- 06 Temmuz 2020 Pazartesi 10:37

NÜKAD Başkanı Göktepe: “Bu sektörde başarının sırrı, tutkulu olmak”

A
A
A
NÜKAD Başkanı Göktepe: “Bu sektörde başarının sırrı, tutkulu olmak”

Türkiye’de son yıllarda başarılı bilim kadınları, ilham veren hikayeleri ve yürüttükleri projelerle pek çok gence ilham kaynağı oluyorlar.

Türkiye’de son yıllarda başarılı bilim kadınları, ilham veren hikayeleri ve yürüttükleri projelerle pek çok gence ilham kaynağı oluyorlar. Radyolojiden çevreye, sağlıktan tarıma, güvenlikten iklim değişikliğine kadar farklı alanlarındaki örnek çalışmalarıyla nükleere yönelik mitlerin ve ön yargıların önüne geçmeyi başaran kadınlardan biri olan ‘Nükleer Alanda Kadınlar’ (NÜKAD) grubunun kurucusu ve Başkanı Gül Göktepe, “Bu sektörde başarılı olmanın sırrı, tutkulu olmak” dedi.


Tarih boyunca devrim niteliğinde buluşlarıyla çok sayıda kadın insanlığın gelişimine katkı sağlayan sayısız başarıya imza atarken, bu başarıların çoğu gölgede kaldı. Bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında çalışan kadınlara yönelik asırlardır var olan ve Einstein’ın “atom çekirdeğini parçalamaktan daha zordur” dediği ön yargıların da bunda etkisi büyük oldu. Yaşadıkları dönemin önüne geçmeyi başaran bilim kadınları ise halen günümüze ışık olmaya devam ediyorlar. Radyolojiden kanser tedavilerinde kullanılan radyoterapiye kadar çok sayıda alanın temelini oluşturan, iki Nobel ödüllü Polonya asıllı Kimyager ve Fizikçi Marie Curie, nükleer füzyon konusundaki buluşları ile tarihe geçmeyi başaran Avusturyalı Fizikçi Lise Meitner, nükleer endüstriye kazandırdığı teknolojilerle ‘elementlere hükmeden kadın’ diye tanımlanan Rus nükleer fizikçi Zinaida Yerşova nükleer alanda ‘ilham kaynağı’ olan önemli isimler.



Türk bilim kadınları, gençlere ilham kaynağı oluyor


Zorlu koşullara göğüs gererek, inandığı şeyden vazgeçmeyen cesur ve güçlü kadınların ‘yaşanabilir bir dünya için’ mücadeleleri bugün de devam ediyor. Ancak, hem ortaöğretim hem de yükseköğretimde kadın sayısındaki artışlara rağmen, halen “STEM” adı verilen bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında yeterince temsil edilmiyorlar. Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (IAEA) göre, gençler meslek seçimi yaparken, toplumun bir bilim insanının neye benzediğine dair klişe bakış açılarından ve önyargılarından çok etkileniyorlar. Özellikle nükleer alanda rol modellerin, gençlerin tercihinde önemli rol oynadığına dikkat çekiliyor. Türkiye’de de son yıllarda başarılı bilim kadınları, ilham veren hikayeleri ve yürüttükleri projelerle pek çok gence ilham kaynağı oluyorlar. Bu bilim kadınları, radyolojiden çevreye, sağlıktan tarıma, güvenlikten iklim değişikliğine kadar farklı alanlarındaki örnek çalışmalarıyla nükleere yönelik mitlerin ve ön yargıların önüne geçmeyi de başarıyorlar.



“Küreselleşen dünyada, kadının geride kaldığı toplumlar gelişemez”


Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi CERN’de önemli çalışmalara imza atan, uzay radyasyonu ve uzay fiziği konularında uluslararası başarılara sahip, "Dünyanın bilime, bilimin kadınlara ihtiyacı var" mottosu ile verilen ‘Uluslararası UNESCO Yükselen Yetenek Ödülü’nü 2017 yılında alan Prof. Dr. Bilge Demirköz, önemli rol modellerden biri. Türkiye’nin ilk ‘Parçacık Radyasyonu Test Altyapısı Projesi’, şu anda onun liderliğinde sürdürülüyor. Demirköz, bir yandan da gençleri bilim dünyasına teşvik edecek projelere katılıyor, konferanslar veriyor, sergiler düzenliyor. Demirköz, kadınları bilime teşvik etmenin önemini şöyle anlatıyor:


“Dünyanın yükleri ve problemleri artıyor. Bu problemleri çözmek için güce ihtiyacımız var. Bu gücün yüzde 50’sini kadınlar oluşturuyor. Küreselleşen dünyada ise kadının geride kaldığı toplumlar gelişemez. Bu nedenle hem problemleri hep birlikte çözmek hem de kadınların gelişimini desteklemek için kadınları bilime daha çok teşvik etmeliyiz.”



