SAĞLIK - 08 Temmuz 2020 Çarşamba 11:28

Bu çocuklar "beyaz kansız" yaşayamıyor

A
A
A
Bu çocuklar "beyaz kansız" yaşayamıyor

Halk arasında ’beyaz kan’ olarak bilinen aferez trombosit bağışının yetersiz olmasından dolayı özellikle lösemili çocuklar, zor günler geçiriyor.

Halk arasında ’beyaz kan’ olarak bilinen aferez trombosit bağışının yetersiz olmasından dolayı özellikle lösemili çocuklar, zor günler geçiriyor. Trombositin vücuttaki eksikliğinde beyaz kan desteği alması gereken lösemili hastalar, hayatta kalabilmek için beyaz kan bağışçılarını bekliyor.


Kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türü olan lösemi, günümüzde de yakalanan insanlara zor günler yaşatıyor. Genel olarak akut ve kronik lösemi olmak üzere 2 türü bulunan bu kanserde, kişilerin beyaz kan alımı oldukça önem arz ediyor. Kesin nedeni bilinmeyen ancak hem genetik hem de çevresel faktörlerin önemli rol oynadığı bu kanserde, trombositin vücuttaki eksikliğinde beyaz kan desteği alması gereken lösemi hastaları, bağışçıların az olmasından dolayı çok günler geçiriyor. Özellikle bazı lösemili çocuklar bu konuda sorun yaşarken, hastalar bağışçılardan ’beyaz kan’ bağışı bekliyor.



“Kanser hastalarının hayati tehlikesi bu kan hücrelerinin düşüklüğünde oluyor”


Konuyla ilgili İHA muhabirine konuşan Kızılay Kan Merkezi Müdürü Dr. Saltuk Buğra Özcanlı, Türk Kızılay’ı olarak amaçlarının tüm kan ve kan ürünlerini hastanelere güvenli şekilde iletmek olduğunu söyledi. Bunlardan en önemlilerinden birinin de halk arasında ‘beyaz kan’ olarak bilinen aferez trombosit bağışının olduğunu vurgulayan Özcanlı, “Kanser ve lösemi hastalarının hayati tehlikeleri bu trombosit hücrelerinin vücutta düşmesiyle beraber kanama ihtimali artar ve bu ciddi anlamda hayati tehlike oluşturur. Biz Türk Kızılay’ı olarak aferez trombosit ve havuz trombosit olarak dediğimiz iki şekilde beyaz kanı alıyoruz. Bir özel olarak ortalama 40-50 dakika süren aferez bağışı var, birde havuz trombosit dediğimiz normal tam kanın içinden ürettiğimiz beyaz kan hücreleri var. Bizim için beyaz kan çok çok kıymetli. Çünkü kanser hastalarının hayatı tehlikesi bu kan hücrelerinin düşüklüğünde oluyor” diye konuştu.



“Beyaz kan bulmakta zorluk çekiyoruz”


Mersin için günlük ortalama en az 15-20 ünite beyaz kana ihtiyaç olduğunun altını çizen Özcanlı, “Biz bunu burada temin etmeye çalışıyoruz ve bu konuda yetmeye çalışıyoruz. Ancak bu konuda sıkıntımız var, zorlanıyoruz. Çünkü bağışın ortalama 40-50 dakika sürmesinden dolayı bağışçılarımız belki üşeniyor, belki vakit onlar için çok gelebiliyor ama beyaz kanın önemini bildiklerinde o vaktin aslında çok kısa olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi Tarsus’tan Anamur’a kadar bütün hastanelerin hem normal kan hem de beyaz kan ihtiyacını karşılıyoruz. Tabii bu ayın içerisinde artık Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Onkoloji Hastanesinin de tam kapasiteyle çalışmaya başlamasıyla aldığımız kan sayısı yetmeyecek ve günlük belki 50’ye yakın beyaz kan ihtiyacı doğacak. Kanser hastalarımızın hayatının tehlikeye girmemesi için, onların zor durumda kalmaması için biz değerli halkımızdan merkezimize uğrayıp, bize 1 saatlerini ayırıp, hiçbir tehlikesi olmayan, hiçbir sıkıntısı olmayan, sadece normal kan bağışına göre biraz daha uzun süren aferez trombosit bağışında bulunmalarını rica ediyoruz” şeklinde konuştu.



