MAGAZİN - 15 Eylül 2018 Cumartesi 08:39

Gülsüm anne ve Umut’u film gibi hikayesi beyaz perde ye taşınıyor

A
A
A
Gülsüm anne ve Umut’u film gibi hikayesi beyaz perde ye taşınıyor

Türkiye’nin ve Rusya’nın kalbini fetheden Gülsüm anne ve Rus asıllı Umut’un hikayesi beyaz perdeye taşınıyor.

Türkiye’nin ve Rusya’nın kalbini fetheden Gülsüm anne ve Rus asıllı Umut’un hikayesi beyaz perdeye taşınıyor. Bodrum Türk filmleri haftası kapsamında CineBodrum etkinliğine katılan ’Ayla’ filminin yapımcısı Mustafa Uslu, “Bir Umut” ismiyle Gülsüm Kabadayı’nın ve Umut’un hikayesini beyaz perdeye taşıyacaklarını, çekimlerin ise Nisan ayında başlayacağını ve 2020 yılında filmin vizyona gireceğini açıkladı.


Antalya’da 30 Ağustos 2008 tarihinde trafik kazasında ağır yaralanan ve doktorların yaşamaz dediği gence Umut ismini koyarak 10 yıl yaşamasına vesile olan, kendi çocuklarından ayırt etmeyerek bakımını üstlenen Gülsüm Kabadayı ve Umut’un hikayesi film oluyor. Türkiye’de ve Rusya’da örnek anne seçilen ve tüm dünyada konuşulan Gülsüm Kabadayı’nın Umut ile tanışması ve 10 yıl boyunca yaşadıkları hayat, ’Ayla’ filminin yapımcısı Mustafa Uslu tarafından beyaz perdeye taşınıyor. “Bir Umut” isimli filminin çekimlerine ise Nisan ayında Antalya’da başlayacak ve 2020 yılında vizyona girecek.


Binnur Kaya Gülsüm anneyi oynayacak


Bodrum’da bu yıl 8’incisi düzenlenen Türk Filmleri haftası kapsamında CineBodrum etkinliğine katılarak sinema salonu sahipleriyle buluşan ’Ayla’ filminin yapımcısı Mustafa Uslu “bir umut” filminin çekimlerine Nisan ayında Antalya’da başlayacağını söyledi. Gülsüm anne rolünü ise usta oyuncu Binnur Kaya’nın oynayacağını açıklayan Uslu, Rusya’nın ünlü oyuncularının da filimde rol alacağını filmin bir kısmını ise Rusya’da çekeceklerini söyledi. 2020 yılında vizyona girecek olan filmin Oscar içinde çalışmalarının başladığını bildirdi. Sinema salonu sahipleri ise filme sahip çıkarak her türlü desteği vermeye hazır olduklarını açıkladı.


Mustafa Uslu, toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada Gülsüm Kabadayı ile tanıştığını ifade ederek “Gülsüm anne gurur verici bir hikayeyi gerçekleştirmiş ve iyilik rüzgarı başlatmış. Ben bu hikayeyi duyduğumda kulaklarıma inanamadım. Gerçek kan bağı olan bir annenin evladını bırakıp gittiği bir ülkede, Kan bağı olmayan bir anne alıyor ve ona 10 yıl boyunca annelik yapıyor. Yatalak bir çocuğa bakmak kolay değil. Büyük bir insanlık hikayesi Gülsüm anne ve Umut. Hiçbir tarafa çekilecek bir durumu da yok bu hikayenin. Tanımadığı bir çocuğa 10 yıl boyunca annelik yapıyor. Bizde bu hikayeyi en güzel ve layık olduğu şekilde beyaz perdeye taşıyacağız” şeklinde konuştu.


Gülsüm anne ve Umut Oscar ödülüne koşuyor


Filmin Oscar ödülüne layık olacak bir hikaye olduğunu belirten Uslu “Bizim için film başladı. Filmi Nisan ayında Antalya’da çekmeyi planlıyoruz. Filmin bir ayağı Rusya’da olacak ve orada da çekimler yapılacak. İnşallah 2020 Oscar ödüllerine hazırlıyoruz filmi. Ülkece de çok iyi bir hikayeye sahibiz. Bunun boşa gitmeyecek ve her ödüle layık olacak bir hikaye olduğunu düşünüyorum” ifadelerini kullandı.


Çekimler Nisan ayında Antalya’da


2019 Nisan ayında çekimlere başlayacaklarını da sözlerine ekleyen Uslu “Biz artık Gülsüm anne ile bir aile olduk. Ben ona koca yürekli kadın diyorum. Onun yüreği çok güzel ve çok büyük. Üç evladı var ve hepsi benim kardeşim gibiler. Gülsüm anne ve ailesi Antalya’dalar ve Nisan ayı gibi filmin çekimleri başlayacak. Biz aile ile geçtiğimiz aylarda mülakatlar yaptık. Bu geçirdikleri 10 yılı bize anlattılar. Şimdi senaristlerimiz senaryoyu bitirdiler. Bire bir gerçek hikayeye bağlı kalarak çekeceğimiz muhteşem bir film olacak” şeklinde konuştu.


Usta oyuncu Gülsüm anneyi oynayacak


Gülsüm Kabadayı’yı oynayacak ismin Binur Kaya olduğunu da açıklayan Uslu “Gülsüm anneyi filimde Binnur Kaya oynayacak. Diğer oyuncular ile henüz görüşme aşamasındayız. Onlarda netleştiğinde bilgisini vereceğiz. Rusya’nın en ünlü oyuncuları “Bir Umut” filminde olacaklar. Rus oyuncular bu filmde oynamayı seve seve kabul ediyorlar. Çünkü hikayeye çok saygı duyuyorlar. Bizim oyuncularımızda çok saygı duyuyor. Yine muhteşem insanların kalbinden kopan bir hikayeyi beyaz perdeye taşıyarak insanların biraz kalbini sızlatacağız. Umarım herkesin beğenisini kazanır ve hak ettiği yeri buluruz” ifadelerini kullandı.


2020’de “Bir Umut” vizyonda


Uslu film tamamen gerçek hikayeden olacağını da sözlerine ekleyerek “Ayla filmindeki gibi bu filmde de gerçekçiliğe önem verdik. Filmin başında ve sonunda Gülsüm annenin ve Umut’un görüntüleri olacak. Çok özel bir görüntüyü yayınlayacağız filimde inşallah. Bana göre Gülsüm Kabadayı’nın insanlık hikayesi bizim ülkemiz için eşi ve enderi bulunmaz muhteşem bir hikaye. Bizim bunu çok iyi değerlendirmemiz gerekiyor ülke olarak. Hakikaten çok iyi değerlendirip çok iyi yerlerden hak ettiği ödülleri almasını sağlamamız gerekiyor. Bizde bunun için çok özenli ve itinalı bir çalışma sürdürüyoruz. İnşallah 2020 yılında sinemaseverleri “Bir Umut” filmi ile buluşturacağız. Oscar ödüllerinde de çok iddialı olduğumuzu düşünüyorum. Hikayenin özelliği açısında çok iddialı olduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.


Uslu, “Ayla” filminde olduğu gibi 2 ülkeyi ilgilendiren bir hikaye olduğunu söyleyerek. “Bu seferde Türkiye ile Rusya’yı ilgilendiren bir hikaye. Eminim Rusya’da filme sahip çıkacak. Şu anda Rusya hikayeye ve Gülsüm anneye bizden daha çok sahip çıkmış durumdalar. 2 ülke omuz omuza vererek inşallah Oscar yolunda bir adım atarız” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.