ÇEVRE - 12 Temmuz 2022 Salı 13:53

Dünyanın sayılı kanyon gezisi olan Mut Kestel Kanyonu gezisi başladı

A
A
A
Dünyanın sayılı kanyon gezisi olan Mut Kestel Kanyonu gezisi başladı

Türkiye’nin ve dünyanın sayılı kanyonlarından olan ve geçmesi en zor parkurlardan Kestel Kanyonu’nun doğu koluna Bursa Kanyon ve Doğa Sporları Derneği ekiplerince girildi.

Türkiye’nin ve dünyanın sayılı kanyonlarından olan ve geçmesi en zor parkurlardan Kestel Kanyonu’nun doğu koluna Bursa Kanyon ve Doğa Sporları Derneği ekiplerince girildi.


Bursa Kanyon ekibinin kanyon geçişi öncesi, ulaşım, barınma, konaklama ve gıda ihtiyaçları konusunda destekleyen Mersin Büyükşehir Belediyesi’nce bilgilendirme toplantısı yapıldı. Mersin Büyükşehir Belediyesi Mut Koordinasyon Merkezinde yapılan toplantıya, Mersin Büyükşehir Belediyesi ve Mut Belediye Meclis Üyesi Selahattin Arslan, Koordinasyon Merkezi Müdürü Ferruh Baş, kanyon sporcularından Bukay İnce katıldı.


Kanyon hakkında bilgi veren Mut Belediye Meclis Üyesi Selahattin Arslan, “Mut kanyon açısından sayılı yerlerden biri. Mut’un kanyon açısından, doğal zenginlikler açısından Türkiye’nin sayılı bölgelerinden biri. Şu an bizim en çok önemsediğimiz Kestel Kanyonları. Kestel Kanyonları bir Batı Kanyon, diğeri de Doğu Kanyon olarak geçiyor. Ancak Doğu Kanyonu geçiş zorlukları açısından Dünyada sayılı birkaç kanyondan biri. İçeride 87 metreyi bulan yüksekliğinde düşüş alanı olan şelale var. Tahmini 11-12 km. civarında bir parkur oluşturuyor” dedi.


Doğu Kestel’i Bursa Kanyon ekibinin geçeceğini söyleyen Arslan, şunları söyledi, “Bursa Kanyon ekibi profesyonel ekip arkadaşları ve Mutlu hemşehrimiz Bukay İnce de kendisi doğa sporlarıyla ilgileniyor. Profesyonel bir sporcu olarak bu ekibe eşlik edecek. Biz Mersin Büyükşehir Belediyesi olarak Vahap Seçer Başkanımızla bunu paylaştık. Bu sporun veya bu geçişin kamuoyuyla bilgilendirme açısından Büyükşehir olarak biz finansörlüğünü yapacağız ve bölgemizi tanıtacağız. Bu konu Türkiye kamuoyu olduğu kadar belki Dünya kamuoyuyla daha büyük önem arz ediyor. Bunu kamuoyuna duyurmak, bilgilendirmek açısından böyle bir görev üstlendik. Sanıyorum bu geçiş sağlandıktan sonra, geçiş esnasında içerisinin kayıtları çekimlerde yapılacak, buradaki doğal güzellikleri belirten, daha sonra buradaki doğal güzellikler bir broşür haline getirilerek kamuoyuna yansıtılacak, servis yapılacak.”


Mut’un doğa turizmi açısından sadece bu iki kanyonla sınırlı olmadığını belirten Arslan, “Mut’ta en az 8-10 tane parkur olarak bu kadar zorlayıcı olmasa bile doğanın son derece bakir olduğu çok değerli ama yöre halkının dışında, il bazında bile yeterince tanınmayan parkurlarımız kanyonlarımız var. Bunun hepsini zaman içerisinde hem kamuoyuna bilgilendireceğiz hem de bu en zorlusu, Dünya literatürüne geçebilecek bir parkura sahip Doğu Kestel Kanyonu’nu kamuoyuna bilgilendirme açısından böyle bir düzenleme içerisindeyiz” şeklinde konuştu.


