgeye karşı başlatılmıştır. Netanyahu, 7 Ekim’den 17 gün önce Birleşmiş Milletler’de Nil’den Fırat’a uzanan "Büyük İsrail" haritasını kaldırarak gösterdi. Ve dedi ki: Bizim Ürdün’de, Suriye’de, Lübnan’da, Türkiye’de ve Suudi Arabistan’da topraklarımız var. Hatta Suudi Arabistan ve Mısır’da da toprakları olduğunu söyledi. Bunu, tüm dünyanın gözü önünde ve kulakları duyarak, büyük bir küstahlıkla dile getirdi. Bu nedenle, mücadelenin yalnızca İsrail ile Gazze arasında olduğunu sanmayın. Bizim kaderimiz, bu mücadelede savaşın ön cephesinde yer almak oldu" dedi. "Bizimle İsrail işgali arasındaki çatışma tarihinde stratejik bir dönüm noktası olmuştur" Konuşmasında İsrail’in bölgesel hedeflerine dikkat çeken Ebu Avn, "İsrail’in Lübnan’da emelleri vardır, Suriye’de emelleri vardır, Türkiye’de emelleri vardır, Mısır’da emelleri vardır; hatta Suudi Arabistan’da bile emelleri vardır. "İsrail toprakları Nil’den Fırat’a kadardır" dediklerinde, Fırat Nehri Türkiye’nin içinden geçmiyor mu? Bu da demektir ki siz de hedef alınıyorsunuz fakat mesele adım adım, birer birer ilerletilen bir süreçtir. Bizimle İsrail işgali arasındaki çatışma tarihinde stratejik bir dönüm noktası olmuştur. Ben, bunun hedef alınan ülkelerin çoğu için büyük bir fırsat olduğuna inanıyorum; bu çatışmada etkili bir rol üstlenmeleri için olayların kendilerine gelmesini beklememeleri adına İsrail’in Lübnan’a, Suriye’ye, Ürdün’e ve diğer ülkelere de Gazze’ye yaptığı gibi saldırmasını mı bekliyorlar. Bu gerçek, bilinçli ve derinlikli bir şekilde ele alınmalı, siyasi bir değerlendirmeye tabi tutulmalıdır. Ve bu kibirli düşmanla nasıl başa çıkacağımızı bilmeliyiz. İsrail, tüm İslam ülkelerine düşman devletler olarak bakmaktadır. Daha önce Pakistan’ı, Pakistan’daki nükleer reaktör üzerinden tehdit etmişti" ifadelerini kullandı. Sözlerine devam eden Ebu Avn, "İsrail’in New York’taki konsolosu, büyük bir küstahlıkla şunu söyledi: "Uluslararası güçler içinde Türk birliklerinin yer almasını kabul etmiyoruz çünkü Türkiye’yi bir düşman olarak görüyoruz." İşte onların Türkiye’ye bakışı budur. Ve bu bakış sadece Türkiye’ye yönelik değildir; Türkiye’ye, Pakistan’a, Afganistan’a bakışları böyledir; Suriye’ye, Mısır’a, Arap Yarımadası’na, Cezayir’e ve tüm Arap ve İslam ülkelerine bakışları aynıdır. Onları düşman olarak görüyorlar ve istedikleri anda üzerlerinde hakimiyet kurabileceklerini düşünüyorlar. Gazze’de yaptıklarını, bu ülkelerde de yapacaklardır. Allah’tan niyazımız, onların buna güç yetirememesidir" dedi. Amerikan arabuluculuğuyla gerçekleşen anlaşmaya değinen Kemal Ebu Avn, "Kısaca şunu söylüyorum: Gazze meselesi, Kudüs meselesi, Filistin meselesi sadece Filistin’in ya da Filistinlilerin meselesi değildir; bilakis bütün ümmetin meselesidir. Nasıl ki Gazze’nin kaderi bu mücadelenin mızrak ucu olmak olduysa, bu zulüm de uyanmazsak birçok komşu ülkeye yayılabilir. Allah korusun, bunun sonuçları çok kötü olur. Şimdi gelelim son anlaşmaya; Filistinliler ile İsrail işgali arasında, Amerikan arabuluculuğuyla gerçekleşen anlaşmaya. Trump’ın anlaşma kapsamında sunduğu, 20 maddeden