EKONOMİ - 02 Ağustos 2021 Pazartesi 11:01

Rusya’da eğitim alan Türk mühendis adayları: “Nükleer yakında vazgeçilemez bir enerji kaynağı olacak”

A
A
A
Rusya’da eğitim alan Türk mühendis adayları: “Nükleer yakında vazgeçilemez bir enerji kaynağı olacak”

Türkiye-Rusya arasındaki en büyük işbirliği projesi olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi kapsamında Rusya’da eğitim alarak çalışmaya başlayan Türk mühendislerin sayısı her geçen gün artıyor.

Türkiye-Rusya arasındaki en büyük işbirliği projesi olan Akkuyu Nükleer Güç Santrali (NGS) Projesi kapsamında Rusya’da eğitim alarak çalışmaya başlayan Türk mühendislerin sayısı her geçen gün artıyor. Toplam 6,5 yıl süren eğitim programını tamamlayan 186 mezun projede çalışırken halen 107 Türk öğrenci Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi (MEPhI) ile St. Petersburg Büyük Petro Politeknik Üniversitesinde (SPBPU) öğrenimlerine devam ediyor.


Türkiye’nin ilk nükleer santralinde çalışmak için eğitimlerine devam eden beşinci grupta yer alan genç mühendis adayları, Akkuyu NGS’nin sadece Mersin’in değil Türkiye’nin geleceği için bir dönüm noktası olacağına inanıyor. Küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele ve artan enerji ihtiyacının güvenilir şekilde karşılanabilmesi için nükleer santral sayısının artırılmasının zorunlu olduğunun altını çizen gençler, nükleer enerjinin yakın gelecekte vazgeçilemez bir enerji kaynağı olacağına dikkat çekiyor.


“İnsanların her alanda enerjiye olan talebinin hızla artması ve ekonomik açıdan bakıldığında nükleer enerjinin tam bir nokta atışı olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde nükleer enerjiyi kullanmak için geç bile kaldık” sözleri, Mersin’de doğup büyüyen ve kendi şehrinde kurulacak Türkiye’nin ilk faal nükleer santralinde çalışacak ilk mühendisler arasına girmeye hazırlanan 25 yaşındaki Yakup Pınarbaşı’ya ait. “Biz ne yazık ki geç kaldık. Birçok ülke 50-60 yıl önce bu teknolojiye sahipti. Ülkemin aradaki farkı kapatıp bu alanda hızlıca ilerleyebilmesi için elimden geleni yapacağım” sözleri ise Moskova’da bulunan Ulusal Nükleer Araştırmalar Üniversitesi (MEPhI) 5’inci sınıf öğrencisi Murat Akgün’ün. Türkiye’nin ilk nükleer santralinde çalışmak için sabırsızlandığını söyleyen Akgün, “Benim için çok heyecan verici bir deneyim olacak. Bu alandaki eğitimini Rusya gibi nükleer alanda öncü bir ülkede alma şansım olduğu için mutluyum” dedi.


2022 yılı şubat ayında mezun olarak Akkuyu’da çalışmayı bekleyen Hüseyin Talo da “Bu proje, Türkiye Cumhuriyeti’ne gelecekte çok büyük katkılar sağlayacak bir sektörün de başlangıcını işaret ediyor. Bu vizyonun bir parçası olduğum için minnettarım” ifadelerini kullandı.



Kesintisiz enerji sağlayacak


Gazi Üniversitesi Makine Mühendislik Fakültesinde aldığı İngilizce hazırlık eğitimi sonrası Rusya’ya giden Mersinli Yakup Pınarbaşı, nükleer mühendislik eğitimi alma kararı konusunda ailesinin ve arkadaşlarının desteğini aldığını kaydederek, şunları söyledi:


“Her zamanki gibi onları yanıltmadım ve yanıltmayacağım. Ben buraya kendimi geliştirmeye ve Türkiye’ye katkı sağlayacak bir vatan evladı olarak geldim. Umarım ki, buradaki bilgi birikimimi ileride bizden sonra gelecek nesillere aktarabiliriz. Gelişmekte olan ülkelerdeki sanayileşme ve kentleşmeye paralel olarak insan nüfusunda meydana gelen hızlı artışın kişi başına düşen enerji ihtiyacını önemli derecede arttırdığı ortada. Çocukluğumda Mersin’in merkezinde bile çok sık elektrik kesintileri yaşanırdı. Akkuyu NGS’nin enerji ihtiyacının sürdürülebilir, kesintisiz ve güvenli şekilde karşılayacağı gün gibi açık. Rusya’da eğitim süresince yani 6 yıldır bir kere bile elektrik kesintisi yaşamadık. Akkuyu NGS’nin yıllık 35 milyar kilovatsaat elektrik üretecek olması ülkemizi her anlamda çok ileri düzeye taşıyacaktır. Bu projede yer aldığım için şanslı olduğumu düşünüyorum.”



