YEREL HABERLER - 20 Ocak 2017 Cuma 10:35

Tuna; "Toroslar’da kentsel dönüşüm şart"

A
A
A
Tuna; "Toroslar’da kentsel dönüşüm şart"

Toroslar Belediye Başkanı Hamit Tuna, Toroslar’da mutlaka kentsel dönüşüm olması gerektiğini vurgulayarak, "Hem insanların yaşam kalitesini yükseltmek hemde gecekondulaşmış yapıdan kurtulmak için bu şart. Sel felaketinde su basan evlerin hep yol seviyesinin altında kalan ve dere yataklarına yakın yapılan evler olduğunu gördük. Su baskınlarının önlenmesi için dere yataklarının bir an önce temizlenmesi, oraların yeşil alan şeklinde en az 50-100 metre alandaki evlerin boşaltılması gerekiyor" dedi.
İhlas Haber Ajansı (İHA) Mersin Bürosunu ziyaret eden Tuna, burada İHA Mersin Sorumlusu Hüseyin Kar ve çalışanlarla sohbet etti. Ziyarette ilçede yaptıkları ve yapmak istedikleri projelerden bahseden Tuna, Toroslar’da kentsel dönüşümün olması gerektiğini söyledi. Hem insanların yaşam kalitesini yükseltmek hemde gecekondulaşmış yapıdan kurtulmak için bunun şart olduğunu ifade eden Tuna, "Şu son yağan yağmurda su basan evleri gezdiğimizde, gördüğümüz sıkıntı şu; su basmış evlerin tamamı yoldan 50 santim, 80 santim altta olmasından dolayı buna maruz kalmış. Özellikle dere yataklarına yakın yerlerdeki bu tür evleri kentsel dönüşümle site haline getirmeye çalışıyoruz. Özellikle Alsancak Mahallesi’ndeki Müftü deresinin yeşil bant olmasıyla ilgili Büyükşehir Belediyesi’nin de düşündüğü bir çalışma var. O dere yataklarının bir an önce temizlenmesi lazım. Oraların bir an önce yeşil alan şeklinde en az 50 veya 100 metre alandaki evlerin boşaltılması lazım ki, bu su baskınları olmasın. Şu anda en önemli projemiz, kentsel dönüşümle ilgili adım. Zaten diğer projeleri yapıyoruz. Seyir terası projemiz var. Seyir terası projesini mutlaka bu dönemde yapacağız. Bizim seçim öncesi verdiğimiz 41 proje sözümüz vardı. Aşağı yukarı 28’ini yapmışız. Diğer projelerin de hayata geçmesi için çalışmalarımızı sürdürüyor" diye konuştu.

"Müftü deresi neden bir Porsuk çayı olmasın?"
Özellikle yaylalarda çalışmalarının sürdüğünü belirten Tuna, şu bilgileri verdi; "Yaylalarımızda yazın 270 bin kişiye yakın misafirimiz oluyor. Onlara daha rahat ortamlar oluşturabilmek için çalışıyoruz. 4 tane kalemiz var, birini revize ettik. Sunturas şelalesini ziyaret edilebilir hale getirdik. Deniz dezavantajını dağ avantajımızla ortadan kaldırmanın gayretindeyiz. İnsanları Toroslar bölgesine getirme gayretindeyiz. Artık Toroslar’da 500-600 binlere satılan evler oluştu. İnşallah Büyükşehir Belediyesi Müftü deresini de ıslah ederse neden bir Porsuk çayı olmasın? Hem sel taşkınları önlenmiş hemde etrafında oluşacak çay bahçeleriyle, gezinti ve bisiklet yollarıyla taçlandırılmış bir mekan haline getirilebilir. O bölge cazibe merkezi haline gelir ve bölge şehrin vizyon projesi olur. Mersin’e de bu yakışır diye düşünüyorum. Tabi o bizim yapabileceğimiz işin üstünde bir proje. Ortalamada Yenişehir, Toroslar ve Büyükşehir Belediyesinin ortaklaşa düşünüp, hareket etmesi gereken bir proje. Toroslar olarak artık kabuğumuzu yırtık. Hele k,i Şehir Hastanesinin gelmesiyle birlikte ilçe tam bir çekim merkezi olacak diye düşünüyoruz."

"Büyükşehir belirlenen 8 caddeyi açarsa ilçe çok farklı bir siluete kavuşacak"
3. Çevre Yolunun devamıyla ilgili olarak da bilgi veren Tuna, “Normalde yetki Büyükşehir Belediyesinde olmasına karşın bende vatandaşları ikna anlamında görüştüm. 850 metre boyunda, 35 metre kesitinde bir yer açıldığı zaman 3. Çevre Yolu olacak. O bölgede 96 tane konut var. Yarısından fazlasıyla anlaşıldı, problem yok. Hatta 20 tanesinin ücreti de verildi. Buralar yıkılacak. Problem çıkarmanın çok mantığı yok. Kaldı ki, bu Büyükşehir Belediyesinin insanlara yaptığı bir güzellik. Metresi 400 liraya giden arsa bedeli veriliyor. Yapılmış inşaatların kapalı arsa bedeli ne ise onunda yüzde 75’i ödeniyor. Dolayısıyla insanlar verilen para ile çok mağdur olmadan başka yerden arsaya ev yaptırabilecek durumları oluşuyor. Zaten oranın kesin yılacağı belliydi. Bu 20 yıldır belliydi. Çok sıkıntı görünmüyor. Olduğu takdirde bizde devreye gireceğiz. İnşallah o yol açıldığında Mersin trafiğine de ciddi anlamda katkı sağlayacak. Bizimde bölgemizde akışkan bir bulvarın oluşmasıyla üzerinde oluşacak küçük işletmelerin sayısı artacak. Bu sayı artıkça çalışan insan sayısı artacak. O anlamda da bize çok katkı sağlayacak. Aslında bizim bölgemizin proje bazlı çok eksiği yok. Her şeyi yaptık. Bizim tek eksiğimiz var, açılması gereken bulvar ve caddelerin açılması. 8 tane cadde var. Onlar açıldığı takdirde gerçekten Toroslar ilçe olarak çok farklı bir siluete kavuşacak. Onu da Büyükşehir Belediyesinden bekliyoruz" ifadelerini kullandı.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.