YEREL HABERLER - 25 Mart 2017 Cumartesi 14:29

Bakan Elvan, Tarsus’ta işadamlarıyla buluştu

A
A
A
Bakan Elvan, Tarsus’ta işadamlarıyla buluştu

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, 30 milyon yolcu kapasitesine sahip ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyüğü olma özelliği taşıyacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı’nı, 2018 yılı sonu itibariyle hizmete açmayı planladıklarını söyledi.

Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, 30 milyon yolcu kapasitesine sahip ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyüğü olma özelliği taşıyacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı’nı, 2018 yılı sonu itibariyle hizmete açmayı planladıklarını söyledi.


Bakan Elvan, Tarsus Ticaret ve Sanayi Odası ile Tarsus Ticaret Borsası işbirliğinde düzenlenen toplantıda, ilçedeki işadamı ve sanayicilerle bir araya geldi.


Toplantıda Mersin’e yapılan yatırımlar hakkında açıklamalarda bulunan Elvan, medeniyetlerin beşiği olarak nitelendirdiği Tarsus’un, çok kültürlülüğün en önemli kentlerinden biri olduğunu belirtti. Cumhuriyetin ilk yıllarında sanayinin ilk adımlarının Tarsus’ta atıldığını ve modern tarımın da bu topraklarda uygulanmaya başlandığını söyleyen Elvan, Tarsus’un ne kadar önemli bir merkez olduğunun açıkça görüldüğünü belirtti.


"Çukurova Bölgesel Havalimanı süratle tamamlanacak”


Yarın Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ve Avrupa Birliği Bakanı Ömer Çelik ile birlikte Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın temelini atacaklarını hatırlatan Elvan, bu yılsonu itibariyle altyapı çalışmalarının tamamıyla bitmiş olacağını, 2018 sonunda da üstyapının tamamlamış olacağını açıkladı. Hizmete girdiğinde 30 milyon yolcu kapasitesine sahip olacak olan ve İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan sonra Türkiye’nin en büyüğü olma özelliği taşıyacak olan Çukurova Bölgesel Havalimanı’nın 2018 sonu itibariyle hizmete açmayı planladıklarını kaydeden Elvan, yine bu pazar günü Çamtepe kavşağının da temelini atacaklarını, burayı da 1-2 yıl gibi bir sürede değil, birkaç ay gibi kısa bir süre içerisinde tamamlayarak, önümüzdeki yaz aylarında hizmete açacaklarının müjdesini verdi.


“Akdeniz Sahil Yolunu tamamlamak için 6 firma 24 saat esasına göre çalışıyor”


Mersin’i Antalya’ya bağlayacak olan Akdeniz Sahil Yolu Projesini çok önemsediğinin altını çizen Bakan Elvan, sahil yolu tamamlandığında Mersin’in kaderinin değişeceğini, bu nedenle 6 yüklenici firmanın çalışmalarını 24 saat esasına göre aralıksız sürdürdüğünü, pazar günü açılışı yapılacak olan 6 tünelin vatandaşların hizmetine açılması ile projede önemli bir yol kat edilmiş olacağını belirtti. Elvan, geri kalan 40-50 kilometrelik bölümde yürütülen yoğun çalışmalar sayesinde en geç 2019 yılı içerisinde yolu tamamlamayı arzu ettiklerini ifade etti.


Çukurova Bölgesel Havalimanı ile birlikte Akdeniz Sahil Yolunun, Mersin turizminin ve dolayısıyla Mersin’in gelişmesinde büyük katkı sunacağını belirten Elvan, “Biliyorsunuz ki, 8 adet turizm bölgemiz var. Bu 8 bölgeden Ovacık’ın şu anda tüm işlemleri tamamlandı, Karboğazı’nda ilave bazı çalışmalar yapılıyor. Diğer turizm bölgelerimizde de imar çalışmaları hemen hemen son aşamaya getirilmiş durumda. İnşallah 8 turizm bölgemizi de hizmete açarak nasıl Antalya ya 8-10 milyon turist geliyorsa, emin olunuz ki Mersin’e de o sayıda turist geleceğini umuyoruz. Yapımı devam eden 8 turizm bölgesi, bölgesel havalimanı ile birlikte Mersin’in çehresi tamamıyla değiştirecektir. Bu konuda kendimi sorumlu hissediyor ve yakından takip ediyorum" dedi.


