YEREL HABERLER - 19 Mart 2012 Pazartesi 18:47

MERSİN’E İLK CRUZ GEMİSİ AĞUSTOS’TA GELİYOR

A
A
A
MERSİN’E İLK CRUZ GEMİSİ AĞUSTOS’TA GELİYOR

Mersin Turizm Platformu Başkanı Numan Olcar, Mersin heyetinin, ABD’nin Miami kentindeki kruvaziyer fuarı Seatrade’den somut kazanımlarla döndüğünü belirterek, Ağustos ayında ilk gemilerin Mersin’e yolcu getirmeye başlayacağını bildirdi. Olcar, kruvaziyer çalışmalarını eleştirenlere ise sert tepki gösterdi.
Turizm Platformu Başkanı Olcar, Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu önderliğinde geniş bir heyetle ilk kez Miami Seatrade Fuarı’na katılan Mersin’in, fuardaki başarısını değerlendiren yazılı bir açıklama yaptı. Mersin Heyeti’nin, kruvaziyer endüstrisinin merkezi Miami’de 27 yıldır düzenlenen ve sektördeki tüm firmaları bir araya getiren dünyanın en büyük kruvaziyer fuarı Seatrade’den somut kazanımlarla döndüğünü ifade eden Olcar, yapılan görüşmeler sonunda, Ağustos ayında ilk gemilerin Mersin’e yolcu getirmeye başlayacağını kaydetti. Mersin’in, ilk kez katıldığı fuara iddialı bir başlangıç yaptığını ve gerçekleştirdiği görüşmelerde önemli başarı elde ettiğini vurgulayan Olcar, "Yeni destinasyon arayışında olan kruvaziyer endüstrisindeki rekabeti doğru yorumlayarak tam zamanında hamle yapan Mersin’in daveti, küresel firmaların dikkatini çekti ve 2013 yılını beklemeden, mevcut limana yolcu getirmeye karar verdiler. Bunun en somut örneği Ağustos ayında limanımıza gelecek olan Club Med butik gemisi. Eylül ayında ise Cruise Holidays Mersin’e gerçekleştireceği 4 seferle kentimize turist getirmeye başlayacak" dedi.
Mersin’in bu başarısının şans eseri olmadığına dikkat çeken Olcar, fuara katılma stratejisinin baştan itibaren bir başarı hikayesi olduğunu dile getirdi. Çalışmaların belirli bir strateji çerçevesinde planlandığını aktaran Olcar, şöyle devam etti: “Mersin’e özgü 37 metrekare stant kiralanarak özel dizaynı yapıldı. Mersin fuara bağımsız stantla katılan iki ilden birisiydi. Fuar planlamasıyla, kilit aktörlerle randevular aylar öncesinden tespit edildi; tanıtım filmlerinden dokümanlara kadar tüm materyaller amacına uygun olarak dizayn edildi. Fuardaki sunumlar kent nezdinde en üst seviyede oluşturulan heyet tarafından yapıldı. Kruvaziyer endüstrisi yetkilileri, kentin tüm kurumlarıyla katılmasının Mersin’in hedeflerine daha kolay ulaşması anlamına geldiğini vurguladı. Mersin Valisi Hasan Basri Güzeloğlu başkanlığında oluşturulan heyet, Costa, MSC ve Club Med gibi sektörün devleri başta olmak üzere kruvaziyer firmaları ile fuar dışında özel randevu ile bir araya geldi. Söz konusu firmalar karşılarında buldukları donanımlı heyet ve ciddiyetinden etkilendiklerini açıkça ifade etti.”
“MERSİN, BAŞARILMASI GÜÇ BİR MUCİZEYE İMZA ATIYOR”
Yakın geçmişte, işsizlik, plansız kentleşme ve gösterilerle anılan Mersin’in, başarılması güç bir mucizeye imza attığına işaret eden Olcar, “Bir limanın destinasyonları arasında yer alması için kentin karayollarından kentteki suç oranlarına, hatta sağlık hizmetlerine kadar çok ince değerlendiren firmaların rotalarına kentimizi de almaları, Mersin’imizin bu konularda güvenli bir liman olarak akredite olmasının bir kanıtıdır. Kılı kırk yaran firmalar, önümüzdeki yılı beklemeden 2012 turlarına Mersin’i dahil etti" ifadelerini kullandı.