oluşan belgeye. Bu belge harekete sunulduğunda durum son derece zordu. Evet deseniz sorun, hayır deseniz yine sorun vardı. Bu nedenle meselenin son derece hassas bir şekilde ele alınması gerekiyordu. Bu yüzden size şunu söylüyorum: Hareket ardı ardına toplantılar yaptı. Beşten fazla toplantı gerçekleştirildi; her biri yaklaşık altı saat sürdü. Sonunda hareket, bu belgede yer alan bazı maddeleri kabul ettiğine dair açıklama yaptı" açıklamalarında bulundu. "İsrail tarafı, Türkiye’yi arabulucu değil, düşman olarak görüyordu" İsrail’in anlaşmayı çok kez ihlal ettiğini belirten Kemal Ebu Avn, "Trump’ın 20 maddeden oluşan belgesinde, üzerinde çalışabileceğimiz maddeler vardı, üzerinde çalışamayacağımız maddeler de vardı. Bu nedenle anlaşma iki aşamadan oluştu. Birinci aşama; Hamas’ın elinde bulunan esirlerin teslim edilmesi ve Gazze’de bulunan İsrail askerlerine ait cenazelerin teslim edilmesiydi. Gerçekten de Hamas Hareketi, bu turda kendisinden talep edilen her şeye eksiksiz ve ciddi bir şekilde bağlı kaldı. Mücadelenin başından itibaren Hamas Hareketi, Filistin halkı ve tüm direniş güçleri, arabulucular arasında Türk halkının ya da Türk devletinin yer almasını talep etti. Ancak ne yazık ki Biden yönetimi ile Netanyahu hükümeti bunu kesin bir dille reddetti. Çünkü İsrail tarafı, Türkiye’yi arabulucu değil, düşman olarak görüyordu. Fakat Trump hükümeti döneminde, Türkiye’nin arabulucular arasına girmesi kabul edildi. Bu, gerçekte Filistin halkına ve direniş hareketlerine çok büyük bir destek sağladı. Aramızda sevgi, muhabbet ve güven bulunan bir devletin arabulucular arasında yer alması büyük önem taşıdı. Buna rağmen, direniş hareketleri anlaşmada yer alan tüm maddelere uymuş olmasına karşın, İsrail hükümeti bu anlaşmayı bin 400 fazla kez ihlal etti" ifadelerini kullandı. "Biz, Türk ordusunun Gazze Şeridi’nde bulunan uluslararası güç içerisinde yer almasında ısrarcıyız" Ateşkes döneminde 400 kişinin şehit olduğunu ifade eden Avn, "Bu süreçte yaklaşık 400 kişi şehit oldu; buna ek olarak, birinci aşamada şehit edilen 70 bin şehidin acısı da hala tazedir. Ayrıca binin üzerinde yaralı da vardır. Sadece ateşkes döneminde yaralananlar bunlardır; önceki dönemde ise yaklaşık yüz elli bin yaralı bulunmaktadır. Anlaşma kapsamında Refah Sınır Kapısı’nın gidiş ve dönüşe açılması kararlaştırılmıştı. Ancak İsrail, bugüne kadar Refah Kapısı’nı dönüşler için açmayı reddetmektedir. İnsanların Gazze’den çıkmasına izin veriliyor, fakat Gazze’ye tekrar dönmelerine izin verilmiyor. Biz, Türk ordusunun Gazze Şeridi’nde bulunan uluslararası güç içerisinde yer almasında ısrarcıyız. Çünkü Türk kardeşlerimizi, Filistin halkı için en güvenilir halklardan biri olarak görüyoruz. Bu konuda ısrarcı olundu. Bu nedenle Katar’daki toplantıdan, ne bu başlıkta ne de diğer başlıklarda maalesef olumlu bir sonuç çıkmadı. Toplantı neredeyse sıfıra yakın bir sonuçla sona erdi. New York’ta sorduğum bir soruda da belirttiğim gibi, bu mesele toplumsal bir duruşun ortaya konulmasıyla ilgilidir; bölgede toplumsal bir duruşun eksiksiz bir şekilde sergilenmesiyle ilgilidir. Biz buna bu şekilde bakıyoruz. Filistin’deki sorun, sadece Filistin’in sorunu değildir. Filistin’deki sorun, aslında bütün insanların sorunudur" dedi.