Kanyon sporunun Türkiye’de yeni gelişen bir spor olduğunu kaydeden Bukay İnce ise, “Kestel benim bildiğim bir alandı zaten. Gerekli araştırmaları yaptıktan sonra, biz de geçelim dedik. Mut’un kayısısı var, zeytini var. Benim kişisel görüşüm bunlardan çok daha önemli olan bir değer. Doğal bir kanyonu var. Kanyonun Mut’un değerleri içerisinde bilinir olması için Başkanımla temasa geçtim. 7 kişiyle kanyonu geçeceğiz" dedi.


İlçeye gelen Kanyon Bursa ekibi, Doğu Kestel Kanyonu geçişi için, başlangıç noktası olan Mut’un Söğüt Özü Yaylası’ndaki tarihi köprüye ulaştı. Kanyon girişi öncesi basın mensuplarına açıklamada bulunan Kanyon Bursa ekibinden Erkan Hubup, “Bugün Mersin’in Mut ilçesindeyiz. Kestel Kanyonu’nu geçmek için buraya geldik. Kestel Kanyonu Türkiye’de çok önemli kanyonlardan birisi. Kanyon sporu ve sportif kanyon geçişi için zirve noktalardan birisi sayabiliriz” diye konuştu.


Kestel Kanyonu’nun doğu ve batı olmak üzere ayrı kolu olduğunu, kendilerinin doğu kolunun geçişini yapacaklarını söyleyen Hubup, “Her iki kolun geçişi de kendine özel güzellikler barındıran, Dünyadaki kanyon sporu yapan sporcuların ilgisini ve dikkatini çeken kanyonlardan, bu iki kanyon. Özellikle kanyon sporuna uygun aksiyon derecesinin daha yüksek olması sebebiyle öncelikle doğu kolunu geçmek istedik” dedi.


4 veya 5 gün sonra kanyondan çıkmayı planladıklarını belirten Hubup, şöyle devam etti:


“Kanyon sporu anlık olarak duruma göre pozisyon almamızı gerektiren bir spor. Karşımıza ne çıkacağını bilmiyoruz. Kanyonlar değişken mekanlardır. Sürekli kanyonun içi değişir; selle, yağmurla, erozyonla. Karşımıza ne çıkacağını bilmediğimiz için, yaklaşık biz 5 günlük bir süre koyduk. Bu süre içinde kanyondan çıkmayı planlıyoruz. Ben Mut’a ve Mersin’e ilk kez geldim ama şu anda gördüğüm manzara, bu arkamda uzanan kanyonun yapısı insanı gerçekten büyülüyor. Bence Dünyadaki birçok kanyon sporcusunun gelip görmesi gereken bir yer. Dünyada kanyon sporu gittikçe yaygınlaşan bir spor. Kanyon sporu ülkemizde de hızla gelişiyor. Biz en son kurulan derneklerden birisiyiz. Bursa Kanyon ve Doğa Sporları Derneği olarak bugün Mut’ta yaşayan Bukay abimizin önerisiyle bu kanyona girmeyi planladık. Umarım başarıyla tamamlarız. Mersin’in bu güzel doğa parçasını, Mut’un bu güzel doğa parçasını buradan çıktıktan sonra kamuoyuna ve arkadaşlarımızla paylaşma şansımız olur. İçeride yaşadığımız tecrübeler bizim için çok önemli. Bu tecrübelerimizi yazarak ya da basın yoluyla insanlara duyurma şansımız olur ve Dünya böyle bir kanyon olduğunu bir kez daha duymuş olur çünkü bu kanyon keşfi, her iki kolun keşfi de 2006 ve 2018 yılında yapıldı. Bu kanyonların keşifleri. Türkiye’deki önemli kanyon gruplarından Anadolu Kanyonun keşiflerini yaptı. Onların emeğinin devamı olarak da, bizde bugün buradayız. Onların yaptıkları keşfin izinden kanyonu görmeye ve kanyonun güzelliklerini yaşamaya geldik."


