ÇEVRE - 19 Nisan 2024 Cuma 16:32

Muğla’da 75 adet koç ve 625 kilogram yerfıstığı üreticilere dağıtıldı

A
A
A
Muğla’da 75 adet koç ve 625 kilogram yerfıstığı üreticilere dağıtıldı

Muğla Tarım ve Orman İl Müdürlüğü tarafından Kadın Dayanışmasıyla Koyun Yetiştiriciliği Projesi Damızlık Koç Dağıtımı Programı ile Yerfıstığı Üretiminin Arttırılması “ projesi çerçevesinde tohum ve koç dağıtım töreni gerçekleştirildi.



Muğla Tarım ve Orman İl Müdürlüğü bahçesinde gerçekleştirilen törende, 75 kadın üreticisine 75 koç dağıtılırken 30 tarım üreticisine 625 kilogram yerfıstığı tohumu kura ile dağıtıldı.



Törende konuşma yapan Muğla Tarım ve Orman İl Müdürü Barış Saylak” 2021 yılı yazındaki o asrın felaketi yangınlar, pandemi, Rusya Ukrayna savaşı güney sınırlarımızdaki gelişmeler bölgenin her tarafı ateş çemberi böyle bir süreçte özellikle kırsalda üretmeden kırsalda yerleşimi kentlere taşımadan üretmenin yolu ancak kadın üreticilerimizin özellikle yuvayı yapan dişi kuştur hikayesiyle başlatmış olduğumuz kadın dayanışması ile koyun yetiştiriciliği projemizi hakikaten meyvelerini vermeye devam ediyor. 2022 yılı sonunda yaklaşık 10 milyon liralık bir proje ile başlattığımız 4 bin koyun 160 koç dağıtımı ile başlattığımız sürü adeti bugün itibari ile 5 bin 700’e ulaştı. Bu arada üreticilerimiz koyun yetiştiricilerimiz 236 civarında kuzu satarak ta 1 milyon lira ek gelir elde ettiler. Bu dönemde ’de Tarım ve Orman Bakanlığımızın destekleri ile 750 bin civarındaki katkısı ve 250 bine yakın üretici katkısı ile tarım işletmeleri genel müdürlüğümüzün Bursa Karacabey tarım işletmesinden seçip geldiğimiz 75 adet merinos koçu ihtiyaç sahibi kadınlarımıza üreticilerimize kura ile dağıtımını yapacağız. Bunun için son derece mutluyuz. Yine burada Bakanlığımız Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğümüzce TAKE projesi çerçevesinde ilimizde yer fıstığı üretiminin yaygınlaştırılması için 625 kilogram tohumluk yer fıstığını üreticilerimiz ile buluşturacağız” dedi.



Muğla’da 75 adet koç ve 625 kilogram yerfıstığı üreticilere dağıtıldı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.