“Sabırsızlıkla bekliyorum”


Karadeniz Teknik Üniversitesinde Elektrik-Elektronik Mühendisliği Bölümü hazırlık sınıfı öğrencisi iken 2015 yılında Rusya’da nükleer eğitim almaya başlayan Murat Akgün de Akkuyu NGS’nin Türkiye’nin gelişimine sağlayacağı katkıları şöyle dile getirdi: “Ülkemizin de nükleer santrale sahip olması, nükleer alandaki araştırmalarını ve çalışmalarını arttıracaktır. Ben de ileride deneyim kazanıp ülkemin bu alandaki gelişimine katkı sağlamayı sabırsızlıkla bekliyorum. Bu projenin parçası olmak, ilklerden birisi olmak gerçekten gurur verici bir şey. Küçüklüğümde köyümüze, yaylalarımıza gittiğimizde sık sık elektrik kesintisi yaşadığımız oluyordu. Gün içinde kesilmesi tabii çok sorun olmuyordu o dönem için telefon çok aktif kullanmıyorduk. Fakat akşam olunca mecburen mum ışığı, tüplü gaz lambası falan kullanmamız gerekiyordu. Teknolojinin gelişimi ile etrafımızdaki elektronik eşyalar ve enerji ihtiyacı iyice artmaya başladı. Kanımca bu enerji ihtiyacını karşılamada en büyük rol nükleer enerjiye düşüyor.”



“Santral sayımızı artırmalıyız”


Küresel ısınma ve iklim değişikliğinin 21. yüzyılda dünyanın ve Türkiye’nin en büyük problemi olduğunu ifade eden Akgün, “Karbon salınımından kaynaklı fosil yakıt kullanımını bir an önce azaltmaya başlamak zorundayız. Güneş santralleri, rüzgar türbinleri gibi alternatif kaynaklar enerji üretimine çok güzel katkı sağlıyor, fakat gece güneşi ve her istediğimizde de rüzgarı bulamıyoruz. Nükleer enerji yakın gelecekte vazgeçilemez bir enerji kaynağı olacak. Güneş enerjisi, rüzgar enerjisi gibi kaynaklar ülkemizde arttırılmaya devam edilmeli, fakat kesintisiz bir enerji istiyorsak; ki dünyada her geçen gün enerji ihtiyacı gitgide artıyor, nükleer enerjiden asla vazgeçilmemesi gerekiyor. Bundan ötürü ülkemiz daha fazla geç kalmadan hem küresel ısınma ve iklim değişikliği ile mücadele hem de gelecekte exponensiyal olarak artacak olan enerji ihtiyacını en rahat şekilde karşılayabilmek adına nükleer santral sayısını arttırmak zorunda” şeklinde konuştu.


Akgün, nükleer enerjinin tıp alanındaki kullanımını da hatırlatarak, şöyle devam etti:


“Nükleer enerjinin elde edilmesi sırasında ortaya çıkan birçok izotop nükleer tıp alanında kanser tedavisi ve benzedi yerlerde kullanılıyor ve gelecekte bu kullanımın daha da artacağını düşünüyorum. Belki de çağımızın hastalığını nükleer sayesinde tamamen ortadan kaldırabileceğiz. Ayrıca nükleer enerjinin sıfır karbondioksit salımı yapması da artan çevre kirliliğinin önüne geçmek için ne kadar temiz bir enerji kaynağı olduğunu açıkça gösteriyor.”



“Bu çok prestijli bir iş”


Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesinde bilgisayar mühendisliği bölümünde okurken, Rusya’daki eğitime giden Hüseyin Talo ise MEPhI’de öğrenim gören bir diğer 5. sınıf öğrencisi. Talo, “Türkiye’deki komşularım, arkadaşlarım ve akrabalarım benim için heyecanlanıyor. Proje ilgili haberleri gördüklerinde hep beni düşünüyorlar, arıyorlar ya da mesaj atıyorlar. Bu kesinlikle prestijli bir iş. Umarım onlara layık olabilirim” diye konuştu.


