SAĞLIK - 24 Kasım 2021 Çarşamba 10:39

Erken tanı ile Nörogelişimsel gecikme önlenebilir

A
A
A
Erken tanı ile Nörogelişimsel gecikme önlenebilir

Muğla’da birinci basamak sağlık birimlerinde görev yapan, 0-2 yaş arası bebekleri takip etmekle görevli sağlık personelinin çocuklarda normal gelişim ve gelişim geriliği eğitimini öngören proje kapsamında çevrimiçi eğitimler devam ediyor.

Muğla’da birinci basamak sağlık birimlerinde görev yapan, 0-2 yaş arası bebekleri takip etmekle görevli sağlık personelinin çocuklarda normal gelişim ve gelişim geriliği eğitimini öngören proje kapsamında çevrimiçi eğitimler devam ediyor.


Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Çiçek, Tıp Fakültesi ve Eğitim Fakültesi’nden öğretim üyeleri ile Nisan ayında Muğla Zihinsel Engelliler Derneği’ni ziyaret etti. Ziyarette 0-2 yaş arası bebeklerde Nörogelişimsel gecikmelerin önüne geçilmesi ve erken tanı konusunda birinci basamak sağlık kuruluşlarındaki sağlık personelinin bilgi ve becerilerinin arttırılması amacıyla ilgili Fakülte dekanlarına çalışma yapılması fikri sonrası Haziran ayında İl Sağlık Müdürlüğü ile protokol imzalandı.


İmzalanan protokol ile Birinci basamak sağlık birimlerinde görevli hekim, ebe ve hemşireleri bilgi ve becerilerinin artırılması, uygulaması konusunda desteklenmesi ve pratiklerinin geliştirilmesi, 0-2 yaş grubundaki gelişimsel gecikmesi olan bebeklerin erken dönemde tespit edilmesi, erken tedavi ve rehabilitasyonu hedeflendi.


“İlk 2 yaş çok önemli”


Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurcan Cengiz, “Çocuklarda Nörogelişimsel gecikme hastalıkların erken tanısı konulması ve tedavilerine erken başlanılması sonuçlarında son derece yüz güldürücü olmasını sağlamakta. Beyin gelişimi özellikle ilk 2 yaşta son derece önemli. Çeşitli bozuklukların düzeltilebilmesi de en iyi yanıt alındığı dönem ilk 2 yaş. Bu nedenle Sağlık Bakanlığımızın tüm bebeklerin Nörogelişimsel açıdan da izlenmesi için izlem protokolleri var. Aile Sağlığı Merkezinde çalışan aile hekimleri, ebeler ve hemşireler tüm bebekleri de bu açıdan takip ediyorlar. Bu konudaki deneyimlerini, bilgilerini ve farkındalıklarını ne kadar arttırabilirsek, bu protokollerin daha işlevsel olacağını düşündüğümüz böyle bir protokol imzalandı. Buna istinaden Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi olarak ilimizdeki Aile Sağlığı Merkezlerinde çalışan meslektaşlarımıza çocuklardaki Nörogeleşimsel bozuklukları anlatmaya, bu konudaki deneyimlerini arttırmaya çalışıyoruz. Bununla ilgili olarak önce çevrimiçi toplantılar, daha sonra yüz yüze küçük gruplar halinde eğitimler yapmayı planlıyoruz. Daha sonra da onların çalıştıkları ortamda Aile Sağlığı Merkezlerinde hastalar üzerinde kontrollerini yapmalarına yardımcı olmayı planlıyoruz” dedi.


“Teknolojik aletler çocukların gelişimini olumsuz etkiliyor”


4 yaşın altındaki çocukların cep telefonu, tablet ve televizyon ile vakit geçirmesinin çocukların gelişimini olumsuz etkilediğini belirten Prof. Dr. Cengiz, “Teknolojik aletlerle televizyon ve cep telefonu gibi çocukların çok erken yaşta karşılaşması, bu artık ne yazık ki 1 yaşın altına 6 ayın altına kadar indi ne yazık ki. Bunlarla uzun süre vakit geçirmesi çocukların beyin gelişimini olumsuz yönde etkiliyor. Bu nedenle ailelerimizi de bu konuda uyarmakta fayda var. 4 yaşın altındaki çocukların tablet, telefon ve cep telefonu gibi teknolojik aletlere maruz bırakılmaması gerekiyor” dedi.