Mersin’deki yerel otoritelerin ve sivil toplum kuruluşlarının bu fuara kentin kurumsal kimliği altında tek vücut olarak katılmasının ancak Valilik kanalıyla mümkün olabileceğini dile getiren Olcar, heyette farklı kurumların temsilcilerinin bulunmasının başarının anahtarı olduğunu ifade etti. Kentin imajı ve kruvaziyer turizmine yaklaşımdaki ciddiyetin, firmalar için önemli bir referans noktası olduğunun altını çizen Olcar, Vali Güzeloğlu ve Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Macit Özcan’ın çaba ve desteklerinin çok önemli olduğunu belirtti. Olcar, kruvaziyer turizmi konusunda yaptıkları çalışmaların sürdürülebilir olduğu konusunda kesin teyit bekleyen firma sahiplerini Mersin Ticaret ve Sanayi Odası ve Deniz Ticaret Odası ortaklığında Mersin’de düzenlenecek Akdeniz Ticareti ve Liman Kentleri Kongresi’ne davet ettiklerini de bildirdi.
KRUVAZİYER ÇALIŞMALARINI ELEŞTİRENLERE SERT TEPKİ
Fuara geniş bir heyetle katılmayı eleştirenlere de sert tepki gösteren Olcar, turizmin, kentin geleceğini etkileyen lokomotif sektör olarak neden seçildiğini anlamayanların, Organize Sanayi Bölgesi’nin fuara katılımını sorgulamasının da doğal olduğunu vurguladı. “Turizmin, 42 alt sektörü tetiklediği gerçeğini fark etmeyenler, OSB firmalarının limanımıza gelen gemilerde hafif bakım ve tedarikçi olma vizyonunu alkışlamak yerine yermeyi tercih etmesi bu mantığın sonucudur” diyen Olcar, kentin üst düzey protokolünün de Mersin için güçbirliği yaparak bu projede lokomotif olmalarının kesinlikle önemli bir fedakarlık ve takdir edilecek bir davranış olduğunu kaydetti. Olcar, “Ancak tersini iddia edip, kulis dedikoduları, ayak oyunlarıyla uğraşanlar kentin iyiliği için, istihdam, kalkınma gibi konular yerine yaptıkları koltuk kavgalarının, kirli çıkar ilişkilerinin ortaya çıkacağını hiç düşünmemiştir. Tüm bu değişime ve olumlu gelişmelere rağmen, bir kısım insanların kent için yapılan çalışmaları eleştirmesi oldukça manidar. Değişen dünyayı takip etmeyen, kentin küçük, sorunlu olmasından faydalanan, kişisel çıkar ilişkileriyle, değişik alanlarda yaptıkları faaliyetler için, kamuoyunu sopa gibi kullanmaya alışmış bu insanlarla tartışmak imkansız. Düne kadar kentteki işsizlik, aşırı göç ve çarpık kentleşme yüzünden hükümetten belediye başkanına kadar ayrım gözetmeksizin herkesi acımasızca eleştirenlerin, bugün sorunlar ortadan kalktıkça yapılan iyi işleri eleştirmesi niyetlerini ele vermekte. Sadece şikayet eden, peki ne yapalım diye sorulduğunda sorumluluktan kaçan bu kişilerin, kruvaziyer liman kenti olma hedefinden Akdeniz Oyunları’na kadar bir çok farklı konuda maddi çıkar, cehalet ve kötü niyet gibi sebeplerle yaptığı eleştirilerin artık bir anlamı kalmamıştır. Mersin Valisi’ne, belediye başkanına ne işiniz var Miami’de diye hesap sormaya kalkanlara, kruvaziyer gemileri limana yanaşırken yapılacak törende Platform Başkanı veya turizmci olarak değil, bir Mersinli olarak şunu söyleyeceğimden emin olun; ‘Buraya gelmeye utanmıyor musunuz?’” diye konuştu.