“Nükleer enerjinin önemi her gün artıyor ve giderek daha fazla sayıda ülke bunun farkına varmaya başladı” diyen Talo, bunun sebebinin de küresel ısınmanın geri döndürülemez bir noktaya varmak üzere olmasının yanı sıra enerjiye olan talebin her gün artması olduğunu vurguladı. Talo, “Bu gezegene sahip çıkmak burada yaşayan herkesin sorumluluğu. Nükleer enerji, bu anlamda, istikrarlı ve karbonsuz bir enerji kaynağı olarak karşımıza çıkıyor. Üstelik de bol bir enerji kaynağı. Annem çocukluğunda kasabalar gibi kırsal kesimlerde altyapı eksikliği nedeniyle elektriğe erişimin olmadığını anlatıyor. Bu sorunların çoğunun çözüme kavuşturulduğuna inanıyorum. Ancak bir NGS, çevresel farklılıklara bağlı üretim eksikliğinin yol açtığı kesintileri kesinlikle önleyebilir” dedi.


Akkuyu NGS için personel yetiştirme programı, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Rusya Federasyonu Hükümeti Arasında Türkiye Cumhuriyeti’nde Akkuyu NGS Sahasında Bir Nükleer Güç Santralinin İnşasına ve İşletilmesine Dair İşbirliği Anlaşması” kapsamında gerçekleştiriliyor. Dünyanın önemli üniversiteleri arasında yer alan MEPhI ve SPBPU’daki eğitimlere ait tüm giderler Rus tarafınca karşılanıyor.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Lokanta ve kafelerde KDV oranında değişiklik Resmi Gazete’de Lokanta ve kafelerde yüzde 8 olan KDV, yüzde 10’a, yüzde 18 olan KDV’nin, yüzde 20’ye çıkarılmasına ilişkin tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Katma Deper Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ Resmi Gazete’de yayımlandı. Tebliğe göre, Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 26 Nisan 2014 tarihli Katma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde yer alan ’yüzde 8’ ibarelerinin ’yüzde 10’, ’yüzde 18’ ibarelerinin ’yüzde 20’ olarak değiştirilmesine karar verildi. Buna göre, lokantaların hizmetlerini, et, su, meyve suyu gibi gıda malzemesi satışı göstererek yüzde 10 yerine yüzde 1 KDV ile faturalandırmasının önüne geçilecek. Hizmet sunan lokanta, kafe, pastane gibi işletmeler kendilerinin hazırlayıp sundukları yiyecek ve içecekler ile dışarıdan temin edilerek buralarda sattıkları ürünler için yüzde 10 oranında KDV hesaplayacak. Bu işletmelerin telefonla veya internet üzerinden sipariş suretiyle adrese gönderme, gel-al gibi yöntemlerle yaptıkları tüm satışlar da aynı kapsamda değerlendirilecek. Öte yandan, yiyecek ve içecek hizmetlerine yönelik işyeri ruhsatı bulunmadığı halde müşterilerine masa, oturma yeri, tezgah gibi servis yapılabilen alanlarda yiyecek ve içecek hizmetleri sunanların bu yerlerde yaptıkları satışlar da bu kapsamda olacak. Tebliğin yayımını izleyen ayın başında yürürlüğe gireceği belirtilirken hükümlerinin Hazine ve Maliye Bakanınca yürütüleceği belirlendi.
Bitlis Ahlat’ta ‘Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun’ anma programı düzenlendi Eski Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun vefatının 5. yılında Bitlis’in Ahlat ilçesinde anıldı. Ahlat ilçesinde Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun anısına “Tarihe Damga Vuranlar Haluk Dursun” anma programı düzenlendi. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı’nın katkılarıyla Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği tarafından düzenlenen program saygı duruşu ve İstiklal Marşı’nın okunmasıyla başladı. Daha sonra konuşma yapan Bitlis Valisi Erol Karaömeroğlu, “Haluk Dursun’un hatırasına sahip çıkan bu anlamlı program dolayısıyla sizlerle beraber olmaktan duyduğum memnuniyeti özellikle ifade etmek istiyorum. Bugün ülkemizin yetiştirmiş olduğu mümtaz bir ismi anmak üzere buradayız. Prof.Dr.Haluk Dursun’u ebedi aleme uğurlayalı tam 5 yıl oldu. Van Erciş’te kendi aracıyla seyir