Tarsus’a yeni bir üniversite kazandırılmasıyla ilgili üst düzey görüşmeler gerçekleştirdiklerini de ifade eden Elvan, hazırlanan Yüksek Öğretim Kurulu Kanun tasarısının Milli Eğitim Bakanlığına sunulduğunu belirttikten sonra, bu tasarının Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Bakanlar Kurulu Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sevk edildiğini kaydetti. Bakan Elvan, Tarsus’ta kurulması planlanan üniversite ile ilgili kanunun 16 Nisan’dan sonra TBMM’den geçerek bu üniversiteyi Tarsus’a kazandıracaklarının da müjdesini verdi.


Konuşmasını, verdiği her sözün ve her taahhüdün sonuna kadar arkasında olduklarını ifade ederek sürdüren Bakan Elvan, ilk başta 33 olarak planlanan gölet projesi sayısının 89’a kadar çıkarıldığını belirterek, “Mersin sınırları içerisinde 89 göletin yapımına yönelik çalışmalar hızla devam ediyor. 5 Nisan’da ise Karain barajı yapım ihalesine çıkılıyor" diye konuştu.


“Yenice’de güçlü bir lojistik merkez oluşturacağız ”


Konuşmasının devamında Organize Sanayi Bölgesi ile ilgili otoban bağlantı yolunun da 5-6 ay içerisinde tamamlanacağını dile getiren Elvan, şu bilgileri verdi; "Otoban bağlantı yolunun tamamlanması ile bölgedeki trafik sıkışıklığını da bertaraf etmiş olacağız. Ayrıca Yenice’de de bir lojistik merkez yaptık ve ilk etabı tamamlandı. İkinci etabının da ihalesine çıktık ve yapımına başlıyoruz. Yenice’de güçlü bir lojistik merkez oluşturacağız.”


Türkiye’nin en işlek, en cazip limanlarından birine sahip olması nedeniyle çok sayıda yatırımcının Mersin Organize Sanayi Bölgesinde yatırım yapmak istediklerini ifade eden Elvan, "Bu nedenle OSB’nin genişletilerek üçüncü organize sanayinin tesisi yönünde çalışmalara başladık. Üçüncü OSB şu anda hazır. Süratle altyapı yatırımına başlayacağız ve yatırımcılarımızın hizmetine sunacağız. Bunun dışında İhtisas Sanayi


