GENEL - 17 Ekim 2016 Pazartesi 15:48

Mersin’de köylülerin ’2-B’ tepkisi

A
A
A
Mersin’de köylülerin ’2-B’ tepkisi

Mersin’in Erdemli ilçesinde köy iken ’Büyükşehir Yasası’ ile mahalleye dönüştürülen Sarıkaya’da vatandaşlar, 2-B fiyatlarına tepki gösterdiler.
Köylüler, üzerlerinde "Sarıkaya köyü milli emlak müdürlüğü tarafından satılıktır. Halk için 2 milletvekili 1 genel müdür etmiyor" yazılı pankartla birlikte, ’bu tarla bugün benim acep yarın kimin olacak’, ’camimizin yeri bari tapulu’, ’dedemden kalan tarla torunuma kalmayacak’ yazılı dövizlerle yürüyüşlerini gerçekleştirdi.
Çektikleri görüntüleri ise sosyal medya hesaplarından paylaşan köylüler, seslerini duyurmaya çalışıyor.
Yürüyüş sonunda bir açıklama yapan köy muhtarı Mustafa Ulak, vatandaşların 1. bölge dönüm fiyatının 60 bin lira, 2. bölge dönüm fiyatının 50 bin ve 3. bölge dönüm fiyatının 38 bin lira olmasına tepki gösterdiğini belirtti. Ulak, "Köylülerimiz sesimizi duyurmak için, Sayın Başbakanımıza ve Cumhurbaşkanımıza sesimizi duyurmak için burada toplanmış bulunuyor. Burada amacımız herhangi bir şov yapmak, gündem yapmak değil, tek isteğimiz adalet. Sarıkaya köyü Mersin’e 70 kilometre mesafede. Erdemli’ye 35 kilometre. Bin 300-bin 400 rakımı var. Sarıkaya’da 2 bin 270 parsel var. 2 bin 465 dönüm arazi var. Bu fiyatla milletin bu arazileri alması imkansız" dedi.
Köylerinin 400 yıllık olduğunu ifade eden bir vatandaş ise, "Şu an 2-B denen arazileri dedelerimiz elleriyle tırnaklarıyla bu hale getirdi. Bunları çavdarlı buğday ekmek için bu toprakları ayıkladılar. Köyde en büyük gelir bin 500 lirayı bulmuyor. Ben emekliyim, 3,5 dönüm üzerime arazi yazılmış. 67 yaşında bir adam olarak 5 yıllık emeklilik maaşımı vermem lazım" diye konuştu.
Köyün eski muhtarlarından Ahmet Ergen ise, "Bu köyde 500 liraya kimsenin almayacağı yer var. Devletin kendi elinde kalır. Köylü haliyle tepki halinde. Sesimizi duyurmak istiyoruz. Devletimiz büyüktür devletimizden adalet ve hakkaniyet istiyoruz" şeklinde konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.