ÇEVRE - 05 Ekim 2017 Perşembe 13:36

Çevrecilerden balık çiftliklerine tepki

A
A
A
Çevrecilerden balık çiftliklerine tepki

Mersin’de Silifke-Aydıncık arasında kurulması planlanan balık çiftliklerine karşı harekete geçen çevreciler, dava açmaya hazırlanıyor.

Mersin’de Silifke-Aydıncık arasında kurulması planlanan balık çiftliklerine karşı harekete geçen çevreciler, dava açmaya hazırlanıyor. Mersin Çevre ve Doğa Derneği Başkan Sabahat Aslan, “Yetkililerden, Mersin halkının haklı talebini yerine getirerek balık çiftliklerinin bütün projelerini iptal etmelerini istiyoruz” dedi.


Muğla’da denizi kirlettiği ve turizmi kötü etkilediği gerekçesiyle tepkilere neden olan balık çiftliklerinin şimdi de Mersin’de kurulmasının gündeme gelmesi, çevrecilerin tepkilerine neden oldu. Muğla’daki bir balık üretim firmasının, Silifke ve Aydıncık ilçeleri arasında 4 adet balık çiftliği kurmak için girişimlere başladığını belirten çevreciler, yetkililerden bu çiftliklere izin vermemesini istediler. Mersin Çevre ve Doğa Derneği öncülüğünde Mersin Gazeteciler Cemiyeti’nde tepkilerini dile getiren Mersin’deki birçok çevre derneği, yerel yönetimlere ve demokratik kitle örgütlerine mücadele çağrısı yaptı.


Düzenlenen basın toplantısında çevreciler adına konuşan Mersin Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Sabahat Aslan, yıllardır Mersin sahillerine balık çiftlikleri kurma planları yapıldığına dikkat çekti. Kentin dinamiklerinin, birlikte mücadele ederek bu çiftliklerin kurulumunu şimdiye kadar engellediklerine işaret eden Aslan, “Fakat son zamanlarda yine balık çiftlikleri Aydıncık’tan başlayıp Silifke sahillerinin sonlarına kadar kentimizin sahillerini işgal etmeye hazırlanıyor. Balık çiftliği firmaları, ÇED raporu almaksızın izinler alıp kurulum planları yapmaya başladılar. Ama biz geçmişte olduğu gibi bugün de yarın da çok etkin bir şekilde buna karşı mücadele edeceğiz. Çünkü balık çiftlikleri Muğla’da turizmi yok etti, insan sağlığını tehdit etti. Mersin’in tüm dinamikleri olarak buna karşı mücadele edeceğiz” diye konuştu.


“Balık çiftlikleri ekosistemi ve halkın sağlığını bozacak, turizme de çok zarar verecektir”


Akdeniz’in incisi olan Mersin’e son zamanlarda suyunu, havasını ve toprağını kirletecek, ekosistemini ve halkın sağlığını bozacak kirli sanayi teknolojisi kurulum planları yapıldığını belirten Aslan, “Mersin’in sahillerine yapımı planlanan balık çiftlikleri de Akdeniz’in ekosistemini ve halkın sağlığını bozacak, turizme de çok zarar verecektir. Balık çiftlikleri Muğla’da denizi çok kirletmiştir. Kirli denizde verimli üretim yapılamadığı için Muğla’dan sökülüp Mersin’e kurulumu yapılmak istenmektedir. Balık çiftliklerinde GDO’lu yem ve çeşitli kimyasalların yanı sıra, balıkların verimini artırıcı ve hastalıklara karşı da antibiyotikler kullanılmaktadır. Bunlarla birlikte balıkların dışkıları denizin dibinde birikerek zamanla bitki örtüsünü ve denizdeki oksijeni yok etmektedir. Bu durum denizdeki diğer canlıların bölgedeki varlığını tehdit etmektedir. Balık çiftliklerindeki kirlilik ve kullanılan kimyasallar, balıkların dışkıları denizin yüzeyine de yayılmaktadır. Bu da insan sağlığını tehdit etmenin yanında turizmin bitmesine neden olmaktadır” ifadelerini kullandı.