Antalya Başkan Vekili Özdemir: "Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike’de ziyaretlerde bulundu. Özdemir, portakal bahçesini gezerek ve üreticilerle bir araya geldi. Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Finike’nin öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalar sürdürdüklerini söyledi. Antalya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Büşra Özdemir, Finike ziyareti kapsamında ilk olarak Finikeli üretici Salih Baysarı’nın portakal bahçesi ve portakal paketleme tesisini gezdi. Hasattan paketlemeye uzanan süreci yerinde inceleyen Büşra Özdemir, Finike portakalının bereketini, üreticinin gücünü ve bu toprağın değerini korumaya, desteklemeye devam edeceklerini söyledi. Partililerle bir araya da gelen Büşra Özdemir, Muhittin Böcek’i iki gün önce ziyaret ettiğini belirterek, "Finikeli hemşehrilerine çok selamı var. Büyükşehir Belediyesi’nin Finike’de hayata geçireceği projeler kaldığı yerden devam ediyor. Finike’nin ihtiyaçları doğrultusunda çalışmalarımızı yapıyoruz" dedi. "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor’’ Başkan Vekili Özdemir, Büyükşehir Belediyesi olarak Muhittin Böcek’in hayata geçireceği plan ve projeleri aksatmadan sürdürdüklerini belirterek, "Ekiplerimiz Antalya’nın her noktasında büyük bir özveriyle çalışmalarını sürdürüyor. Finike’nin ihtiyaçları ve muhtarlarımızın talepleri doğrultusunda hizmetlerimiz tüm hızıyla sürecek" dedi.
Gaziantep Gaziantep’te 16 öğrenci icazet merasiminde hafızlık belgelerini aldı Gaziantep’te düzenlenen icazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenci, dualar eşliğinde taç giyip hafızlık belgelerine kavuştu. İl Müftülüğüne bağlı Kur’an kurslarında öğrenim gören ve hafızlığını tamamlayan 16 kız öğrenci için icazet merasimi düzenlendi. Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı Şahinbey Müftülüğü Nazire Eruslu Kur’an Kursunda düzenlenen merasim Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başladı. Merasimde, hafız öğrenciler de Kur’an-ı Kerim’den süreler okudu. Ardından kursların faaliyet ve başarılarını anlatan sinevizyon gösterimi katılımcılara izletildi. Açılış konuşmasını yapan İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, hafızlık sürecinin önemine vurgu yaparak, hafız öğrencileri ve ailelerini tebrik ederek emeği geçen herkese teşekkür etti. Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner de, "Hafızlığı bitiren öğrencilerimizin mutluluğuna ortak olduk. Nazire Eruslu Kur’an kursumuzda hafızlığını bitiren 16 öğrencimiz ile hazırlık eğitimini tamamlayıp hafızlık eğitimine başlayan 11 öğrencimiz için program düzenledik. Öğrencilerimize başarılar diliyor, onlara emek veren çok kıymetli kurs idaremize ve Kur’an kursu öğreticilerimize teşekkür ediyoruz" diye konuştu. İlahilerin seslendirildiği merasimde öğrencilerin gösteri ve sunumları sonrası hafızlığını bitiren öğrenciler ile hafızlığa yeni başlayan öğrencilere