KÜLTÜR SANAT - 23 Haziran 2021 Çarşamba 10:46

(Özel) 2800 yıllık antik kentin çöplüğü tarihe ışık tuttu

A
A
A
(Özel) 2800 yıllık antik kentin çöplüğü tarihe ışık tuttu

Manisa’nın Yunusemre ilçesinde bulunan 2800 yıllık Aigai Antik Kenti’nde su tutmadığı için kullanılamayan ve daha sonra çöplüğe dönüştürüldüğü tahmin edilen çukurdan çıkan nesneler, dönemin insanlarının yaşam biçimlerine dair önemli bulguların keşfedilmesini sağladı.

Manisa’nın Yunusemre ilçesinde bulunan 2800 yıllık Aigai Antik Kenti’nde su tutmadığı için kullanılamayan ve daha sonra çöplüğe dönüştürüldüğü tahmin edilen çukurdan çıkan nesneler, dönemin insanlarının yaşam biçimlerine dair önemli bulguların keşfedilmesini sağladı.


Türkiye’nin en önemli antik kentleri arasında yer alan Aigai Antik Kenti’nde 2021 yılı kazı çalışmalarına başlandı. Tarihi milattan önce 8. yüzyıla kadar uzanan ve 12 Aiol kentinden biri olan Aigai Antik Kenti’nde Yunusemre Belediyesi sponsorluğunda gerçekleşen kazı çalışmalarında bu yıl da önemli bulgular elde edildi. 2800 yıllık kentte o günün insanları tarafından oluşturulan su sarnıçları hayranlık uyandırdı. Kentte her yağan her bir yağmur damlasını çeşitli büyüklüklerdeki su sarnıçlarına yönlendiren dönemin insanları böylelikle ihtiyaç duyulan su kaynağını da sağlamış oldu.


Ayrıca kentte yağmur suları ile atık suların karışmaması için toprak künklerden kurulan kapalı sistemler de dikkat çekti. Yağmur suları sarnıçları kapalı sistem ile akarken, kentin atık suları ise farklı bir su yolundan dışarı boşaltılmış. Öte yandan sarnıçların halen daha su tutması ise dikkat çekti.



2800 yıllık antik kentin çöplüğü tarihe ışık tuttu


Manisa Celal Bayar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Öğretim Üyesi ve Aigai kazısı başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin başkanlığında yürütülen çalışmalar sırasında keşfedilen bir su sarnıcı ise diğerlerinden oldukça farklı olduğu görüldü. Yapılan araştırmalarda su sarnıcı amacıyla kazılan çukurun su tutmadığı için daha sonra çöplüğe dönüştürüldüğü ortaya çıktı. Özellikle üretim atölyelerinin bulunduğu alanda yer alan çöplük kentteki yaşamın izlerine de önemli ölçüde ışık tuttu. Dönemin insanlarının yaşam biçimlerinden yeme içme alışkanlıklarına, üretim olanaklarından kentteki geçim kaynaklarına kadar pek çok bilinmeyenin keşfedilmesini sağlayan çöplük kazı heyetinde heyecan uyandırdı.



“Kentte her dönemde yüzlerce sarnıç var”


Aigai Antik Kentinde kullanılan su sarnıçları hakkında bilgi veren Manisa Celal Bayar Üniversitesi Klasik Arkeoloji Öğretim Üyesi ve Aigai kazısı başkanı Doç. Dr. Yusuf Sezgin, “Aigai günümüzde Yuntdağı üzerine kayalık bir araziye kurulmuş antik kent. Burası 2800 yıl önce kuruluyor. Kurulduğu günden itibaren en önemli ihtiyaç su tabi ki de. İnsanların hayatta kalması için temel ihtiyaç su. Suyu sağlamak için tek yolları var. Kayalık ve yüksek bir tepe olduğu için dışarıdan su getirme imkanları yok. Kuyu da yapamıyorlar. Tek yöntem ise sarnıç. Ana kayaya çukurlar oyuyorlar ve yağmur sularını topluyorlar. Kentte her dönemde yüzlerce sarnıç var. Bunlar irili ufaklı; mekanlar içinde sarnıçlar var, avlu içi sarnıçlar var, kamusal alanlarda sarnıçlar var. Bunlar büyük ihtimalle Aigaililerin burada yaşamasına olanak vermiş” dedi.