“İnsanlığın yararına çalıştığımı bilmek bana büyük mutluluk veriyor”


Türkiye’de yürüttüğü sayısız başarılı tarım projesinin ardından IAEA’da Nükleer Bilimler ve Uygulamalar Bölümü’nde ‘Bitki Islahçısı ve Genetikçi’ olarak çalışan Türk bilim insanı Ziraat Mühendisi Fatma Sarsu, ‘rol model’ kadınlardan biri. Sarsu, IAEA’nın sitesinde çok sayıda gence ilham verecek hikayesini şöyle anlatıyor:


“Babamın çiftliğinde büyüdüm. Onun ekinlerine duyduğu sevgiyi, onlara nasıl baktığını izlemek beni tarımda çalışmaya ikna etti. Ürün ve mutasyon ıslahını incelemek, mahsul verimliliğini nasıl artıracağımızı öğrenmenin en hızlı yolu olarak ortaya çıktı. IAEA’da bitki ıslahı ve genetiği üzerinde çalışmak, tüm dünyada tarım ürünleri verimliliğini artırmak gibi daha da büyük bir çiftlik verdi bana. Her gün profesyonel bir tarım bilimcisi olarak insanlığın yararına çalıştığımı bilmek bana büyük mutluluk veriyor.”



“Bu sektörde başarılı olmanın sırrı, tutkulu olmak”


Türkiye’nin çeşitli dönemlerdeki nükleer teknoloji transferi ve nükleer santral kurma hazırlık süreçlerine yakından tanıklık eden Türkiye’de “Nükleer Alanda Kadınlar” (NÜKAD) olarak bilinen, “WIN (Women in Nuclear) Global Turkey” Grubu’nun kurucusu ve Başkanı olan Bahire Gül Göktepe de nükleer alanın öncü isimlerinden. Göktepe, Çekmece Nükleer Araştırma Merkezi için geliştirdiği Göl Projesi, Birleşmiş Milletler (BM) ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın en başarılı teknik işbirliği projeleri arasında gösterilen “Karadeniz’in Çevresel Yönetimi” gibi dikkat çeken çevre projelerine imza attı. BM Viyana Daimi Temsilciliğinde Türkiye’nin ilk kadın Nükleer Ataşesi olarak görev yapan Göktepe, “Nükleer alanda çalışmak büyüleyici olduğu kadar zordur da. Yaşamı iyileştirmek ve gezegeni korumak gibi büyük sorumluluk taşıyoruz. Ve bu sektörde başarılı olmanın sırrı, tutkulu olmak. Nükleerde kadın sayımız gün geçtikçe artacak, buna inanıyorum. Yapacak çok işimiz var ve dünyanın bize ihtiyacı var” dedi.



“Nükleer teknoloji, dünyanın ve Türkiye’nin geleceği için vazgeçilemez bir olgu”


Hayat hikayesini, “Türkiye’nin Akkuyu hikayesi gibi zorluklarla dolu, çok uzun ve ince bir yol” olarak tanımlayan Göktepe, İngiltere’de atom mühendisliği okuduğunu, ülkeye dönüşünde katıldığı enerji kongresinde, dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanının ‘600 MW gücündeki ilk nükleer santralin Akkuyu’da kurulacağı ve 1986 yılında işletmeye alınacağı müjdesi’ ile sektöre umutla adım attığını söyledi. “O kongreden bu yana nerdeyse 44 yıl geçmiş. Düşünüyorum da o zamandan bu yana nükleerde dünya nerede, biz neredeyiz” diyen Göktepe, “Türkiye’nin ilk nükleer santrali Akkuyu Nükleer Santrali projesinde geçmişte öngörülemeyen zorluklar, ertelemeler yaşandı. Şimdi, ne mutlu ki, inşaatı tüm hızıyla sürüyor. Kafamda bunca yıllık zorlu mücadeleden sonra değişmeyen bir tek olgu var. O da nükleer teknolojinin dünyanın ve Türkiye’nin geleceği için vazgeçilemez olduğu. Şu anda dünyanın geleceğini tehdit eden en büyük tehlike iklim değişikliği. Sera gazı emisyonlarını azaltmak için karbonsuz elektrik üretimine ihtiyaç var. O da yenilenebilir enerji, nükleer santraller ve karbon yakalama ve depolamalı fosil yakıtlar (carbon capture and storage-CCS) olmak üzere sadece üç yoldan elde edilebiliyor” ifadelerini kullandı.