hediye takdimi gerçekleşti. Taç giyme töreninde duygusal anlar Merasimin en özel bölümü olan taç giyme anlarında, öğrencilerin aileleri sahneye çıkarak evlatlarına eşlik etti. Hafız kızlara, babaları tarafından hem taç giydirildi hem de güller takdim edildi. Protokol üyeleri de öğrencileri tek tek tebrik etti. 16 öğrenci hafızlık belgesini aldı İcazet merasiminde hafızlığını tamamlayan 16 öğrenciye belgeleri takdim edilerek hafızlık süreçleri resmen taçlandırıldı. Programda büyük bir coşku ve gurur yaşandı. Merasime, İl Müftü Vekili Şakir Aktaş, İl Müftü Yardımcısı Aziz Aktan, Şahinbey İlçe Müftüsü Mehmet Arslaner, okul müdürleri, Kur’an kursu öğreticileri, öğrenci velileri ve öğrenciler katıldı.
Ankara TBMM Başkanı Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, "Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz ve sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Kurtulmuş, Kore Cumhuriyeti Ulusal Meclisi Başkanı Woo Wonshik ile görüştü. Kore Cumhuriyeti’nde geçen yıl sıkıyönetimin ilan edilmesine ilişkin Kurtulmuş, "Sizi bir kez daha tebrik etmek isterim. Güney Kore tarihi bakımından fevkalade önemli bir liderliğe imza attınız. Geçen yıl anayasaya aykırı olarak ilan edilen sıkıyönetim karşısında Meclisi toplayarak, milli iradeye sahip çıkarak, Meclisin etrafını askeri tanklarla çevirmiş olmalarına rağmen o yasayı kabul etmediniz, reddettiniz, sıkıyönetimin gerçekleşmesine müsaade etmediniz. Bu tarihi liderliğiniz dolayısıyla tebriklerimi ifade etmek isterim" dedi. Demokrasi dışı güçlerin milli iradeye müdahalesiyle çok kez karşılaşmış olan bir ülke olarak bu liderliğin ne kadar önemli olduğunu gayet iyi anladıklarını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Bizler 75 yıllık çok partili siyasi hayatımızda beş kez darbeyle, bir kez de darbe teşebbüsüyle karşılaşmış olan bir milletiz. Biraz sonra ziyaret edeceğiz. Benzer bir durum bizde de gerçekleşti. 2016 yılının 15 Temmuz gecesinde FETÖ’cü terör çetesi Meclisi de kuşatarak, yukarıdan silahlarla bombalayarak milli iradeyi durdurmak istedi. Aynen sizin yaptığınız gibi o zamanki Meclis Başkanımızın riyasetinde milletvekili arkadaşlarımız bir araya gelerek bu demokrasi dışı saldırıya karşı yekvücut olarak mücadele etti ve milletimiz kazandı." Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, kısa bir zaman önce Kore Cumhuriyeti Devlet Başkanı Lee Jae Myung’ı Türkiye’de ağırladığını dile getiren Kurtulmuş, "Fevkalade güzel, üst düzey bir görüşme gerçekleşti. Çok sayıda anlaşma karşılıklı olarak imzalandı. Şimdi bu anlaşmaların karşılıklı olarak meclislerimizden geçirilmesiyle ahdi zeminin sağlanması Türkiye-Güney Kore arasındaki ilişkilerin çok daha güçlenmesine vesile olacaktır" ifadesini kullandı. Hükümetler arasındaki bu iyi ilişkileri, parlamentolar tarafından da destekleme arzusunda olduklarını ifade eden Kurtulmuş, dostluk gruplarının, ihtisas gruplarının karşılıklı ziyaretlerinin ve özellikle uluslararası asamblelerdeki Türk ve Kore Cumhuriyeti heyetlerinin yakın çalışmasının iki parlamentoyu daha da yakınlaştıracağını