halindeyken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucu maalesef hocamızı 19 Ağustos 2019 tarihinde kaybettik. Kültür birikimi ve hitabetiyle araştırmayı, bildiğini ve gördüğünü meraklısına aktarmayı seven, hayatını görevine adayan bir bilim insanıydı. Ahmet hocamızı bir kez daha rahmetle, özlemle, şükranla yad ediyorum. Değerli ailesine, dostlarına, mesai arkadaşlarına tekrar başsağlığı diliyorum. Rabbim Haluk hocamızdan razı olsun, mekanı ali olsun. Bu anlamlı buluşmanın düzenlenmesinde emeği geçen herkese teşekkür ediyorum” dedi. Ardından konuşan AK Parti Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız, “Gerçekten bir ideal, ülkü ve niyet uğruna yola koyulanlardandı Haluk hoca ve bugün bizi burada bir araya getirdi. Bunu da yaparken bir mekan ve bellek ilişkisi kurmaya yönelik en önemli noktalardan birinde Ahlat’ta bizleri buluşturdu. Gerçekten nereden geldik nereye doğru yürüyeceğiz duygusunu bize pekiştirebilecek bir noktada bir araya gelmiş olduk” ifadelerini kullandı. MHP Genel Başkan Başdanışmanı Prof. Dr. Ruhi Ersoy’da, “Ahlatın maneviyatıyla gençliğin enerjisini bir araya getiren bu tarihi ve bu mukaddes şehirde Kubbet-ül İslam’da sizlerle beraber olmaktan tarihe adanmış, adanmış olduğu bir ülküsünde yol yürürken rahmeti rahmana kavuşmuş değerlerimizi anma vesilesiyle sizlerle olmaktan bende kıvanç duyuyorum. Ahlat’ı anlamak, tanımak ve bu değerler etrafında dertlenen Ahmet Haluk Dursun profili, şahsiyetleri, onun etrafında neşet etmiş yetiştirmiş olduğu gençlerin yeniden filizlenmesine iklim oluşturmaktır. Bizim muradımız ve mefkuremiz budur. Siyasetten de, devlet hayatından da anladığımızda budur, bu olmalıdır. Bu sebepten dolayı bugün bu saatte bu salonu dolduran her bir arkadaşım bu atmosferin bir parçası olmuştur. Bu programın hayat bulmasında dertlenerek Ahmet Haluk Dursun hocanın derdini kendine dert ederek yola çıkıp kamu imkanlarıyla bu iş yürümüyorsa milletle yürüyebiliriz, dernekleşiriz diyerek devletimizin kapısını çalarız diyerek yolculuğa başladı. Bugünün anlamını bir bütün halinde program bitene kadar hissedip yaşayalım” şeklinde konuştu. Bitlis Eren Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof.Dr.Ferit İzci ise, “Bizim medeniyetlerimiz başka medeniyetlere benzemez. Bizim medeniyetlerimiz işte böyle şahsiyetler ve gençler üzerine inşa edilmiş ilelebet varlığını devam ettirecek medeniyetlerdir. Başka medeniyetlerin hayal bile edemeyecekleri zirvelere çıkmış olan ecdadın nesilleriyiz. Hayatını bu şekilde mücadeleyle geçiren başta sayın Ahmet hocamız olmak üzere bu ülkede ve coğrafyada yetişmiş değerlerli şahsiyetlere huzurlarınızda saygıyla ve minnet duyuyorum” dedi. Düzenlenen program hakkında gazetecilere açıklamada bulunan Anadolu Tarih ve Kültür Birliği Derneği Başkanı Doğan Güngör, “Kültür ve Turizm Bakan yardımcısıyken çok sevdiği Ahlat’ı ziyaretinin hemen sonrasında geçirdiği trafik kazasıyla hayatını kaybeden Prof.Dr.Ahmet Haluk Dursun hocayı anmak, Ahlat’ı anlatmak ve gençlerle hemhal olmka için buradayız. Dernek olarak hocamızı anmak üzere yaptığımız ikinci program. İlkini Çanakkale’de yine tarihimizin müstesna mekanlarından birinde, bugünde Ahlat’ta yaptık” dedi. Anma programına katılan Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kızı Nilay Dursun’da duygularını şöyle ifade etti; “Babamın hayatının son yıllarında özellikle çok önem verdiği Anadolu Tarih ve Kültür Birliği projesinin yaşatılıyor olabildiğini görmek gerçekten çok mutluluk verici. Yıllar önce babamın vefatından sonra tanıştığım bu değerli ekiple 5.yılında da bu tarz etkinliklerle bir araya gelmeyi sürdürüyoruz. Babamı anmayı, onun öğretilerini, gençlere aktarmaya çalıştığı bilgileri bir arada tekrar hatırlayarak belki yeni