“Gökyüzünden düşen her damla suyu mutlaka sarnıçlara yönlendirmişler”


Antik dönem insanlarının her bir yağmur damlasını sarnıçlara yönlendirdiğini söyleyen Sezgin, “Aigai’deki su sistemleri gerçekten de müthiş. Bu su mühendisliği açısından antik dönemin su teknolojisi açısından iyice çalışılması gereken bir konu olduğunu düşünüyorum. Bütün dertleri yağmur sularını toplamak. Bununla ilgili olarak çatılardan gelen yağmur sularını pişmiş toprak künklerle sarnıçlara yönlendirmişler. Yetmemiş anayolların altına temiz su kanalları yapmışlar. Yollardan akan temiz suları da kamusal alanlardaki sarnıçlara yönlendirmişler. Yollardaki atık su kanalları da var. Hem temiz su için hem de atık su için kanal sistemi oluşturulmuş. Gökyüzünden düşen her damla suyu mutlaka sarnıçlara yönlendirmişler” ifadelerini kullandı.



“Bizim için o çöp çukuru çok önemliydi”


Kentte keşfedilen çöplüğün dönemin insanlarına dair pek çok ipucunu sağladığını belirten Doç. Dr. Sezgin, “Burada özel bir sarnıç var. Aslında ilk kazdığımız zaman sarnıç zannettik ancak kazdığımız sırada fark ettik ki sarnıç değilmiş orası, sarnıç gibi görünüyordu. Büyük ihtimalle sarnıç işlevini görmemiş, sus tutmayan bir ana kaya çukuru. O çukur Roma döneminde çöplüğe çevrilmiş. Çöplük olmasının şöyle bir avantajı var; bütün mekanların ortasında bir yer. Çevredeki o günün yaşayanları işe yaramayan her şeyi, çöp diye düşündükleri, kırılan testilerini, bozulmuş bir tezgahı o çukurun içine atmışalar. O sırada ne yemişlerse onlarında çöplerini atmışlar. Pişmiş toprak kapları, kemikler var. Bu da bize o dönemin beslenme alışkanlıkları açısından da önemli ipuçları sunuyor. Bu açıdan bizim için o çöp çukuru çok önemliydi. Bu yılki çalışmalarımızda 2021 yılındaki çalışmalarda bu çöp çukurundaki buluntularını bitirdik. Restorasyonunu da tamamladık. Bir kısmını daha öncesinde de müzeye teslim etmiştik. Geri kalan kısmını da bu yıl ki çalışmalarla tamamladık” diye konuştu.



“Bizim için ilginç olan buluntular arasında kemik objeler vardı”