vurguladı. Gelecek dönemde Asya’nın önemli güç merkezlerinden birisi olacağını belirten Kurtulmuş, "Türkiye olarak Asya ile ilişkilerimize önceki dönemlerden daha fazla önem atfediyoruz. Özellikle 2019’dan itibaren başlatılan ‘Yeniden Asya girişimi’yle Asya’daki bütün ülkelerle ilişkilerimizi çok daha ileri noktaya götürmek istiyoruz. Kaldı ki Güney Kore, Asya’daki bizim en önemli müttefiklerimizden birisidir. Hem tarihi ve kültürel yakınlığımız hem de Asya’daki ikinci ticaret ortağımız olması bakımından Güney Kore bizim için çok önemlidir. Aynı şekilde biz de kan kardeşi olarak Güney Kore için çok önemli olduğumuzu biliyoruz. Bu dostane ilişkileri çok daha ileri noktalara taşımak mümkündür" şeklinde konuştu. Türkiye’nin ve Kore Cumhuriyeti’nin dünya çapında fevkalade deneyimli şirketlerinin bulunduğuna işaret eden Kurtulmuş, "Her iki ülkenin karşılıklı yatırımlarının artırılmasının ötesinde, özellikle Türkiye’nin etkisinin fevkalade büyük olduğu Orta Asya ve Afrika’da da Güney Kore ile müşterek iş birliği yapmaya hazır olduğumuzu ifade etmek isterim. İki ülke arasındaki kapasite fevkalade önemli iş birliklerine de müsaittir. Özellikle bilim, teknoloji, inovasyon ve yüksek teknolojiler alanında iş birliği yapabilecek çok güçlü insan gücüne ve teknolojik altyapıya sahip olduğumuzu belirtmek isterim" diye konuştu. Filistin davası konusunda Kore Cumhuriyeti’nin tutumunu takdirle karşıladıklarını ifade eden Kurtulmuş, şunları kaydetti: "Filistin’in masum ve mazlum halkına karşı destek olunması, yardımların gönderilmesi ve onların içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması konusundaki tavrınızı olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim. Yine aynı şekilde Filistin meselesinde iki devletli çözümden yana tavrınız da takdire şayandır. Ümit ederim ki bu doğru tavrımızı, doğru istikamette ilerleyen tavrınızı en kısa süre içerisinde Filistin devletini resmen tanıyarak olgunlaştırırsınız. En son Birleşmiş Milletler Genel Kurulu çerçevesinde 11 Batılı ülke Filistin’i tanıdı. Asya’nın büyük güçlerinden birisi olan Güney Kore’nin de tanınmasıyla birlikte çok güçlü bir destek verilmiş olur. Böylece Güney Kore olarak tarihin doğru tarafında durduğunuzu bütün dünyaya ilan etmiş olursunuz" Wonshik, iki ülke arasında tarihi bağların bulunduğuna işaret ederek, Kore Savaşı’nda Türkiye’nin 20 binden fazla asker göndererek Kore Cumhuriyeti’nin özgürlüğünü ve demokrasisini korumaya yardım ettiğini söyledi. Wonshik, Ayla filminde olduğu gibi Türk askerlerinin sadece savaşmadığını, savaş yetimleri için Ankara Okulunu kurduğunu, yetimlere bakarak eğitimler verdiğini anlatarak, Kore Cumhuriyeti halkı olarak buna karşı minnettar olduklarını ifade etti. Wonshik, 6 Şubat 2023’te Türkiye’nin yaşadığı deprem felaketi sırasında Kore Cumhuriyeti hükümeti ve halkının da hızla yardıma koştuğunu dile getirdi. Geçen sene aralık ayında Kore Cumhuriyeti’nde sıkıyönetim ilan edildiğini ve halkın Meclise koştuğunu, milletvekillerinin hızla Meclise geldiğini anlatan Wonshik, anayasaya uygun bir şekilde bu sıkıyönetimi iptal etmeye