GÜNDEM - 29 Kasım 2025 Cumartesi 09:57

3 çocuk annesinin azmi: Hayvancılıkla uğraşırken çocukların ilk öğretmeni oldu

A
A
A
3 çocuk annesinin azmi: Hayvancılıkla uğraşırken çocukların ilk öğretmeni oldu

Mersin’in Erdemli ilçesinde 3 çocuk annesi 45 yaşındaki Habibe Tekeli, eşiyle hayvancılıkla uğraşırken ortaokul ve liseyi açıktan okudu ardından ise ön lisans ve lisans eğitimlerini tamamlayarak girdiği sınavları başarıyla geçti Kur’an kursuna öğretici olarak atandığı memleketinde 4-6 yaş arasında çocukların ilk öğretmeni oldu. 5 yıldır ilçede görev yapan azmiyle örnek olan Habibe öğretmen şimdi ise yüksek lisans yapmak için ALES sınavına girdi.


Önce hayvancılık şimdi ise çiftçilikle uğraşan 49 yaşındaki Fatih Tekeli ile evli olan 24 yaşında üniversite 17 yaşında lise ve 9 yaşında ilkokul öğrencisi 3 çocuk annesi Habibe Tekeli’nin azmi herkese örnek oluyor. Eşiyle köyde hayvancılıkla uğraşırken bir taraftan da ders çalışan bir taraftan da çocuklarını büyüten Habibe Tekeli, bir arkadaşının önerisi ile 2012 yılında ortaokulu, 2015’te liseyi ve 2019’da ise ön lisansı bitirdi. Azmiyle örnek olan 3 çocuk annesi eğitimini burada bırakmayarak dikey geçişle Elazığ’da bulunan Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Lisans Tamamlama Programını kazanıp sınavlarını başarıyla verdi. Lisans eğitimini 2019’da yüksek onur belgesiyle taçlandıran Tekeli, KPSS’ye girdikten sonra Konya’da Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açtığı yazılı ve mülakat sınavına girerek 2021 yılında memleketi Mersin’in Erdemli ilçesindeki müftülüğe bağlı Muhammed Mustafa Özer 4-6 yaş Kur’an Kursu’na öğretici olarak atanarak çocukların ilk öğretmeni oldu.


Eğitimlerini açık öğretimden tamamladı


Yaşamından kesitleri İhlas Haber Ajansı muhabirine anlatan Habibe Tekeli" 3 çocuk annesiyim yaklaşık 5 yıldır Erdemli Müftülüğü’nde Kur’an kursu öğreticisi olarak çalışıyorum. İlkokul mezunuydum. İlkokuldan sonra zorunlu olmadığı için ortaokul, lise ve üniversite okumadım. İki çocuğumdan sonra bir arkadaşın teşvikiyle ortaokula kayıt oldum. Dışardan ortaokulu bitirdim. Daha sonra 3 senede açık öğretimden liseyi tamamladım. Üniversite sınavına girdim ilahiyat ön lisansı kazandım. 2 sene ilahiyat ön lisans okudum. Sonra dikey geçişe gireyim dedim ilk girdiğimde Elazığ Fırat Üniversitesi İLİTAM ilahiyat lisans tamamlama programını kazandım" dedi.


"Hem hayvanlara bakıyordum hem de bir tarafta kitabım sürekli hazır oluyordu"


2 yılda da hiç bütünlemeye kalmadan lisans eğitimini de bitirdiğini anlatan Tekeli, "Tabi bunları yaparken çok zorlu bir hayat şartı vardı. Hayvanlarımız, ineklerimiz vardı, sabah namazından sonra 8’e kadar bir sağım zamanımız oluyordu, ikindi namazından sonra akşama kadar ineklerin altını temizleme, süt sağımı, yemlerini hazırlama oluyordu. Daha sonra sütü sağdıktan sonra eşim Erdemli’ye götürüyor, ben hayvanların başında kalıyordum. Hem hayvanlara bakıyordum hem de bir tarafta kitabım sürekli hazır oluyordu. Hayvanların başında eşim sağım yaparken ben yem çuvalların üzerine oturuyor ders çalışıyordum. Daha sonra sabahtan öğleye kadar sadece bir boş vaktim vardı o vaktinde eşim süte gidiyordu çocuklarımı da annem ve babama gönderiyordum. Sabahtan öğleye kadar o boş vakitte ders çalışmam gerekiyordu. Hiç yerimden kalkmadan ders çalışıyordum. Bütün işlerimi de öğleden sonra çocuklarım ve eşim gelince hallediyordum. Zaten ondan sonra ders çalışma imkanı zaten yok. Herkes yattıktan sonra uyumuyor yine ders çalışıyordum" ifadelerini kullandı.