“Kadınların toplumun nükleer teknolojilere olan güvenini arttırmada da önemli rolleri var”


Hacettepe Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Ana Bilim Dalı Radyoterapi Fiziği Programındaki doktora çalışması kapsamında geliştirdiği ‘radyoterapide her hastaya ve bölgeye (meme, tiroid vb.) uyabilecek zırh ve karşı memeyi tedavi alanından uzaklaştıracak sütyen tasarımıyla Hacettepe Üniversitesi ve Hacettepe Teknokent Teknoloji Transfer Merkezi işbirliği ile düzenlenen “Hacettepe Hamle İnovasyon Yarışması”nda 2018 yılında Sağlık Teknolojileri alanında birinci olan Nükleer Enerji Mühendisi Nur Kodaloğlu da alanın genç ve başarılı isimlerinden biri. 2019 yılında Teknofest kapsamında Türk Patent Enstitüsü’nün düzenlediği ISIF 2019- Uluslararası Buluş Fuarında "İkincil Kanser Riskini Azaltan Bir Sütyen” patenti ile ‘bronz madalya’ ile ödüllendirilen ve yeni buluşlar üzerinde çalışan Kodaloğlu, kadınların bilime katkısını şu sözlerle vurguluyor: “Farklı meslek gruplarındaki kadınlar toplumun çeşitliliğini yansıtmaktadır. Bugün hem nükleer mühendislik alanında hem de hastanelerin radyoterapi bölümlerindeki kadın medikal fizikçi ve kadın hekimler ile nükleer tıp, radyoloji bölümlerindeki kadın hekimlerin sayısı azımsanmayacak kadar çok. Yaptıkları yayınlar göz önünde bulundurulduğunda bilime yaptıkları katkının da bir o kadar fazla olduğu görülecektir. Kadınların toplumun nükleer teknolojilere olan güvenini arttırmada da önemli rolleri var.”



“Pozitif katkı sağlıyoruz”