çalıştıklarını ifade etti. Görüşmede, NATO PA Türk Delegasyonu Başkanı AK Parti Antalya Milletvekili Mevlüt Çavuşoğlu, Türkiye-Kore Cumhuriyeti Parlamentolar Arası Dostluk Grubu üyeleri AK Parti Grup Başkanvekili Özlem Zengin, MHP Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül, AK Parti Karabük Milletvekili Cem Şahin, AK Parti Ankara Milletvekili Kurtcan Çelebi, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşcıer, Türkiye’nin Seul Büyükelçisi Murat Tamer yer aldı. Kurtulmuş ve Wonshik, daha sonra FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişimi sırasında bombalanan Meclis’teki alana karanfil bıraktı. TBMM Genel Kurul Salonu’nu ziyaret ederek milletvekillerini selamlayan Kurtulmuş ve Wonshik, bir süre Genel Kurul çalışmalarını takip etti.
Bartın Dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitimce ekonomiye etkileri anlatıldı Bartın Üniversitesinde (BARÜ) düzenlenen sempozyumda dijitalleşmenin medya, pazarlama, eğitim ve ekonomi üzerindeki çok boyutlu etkileri disiplinlerarası bakışla anlatıldı. Bartın Üniversitesi (BARÜ) Bartın Meslek Yüksekokulu tarafından "Yeni Medya, Yeni Pazarlama: Dijital Çağın Dinamikleri" başlığıyla çevrim içi bir sempozyum düzenlendi. Etkinliğin açılış konuşmasını BARÜ Rektörü Prof. Dr. Ahmet Akkaya yaptı. Dijital çağda üniversitelerin rolünü Rektör Prof. Dr. Ahmet Akkaya, "Günümüz çağında yeni medya etkileşimin ve hızın merkezde olduğu yeni bir iletişim kültürüdür. Bu kültür düşünme biçimlerimizi, üretim anlayışımızı ve ekonomik ilişkilerimizi etkilemektedir. Bu noktada üniversitelerin temel sorumluluklarından biri de geçmişin birikimini dijital çağın gereklilikleriyle harmanlayabilen, değişen dünya şartlarına uyum sağlayabilen dijital yetkinliklere sahip bireyler yetiştirmektir. Bu sempozyum öğrencilerimizin dijital dönüşümü akademik ve uygulamalı boyutlarıyla değerlendirmesine, güncel gelişmeleri alanın uzmanlarından takip etmesine ve üniversite-sektör-toplum etkileşiminin güçlenmesine önemli katkılar sunacaktır" dedi. Dijitalleşmenin medya, eğitim ve ekonomiye etkileri Sempozyumun oturum başkanlığını Mersin Üniversitesi İletişim Fakültesinden Prof. Dr. Barış Bulunmaz yaptı. Prof. Dr. Bulunmaz, "Dijital Medya ve Kültürel Dönüşüm" başlıklı değerlendirmesinde yeni medyayı ve gelişim sürecini anlatarak dijital platformların toplumsal değerler ve kültür üzerindeki dönüştürücü rolünü ele aldı. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulundan Doç. Dr. Yasemin Bilişli, "Yapay Zekâ Çağında Influencer Ekonomisi: Dijital Güvenin Anatomisi" başlıklı sunumunda influencer ekonomisinin evriminin yapay zekâ destekli içerik üretimiyle yaşadığı dönüşümü aktardı. Bağımsız araştırmacı Dr. Hakan Öngören, "Yeni Eğitim ve Dijital Vatandaşlık" başlığı altında dijitalleşen dünyada eğitim modellerinin değişimini, dijital vatandaşlık bilincini, 21. yüzyıl becerileri ve öğretmenin rolünü anlattı. "Yapay Zekâ Pazarlaması" konusunda Iğdır Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Barış Armutcu, kişiselleştirilmiş pazarlama stratejileri ve otomasyon uygulamalarının günümüz