Bölgesinin kurulması ile ilgili de yer seçimini tamamladık. Şu anda zemin etüdü yapılıyor. Çalışmalar tamamlandıktan sonra kamulaştırma çalışmalarına başlayacağız" ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Gaziantep 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Günü SANKO Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Ana Bilim Dalı, Romatoloji Bölümü Öğr. Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Kısacık, iltihaplı bel ve kalça romatizmasının (Ankilozan Spondilit) en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu bildirdi. 4 Mayıs Dünya Ankilozan Spondilit Farkındalık Günü nedeniyle açıklama yapan Prof. Dr. Kısacık, “Mayıs ayının ilk cumartesi günü, Dünya Ankilozan Spondilit Günü olarak kutlanır. Tüm dünyada kutlanan Ankilozan Spondilit Günü’nde bu yıkıcı hastalığa dikkat çekerek, hastalığın etkilerini anlamak ve toplumu bilgilendirmek amaçlanmaktadır” dedi. Kronik iltihaplı bir romatizmadır Ankilozan spondilitin öncelikle omurgayı etkileyen kronik iltihaplı romatizma olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, toplumlar arasında sıklığı değişmekle birlikte her bin kişiden 1-10’unda bu hastalığın görülebildiğine vurgu yaptı. Ankilozan spondilitin en belirgin özelliğinin sabahları ortaya çıkan bel ve kalça ağrısı olduğunu hatırlatan Prof. Dr. Kısacık, geceleri hastayı uykudan uyandıran bel ağrılarının da belirtiler arasında bulunduğuna dikkat çekti. Genellikle 20-30 yaşlarında ortaya çıkan bu hastalıkta diz ekleminde ağrı şişlik, topuklarda ağrı, gözde üveit olarak adlandırılan iltihabi durumların da ortaya çıkabildiğini ifade eden Prof. Dr. Kısacık, şu bilgileri paylaştı: “Hastalık tanı konmadığı zaman maalesef şekil bozukluğu, erken emeklilik ve iş gücü kaybına neden olabilmektedir. Tanı için hastalarının şikayetlerinin yanı sıra ilgili eklemlerin manyetik rezonans (MR) ya da röntgen gibi yöntemlerle görüntülenmesi gerekmektedir.” Tedavi “Ailesel geçişi oldukça yüksek olan bu hastalık, erken tanı sonrası çok başarılı şekilde tedavi edilmektedir” diyen Prof. Dr. Kısacık sözlerini şöyle tamamladı: “İlaç tedavisinin yanı sıra egzersiz, kilo kontrolü gibi genel yaşam önerileri de büyük önem taşımaktadır. Ankilozan spondilit hastalarının doğru bilgi edinebilmeleri için bu konuyla yakından ilgilenen Romatoloji Uzmanları, ilgili hasta dernekleri ve Romatoloji Derneklerine ulaşmaları en sağlıklı yol olacaktır.”
İstanbul Türkiye’de çocukların yüzde 30’u toksik ebeveyn ile karşı karşıya Son zamanlarda sıklıkla duyulan toksik ebeveynlik kavramı hakkında bilgilendiren İstanbul Arel Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, Türkiye’de yüzde 20-30 oranda çocuğun toksik ebeveyne maruz kaldığını söyledi. Bunun sonucunda depresyonun en fazla görülen hastalık olduğuna işaret eden Kocayörük, “Depresyon hastalarının yüzde 50’sinde travmatik çocukluk yaşantıları söz konusudur. Ülkemiz için de aynı şey geçerli. Genelde depresyon görüntüsü altında olan kişilerin de toksik ebeveynlere maruz kaldıklarını biliyoruz” dedi. Son dönemlerde oldukça yaygınlaşan ‘toksik’ kavramı birçok alanda karşımıza çıkıyor. Bunlardan biri de ‘toksik ebeveynlik’ kavramıdır. Bu kavram; ebeveynlerin çocukları için en iyisini istese de bazen onları fazlaca sıkmaları ya da özgür bir birey olmalarını kısıtlamaları anlamına geliyor. Anne babaların da aslında toksik ailelerden geldiğini belirten Dr. Öğr. Üyesi Ayşe Su Kocayörük, “Bu yüzden ilişki ve bağlanma şekilleri aslında çocuklarını da etkiliyor. Hatta çocuklarının da ilerde kuracakları ilişki yine toksik şekilde devam edebiliyor. Nesilden nesle aktarılıyor. Burada suçlu aramak yerine çözüme odaklanmalı” açıklaması yaptı. “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri toksik ebeveynliktir” Toksik ebeveyn davranışlarını sıralayan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük, “Küçümseyici, aşağılayıcı tavır takınmaları, negatif geri bildirimler vermeleri, sürekli çocuğu didiklemeleri, sınırları aşmaları, çocuğun birey olduğunu kabul etmekten ziyade kendilerinin bir uzantısı olduğunu görmeleri toksik ebeveynliktir. Örneğin bu ebeveynler; çocuğu sınavda 99 notu aldığında ‘neden 100 almadın’ diye eleştirirler, çünkü hiçbir şeyle yetinmezler. Sürekli çocuk üstünde baskı, otoriter kurarlar. Bunun en büyük nedenleri arasında ise ailelerin çocuklarına empati yapamaması, çocuğun ihtiyaçlarını