“Teknolojik gelişmeyle paralel nükleer enerjinin kullanıldığı her alanda Türkiye’yi ileriye taşıyacağına inanıyorum” diyen Feride Kutbay, nükleer reaktör güvenliği alanında yaptığı çalışmalarla dikkat çeken başarılı genç bilim insanlarından biri. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Enerji Enstitüsü’nde Nükleer Araştırmalar Ana Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak görev yapan Kutbay, Türkiye’de bu alanda yeni iş fırsatlarının da artmaya başladığına dikkat çekerek, “Nükleer güç santralini barındıran bir ülke olarak, nükleer reaktörlerin işletilmesi için yetiştirilen uzmanların dışında IAEA standartlarının ülkemizde uygulanmasında görev alacak uzmanlara da ihtiyaç var. Şu anda Rusya’da eğitim gören öğrencilerimizin dışında Türkiye, son birkaç yıldır Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı yurt dışı yüksek lisans bursu ile nükleer alanda yetiştirilmek üzere farklı ülkelere öğrenci gönderiyor. Geleceğe yönelik insan kaynağımızı güçlendiriyoruz. Kadın istihdam oranının artırılması ve kadın profesyonellerin yetiştirilmesine yönelik adımların Türkiye’de gelişmekte olan nükleer sektöre pozitif yönde etki edeceğini düşünüyorum. Kadınlar bu mesleğe enerji ve güç veriyor” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.
Malatya Malatya’da 200 gram pide 10 TL oldu Malatya’da 7,5 TL olarak satılan pideler bugününden itibaren yapılan zam ile 10 TL’ye satılmaya başlanıldı. Ham maddedeki artışlar nedeniyle Malatya’da da pide fiyatları bugünden itibaren 10 TL’den satılmaya başlanıldı. Fırıncı esnafı depremden bu yanı 7,5 TL olarak satılan 200 gram ekmeğin oda kararı ile birlikte bugünden itibaren kent genelinde 10 TL olduğunu söyledi. Malatya’da fırıncı esnafı Hacı Pence, un başta olmak üzere ham maddeye yapılan zamlardan sonra şuana kadar kazançlarının olmadan satış yaptıklarını ifade ederek, “Rayiç belirlendi ama yeterli değil. Girdi maliyetleri, un fiyatları, işçilik ücretleri çok yüksek. Kazanmamız için 15 TL olması lazım ama şu anki fiyat 10 TL. İşçilik yüksek, verdiğimiz para yeterli gelmiyor, dolayısıyla işçi bulamıyoruz. 4 kişi çalışmamız gerekirken 2 kişi çalışıyoruz. Bir yıldır ekmeğe zam gelmemişti. Bir çuval un 700 TL, kira, işçiye 45 bin lira veriyoruz. Artan maliyetler nedeniyle ekmeğe zam yapıldı” dedi. Bir diğer fırıncı esnafı Ali Koçer ise ekmek yapımında gerekli olan maya, tuz ve un gibi ham maddelere uzun zaman önce zam yapıldığını hatırlatarak “Fiyat şu an için yeterli. Una aşırı derecede zam geliyor. Un geçen sene devlet destekliyken 390 TL iken desteğin kesilmesinden sonra 680 lira oldu. Maliyetler arttığı için ekmeğe zam yapıldı” diye konuştu.
İstanbul Bayraktar TB3 SİHA yerli motor ile rekor irtifaya çıktı Baykar’ın milli ve özgün olarak geliştirdiği Bayraktar TB3 SİHA, Yüksek İrtifa Sistem Performans Testini başarıyla tamamladı. Bayraktar TB3, yerli motor ile 33 bin feet irtifaya çıkarak rekor kırdı. Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen silahlı insansız hava aracı Bayraktar TB3’ün test süreci başarıyla devam ediyor. İlk uçuşunu Cumhuriyet’in 100. yılına armağan olarak 27 Ekim 2023 tarihinde yaptıktan sonra orta ve yüksek irtifa performans testlerini başarıyla sürdüren SİHA, bir testi daha başarıyla tamamlayarak rekor kırdı. Yerli motorla rekor irtifa Bayraktar TB3 SİHA, Tekirdağ’ın Çorlu ilçesindeki AKINCI Uçuş Eğitim ve Test Merkezi’nde gerçekleştirilen uçuşta 33 bin feet irtifaya çıkarak Yüksek İrtifa Sistem Performans Testini başarıyla tamamladı. TEI tarafından yerli olarak geliştirilen PD-170 motoruyla havalanan milli SİHA, gerçekleştirilen yüksek irtifa uçuş testi sırasında yerli bir motorla şimdiye kadar çıkılan en yüksek irtifaya ulaştı. Bayraktar TB3 SİHA yerli motorla kırdığı irtifa rekoru ile Türk havacılık tarihine önemli bir imza attı. Milli havacılık tarihinin irtifa rekoru ise 45 bin 118 feet ile Baykar tarafından milli ve özgün olarak geliştirilen Bayraktar AKINCI TİHA’ya ait bulunuyor. Toplam uçuş 327 saate ulaştı Bayraktar TB3 SİHA bugüne kadar gerçekleştirilen test uçuşlarında toplam 327 saat 35 dakika havada kaldı. Milli SİHA, 20 Aralık 2023’te