pazarlama anlayışını nasıl dönüştürdüğünü örneklerle açıkladı. Son olarak Kastamonu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesinden Dr. Öğr. Üyesi Nazlıcan Dindarik ise "Dijital Dönüşüm Çağında Akıllı Lojistik ve Tedarik Zinciri: Yeni Medyanın Etkileri" başlıklı konuşmasında yeni medya ve dijital teknolojilerin lojistik ve tedarik zinciri yönetiminde getirdiği yeniliklerin akıllı sistemlerde sunduğu katkılara dikkat çekti. Dijital çağın dinamiklerine ilişkin disiplinler arası bir bakış sunan sempozyum, soru-cevap bölümünün ardından sona erdi.
İstanbul Sedef Güler cinayeti davasında tutuklu sanık: "O anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım" Büyükçekmece’de denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılı halde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in öldürülmesine ilişkin 3 sanığın yargılandığı davanın görülmesine devam edildi. Tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü" dedi. Büyükçekmece Mimar Sinan Sahili’nde 7 Haziran 2024 tarihinde denizde elleri ve ayakları bağlı, halıya sarılmış ve ağırlık bağlanmış şekilde bir kadın cesedi bulunmuştu. Hayatını kaybeden kadının 24 yaşındaki Sedef Güler olduğu tespit edilerek 3 sanık hakkında iddianame düzenlenmişti. Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde sanıkların yargılanmasına devam edildi. Duruşmada, tutuklu sanıklar Fırat Baykara ve Yavuz Güngör ile Sedef Güler’in müşteki annesi Gülizar Sezer, müşteki abla Sevda Güler ve tarafların avukatları hazır bulundu. "Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" Duruşmada beyanda bulunan müşteki anne Gülüzar Sezer, "Bana atılan iftiraların hiçbirini kabul etmiyorum. Sanıkların hepsinden şikayetçiyim" dedi. Müşteki abla Sevda Güler ise, "Ben ve kardeşim uyuşturucu kullanmadık" diye konuştu. "Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" Duruşmada savunma yapan tutuklu sanık Yavuz Güngör, "Ben hiçbir şey yapmadım o anda akıl sağlığımı kaybetmiş olmalıyım, uyandığımda o kadın ölmüştü. Tekrar cezaevine girmemek için böyle bir şey yaptım. O an için ne yapacağımı bilemedim ama maktule zarar vermek istemedim" ifadelerini kullandı. Tutuklu sanık Fırat Baykara ise savunmasında, "Olayın en başından beri benim suçsuz olduğum belli. Sevda başından beri bir şeyleri gizliyor. Bu olayda en zayıf halka benim. Benim üstüme oynanmaya çalışılıyor. Ben Yavuz dahil olmak üzere dosyada adı geçen kimseyle telefon bağlantısı kurmadım. Yavuz aradığı zaman bana birisinin öldüğünü söyleseydi asla o eve girmezdim" diye konuştu. Müşteki anneden sanığa: Kızıma iftira atamazsın Sanık Fırat Baykara’nın savunması üzerine söz olan müşteki anne Sezer, "Çocuklarıma iftira atamazsın’ diyerek sanıklara tepki gösterdi. Bunun üzerine anne ve sanık Baykara arasında tartışma çıktı. Yaşanan gerginlik sonrası mahkeme duruşmaya ara verdi. Duruşma ertelendi Ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına hükmederek, eksik hususların giderilmesi için duruşmayı erteledi. İddianameden Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, Fırat Baykara, Yavuz Güngör ve