“Beyin gelişimi ilk 2 yıl çok hızlı”


Muğla Eğitim ve Araştırma Hastanesi Çocuk Nörolojisi Uzmanı Dr. Hülya Kayılıoğlu, “Nörogelisimsel hastalıklar beyin gelişimine etkileyerek, çocuk gelişim basamaklarında gecikmeye neden olan birçok farklı hastalığı kapsayan bir ana başlık. Beynin gelişimi ilk iki yıl çok hızlı ve ömür boyunca en hızlı dönem ilk 2 yaş. Bu dönemde beyin gelişimini etkileyen bütün hastalıklar gelişim basamaklarında gecikmeyle bulgu vermekte. Bizim özellikle bu ilk 2 yaşı hedef almamızın nedeni bu dönemde hedeflediğimiz birkaç farklı baslık grubu var. Birincisi genetik ve metabolik. Tanı alıp uygun tedavi ile yaşamını bundan sonrasını normal sürdürebilecek olan hastalıklar. Ya da tedaviden çok fayda görecek olan hastalıklar. Bir başka grup, kesin tedavisi olmamakla birlikte erken rehabilitasyonla beynin plastisite dediğimiz kendini yeniden yapılandırabilme yeteneği nedeniyle mevcut olacak olan sıkıntıları en aza indirilip daha iyi bir yaşam, hastanın daha iyi becerilerle iyi bir yaşam sürmesini sağlayacak hastalıklar mevcut. Bu hastalıkları erken yakalayıp tedavilerini ya da rehabilitasyonlarına erken başlayarak bundan sonraki bütün yaşamlarını en iyi şekilde sürdürmelerini hedefliyoruz. Bu nedenle ilk 2 yaş bunları yakalamamız açısından çok önemli bir dönem. Gelişim basamaklarındaki gerilik bize ilk bulgu olarak karşımıza çıkmakta. Gelişim basamaklarında gerilik olan hastalarda değerlendirerek hedeflediğimiz tanılara yönelerek erken tanı koymayı hedefliyoruz” dedi.


“Proje fikri dernek ziyaretinde ortaya çıktı”


Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Hüseyin Çiçek, zihinsel engelli bireylerin hayata kazandırılması için çok sayıda faaliyet yürüttüklerini belirterek, “Bu yıl Nisan ayı başında zihinsel engelliler ile ilgili olarak Dünya Down Sendromu farkındalık ve Dünya Otizm Farkındalık günü nedeniyle Muğla Zihinsel Engelliler Derneğine ziyarette bulundum. O gün sohbet esnasında yanımızda Tıp Fakültesi Dekanımız, bu alanla ilgili hocalarımız ve Eğitim Fakültemizden de hocalarımız vardı. Hastalık nasıl gelişiyor, nasıl önlenebilir, ne yapabiliriz gibi sorular sorulduğu sırada hocalarımız doğumdan otizmli bireylerin doğumdan 2 ay içeresinde fark edilirse eğer bu hastalığın negatif etkilerinin hemen hemen tamamen ortadan kaldırılabileceği gibi konuşma oldu. Dekanımıza ve hocalarımıza bu konuda ne yapabiliriz, nasıl bir proje yapabiliriz, 2 ay içinde bu bebeklere bakan doktorlarımıza, hemşirelerimize bir eğitim vererek farkındalığı sağlayabilir miyiz diye fikir doğdu. Dekanımız bu konuda çalışma yapabileceğimizi söyledi. Bir protokol çalışması yapılarak bu işin nasıl yapılacağının planlaması yapıldı. Geldiğimiz noktada İl Sağlık Müdürlüğü ile yapılan protokol sonucunda çalışmalara başlandı” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Düzenli egzersiz yapmak cildin yaşlanmasını geciktiriyor Cildimiz; tükettiğimiz besinlerden, stres ve uyku durumumuza kadar her şeye tepki gösterir. Çoğumuzun isteği her zaman sağlıklı ve parlak bir cilde sahip olmaktır. Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, “Cilt bakım ürünleri, canlı ve parlak bir cilde ulaşmaya yardımcı olsa da cilt sağlığını korumanın en doğal ve etkili yollarından biri düzenli egzersiz yapmaktır. Egzersiz sırasında kan dolaşımının artmasıyla dokular beslenir, toksinler temizlenir. Düzenli spor, cildin kolajen üretimini artırır ve yaşlanmayı geciktirir” dedi. Spor yaparken kan dolaşımı artar, dokular beslenir Cildimiz, genel sağlığımızın bir yansımasıdır. Günlük yaşamda egzersize yarım saat ayırmak bile, genel sağlığımız için olduğu kadar cilt sağlığımız için de çok faydalıdır. Parlak, genç, sıkı ve lekesiz bir cildin yanı sıra sağlıklı saç ve tırnaklara ulaşmada düzenli spor yapmanın büyük faydası olduğunu söyleyen Medicana Bahçelievler Hastanesi Dermatoloji Bölümü’nden Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, şunları söyledi: “Egzersizin cildimiz için en önemli faydalarından biri kan dolaşımının artması ve hızlanmasıdır. Doğal olarak vücudumuzdaki tüm organlar gibi cildimize de daha fazla kan pompalanır, bu da dokuların daha iyi beslenmesi ve oksijenlenmesini sağlar. Biriken zararlı maddeler, yani toksinlerin vücuttan uzaklaştırılmasına yardımcı olur. Düzenli egzersiz; cildin canlı, parlak, genç ve diri görünmesinde, saç ve tırnakların daha canlı ve dayanıklı olmasında etkilidir”dedi. Terlemek, ciltteki yağı ve kiri temizler Egzersiz sırasında terlemenin doğal bir temizleyici görevi görerek, gözeneklerdeki kiri ve yağı temizlemeye yardımcı olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, şu bilgileri verdi: “Bu temizleme etkisi, cildin taze görünmesini sağlayarak sivilce riskini azaltabilir. Ancak egzersizden sonra cildi düzgün bir şekilde temizlemek şarttır. Egzersiz; ciltte sebum [yağ] üretimini arttıran, gözeneklerin tıkanması ve komedon oluşumunu takiben sivilceleri arttıran ve cilt kalitesini bozan testosteron ve kortizol gibi hormonların seviyelerinin düzenlenmesine yardımcı olur. Cilt sağlığı ve sivilce oluşumunda etkili bir diğer hormon olan insülin hormonunun düzeyinin azalmasında da etkilidir. Böylece sivilce tedavisinin daha etkili olmasını sağlar.” Endorfin salınımını tetikler Stresin cilt üzerinde de önemli negatif etkileri vardır. Yüksek stres seviyeleri sivilce, egzama, sedef gibi cilt rahatsızlıklarını kötüleştirebilir. Egzersiz, doğal ruh halini iyileştiren endorfin salınımını tetiklediği için daha sağlıklı bir cilde ulaşmaya yardımcı olabilir. Düzenli spor, kolajen üretimini artırarak yaşlanmayı geciktirir Kolajenin; cildin elastikiyeti ve sıkılığını korumada çok önemli rol oynayan bir protein olduğunu söyleyen Uzm. Dr. Ayşegül Alpay, “İlerleyen yaş, stres, kötü beslenme, sigara gibi nedenlerle zamanla kolajen üretimi azalarak kırışıklıkların ve ince çizgilerin oluşmasına yol açar. Düzenli egzersiz, cilde ulaşan kan akımının artması, toksinlerin daha iyi temizlenmesi, stres hormonlarının salgılanmasının azalması gibi etkilerle kolajen üretimini teşvik ederek cildinizin daha genç görünümünü korumasına yardımcı olur. Yaşlanma sürecini tamamen durdurmasa da kesinlikle yavaşlatmaktadır” diye konuştu.
İstanbul Yeni doğan bebeğini 3. kattan atarak ölümüne neden olan şüpheliye ağırlaştırılmış müebbet hapis talebi Şişli’de yeni doğurduğu bebeğini 3. kattaki banyonun penceresinden apartman boşluğuna atan ve bebeğin cesedini çürümeye bırakan şüphelinin ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Şişli’de 18 Aralık 2023’de yaşadığı evin banyosunda kendi başına doğum yaptığı ve ardından 3. kattaki banyonun penceresinden bebeğini aşağıya atarak ölümüne neden olduğu iddia edilen şüpheliye yönelik yürütülen soruşturma tamamlandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, Kader K. (23) ‘şüpheli’ sıfatıyla, Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü ‘müşteki’ sıfatıyla, şüphelinin yeni doğan kızı ise hüviyeti meçhul bebek olarak ‘maktul’ sıfatıyla yer aldı. Yeni doğan bebeğini çürümeye bırakmış Hazırlanan iddianamede, polis ekiplerine yapılan ihbar üzerine olay yerine gidildiği ve 2 bina arasındaki boşlukta, yerde tamamen çıplak bebek cesedi bulunduğu belirtilerek soruşturma işlemlerine başlandığı aktarıldı. Bebeğin bulunduğu zeminin beton olduğunun aktarıldığı iddianamede, bebeğin baş bölgesinde parçalı kırık olduğu değerlendirilen derin yaralanmanın olduğu, kordon bağının bulunduğu ve bebeğin cesedinin çürümeye başladığı kaydedildi. Aile ve yakınlarının hoş karşılamayacaklarından korktuğu belirtildi İddianamede, şüpheli Kader K.’nın uzaktan akrabası ile evlilik dışı gönül ilişkisi olduğu, şüphelinin bu birliktelik nedeniyle gebe kaldığı, gebe olduğunu ailesine ve yakınlarına hoş karşılamayacaklarından korkması nedeniyle söyleyemediği, banyoda kendi başına doğum gerçekleştirdikten sonra ise durumu kimseye açıklamayacağını düşünerek içinde bulunduğu 3 kattaki evin banyo penceresinden yeni doğan bebeğini aşağıya, beton zemin üzerine attığı kaydedildi. ‘’Attıktan sonra baktığımda kanlı vaziyette yerde yatıyordu, sonrasında daha çocuğa hiç bakmadım’’ Şüpheli Kader K.’nın ifadesine de yer verilen iddianamede, doğumdan sonra bebeğin hiç yaşam belirtisi göstermediğini söyleyerek, ‘’Çocuğu olduğu haliyle banyonun camından aşağıya attım ve tekrar odama gittim. Attıktan sonra camdan baktığımda çocuk kanlı vaziyette yerde yatıyordu. Sonrasında daha çocuğa hiç bakmadım. Bu durumdan dolayı pişmanım’’ dediği anlatıldı. Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi Hazırlanan iddianamede şüpheli Kader K.’nın ‘beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan altsoya karşı kasten öldürme’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edildi. Şüphelinin yargılanmasına önümüzdeki günlerde İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde başlanacak.