göremeyip anlayamaması yer almaktadır. Tabii bunu bile isteye yapmıyorlar. Çünkü onların da kendi ihtiyaçları zamanında görülmeyerek onlara da bu şekilde davranıldı” dedi. “Değerlilik ihtiyacı karşılanmayan çocukların kendini geliştirmesi zordur” Tedavisinde ise terapistlere büyük iş düştüğünü belirten Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük şunları söyledi: “İnsanlar kendilerinin farkında da olmalıdır. Ama genellikle bu durumun farkında olmazlar. Sevilmeyip sayılmayan, biricilik ve değerlilik ihtiyacı karşılanmamış çocukların kendilerini geliştirmesi oldukça zordur. Bu yüzden kendilerinden beklentileri de düşüktür. Dünyaya genellikle olumsuz bakarlar. En önemlisi de öğrendikleri bağlanma biçimini, hayatlarında benzer bağlamda gösterecekler. Örneğin; sevgili, eş, arkadaşlık ilişkilerinde bu tarz bağlanma ilişkisi olacak. Mesela aşağılayıcı bir bağlanma stili gördüyse etrafındakileri aşağılayacak. Toksik ebeveynler genellikle klinik tanı almamış olsa da çoğunlukla ruhsal bozukluğu ya da kişilik bozukluğu olan kişilerdir. Narsist bir ebeveynle birlikteyseniz narsist olma ihtimaliniz çok yüksek. Kaygılı bir ebeveynle büyüyorsanız kaygılı olma ihtimaliniz çok yüksek.” “Ailelerini olduğu gibi kabul edip sınır çizerek hayatlarına devam etsinler” Ailelere ve özellikle de çocuklarına önerilerde bulunan Dr. Öğr. Üyesi Kocayörük son olarak şunları söyledi: “Aileler açık iletişimde olmalı. Çocuğunu dinlemeyi öğrenen her aile, bu anlamda yol katedecektir. Çünkü çocukların ihtiyaçlarını öğrenebildiklerinde, hissedebildiklerinde zaten tutumlarını değiştirecekler. Anne babalar kendilerine şunu sorsunlar; ‘ben çocuğumdan ne istiyorum, o benim bir uzantım mı, ona gücümü mü göstereyim, o benim her dediğimi yapsın mı?’ Yoksa sadece o benim çocuğum ve o ayrı birey. ‘O da kendi başına bir birey olarak kendi hayatını ve kendi yolunu bulacak’ şeklinde mi düşünüyorlar? Bu tür ailelere maruz kalan çocukların tutunacak dala ihtiyacı vardır. Öğretmen ya da başka akrabadan özdeşim kuracağı birilerini bulabilirler. Bu onlara iyi gelecektir. Aileler çoğunlukla toksik olduğunu kabul etmez. Çocuklar toksik bir aileye sahipse onları olduğu gibi kabul edip kendi sınırlarını çizebilir. Ebeveyniyle kuracağı empatik ilişkide çocuk, öfkelenmeyi ve kızmayı bırakabilir. Öfke ve kızmayı bıraktığında da onları olduğu gibi kabul edebilir. Olduğu gibi kabul ettikten sonra da kendi yolunu çizebilir. Diğer türlü anne babasına tepkili hayat yaşamak onları; madde bağımlılığına, kötü arkadaşlar edinmeye, kendine zarar verici davranışlarda bulunmaya kadar götürür. Çünkü kızgınlık ve öfke buna iter. Ailelerini anlayabilirlerse ailesinin onu anlamasını beklemeden hayatlarına devam edebilirler.”
Samsun Ormanda çöp toplama etkinliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde “Orman Benim” sloganı ile ormanda çöp toplama etkinliği yapıldı. Tarım ve Orman Bakanlığı, Orman Genel Müdürlüğü tarafından “Orman Benim” sloganı ile 81 ilde ve bütün ilçelerde, orman yangınlarına karşı farkındalık oluşturmak için bir program düzenlendi. Vezirköprü’deki farkındalık etkinliği ise Çaputlu mevkisinde gerçekleştirildi. Amaçlarının orman yangınları çıkmadan önlem almak olduğunu belirten Vezirköprü Orman İşletme Müdürü Mecit Koçak, “Orman Benim” yangınlara karşı farkındalık programı ile ilgili yapığı açıklamada, amaçlarının yangın çıkmadan önlem almak olduğunu belirterek, “Benim Ormanım’ etkinliği kapsamında Türkiye’nin bütün illerinde ve tüm ilçelerinde bu etkinlik düzenlendi. Bizler de Kaymakamlık, İlçe Emniyet Müdürlüğü, Milli Eğitim Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı ve bazı sivil toplum kuruluşlarının katılımı ile Çaputlu mevkisinde etkinliğimizi gerçekleştirdik. Amacımız, çevremizin daha temiz olması, özellikle küresel ısınmadan kaynaklı son yıllardaki orman yangınlarına karşı dikkat çekmek ve yangın çıkmadan tedbir almak. Çıkan yangınlarının yüzde 90’ı insan kaynaklı, yanan alanların da yüzde 99’u insan kaynaklıdır. Yangını çıkmadan önlemek için bu proje başlatıldı" dedi. Programa İlçe Kaymakamı Özgür Kaya, Cumhuriyet Başsavcısı Emre Kaya, Vezirköprü Meslek Yüksekokul Müdürü Prof. Dr. Necati Tomal, İlçe Jandarma Komutanı J. Binbaşı Ümit Çetinkaya, İlçe Emniyet Müdürü Ahmet Çelik, kurum müdürleri, siyasi parti temsilcileri, sivil toplum kuruluşları, öğrenciler ve vatandaşlar katıldı.