ASAYİŞ - 09 Ağustos 2019 Cuma 11:55

HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde baskı, zorlama, sürgün ve mobbing iddiası

A
A
A
HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde baskı, zorlama, sürgün ve mobbing iddiası

HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı İnovasyon Grafik Tasarım Şube Müdürlüğü bünyesinde grafik tasarımcısı olarak çalışan Halil İbrahim Eldem’in, herhangi bir bilgilendirme yapılmadan ilk olarak Çevre Koruma Daire Başkanlığı’na ardından da Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’na sürgün edilerek işi bırakmaya zorlandığı öne sürüldü.

HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı İnovasyon Grafik Tasarım Şube Müdürlüğü bünyesinde grafik tasarımcısı olarak çalışan Halil İbrahim Eldem’in, herhangi bir bilgilendirme yapılmadan ilk olarak Çevre Koruma Daire Başkanlığı’na ardından da Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’na sürgün edilerek işi bırakmaya zorlandığı öne sürüldü.


HDP’li Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde baskı, zorlama, sürgün ve mobbing iddiaları her geçen gün artarak devam ediyor. Son olarak Grafik Tasarım Şube Müdürlüğü bünyesinde grafik tasarımcısı olarak çalışan Halil İbrahim Eldem’in, herhangi bir bilgilendirme yapılmadan ilk olarak Çevre Koruma Daire Başkanlığı’na ardından da Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’na sürgün edilerek işi bırakmaya zorlandığı öne sürüldü.


İddiaya göre, baskı ve zorlama ile sürgün edildiği Sağlık İşleri Daire Başkanlığı bünyesindeki hayvan hastanesinde tedavi gören hayvanların bakımına zorlanan Eldem, herhangi bir tecrübe ve eğitimi olmaması nedeniyle sedye ile yaralı bir köpeği taşıdığı sırada köpeğin saldırısına uğrayarak kolundan ısırıldı. Köpeğin saldırısına maruz kalan Eldem, iş göremez raporu alarak kendisini sürgün edenler hakkında şikayetçi oldu.



Herhangi bir eğitim yapılmadı


Grafik tasarımcısı olduğunu daire başkanı ve şube müdürüne bildirmesine rağmen görevinde herhangi bir değişim yapılmadığını savunan Eldem, “Kayyum dönemi bittikten sonra 2 sürgün şeklinde görevlendirme aldım. Birincisi Çevre Koruma Daire Başkanlığı, ikincisi Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı. Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’nda hayvan hastanesine görevlendirildikten sonra personel şube müdürüne daire başkanıma ve birim şube müdürüme bilgilendirmelerde bulundum. Benim bu konu hakkında bilgim yok, ben grafik tasarımcıyım şeklinde. Buna rağmen hiç bilgilendirme yapılmadı. Bir eğitim yapılmadı. Görev değişikliği yapılmadı. Ve ardından geçtiğimiz hafta köpek tarafından ısırıldım” dedi.



“Müdür, personel hakkında bilgi sahibi değil”


Kent AŞ’nin Müdürü Cebbar Leygara’nın hazırladığı liste ile Genel Sekreter imzasıyla Sağlık Hizmetleri Daire Başkanlığı’na görevlendirildiğini dile getiren Eldem, “Cebbar Leygara’nın personel hakkında pek bilgi olmadığını düşünüyorum. Çünkü biz kendisine meslek kodumuzun da grafik tasarımcı olduğunu belirttik. Buraya görevlendirildikten sonra kendilerini uyarmama rağmen tekrar orada görevim devam etti. Hayvanları sevdiğim için burada çalışmam pek bir sorun teşkil etmedi benim için. Sonuçta belediyenin neresinde çalışsak bizim için hizmettir. Hayvanlar da Allah’ın sessiz kulları olduğu için orada da çalışmaktan onur duydum. Hayvanları seviyorum. Orada hayvanlara nasıl yakınlaşacağını bilmediğim için yaralı bir havyanı sedyeye taşırken canı acıdı ve kolumu ısırdı. Bu konuda şube müdürlerime gittiğim zaman benden önce birim sorumlusu arkadaşa göndermeyin burada pansumanını yapsın dediklerini öğrendim” diye konuştu.