“Uluslararası sözleşmelere, yasa ve yönetmeliklere aykırı”


Mersin’de Aydıncık ve Silifke sahillerinin sonuna kadar Muğla’dan sökülerek yapımı planlanan balık çiftliklerinin kurulum yerlerinin genelinin 1. derecede doğal sit, arkeolojik sit ve ilan edilmiş turizm bölgeleri olduğunu da kaydeden Aslan, şunları söyledi: “1. derece doğal sit alanları uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır. Koruma altına alınan alanlara balık çiftlikleri kurmak, uluslararası sözleşmelere ve ülkemizdeki yasa ve yönetmeliklere aykırıdır. Muğla’nın turizmini olumsuz yönde etkileyen balık çiftlikleri Mersin’de de turizme çok zarar verecektir. Mersin’de denizlerimizi kirletecek, ekosistemimizi ve sağlığımızı bozacak balık çiftliklerinin kurulmasını istemiyoruz. Yetkililerden, Mersin halkının haklı talebini yerine getirerek balık çiftliklerinin bütün projelerini iptal etmelerini istiyoruz. Balık çiftliklerine karşı hukuki ve demokratik mücadelemiz etkin olarak devam edecektir. Mersin’de kurulması planlanan balık çiftliklerine karşı bütün demokratik kitle örgütlerini, meslek odalarını, yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini ve Mersin halkını mücadele etmeye davet ediyoruz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sivas Doktorlar bildiri yayınladı: “Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyoruz" Suşehri Devlet Hastanesi çalışanları, İsrail’in Gazze halkına yaptığı katliamlara dikkat çekmek amacıyla hastane önünde toplanıp bildiri okuyarak, açılan dövizlerle Gazze halkına destek verdiler. Suşehri Devlet Hastanesi binası önünde gerçekleştirilen eyleme Suşehri Devlet Hastanesi hekimleri ve çalışanlar katıldı. Suşehri Devlet Hastanesi Diş Hekimlerinden Merve Matur’un Gazze zulmüyle ilgili okuduğu bildiride, “ İsrail’in 2023 Ekim ayında Gazze Şeridi’ne yönelik önce hava saldırıları, ardından kara harekatı şeklinde işgal girişimi 5 ayı aşkın süredir şiddeti tırmanarak sürüyor. Bu süreçte çok sayıda çocuk, kadın, yaşlı ve sivil hayatını kaybetti. Ayrıca halkın önemli bir kısmı göç etmeye zorlandı. İsrail savaş hukukunu tamamen ayaklar altına alarak dokunulmazlığı olan hastaneler, sağlık kuruluşları, ibadethaneler gibi özel mekanlara da saldırılarda bulundu. Dünya halklarının ve onurlu insanların aylardır seslendirdiği üzere bizde Gazze’de yaşanan işgali ve soykırımı reddediyor, her zaman Gazze halkının yanında olduğumuzu beyan ediyoruz’’ dedi. “İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor” İşgalci İsrail’in insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza attığını söyleyen Uzman Doktor ve Psikiyatri Uzmanı Mücahit Gökduman, “Burada İsrail’in yatığı insanlık dramına ve soykırıma dikkat çekmek için toplandık. Filistin toprakları, yağmalanıyor, işgal ediliyor, insanlar acımasızca öldürülüyor. İşgalci İsrail insanlık tarihinde hiç görülmemiş suçlara imza atıyor. Gazze’de çalışan sağlık çalışanlarının hepsi bu durumdan etkilenmiş durumda. Gazze’de gözyaşı var, kan var, zulüm var fakat sabır da var, direniş de ve tevekkül de var’’ dedi. Yapılan açıklamaların ardından sağlık çalışanları görev yerlerine dağıldı.
İstanbul Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifika belgesi olan firmalar bunlara dikkat Uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulunan Gümrük Müşaviri Barış Çakır, “YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” dedi. Asset GLI Risk ve Yasal Uyum Koordinatörü Barış Çakır, uluslararası ticarette gümrük süreçleri ve YYS yerinde izleme konusunda açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde dış ticaret, sürekli değişen dinamiklerle karşı karşıya kaldığını belirten Çakır, “Her ülkenin güvenlik endişeleri, politik duruşları ve potansiyel tehditler ticaretin düzenlenmesinde ve denetlenmesinde sürekli yeni düzenlemelerin gündeme gelmesini sağlıyor. Bu durum, gümrük düzenlemelerinin ve uluslararası ticaretin belirleyici unsurlarının sürekli gözden geçirilmesini gerektiriyor” dedi. “Belgenin güncel tutulması