gerçekleştirilen uzun uçuş testinde yere inmeden 32 saat havada kalmış ve gökyüzünde 5 bin 700 km yol kat etmişti. Milli SİHA, milli kamera Bayraktar TB3 SİHA, 26 Mart 2024 tarihinde ilk kez Aselsan tarafından milli olarak geliştirilen ASELFLIR-500 ile uçtu. İcra edilen test kapsamında dünyadaki muadillerine göre en yüksek performansa sahip olan ASELFLIR-500 Elektro-Optik Keşif, Gözetleme ve Hedefleme Sistemi entegrasyonu başarıyla gerçekleştirildi. TCG Anadolu’dan ilk uçuş 2024’te Öte yandan Bayraktar TB3 SİHA’nın katlanabilen kanat yapısıyla TCG Anadolu gibi kısa pistli gemilerden kalkış ve iniş kabiliyetine sahip dünyadaki ilk silahlı insansız hava aracı olacağı öğrenildi. Baykar Yönetim Kurulu Başkanı ve Teknoloji Lideri Selçuk Bayraktar, Bayraktar TB3 için 2024 yılı içinde TCG Anadolu gemisinde testlere başlanmasını planladıklarını açıklamıştı. Görüş hattı ötesi haberleşme kabiliyetine de sahip olacak milli SİHA, bu sayede çok uzun mesafelerden kumanda edilebilecek. Böylece keşif, gözetleme, istihbarat ve taşıdığı akıllı mühimmatlar ile taarruz görevlerini deniz aşırı hedeflere karşı icra ederek Türkiye’nin caydırıcı gücünde çarpan etkisi yapacak. İhracat şampiyonu Başlangıçtan bugüne tüm projelerini öz kaynakları ile yürüten Baykar, 2003 yılındaki İHA Ar-Ge sürecinin başlangıcından itibaren tüm gelirlerinin yüzde 83’ünü ihracattan elde etti. 2021 ve 2022 yıllarında Türkiye İhracatçılar Meclisi verilerine göre savunma ve havacılık sektörünün ihracat lideri oldu. Savunma Sanayii Başkanlığı tarafından 2023’te de sektörün ihracat şampiyonu olduğu açıklanan Baykar, geçen yıl 1.8 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirdi. Son yıllarda gelirlerinin yüzde 90’ından fazlasını ihracattan elde eden Baykar, 2023’te savunma ve havacılık sektöründeki ihracatın 3’te 1’ini tek başına yaptı. Dünyanın en büyük SİHA ihracatçısı olan Baykar’ın halihazırda imzalanan sözleşmelerinin yüzde 97.5’i ihracat kaynaklı gerçekleşti. Bayraktar TB2 SİHA için 33 ülkeyle, Bayraktar AKINCI TİHA için ise şimdiye kadar 9 ülke ile olmak üzere toplam 34 ülkeyle ihracat anlaşması imzalandı.
Nevşehir Nevşehir’deki dolandırıcılık operasyonunda 5 tutuklama Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Müdürlüğü ekiplerince sahte ilanlarla yaklaşık 350 kişiyi 3 milyon lira dolandıran çeteye yönelik yapılan operasyonda gözaltına alınan 27 şahıstan 5’i tutuklandı. Nevşehir’de ikamet eden Emrah A. isimli vatandaş internet sitesinde yayınlanan satış ilanında gördüğü elektrikli bisikleti almak istedi. Piyasa değeri yaklaşık 20 bin lira olan elektrikli bisikleti ikinci el olarak 5 bin 250 liraya pazarlık yaptı. Dolandırıcılar bir İnternet satış platformunun benzerini yaparak bu site üzerinden ödeme yapılmasını sağladı. Emrah A. almış olduğu 2. el elektrikli bisikletin ödemesini yaptı. Ödemenin gelmediğini söyleyen dolandırıcılar Emrah A. ile tekrar iletişime geçti. Bunun üzerine dolandırıldığını anlayan Emrah A. şikayette bulundu. Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı ile koordineli olarak çalışma başlatan Nevşehir İl Emniyet Müdürlüğü Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 3 ay fiziki ve teknik takip yaptı. Ekipler Sosyal medyada yer alan ikinci el ürün satış ilanları aracılığıyla, sahibinden.com isimli alışveriş sitesinin benzerini/sahtesini yapmak suretiyle, sahte "güvenli ödeme" siteleri aracılığıyla; dolandırıcılık işlemi yapıldığını belirledi. Nevşehir Merkezli Iğdır, Van, Mardin, Gaziantep, Adana, Mersin, Kocaeli, Sakarya, Samsun, Tekirdağ ve İzmir illerinde yapılan operasyonlarda 27 şüpheli şahıs gözaltına alınmıştı. Yapılan operasyonda 27 şüpheli şahıs yakalanarak gözaltına alınırken, yapılan aramalarda; dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanılan 34 cep telefonu, 38 sim kart, 5 SD kart, 3 laptop ile çok sayıda dijital materyal ve 1 adet kurusıkı silah ele geçirildi. Nevşehir Emniyet Müdürlüğüne getirilen şüphelilerin Emniyetteki işlemleri sonrasında Adli makamlara sevk edilen 27 şüpheliden 7’si tutuklandı. 5 şüpheli adli kontrol şartı ile serbest bırakılırken 15 şahısta savcılık ifadesinin ardından serbest bırakıldı.