ASAYİŞ - 13 Ekim 2017 Cuma 15:33

Tırnak kadar kaya hayatını kurtardı

A
A
A
Tırnak kadar kaya hayatını kurtardı

Muğla’nın Fethiye ilçesinde 330 metre yükseklikteki Kelebekler Vadisinde base jumping yaptıktan sonra kayalıklara düşen Hollandalı paraşütçü Petter Blokker (39), yaklaşık 3 saat süren operasyonla kurtarıldı.

Muğla’nın Fethiye ilçesinde 330 metre yükseklikteki Kelebekler Vadisinde base jumping yaptıktan sonra kayalıklara düşen Hollandalı paraşütçü Petter Blokker (39), yaklaşık 3 saat süren operasyonla kurtarıldı.


Faralya Mahallesi’ndeki dünyaca ünlü Kelebekler Vadisi’nde dün başlayan Kelebekler Base Kupası katılan 2’si kadın 13 serbest atlayışçıdan biri olan Hollandalı Peter Blokker, atlayışını gerçekleştirmek için 330 metre yüksekliğindeki Fethibey Atlayış Noktası’na çıktı. Kendini boşluğa bırakan Blokker, 100 metrelik düşüşün ardından paraşütünü açtı. Blokker, paraşütü ile birlikte kayalıklara çarptı. Sağ kol ve bacağından yaralanan ve kayalıklarda mahsur kaldığını gören turnuva organizatörleri, UMKE ve Arama Kurtarma Derneği (AKUT) ekiplerinden yardım istedi.


İlk olarak bölgeye ulaşan UMKE görevlileri atlayış noktasına kurulan istasyona bağladığı halatla 100 metre aşağıdaki Blokker’in yanına indi. UMKE görevlisinin yanında getirdiği bir başka halat aracılığıyla istasyona bağlanan Blokker, AKUT görevlilerinin de yardımıyla yukarı çekildi. 3 saat süren operasyonun sonunda kurtarılan Blokker’in çok yorgun olduğu gözlendi. Yürüyerek ambulansa ulaşan Blokker, Fethiye Devlet Hastanesi’ne götürülerek tedaviye alındı. Blokker’ın hayati tehlikesinin bulunmadığı kaydedilirken atlayışlara ara verildi.


UMKE görevlisi Mustafa Eren, paraşütün açıldıktan sonra serbest atlayışçının kayalıklara çarptığını söyledi. Blokker’ın mucizevi bir şekilde hayatta kaldığını anlatan Eren, “Paraşütün sadece tırnak kadar bir bölümü kayalıklara takılı kalmış. Atlayışçı daha sonra iki ayağını basacak kadar bir yer bulmuş ve orada mahsur kalmış. Bizi o şekilde beklemiş. Bize ihbar geldikten sonra hemen olay yerine geldik. Buraya istasyon kurarak iniş yaptık. Sonrasında AKUT’tan gönüllü arkadaşlarımız bize destek için geldiler. Hep beraber iyi bir çalışma yaparak şahsı yukarıya çıkardık. Uçurumda Kelebekler Vadisi’nin manzarası müthiş ancak yaşanan korkuda aynı şekilde” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.