Yiğit Hüseyin Ayvalık şüpheli sıfatıyla yer aldı. İddianamede denizde cansız bedeni bulunan Sedef Güler’in halıya sarıldığı, ellerinin koli bandı, ayaklarının ise zincir ve dambıl ile bağlandığının tespit edildiği belirtildi. Sedef Güler’in cansız bedeninin sarılı olduğu halı üzerinde halı yıkama fabrikası etiketi bulunduğu da iddianamede aktarıldı. Polis ekiplerince etiketteki firmaya gidildiğinde halının Zafer E. isimli kişi tarafından verildiği ifade edildi. Emniyet güçleri tarafından ifadesi alınan Zafer E. emlak işi yaptığını söyleyerek halının bulunduğu evi Fırat Baykara’ya kiraladığını anlattı. Halının bulunduğu evin Baykara tarafından kiralandığı ve Yavuz Güngör isimli sanık ile beraber kullanıldığı da soruşturma aşamasında tespit edildi. Yapılan incelemelerde 4 Haziran günü bir şahsın araç ile Sedef Güler’i Yavuz Güngör’ün kızı ile birlikte yaşadığı ikamete bıraktığı iddianamede belirtildi. Burada Sedef Güler ile Yavuz Güngör’ün kızı Y.H.G. arasında tartışma çıktığı ve Yavuz Güngör’ün Sedef Güler ile beraber Fırat Baykara adına kiralanan eve gittiği kaydedildi. Fırat Baykara’nın sonradan eve geldiği iddianamede açıklandı. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’i tespit edilemeyen bir nedenden dolayı burada öldürdükleri, cesedi yok etmek için plan yaptıkları ve bir gün sonra buluşmak üzere evden ayrıldıkları iddianamede aktarıldı. Sanıkların 6 Haziran’da tekrar buluştukları ve maktulün cesedini koyacakları valizi, zinciri ve ağırlığı aldıkları da iddianamede ifade edildi. Yavuz Güngör ve Fırat Baykara’nın Sedef Güler’in ellerini koli bandı ile bağladığı, halıya sardığı, ayaklarını zincir ve dambıl ile bağlayıp Mimar Sinan Köprüsü’nden aşağıya attıkları da iddianamede kaydedildi. Baykara’nın daha sonra polise giderek "Yavuz beni Gürpınar’da bulunan ikametine çağırdı. Eve gittiğimde hareketsiz yatan bir kadın gördüm, kontrol ettim, yaşam belirtisi yoktu. Polise haber vermek istediğimde Yavuz Güngör bana silah çekti. Nalburdan zincir ve ağırlık aldıktan sonra kadını halıya sardık. 7 Temmuz günü ise Büyükçekmece sahil tarafına gittik. Cesedi köprü üzerinden suya attık" dediği iddianamede ifade edildi. İddianamede, Yavuz Güngör’ün Yiğit Hüseyin Ayvalık aracılığıyla Yunanistan’a gönderildiği ancak daha sonra bir şekilde ülkeye iadesi sağlandığı ve Güngör’ün Edirne’de yakalandığı belirtildi. Sedef Güler’in Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan otopsi işleminin sonucunda ölüm nedeninin belirlenemediği belirtildi. Öte yandan Adli Tıp Kurumu 1 İhtisas Dairesi’nin incelemesinde maktulün kanında uyuşturucu madde bulunduğu, ölümünün uyuşturucu, uyarıcı madde sonucu meydana gelmiş olabileceği ancak baş, boyun bölgesinde ileri derecede çürüme nedeniyle yumuşak dokularında ayrıntılı analiz yapılamadığı yönünde değerlendirme yapıldı. İddianamede Fırat Baykara ve Yavuz Güngör’ün ‘nitelikli kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi. Yiğit Hüseyin Ayvalık’ın ise Yavuz Güngör’ün yurt dışına kaçmasına yardım etmesi gerekçesiyle ‘suçluyu kayırma’ suçundan 6 aydan 5 yıla kadar hapsi istendi.