kitlelere aktarmaya çalışıyoruz. Bu gerçekten çok önemli. Dolayısıyla bu etkinliklerde desteği olan herkese çok teşekkür ediyorum.” İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümü son sınıf öğrencisi Kenan Toprak Çatkın’da, “Ahlat’a ikinci gelişim. Bundan önce de bir program aracılığıyla gelmiştim. Haluk hoca bizde çok önemli ve derin etkiler bıraktı. Zaten bu etkileri panelimizde de anlatacağız” dedi. Yapılan konuşmaların ardından program Anadolu Kültür ve Tarih Birliği Derneği Musiki Grubunun Haluk Dursun’un sevdiği müzikleri seslendirmesiyle devam etti. Arından Ahmet Haluk Dursun hocayla anısı olan çeşitli üniversite öğrencilerin paneli ve BEÜ öğretim üyesi Doç.Dr.Hasan Buğrul’un Ahlat’taki tarihi mezar taşları üzerindeki övgü içerikli yazılar adlı sunumuyla program sona erdi. Anma programı sonunda toplu hatıra fotoğrafı çektirildi. Ahlat Halk Eğitimi Merkezi konferans salonunda düzenlenen anma programına Ahlat Kaymakamı Batuhan Bingöl, Ahlat Belediye Başkanı Yavuz Gülmez, Bitlis İl Emniyet Müdürü Ortaç Şekeroğlu, Bitlis İl jandarma komutanı Tuğgeneral Eyüp Subaşı, bazı kurum amirleri, çok sayıda akademisyen, yazar, eğitimci ve öğrenci katıldı. Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun’un kaza sonucu vefatı 2019 yılında Malazgirt Zaferi’nin 948. yıl dönümü etkinlikleri öncesi Ahlat’ta gezi ve incelemelerde buluna merhum Prof. Dr. Ahmet Haluk Dursun, buradaki incelemeleri sonrası kara yoluyla Van’a hareket etmişti. Dursun’un içinde bulunduğu araç, Erciş’in Bayramlı Mahallesi yakınlarında kaza yapmış, kazada Ahmet Haluk Dursun hayatını kaybetmişti.
Antalya Otomobil su kanalına uçtu: Öldüğü düşünülen sürücünün yüzerek kaçtığı ortaya çıktı Antalya’da kontrolden çıkıp su kanalına uçan otomobildeki sürücü, kanaldan yüzerek çıkıp olay yerinden kaçtı. Aracın yaklaşık 1 buçuk ay önce satışını yapıp devrinin henüz alınmadığını belirten ruhsat sahibi kadın ise olay yerine geldiğindeki ilk sözü, “Allah’tan içinde kimse yok” oldu. Kazanın görgü şahidi bir genç ise, “Sürücü çok paniklemişti, yüzerek kanaldan çıktı, ardından kaçtı” dedi. Kaza, saat 22.00 sıralarında Kepez ilçesine bağlı Göksu Mahallesi’ndeki Nene Hatun Caddesi ile İbn-i Sinan Sokak kesişiminde meydana geldi. Henüz sürücüsünün ismi öğrenilemeyen 16 LUB 73 plakalı otomobilin önce kaldırıma çarpıp ardından su kanalına uçtuğunu görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezine bildirdi. İhbarın ardından olay yerine itfaiye, polis ve sağlık ekipleri sevk edildi. Belirtilen adrese gelen itfaiye ekipleri, araçta yaptıkları kontrolde herhangi bir kişinin olmadığını tespit etti. Bunun üzerine görgü şahitlerinin ifadesine başvuran polis, sürücünün araçtan çıktıktan sonra yüzerek kanaldan çıktığını ve ardından panikleyerek kaçtığını belirledi. Trafik polisinin araç plakasından yaptığı sorgulamada, aracın Gülfer Hanedar adına kayıtlı olduğu belirlendi. “Arabayı sattım, parasını aldım ama devrini almadı” Ekiplerin haber vermesiyle kaza yerine gelen Hanedar, aracı Halil isminde bir galerice yaklaşık 1 buçuk ay önce sattığını, parasını almasına rağmen karşı tarafın devrini henüz üzerine almadığını söyledi. Gazetecilere de açıklamada bulunan Hanedar, “Arabayı satmıştım, parasını aldım ancak devrini henüz üzerine almadı. Kaza olunca beni aradılar. Allah’tan içinde kimse yok, ona sevindik. Galericiye satmıştım. Onun sürüp sürmediği de belli değil, ulaşamıyorum da” diye konuştu. Kazayı görenlerden Musa Kont isimli genç ise “Araba aniden fren yaptı ve kanala uçtuktan sonra sürücü yüzerek çıktı. Adam çok panik yapıyordu, sakinleştirmeye çalıştık ama kaçtı gitti” dedi. Polis ekipleri sürücüyü bulmak için çalışma başlatırken, araç çekiciyle su kanalından çıkartılarak otoparka götürüldü.