Çöplükten çıkan buluntular arasında ilginç objelerin bulunduğunu belirten Sezgin, “Özellikle çöp çukurundan çıkan kalıntılar günlük kap kacak seramikler aslında tanıdığımız türdeki eserler. Fakat bizim için ilginç olan buluntular arasında kemik objeler vardı. O dönem için kullanılmış kemik bıçaklar, kaşıklar, bir takım kemik ürünler. Bol miktarda zeytin çekirdeği bulduk. Üzüm çekirdekleri var. Bir tane çok minik bir şeftali çekirdeği var. Şahsen ben de nasıl bir tür şeftali olduğunu çok merak ediyorum. Bizim bugünkü şeftali çekirdeklerinden çok küçük diyebilirim” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Sarıkaya: "Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demektir" Dünya İnme Farkındalık Günü dolayısıyla açıklamalarda bulunan Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, "Kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demektir" dedi. Çankırı İl Sağlık Müdürü Dr. Hüseyin Sarıkaya, ’Dünya İnme Farkındalık Günü’ çerçevesinde açıklamalarda bulundu. İnmenin çok hızlı tedavi gerektiren bir durum olduğunu belirten Dr. Sarıkaya, inme tedavisinde en önemli faktör tedaviye çabuk ulaşabilmek olduğunu ve kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demek olduğunu söyledi. İnmenin çok hızlı tedavi gerektirdiği kaydeden Dr. Sarıkaya, "İnme beyin damar hastalıklarının ani olarak ortaya çıkan ve çok hızlı tedavi gerektiren bir durumdur. İnme tedavisinde en önemli faktör tedaviye çabuk ulaşabilmektir. Yani kaybedilen her dakika beyinde milyonlarca hücrenin ölümü demektir. İnme sonrasında doktor tarafından talep edilen ileri tetkikler de yaptırılmalıdır. Bu tetkikler, inmenin nedeninin belirlenmesi ve doğru tedavinin planlanması adına gereklidir. İnmeye neden olan risk faktörlerinin bilinmesi, doktorun tavsiyelerine uyulması ve sağlıklı bir yaşam tarzının benimsenmesi doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve sürdürülmesi çok önemlidir. Bu hususta, yüksek tansiyon hastalarının tansiyonunun kontrol altına alınması, beslenmedeki doymuş yağ miktarı ve kolesterolün azaltılması, sigara kullanımı varsa bırakılması, diyabet yönetimi diyet ve egzersiz ile fazla kiloların verilmesi önemlidir. Bunun yanında meyve sebzeler açısından zengin bir beslenme de bu dönemde alınabilecek önlemler arasındadır. Hareketsiz bir yaşam yerine düzenli bir egzersiz rutini, birçok yönden felç riskini azaltır.Yapılan egzersizle kan basıncı düşürülebilir, kan damarları ve kalp sağlığı iyileştirilebilir. Sağlıklı beslenerek, kilo kontrolü sağlayarak fiziksel aktivite yaparak inme riskinizi azaltın" ifadelerini kullandı.
Muş Kahramanmaraş depremini simülasyon tırında birebir yaşadılar Muş’ta deprem bilincini artırmak ve vatandaşları deprem anında alınması gereken tedbirler konusunda bilinçlendirmek amacıyla kente getirilen deprem simülasyon tırında vatandaşlar, Kahramanmaraş depremini birebir yaşadılar. Muş Afet ve Acil Durum Yönetimi İl Müdürlüğü tarafından Vangölü Elektrik Dağıtım Anonim Şirketi (VEDAŞ) bahçesine getirilen deprem simülasyonu tırında katılımcılar, Kahramanmaraş depremini birebir yaşadılar. Tır içinde deprem öncesi, sırası ve sonrasında neler yapılması gerektiği, doğru davranış şekillerinin neler olduğu AFAD uzmanları tarafından uygulamalı olarak gösterildi. Süreleri farklı olmak üzere 7.8 büyüklüğündeki Kahramanmaraş ve Marmara depremlerini yaşayan katılımcılar, çök-kapan-tutun yöntemiyle kendilerini korumayı öğrendiler. Bu tür etkinliklerin deprem bilincini artırmada önemli bir rol oynadığını belirten VEDAŞ İş Güvenliği Uzmanı Mehmet Salih Timur, simülasyonlar sayesinde deprem anında doğru ve bilinçli bir şekilde hareket etmenin can kayıplarını ve maddi zararları en aza indireceğini vurgulayarak, “Bu uygulamanın amacı, katılımcılara bir deprem deneyimi yaşatmak. Türkiye genelinde AFAD’a ait 4 adet deprem simülasyon tırı bulunmaktadır. VEDAŞ İl Müdürlüğünün talebi üzerine Ankara’dan AFAD’ın göndermiş olduğu deprem simülasyon tırından VEDAŞ İl Müdürlüğü çalışanları, aileleri ve vatandaş yararlandı. Bugün toplamda 100 personelimiz katıldı. 50-60 civarında vatandaş katılımı sağlandı. Bu tür uygulamaların vatandaş üzerinde etkisi büyük. Bir şeyi deneyimlemek her zaman bir sıfır önde başlamak gibidir. VEDAŞ İl Müdürlüğü olarak yılda iki defa acil durum tatbikatları kapsamında deprem, yangın, çığ felaketi eğitimleri vermekteyiz” dedi.