“Kanuna aykırı şekilde çalıştırıyorlar”


Psikolojik olarak bir baskı gördüklerini belirten Eldem, “Sürekli doktorlarıma gidiyorum. Şuanda kuduz aşılarım devam etmekte. Her gün hastaneye gidip pansumanı yeniliyorum. Tedavim devam ediyor. Görevlendirme yapılırken kimin imzası var, kimler benden sorumluysa onlardan şikayetçi oldum. Öncelikle bu konu hakkında KENT AŞ Müdürünü bilgilendirmiştim bilgim olmadığına dair. KENT AŞ müdürü Cebbar Leygara’dan şikayetçi oldum. Ardından daire başkanıma söyledim. Daire başkanıma söylediğim zaman odasına davet etmek yerine yol üzerinde yapacak bir şey yok beden işçisiniz işi bırakmamızı istiyorlardı. Burada bir mobbing uygulanıyor. Psikolojik olarak bir baskı görüyoruz. Bize ait olmayan işleri yaptırıyorlar. Kanuna aykırı şekilde bazen 45 saatin üzerinde bazen 70 bazen 75 saat çalıştırıyorlar. Hafta sonları, öğle araları olmadan. Burada psikolojik olarak ağır bir mobbing var. Çalışmazsanız tutanak tutarız şeklinde tehdit dili kullanılıyor. 29 kodu ile işçileri çıkarıyorlar. Üstlerine hakaret şeklinde ve biz bunu kanıtlayamıyoruz” şeklinde konuştu.



“İstifaya zorluyorlar”


100’ü aşkın çalışanın sürgün edildiğini vurgulayan Eldem, konuşmasına şöyle devam etti:


“Özellikle gençlik merkezi, Mardinmasa gibi birimler aynı zamanda özel kalem emrinde olan personeller ya işten çıkarılıyor ya da ağır işlerin olduğu birimlere sürülüyor. Burada halkın içerisinde haysiyetini düşürüyorlar istifa etsinler diye. Çok çalıştırarak bedenin sınırlarını zorluyorlar. Kanunsuz olarak yüksek saatler, su ve yemek ihtiyaçlarından, sağlık standartlarından uzak şartlarda çalıştırıyorlar, sırf işi bırakalım diye.”


Hayvan hastanesinde ilaç ve mama sıkıntısı olduğuna dikkat çeken Eldem, hayvanlara küflü ekmek yedirildiğini ve her gece 1-2 tane hayvanın öldüğünü dile getirdi.