3’üncü çocuğu 30 günlükten sınavlara girdi


Manevi açıdan çok zorlandığını en küçük oğlu 30 günlükken ilk sınava gittiğini aktaran Tekeli, "Annemle beraber gittim. Annem çocuğuma baktı. Ben sınavlara girerken bunun bilincinde olarak çok aşırı çalıştım. Yani gece bile uyumadım sürekli ders çalıştım. Bütünlemeye kalma ihtimalim yoktu. Çünkü Elazığ uzak hayvanlar burada eşim tek başına kalıyor tek başına yapılacak bir işimiz yok 2-3 günlük o zaman diliminde sınavlarım da çok şükür hiç bütünlemeye kalmadan 4 dönem mi de bitirerek mezun oldum. Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu sınav var Kur’an kursu öğreticisi, KPSS’den belli bir puan aldıktan sonra oraya girdim" diye konuştu.


"Yüksek bir puan alarak memleketime atandım"


Konya İhtisas Merkezi’nde girdiği sınavı kazanmasıyla memleketine atandığı dönemi dile getiren Tekeli, "Bütün sınavlara yalnız girdim. Eşim hayvanlardan hiç ayrılamıyordu içimdeki en büyük uhde budur. Yani bütün sınavlara tek başıma gitmem. Sınavlar oluyordu tek başıma gidiyordum. Elazığ’a da tek başıma gitmem gerekiyordu babam tek başına beni göndermemek için bir de küçük çocuk var diye ’annen de seninle gidecek’ dedi o çocuğa baktı ben o şekilde gittim. Sonra Konya’da tek başıma gittim sınava ve o zaman çok zoruma gitti. Bu son olsun dedim öyle dua ettim. Çünkü Konya’ya gittiğimde pandemi dönemiydi her yer kapalıydı otogarda sabahladım. Allah’ım dedim ’bu sınavı kazanayım İnşallah bu son olsun’ dedim. Çok şükür ilk girdiğim mülakatta yüksek bir puan alarak memleketime atandım. Kazanmam ile beraber bütün hayatımız değişti hayvancılığı boşadık köyden şehre Erdemli ‘ye taşındık, şimdi bütün sınavlara eşimle beraber gidiyorum Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu sınavlar oluyor. Geçen gün vaizlik sınavı oldu Ankara’da ona gittik" diyerek sözlerini sürdürdü.


"Çocukların ilk öğretmeni olmak beni çok mutlu ediyor"


Lisans eğitiminde 4 dönem yüksek onur belgesi aldığına vurgu yapan Tekeli, "4 dönem onur belgesi alınca beni telefonla aradılar, ’Dekan bey size başarı belgesi verecek’ dediler. Ben bir düşündüm ’Gidemem, inekleri yalnız bırakamam’ dedim. Oraya gitmedim, tabii ki bana sonradan o başarı belgesini gönderdiler ama şimdiki aklım olsa gider alırdım. Şu anda da çok sevdiğim çok olmaktan onur duyduğum bir mesleğim var onu yapıyorum. Çocuklara bir şey öğretmeyi çok seviyorum, onların ilk öğretmeni olmak beni çok mutlu ediyor. Onlara İslamiyet adına Din-i Mübin’i İslam’ı onların kalbini aşılamak Kur’an-ı Kerim’in sevgisiyle büyütmek, Allah’ın sevgisinin tohumunu kalplerine atmak benim için paha biçilemez. Şu anda çok mutluyum. İnşallah uzun yıllar Rabbim bu yolda hizmet etmeyi bana nasip eyler" şeklinde konuştu.