Kayseri Bağırsaklardaki emilim bozukluğunun 4 belirtisi Memorial Kayseri Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan, emilim bozukluğu ile ilgili bilgi verdi. Gıdaların içeriğindeki maddelerden birine karşı sindirim sisteminin verdiği reaksiyon veya bazı hastalıklara bağlı olarak ortaya çıkan iltihap nedeniyle gelişen malabsorbsiyon, sindirim sisteminin düzenli çalışmasını engelliyor. Emilim bozukluğu olarak bilinen malabsorbsiyon sendromu, bağırsakların besin bileşenlerini yeterince sindirememesine ya da emilmemesine neden oluyor. Malabsorbsiyon nedeniyle sindirimin bozulması ise daha birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Memorial Kayseri Hastanesi Gastroenteroloji Bölümü’nden Doç. Dr. Mustafa Kaplan, emilim bozukluğu ile ilgili bilgi verdi. Besinler tam olarak sindirilemiyor Malabsorbsiyon sendromu, alınan besinlerin vücutta etkili bir şekilde emilmesini engelleyen bir sindirim bozukluğudur. Bu bozukluk nedeniyle besin maddelerinin sindirimi ve emilimi tam olarak gerçekleşmez. İnce bağırsakta besinlerin, vitaminlerin ve eser elementlerin emiliminin bozulması sonucu ortaya çıkmaktadır. Birçok nedeni olan malabsorbsiyon sendromunda emiliminin fazlasının gerçekleştiği ince bağırsağın zarı yani mukozası zarar görür. Malabsorbsiyon, hazımsızlığa ve hatta yetersiz beslenmeye yol açabilmektedir. Yemek yedikten sonraki süreçte vücudun vitamin ve minerallerden fayda sağlaması beklenir. Ancak malabsorpsiyon sendromu varsa, sindirim sürecinin sonunda yenilen besinlerden fayda elde edilmez. Emilemeyen besinler dışkıyla atılır Sindirim sürecinde emilemeyen tüm besinler dışkı yoluyla atılacaktır. Malabsorpsiyon sendromu olanlarda genellikle yan etki olarak görülen ishal, tabloyu daha da kötüleştirmektedir. İshal nedeniyle besinler vücuttan çok kısa sürede dışkıyla atılmaktadır. Kısa vadede malabsorpsiyon nedeniyle belirli yiyeceklerin sindirilememesinden dolayı gastrointestinal rahatsızlıklara yani genelde ishal, gaz, şişkinliğe neden olacaktır. Zamanla, vücutta emilemeyen besinlerin eksikliği birçok soruna yol açacaktır. Makrobesinlerin (protein, yağlar veya karbonhidratlar) herhangi birinin eksikliği, kas kaybı ve bağışıklık sisteminin çökmesine sebep olur. Mikro besinleri (vitaminler ve mineraller) yeterli düzeyde alamamak ise göz, kemik, cilt ve saçları olumsuz etkilemektedir. Belirtiler dikkate alınmalı Malabsorpsiyon sendromu, hazımsızlığın yanı sıra birçok semptom ve şikayetle kendini belli etmektedir. Karın ağrısı. Karın bölgesinde şişkinlik ve aşırı gaz oluşumu. Mide bulantısı ve kusma. İshal ve yağlı dışkılama yani steatore. Belirtilerin ardından zamanla yetersiz beslenmenin bazı sonuçları ortaya çıkmaktadır. Aşırı kilo kaybı olması, kas erimesi, sık tekrarlanan enfeksiyon varlığı, vücutta kolayca oluşabilecek morarmalar, kuru cilt ve cilt lezyonları, saç dökülmesi, ödem yani şişlik, baş dönmesi, sinirlilik, ilgisizlik ve yorgunluk hali, Gece körlüğü (A vitamini eksikliği), Zayıf kemikler ve kemik ağrısı ve kemik kırığı (D vitamini eksikliği), Diş eti kanaması ve burun kanaması (K vitamini eksikliği), Unutkanlık, baş dönmesi, ağız çevresi yaralar (B12 vitamini eksikliği), Çocuklarda ise büyümenin gecikmesi Emilim bozukluğunun nedeni belirlenmeli Birçok hastalık malabsorbsiyon sendromuna yani emilim bozukluğuna neden olabilmektedir. Çölyak hastalığı, crohn hastalığı gibi iltihabi barsak hastalıkları, radyoterapi yani ışın tedavisine bağlı ortaya çıkan bağırsak hastalıkları, whipple hastalığı, kistik fibrozis, pankreas travması veya alkole bağlı pankreas yetmezliği, parazit ya da bağırsak kurdu enfeksiyonları. Kandaki mineral ve vitaminlere bakılmalı Tüm hastalarda tam kan sayımı ve biyokimya testlerinin ardından emilimi bozulan demir, vitamin B12, folik asit ve D vitamininin vücuttaki düzeyleri ölçülür. Yağ malabsorpsiyonu tanısı için dışkıda yağın varlığı aranır. Yine kanda çölyak için testlere bakılabilir. Dışkı incelemesinde pankreas enzim yetersizliği için fekal elastaz ve iltihabi bağırsak hastalığı için fekal kalptrotektin bakılabilir. Gerekirse hastalara endoskopi ve kolonoskopi yapılarak biyopsi de alınabilir. Tedaviye başlamadan emilim bozukluğuna neden olan asıl hastalığın bulunması gerekir. Örneğin bu duruma Crohn hastalığına sebep oluyorsa ve ilaçlarla Crohn hastalığı tedavisi edilirse emilim bozukluğu da düzelir. Benzer şekilde bu tabloya çölyak hastalığı sebep oluyorsa ve diyetten glüten çıkartılırsa sorun çözülür. Bu süreçte hastaya kalsiyum, D vitamini, demir, folik asit ve B12 gibi önemli vitamin ve mineral takviyeleri verilmektedir. Kilo kaybından dolayı hastaya yüksek kalorili diyetler uygulanabilir. Pankreas hasarı olan kişilerde ise pankreastan salgılanan enzimlerin yeterli düzeyde olmaması nedeniyle hastalara pankreas enzimi içeren ilaçlar verilmektedir. Tedavinin yetersiz olduğu durumlarda ise total parenteral nütrisyon (TPN) denilen damardan beslenme yöntemine başvurulmaktadır. Bu yöntem, hastaya damar yoluyla gerekli besinlerin verildiği bir uygulamayı içerir. Serumlar hastaya özel olarak hazırlanmaktadır. Gerekli olan kalori, vitamin ve mineraller hastanın ihtiyacına göre ayarlanmaktadır.