Yapılan açıklamaların ardından, Kanyon Bursa ekibi, Doğu Kestel Kanyonu’nu geçmek için Söğüt Özü Köprüsü’nün altından geçişe başladı. Kanyon geçişinin bugün Mut’un Yıldız Mahallesi’nden çıkılarak tamamlanması bekleniyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara ATO Yönetim Kurulu Üyesi Akça: "Mesleki eğitim, üretimin niteliğini ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurul Üyesi ve ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça Ankara Ticaret Odası (ATO) Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, "Mesleki eğitim sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır" dedi. ATO, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile bu yılın ekim ayında hayata geçirdiği ‘Mesleki Eğitimde Ankara Model’ iş birliği protokolü kapsamında düzenlediği "Sektör- Meslek Öğretmenleri Buluşması’ ATO Duatepe Salonu’nda yapıldı. Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Mimar Sinan Mükemmeliyet Merkezi koordinatörlüğünde düzenlenen toplantı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim Politikaları Üst Kurulu Üyesi aynı zamanda ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ali İhsan Güçlü ile Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Volkan Hasan Kaya, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Veli Karakuş ve Yenimahalle İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Şube Müdürü Erkan Tuzsuz başkanlığında gerçekleşti. Toplantıda mesleki eğitimin, üretim niteliğine ve rekabet gücüne etkisi ele alındı. "Kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ATO Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Akça, toplantının açılışında yaptığı konuşmada, ATO’nun Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü ile hayata geçirdiği "Mesleki Eğitimde Ankara Modeli"nin mesleki eğitimin sektörün ihtiyaçlarıyla uyumlu biçimde yapılandırılması açısından önemli bir model olacağını belirterek, "Mesleki eğitim, sadece bir istihdam politikası değil, üretimin niteliğini, rekabet gücünü ve toplumsal refahı doğrudan etkileyen stratejik bir kalkınma aracıdır. İş dünyasının ihtiyaçlarıyla uyumlu, uygulama ağırlıklı ve güncel beceriler kazandıran bir mesleki eğitim yapısı, gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlarken ekonomimizin de sürdürülebilir büyümesini güvence altına alır. Bu nedenle kamu, özel sektör ve eğitim kurumları arasında güçlü bir iş birliği, mesleki eğitimin başarısının temel şartıdır" ifadelerini kullandı.
Adana Adana’da yıkım yapılan Amerikan Adası girişi kayalarla kapatıldı Adana’da Amerikan Adası olarak bilinen yerdeki kaçak yapıların yıkım işlemleri sona ererken, bölgenin girişi kayalarla kapatıldı. Yıllardır tartışma konusu olan Merkez Çukurova ilçesi Göl Mahallesi Menderes Bulvarı’ndaki Amerikan Adası’nda 23 Aralık’ta başlayan yıkım işlemleri tamamlandı. Yıkılan kaçak yapılardan arta kalan molozlarda kamyonlarla taşındı. Adanın girişi de kaya parçalarıyla kapatılırken, girişinde nöbet tutan polis bölgeye kimsenin girmesini izin vermiyor. Bölgeye gezmeye gelen vatandaşlar kayaları görünce geri dönmek zorunda kaldı. Eşi ve çocuğuyla bahardan kalma havayı değerlendirip adada gezmek isteyen Serkan Çokal, "Üzüldük desek doğru olur. Ancak daha iyisi olacaksa Adana için hayırlısı olsun. Biz burayı seviyorduk ve sürekli geliyorduk. Buradaki yapıların kaçak olduğunu bilmiyorduk. Görüntü açısından çok çirkindi. Yolumuzu kesip çevirenler vardı. Zorla mekâna çağıranlar vardı. Ailece geldik, burayı gezelim demiştik. Yeni yapılacak yer, halkın girebileceği şekilde olsun. İnsanlar rahatça dolaşsın. Uyuşturucu kullanan kişilerin burada olmadığı belli olsun. Devletimizden buranın güzel bir yer olmasını istiyoruz" dedi. İlknur Çokal ise, "Çok üzüldüm, ancak bir yandan da sevindim. Burada uyuşturucu kullananlar da çoktu. İnşallah daha güzel yapılar olur. Mekânların içerisinde güzel olanlar da vardı, ancak büyük kısmı kötüydü. Burayı ailece ziyarete gelmiştik. Kapatıldığı için şu an giremiyoruz" diye konuştu.