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz: "(Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi) Eğer gerçekten bu sistemi iyileştirmek istiyorsanız, geliştirmek istiyorsanız gelin yeni anayasayı çalışalım" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Eğer gerçekten bu sistemi iyileştirmek istiyorsanız, geliştirmek istiyorsanız gelin yeni anayasayı çalışalım. Gelin hep birlikte bu ülkenin geleceğine dair çok daha güçlü bir çerçeve oluşturalım. Biz AK Parti olarak bu konuları çalışıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi zaten yeni tasarısını hazırladı. Bu sistemi iyileştirmek, geliştirmek için partilerin, grupların bir araya gelip ortak akılla böyle ön yargılarla baştan sıkılmış yumruklarla değil açık fikirlilikle alternatifleri ortaya koyarak her birinin artısını, eksisini, analizini yaparak tartışmamız lazım" dedi. Yılmaz, 2026 Merkezi Yönetim Bütçe ve 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi görüşmelerine katıldı ve hükümet adına konuşma yaptı. TBMM Genel Kurulu’nda konuşan Yılmaz, bütçenin önemine işaret ederek, "Bütçeler vesilesiyle aslında bir ülkenin bütün politikaları tartışılıyor, dünya değerlendiriliyor, Türkiye değerlendiriliyor. Dolayısıyla bu görüşmeleri çok kıymetli bulduğumuzu ve bunlardan yürütme olarak da mutlaka istifade etmeye çalışacağımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Ancak şunun da altını çizmek isterim: Bütçeler, elbette bütçe hakkı nihai olarak Meclisimizindir. Nitekim, nihai olarak burada Meclisimiz kabul edecektir veya reddedecektir veya değiştirecektir ancak bütçelerin özel bir durumunun olduğunu da görmemiz lazım. Bütçeler aynı zamanda yürütmenin halka söz verdiği hususlarda icraat yapabilmelerinde temel araç niteliğindedir" ifadelerini kullandı. Yılmaz, şöyle devam etti: "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye için özellikle içinden geçtiğimiz dönemde son derece kıymetlidir. Tabii ki bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin iyileştirilemeyeceği geliştirilemeyeceği anlamına da kesinlikle gelmemektedir. Her sistem gibi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi de iyileştirmeye, geliştirmeye açık bir sistemdir. Yapısında, tabiatında bu var. Çünkü birçok hususu kanun olmadan da düzenleme hakkı getirmektedir. Niye böyle bir hak vermiş Anayasa? İdare daha hızlı hareket edip kendisini yeni şartlara uyarlasın diye. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin yaşanan tecrübeler ışığında, birikimler ışığında geliştirilmesi, iyileştirilmesi her zaman mümkündür. Bu noktada da müsaadenizle muhalefete bir eleştiride bulunmak istiyorum. Bir taraftan bu sistemin iyileştirilmesini siz de talep ediyorsunuz. Ama bir taraftan da bu sistemi iyileştirecek anayasal çalışmalarda biz yokuz diyorsunuz. Ben bunu bir tutarsızlık olarak görüyorum. Eğer gerçekten bu sistemi iyileştirmek istiyorsanız, geliştirmek istiyorsanız gelin yeni anayasayı çalışalım. Gelin hep birlikte bu ülkenin geleceğine dair çok daha güçlü bir çerçeve oluşturalım. Biz AK Parti olarak bu konuları çalışıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi zaten yeni tasarısını hazırladı. Bu sistemi iyileştirmek, geliştirmek için partilerin, grupların bir araya gelip ortak akılla böyle ön yargılarla baştan sıkılmış yumruklarla değil açık fikirlilikle alternatifleri ortaya koyarak her birinin artısını, eksisini, analizini yaparak tartışmamız lazım. Demokrasi dediğimiz bu. Tartışmadan doğruyu bulamayız. Konuşmadan doğruyu bulamayız. Dolayısıyla dışlayıcı yaklaşımların ben hiçbir şekilde ülkemize fayda getirmediğini vurgulamak istiyorum. Bu sistem doğru bir sistem ve iyileştirilmeye açık bir sistem." Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı bütçesine ilişkin bilgi vererek, "Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yarıya yakını barışa hizmet anlamında yurt dışındaki askerlerimize gönderdiğimiz ödeneklerden başka kurumlara transfer ettiğimiz ödeneklerden oluşuyor. Bir taraftan da dünyanın üçüncü kütüphanesi olan millet kütüphanemize yaptığımız harcamalarda bu bütçenin içinde yer alıyor. Dolayısıyla çok masraflı bir sistem oluştu. Cumhurbaşkanlığı sistemi çok daha fazla para tüketiyor yaklaşımı da rakamlarla teyit edilmeyen doğru bir yaklaşım değil. Örtülü ödenekle ilgili de yine bir takım fikirler ortaya koyuldu. Orada da değerli arkadaşlar limit limitler kanunlarla açıkça belirlenmiştir. Binde onu gibi hatırlıyorum. Yanılıyor olabilirim. O limitin çok çok altında bir oranda örtülü ödenek harcanıyor. Hiçbir şekilde o limitler aşılmıyor. Türkiye dediğim gibi bir hukuk devleti, kuralların olduğu bir devlet ve bu kuralların içinde harcamalarımızı gerçekleştiriyoruz" şeklinde konuştu. Yılmaz vergilerle ilgili olarak, "Asıl geride olduğumuz doğrudan vergiler, doğrudan vergilerde biz Avrupa Birliği OECD oranlarına göre çok daha düşük oranda vergileri topluyoruz, bunu da değiştirmek bizim de bir politikamız, bunu Orta Vadeli Program’a da yazmış durumdayız. Doğrudan vergilerin payını artırmak istiyoruz, bu anlamda çok sayıda adım attık, kurumlar vergisi oranını 5 puan artırdık, yap-işlet-devret ve kamu-özel iş birliği için projelerde yüzde 10 artırdık kurumlar vergisini, banka ve diğer finansal kuruluşların finansal faaliyet harçlarını yüzde 50 yükselttik, çok uluslu şirketlerde minimum kurumlar vergisi yüzde 15 olacak dedik, yerli şirketlerde yüzde 10 olacak dedik, şirketlerin taşınmaz satışlarında uygulanan yüzde 50 kazanç istisnasını kaldırdık, kâr paylarındaki gelir vergisi stopajını yüzde 15’e yükselttik, daha çok sayıda eylem var ve bütün bunlarla 2024 yılında yüzde 65,8 olan dolaylı vergilerin payını 2026 yılında yüzde 61,8’e indirmeyi hedefliyoruz, daha da aşağıya elbette çekelim ama şunun da altını çizmek isterim: Bizim dolaylı vergilerimizde de sosyal adaleti gözetiyoruz, düşük gelirli grupların daha fazla tükettiği ürünlerde KDV’yi, ÖTV’yi düşük tutuyoruz veya hiç almıyoruz, yüksek gelirli grupların tüketimlerinden daha fazla ÖTV ve KDV alıyoruz, dolaylı vergilerimizde de sosyal adaleti gözeten bir yapı kuruyoruz. Türkiye’nin toplam vergi yükü yani dolaylı, dolaysız pirimler millî gelire oranla 23,5. Bu oran OECD’de yüzde 33,9; AB ülkelerinde yüzde 39,9. Hani "Herkesten vergi alıyorsunuz, çok vergi alıyorsunuz." diye bir iddia var, bu rakamlar onu desteklemiyor. Bizim millî gelire oranla topladığımız tüm vergiler -doğrudan, dolaylı, sosyal güvenlik primleri, hepsini dâhil ederek- millî gelire oranla yüzde 23,5; OECD’de bu oran yüzde 33,9; Avrupa Birliğinde yüzde 39,9. Bu oranları da görmemiz lazım" ifadelerini kullandı.
İstanbul Mert Hakan Yandaş ve Metehan Baltacı’nın da arasında bulunduğu 20 şüpheli tutuklandı Futbol dünyasında ’bahis oynama’ iddiasına yönelik yürütülen soruşturma kapsamında aralarında Mert Hakan Yandaş, Metehan Baltacı ve Murat Sancak’ın bulunduğu 20 şüpheli çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklandı. Aralarında Zorbay Küçük, Salih Malkoçoğlu, Samet Karabatak ve Tolga Kalender’in de bulunduğu 19 şüpheli ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından aralarında eski Adanademirspor Başkanı Murat Sancak, futbolcular Mert Hakan Yandaş ile Metehan Balcı, spor yorumcusu Ahmet Çakar ve hakem Zorbay Küçük gibi isimlerin de bulunduğu, futbol müsabakalarında görev yapan bir kısım hakem, futbolcu ve bazı kulüp yetkililerinin karıştığı ’bahis oynama’ iddiasına yönelik yürütülen soruşturma sürüyor. 20 şüpheli tutuklandı Soruşturma kapsamında Savcılıktaki işlemlerinin tamamlanmasının ardından şüpheliler Emrah Çelik, Yunus Emre Tekoğul, Metehan Baltacı, İzzet Furkan Malak, Bartu Kaya, Murat Sancak, Orkun Özdemir, Kadir Kaan Yurdakul, Faruk Can Genç, Alessane Ndao, Mert Hakan Yandaş, Ersen Dikmen, Kerem Yusuf Sirkeci, Emircan Çiçek, Ahmet Okatan, Gürhan Sünmez, Mehmet Emin Katipoğlu, Volkan Erten, Şahin Kaya ve Ümit Kaya çıkarıldığı nöbetçi hakimlikçe tutuklandı. 19 şüpheli adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı Diğer şüpheliler Abdulsamet Burak, Cengiz Demir, Erhan Çelenk, İsmail Kalburcu, Salih Malkoçoğlu, Samet Karabatak, Tolga Kalender, Uğur Kaan Yıldız, Gamze Neli Kaya ve Zorbay Küçük ’imza atmak’ şeklinde; Ahmet Abdullah Çakmak, Eren Karadağ, Uğur Adem Gezer, Arda Türken, Muhammed Furkan Özhan, Yusuf Özdemir, Ensar Bilir, Oktay Aydin ve Yücel Gürol ’yurt dışına çıkış yasağı’ ve ’imza atmak’ şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması şartıyla serbest bırakıldı.