hayati bir rol oynamakta” Çakır, “Son yıllarda, uluslararası ticarette artan güvensizlik ortamı, ticaretin emniyet ve güvenlik önlemlerini daha da ön plana çıkardı. Bu çerçevede, Ticaret Bakanlığı tarafından 2013 yılında başlatılan ve ülkemizde Yetkilendirilmiş Yükümlü Sertifikası (YYS) olarak bilinen uygulama, ticarette kolaylaştırma ve daha az denetlenme hakkı tanımakta ve ticaretin hızlanmasını amaçlamaktadır. Ancak, YYS belgesine sahip olan firmaların bu belgeyi güncel ve sürdürülebilir kılmaları son derece önemlidir. Özellikle belirli aralıklarla yapılan yerinde izleme ve saha denetimleri, firmaların belgeyi güncel tutmaları ve uyum sağlamaları açısından hayati bir rol oynamaktadır” diye konuştu. “YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı kritik bir adımdır” Çakır, yerinde izleme ve saha denetimi sürecinde, firmaların ilk olarak sunmuş oldukları başvuru formlarının güncel versiyonlara uygun olması gerektiğini ifade ederek, “Ayrıca, yazılı usullerin uygulanması aşamasında, firmaların tesis bilgilerinin güncel ve eksiksiz olması büyük önem taşımaktadır. YYS başvuru belgelerinin tekrar ibrazı da kritik bir adımdır. Başvuru sırasında sunulan belgelerin, YYS şartlarını karşılayıp karşılamadığı kontrol edilmekte ve güncel halleriyle tekrar sunulması istenmektedir. Bu süreçlerin yönetilmesinde, bölge müdürlüklerinin başvuru ve inceleme süreçleri oldukça kritiktir. Belgelerin eksiksiz ve uyumlu olması için bölge müdürlükleri tarafından detaylı kontroller yapılmaktadır. Eğer eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan bu eksikliklerin giderilmesi talep edilir” şeklinde konuştu. “Belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” Genel Müdürlük incelemesi ise sürecin en kapsamlı noktasını oluşturduğunu söyleyen Barış Çakır, “Ek-2 soru formu ve diğer yazılı beyanların uyumluluğu Genel Müdürlük tarafından titizlikle incelenir. Eksik bilgi veya belge tespit edilirse, firmadan eksikliklerin giderilmesi talep edilir ve süreç bu şekilde devam eder. Son olarak, saha denetimi aşamasında müfettişler tarafından fiziki şartların incelenmesi ve değerlendirilmesi büyük önem taşır. Bu süreçte, yazılı beyanlarla fiziki şartların uyumlu olup olmadığı kontrol edilir ve sürecin sonlandırılmasına karar verilir. Ticarette kolaylaştırma ve hızlanma adına büyük öneme sahip olan YYS statüsü için süreçlerin profesyonellerce yönetilmesi ve belgenin sürdürülebilir kılınması, ticaretin güvenilir bir şekilde devam etmesini sağlayacaktır” ifadelerini kullandı.
İstanbul Münevver Karabulut’un babası, Cem Garipoğlu’nun otopsi fotoğraflarını yorumladı Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Cem Garipoğlu tarafından katledilen Münevver Karabulut’un babası Süreyya Karabulut, 10 yıl sonra ortaya çıkan otopsi fotoğrafları hakkında ilk kez konuştu. Sunuculuğunu Nur Tuğba Namlı ve Hakan Ural’ın yaptığı, Kanal D’nin sevilen programı “Neler Oluyor Hayatta”nın bugünkü son bölümünde çok konuşulacak bir telefon bağlantısı gerçekleştirildi. “Fotoğraflara inanmıyorum” Süreyya Karabulut, otopsi raporlarında yer alan fotoğrafların Garipoğlu’na ait olduğu konusunda şüpheleri olduğunu söyledi. Dava sürecinde adli tıp kurumunda yapılan şaibeli işlemlere dikkat çekerek şunları söyledi: “Fotoğraflarla bu iş olur mu? Fotoğraflarla bu iş olmaz. Dublörünü yapar yollarlar. Geçmişte adli tıp kurumunda uğradığım haksızlıktan sonra, ben nasıl odur diyeyim yani. İnanmıyorum. Kumpasın içindeyim.“ “Mezarın açılmasını istiyorum” Fotoğraflarla şüphelerinin giderilmediğini söyleyen Süreyya Karabulut, mezarın açılması gerektiğini şu sözlerle dile getirdi: “İşi ört bas etmek isteyen güçlü bir aile var karşımda. Ben nasıl inanayım, nasıl güveneyim? Bir an önce mezarın açılmasını talep ediyorum. Ben fotoğraflardan tatmin olmadım. Mezarın açılmama kararındaki ısrar, beni daha da şüpheye düşürüyor. İlahi adalet diye bir şey var. Er ya da geç adalet yerini bulacak. Mezarın açılması için mücadele etmeye devam edeceğim.“