Ankara Uzmanından uyarı: "Uyku düzeninin bozulması agresif tip meme kanseri riskini artırabiliyor" Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor" dedi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, yeni yapılan araştırmalarda gece vardiyasında çalışan ya da uyku bozukluğu olan bireylerde, agresif meme kanseri riskinin önemli ölçüde arttığını belirtti. Texas A&M Üniversitesi’nde yürütülen ve JAMA Oncology dergisinde yayımlanan çalışmada, bozulan sirkadiyen ritmin, bağışıklık sistemini baskılayarak tümör gelişimine ve yayılmasına zemin hazırladığını açıkladı. Dr. Coşkun, sirkadiyen ritim bozukluğu, meme bezlerinin yapısını bozarak bağışıklık sisteminin savunmasını zayıflattığını ve bozulan bağışıklık sonucunda tümörler daha hızlı ve daha agresif şekilde büyüyebileceğini vurguladı. "Geç saatlere kadar uykusuz kalmak ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor" Uyku düzeninin bozulmasının ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirdiğini ve kaliteli uykunun insan vücuduna her anlamda yararı olduğunu belirten Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, "Uyku düzeninin bozulması sadece yorgunluğa veya strese sebep olmuyor. Aynı zamanda agresif tip meme kanseri riskini de artırabiliyor. Araştırmada, laboratuvar modelleri iki gruba ayrıldı. Biri normal gündüz gece döngüsünde yaşarken diğeri sirkadiyen ritimleri bozacak şekilde ışık döngülerine maruz bırakıldı. Normal döngüde tipik olarak 22’nci haftada kanser gelişirken, ritmi bozulan grupta kanser belirtileri yaklaşık 18’inci haftada ortaya çıktı. Bu modellerde daha agresif tümör gelişimi gözlemlendi ve tümörün akciğerlere yayılma ihtimali daha yüksek bulundu. Çalışmayı yürüten araştırmacılar, çalışmada bağışıklık tepkilerini bastıran bir molekül olan LILRB4’yi odak noktasına aldı. Normalde bağışıklık sistemini aşırı iltihaptan koruyan bu molekül, kanser ortamında aşırı aktifleşip bağışıklığı daha da baskılayabiliyor. LILRB4 etkisi hedeflendiğinde ise, bağışıklık sistemi tekrar aktifleşerek hem tümör büyümesini hem de metastazı önemli ölçüde azalttığı görüldü. Çalışmanın bir diğer önemli bulgusu da uzun vadeli sirkadiyen ritim bozukluğunun sağlıklı meme dokusunun yapısını değiştirerek bu dokuların tümör gelişimine karşı savunmasız hale gelmesine neden olmasıdır. Sonuç olarak gece vardiyasında çalışmak, sık sık seyahat etmek veya geç saatlere kadar uykusuz kalmak sadece yorgunluk değil, ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getirebiliyor. Bu çalışmanın sonucuna göre uyku ve dinlenme sürelerine daha çok özen göstermek gerektiği görülüyor. Özellikle gece vardiyasında çalışan kadınların sağlık taramalarını aksatmaması, mümkünse vardiya saatlerinin biyolojik ritimle uyumlu şekilde planlanması, vardiya sistemiyle çalışanların düzenli uyku alışkanlığı edinmeleri, karanlık ve sessiz ortamlarda uyumaları, uyku hijyenine dikkat etmeleri yaşam kalitesi ve hastalıklardan korunmak açısından oldukça önemli" ifadelerini kullandı.