Lisans diplomasını bile almaya gidemediği için vekâlet verdiği dayısının aldığını da aktaran Tekeli, şimdi ise yüksek lisans yapmayı düşündüğünü bunun için ALES sınavına girdiğini sözlerine ekledi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul L’oréal Türkiye genç bilim kadınlarını ödüllendirmeye devam ediyor Tekno-güzellik şirketi L’Oréal Türkiye’nin UNESCO Türkiye Milli Komisyonu iş birliğiyle yürüttüğü "Bilim Kadınları İçin" programı 23 yıldır devam ediyor. Program, bugüne kadar Türkiye’den 128 bilim kadınını destekledi. Bu yıl Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nden Doç. Dr. Banu İyisan, Üçlü Negatif Meme Kanseri için tamamen doğal biyomalzemelerle akıllı ve hedefli nanoilaç teknolojileri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle ödüllendirildi. Türkiye’nin önde gelen kurumsal sosyal sorumluluk programlarından biri olan "Bilim Kadınları İçin" programında, bu yıl ödül alan bilim kadınları L’Oréal Türkiye’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen tören ile duyuruldu. Bu kapsamda Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü öğretim üyesi Doç. Dr. Banu İyisan, tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri (ÜNMK) tedavisinde hedefli ve akıllı nanoilaç sistemleri geliştirmeyi amaçlayan projesiyle öne çıkıyor. Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinin agresif alt türlerinden Üçlü Negatif Meme Kanseri’ne yönelik bu çalışma, mevcut tedavilerin sınırlılıklarını aşmayı hedefleyen önemli bir yaklaşım sunuyor. Eğitim ve araştırma yolculuğu: Almanya’dan Türkiye’ye uzanan bilim kariyeri Programın uluslararası ayağı olan L’Oréal-UNESCO For Women in Science, 140’dan fazla ülkede 4 bin 700’den fazla bilim kadınını desteklemiş ve bu isimlerden 7’si daha sonra Nobel Ödülü’ne layık görülmüştü. Türkiye, bu programın en aktif yürütüldüğü ve en çok destek veren ilk beş ülkeden biri olarak öne çıkıyor. İstanbul Teknik Üniversitesi Kimya Mühendisliği bölümünde lisans ve yüksek lisansını tamamlayan Doç. Dr. Banu İyisan 2012 yılında doktora eğitimi için Almanya’ya taşındı. Leibniz Polimer Enstitüsü’nde biyomedikal nanomalzemeler, kontrollü ilaç salım sistemleri, sentetik biyoloji ve biyosensör uygulamaları üzerine çalıştı; 2016’da Dresden Teknik Üniversitesi’nden doktora derecesini aldı. Doktora sürecinde International Helmholtz Research School for Nanoelectronic Networks (IHRS NANONET) programında nanoteknoloji ve malzeme bilimi üzerine eğitim alan araştırmacı, 2017-2020 yılları arasında Max Planck Polimer Araştırma Enstitüsü’nde yürütülen bir AB projesinde, meme kanseri teşhisi için nanofotonik sistemler geliştirmeye yönelik doktora sonrası çalışmalar yaptı. 2023 yılında Max Planck Partner Grup Lideri seçilerek, MPIP ile uluslararası iş birliğini güçlendirdi. Üçlü negatif meme kanserine yönelik yenilikçi tedavi yaklaşımı Yürüttüğü akıllı hibrit nanoilaç teknolojisi projesiyle, meme kanserinin en agresif alt türlerinden biri olan Üçlü Negatif Meme Kanseri’nin hedefli tedavilere yanıt vermemesi ve mevcut kemoterapi ilaçlarının ciddi yan etkilere yol açması nedeniyle ortaya çıkan ihtiyaca çözüm sunmayı amaçlayan İyisan, proje kapsamında tamamen doğal biyomalzemeler kullanarak Üçlü Negatif Meme Kanseri hücrelerini seçici biçimde hedefleyebilen ve pH gibi çevresel uyarılara duyarlı çalışan akıllı hibrit nanoilaç taşıyıcılarının tasarlanmasını hedefliyor. Bu yaklaşım, tedavi etkinliğinin artırılmasına ve yan etkilerin önemli ölçüde azaltılmasına katkı sağlamayı amaçlarken, sürdürülebilir teknolojilerle geliştirilen sistemin gelecekte farklı agresif kanser türlerinde de uygulanabilir olması hedefleniyor. 2020 yılından bu yana Boğaziçi Üniversitesi Biyomedikal Mühendisliği Enstitüsü’nde görev yapan Doç. Dr. Banu İyisan aldığı fonlarla Biyofonksiyonel Nanomalzeme Tasarım Laboratuvarı’nı kurarak araştırmalarını burada sürdürmeye devam ediyor.