“İsteyen bağışçıları arabayla evinden alıp, geri evine bırakıyoruz”


Bağış almak için her türlü çalışmayı yaptıklarına dikkat çeken Özcanlı, “Beyaz kan bağışçıları için biz bütün hizmetleri veriyoruz. Eğer ki bağışçımız özellikle şu pandemi sürecinde halk otobüsü veya toplu taşıma araçlarını güvenli bulmayıp da beni evden alır mısınız, eve kadar bırakır mısınız dediğinde biz onları arabayla evinden alıp, işi bittiğinde geri eve bırakıyoruz. Biz ayrıca merkezimizde korona virüs tedbirlerini tam olarak aldık. İçeri maskesiz kesinlikle girmek yasak. Girerken ateş ölçümü ve dezenfektan veriyoruz. Kan alınan yerde de koltukları sosyal mesafeye göre ayarladık. Burada bağışçının kendini güvenli hissedeceği her türlü önlemi alıyoruz. O yüzden buraya gelecek olan bağışçımıza her konuda yardımcı oluyoruz” ifadelerini kullandı.



"Çocuğumun hayatta kalması için beyaz kan lazım"


Lösemi çocuklardan 1,5 yaşındaki Emrah’ın annesi Büşra Süle ise çocuğunun 15 aylık olduğunu ve 4 ay önce bu hastalıkla ilgili teşhisin konulduğunu söyledi. O günden beri hastanede çocuğunun tedaviye alındığını belirten Süle, "O günden beri kemoterapi görüyor. Kemoterapi gördüğünde de beyaz ve kırmızı kan düşük oluyor. Bunda biraz sıkıntı yaşıyoruz. Çocuklarımız için beyaz kan istiyoruz. Çocuklarımızın kurtulması için vatandaşlarımızın duyarlı olmasını istiyoruz. Onlardan ricamız beyaz kan bağışında bulunmaları. Çünkü çocuğumun hayatta kalması için beyaz kan lazım. Bütün çocuklarımız için vatandaşlarımızı bağış yapmaya çağırıyoruz" dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan “Bağ Küllemesi Hastalıkları” yüzde 90 verim kaybına yol açabilir Üzümlü İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü teknik ekipleri tarafından arazi kontrolleri kapsamında üzüm bağlarında, külleme, mildiyö, ölükol ve salkım güvesinde ilaçlama dönemleri ile ilgili bilgilendirme yapıldı. Tescilli cimin üzümünün bağlarında “Bağ Küllemesi Hastalıkları” ile mücadelenin yapılmaması durumunda yüzde 90 verim kaybı yaşanacağı belirtildi. Bağ Küllemesi, asmanın yaprak, sap, sürgün, salkım gibi tüm yeşil aksamında gelişerek zarar oluşturan önemli bir hastalıktır. Hastalık, iklim şartlarının uygun gittiği ve mücadelesinin doğru yapılmadığı yıllarda yüzde 90’a varan ürün kayıplarına neden oluyor. Erzincan İl Tarım ve Orman Müdürlüğü Bitkisel Üretim ve Bitki Sağlığı Şubesinde Ziraat Yüksek Mühendisi olarak görev yapan Selahattin Albayrak, konu hakkında üreticileri bilgilendirerek şu uyarılarda bulundu; ‘Hastalığın yapraktaki Belirtileri’ “Hastalık başlangıçta yaprakların üst yüzeyinde yağ lekesine benzeyen sarımsı-açık yeşil renk açılmalarına neden olur. İleriki dönemde yaprak parlaklığını ve esnekliğini kaybeder, kalınlaşır, gevrekleşir ve kenardan içe doğru kıvrılır. Hastalığın bulunduğu kısımlarda grimsi-beyaz tozlu bir görünüm oluşur. ‘Hastalığın sürgünlerdeki belirtileri’ Sürgünler üzerinde başlangıçta siyaha yakın koyu renkli lekeler oluşur. Sürgündeki bu lekeler sezon sonuna doğru kırmızımsı kahverengine dönüşmektedir. ‘Hastalığın tanelerdeki belirtileri’ Hastalığa erken yakalanan taneler küçük kalır ve gelişemez. Hastalık tanelerde meyve sapı istikametinde çatlamaya neden olur. Taneler ben düşme dönemine kadar hastalığa duyarlıdır. ‘Mücadelesi ve kültürel önlemler’ Hastalıklı çubuklar budanarak imha edilmelidir. Yetişme sezonu içinde yaprak ve sürgün seyreltmesi yapılarak asmanın iç kısımlarına kadar iyi bir havalanma ve güneşlenme sağlanmalıdır. ‘Kimyasal mücadele’ 1. İlaçlama: Sürgünlerin 25-30 cm uzunlukta olduğu dönemde, 2. İlaçlama: Çiçeklenme öncesi, çiçek tomurcuklarının ayrıldığı dönemde, 3. İlaçlama: Tanelerin saçma iriliğinde olduğu dönemde, 4. ve sonraki ilaçlamalar: Üçüncü ilaçlamadan sonra hastalık gelişimi ve kullanılan ilacın etki süresi dikkate alınarak ben düşme dönemine kadar yapılmalıdır. Son ilaçlama ile hasat arasında gerekli bekleme süresine dikkat edilmelidir.”