Konuyla ilgili belediyenin iş kazaları yetkilileriyle yapılan görüşmede ise gerekli iş güvenliği eğitimlerinin verildiği, yaşanan olayın spesifik olarak geliştiği öne sürüldü.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Zonguldak Enkazdan sağ çıkan Hediye hayırseverlerin desteğiyle dünyaevine girdi Hatay’da yaşanan depremde enkazdan beş gün sonra sağ kurtulan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı ile ertelediği düğününü hayırseverlerin de desteğiyle Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesinde gerçekleştirdi. Hatay’da yaşayan 21 yaşındaki Hediye Demirkol, nişanlısı Muhammet Yıldız ile birlikte düğün hazırlıkları yaparken 6 Şubat 2023’te yaşanan depremlerde annesi ve kardeşi ile enkaz altında kaldı. Deprem sonrası enkazın arasında nişanlısını arayan Muhammet Yıldız, günlerce umudunu kaybetmeden molozların arasında Hediye Demirkol’dan bir iz aradı. Ekiplerin çalışmaları sonucu beş gün sonra enkazdan sağ kurtulan Hediye Demirkol’un kolu ampute edildi. Enkazda annesini kaybeden ve kardeşinin de iki ayağı ampute edilen Hediye Demirkol, sevk edildiği Adana’da tedavisinin tamamlanmasının ardından kardeşiyle birlikte Zonguldak’ın Karadeniz Ereğli ilçesine taşındı. Türk Kızılay Şubesi ve hayırseverlerin de desteğiyle bir eve yerleştirilen Hediye Demirkol, Şube Başkanı Kürşat Yağız’a deprem nedeniyle ertelenen düğün planından bahsetti. Çiftin hayalini gerçekleştirmek isteyen Kızılay, düğün için hazırlık başlattı. Davul zurna eşliğinde gelin alma adetinin yerine getirilmesiyle birlikte çeyizler de eve taşındı. Yapılan duaların ardından konvoy halinde Gülüç Belediyesi Düğün Salonu’na gelen çift, burada dünyaevine girdi. “Evlilik sürecimiz depremden sonra çok farklı boyuta geldi” Hayırseverler ve sevenleri genç çifti düğünde yalnız bırakmadı. Dört senelik nişanlılık süreci sonrası düğün hazırlığı yaptıkları sırada depremin olduğunu anlatan Hediye Demirkol, “Birbirimizi görüp tanıştık. Uzun bir hikayemiz var. Zamanla konuşa konuşa ileriye dönük sürecimiz başladı. Söz takıp nişanlandık. Yaklaşık dört senedir birlikteyiz. Deprem bizim dönüm noktamız oldu. Önceleri evlilik sürecini düşünüyorduk ama depremden sonra çok farklı boyuta geldi. Birbirimizden kopamadığımızı o zaman anladık. Düğünü erteledik. Deprem olmasaydı geçen yaz düğün olacaktı. Tedavi süreçleri oldu" dedi. Karadeniz Ereğli’ye geldiklerinde nikah yaparak dünyaevine girmeyi planladıklarını ve Kızılay’ın desteğiyle düğün yaptıklarını anlatan Demirkol, “Bu şekilde bize güzel bir düğün organize ettiler. Hatay’dan Karadeniz Ereğli’ye geldik. Orada hiçbir şeyimiz kalmadı. Buradaki güzel insanlarla tanışma sürecimiz oldu. Birçok insanla tanıştık. Sağ olsunlar hiçbir zaman desteklerini ayırmadılar” diye konuştu. “Küs öleceğimizi bilmek beni kahretti” Depremin kendileri için dönüm noktası olduğunu söyleyen Muhammet Yıldız ise, “İnsan sevdiğinden asla kopamaz. Depremin olduğu gün kendisiyle küstük. Öleceğine değil de küs öleceğimize çok üzüldüm. Sürekli bunu düşünüyordum, kahroldum. Neden kavga ettiğimizi düşündüm. Demek ki iki günlük dünyaymış, kavga etmeye hiç gerek yokmuş” dedi. İlk depremin yaşanmasında bir saat sonra nişanlısının evinin enkazının başına geldiğini anlatan Yıldız, “Enkazdan araçlar geçemiyordu. Yakınlarında bir tane park vardı. İnsanlar ateş yakmış duruyordu. Bir umut oradadır diye kendisini, annesini ve küçük kardeşini aradım. Kimseyi bulamadım. Enkaz başında gördüğüm tablo her şeyi anlamama yetti. Oradan birisinin çıkması imkansız gibi bir şeydi. Arkadaşlarım da bunu söylüyordu. İlk başta Hediye’nin ölmediğini söylüyordum. Boşuna ümitlenmememi ve durumu kabullenmemi söylediler. Sonuna kadar Hediye’nin yaşadığını düşünüyor ve inanıyordum. Sonra Hediye’nin sesini duyduk ve yaşadığını öğrendik” ifadelerini kullandı.