GENEL - 05 Temmuz 2020 Pazar 13:13

Asya: “Hiçbir şey insan sağlığından önemli değil”

A
A
A
Asya: “Hiçbir şey insan sağlığından önemli değil”

Muş Belediye Başkanı Feyat Asya, altyapı çalışmalarını inceleyerek, “Altyapı çalışmaları ‘risktir’ dediler.

Muş Belediye Başkanı Feyat Asya, altyapı çalışmalarını inceleyerek, “Altyapı çalışmaları ‘risktir’ dediler. Ancak hiç bir risk insan sağlığı kadar önemli değildir. Yıllarca Çar Çayı’na dökülen Hacı Şeref Camii ve civarındaki hatlar yeni şebekeye bağlandı. Hayırlı olmasını diliyorum” dedi.


Belediye Başkanı Feyat Asya, hafta içi olduğu gibi hafta sonu da mesaisini yoğun bir şekilde sürdürüyor. Sabahın erken saatlerinde kent genelinde yürütülen belediye çalışmalarını inceleyen Asya, çalışanlara kolaylıklar dileyerek yetkililerden bilgi aldı. İlk olarak Hacı Şeref Camii altından Çar Çayı boyunca devam eden içme suyu ve kanalizasyon hattı yenileme çalışmalarını denetleyen Asya, bu sırada karşılaştığı mahalle sakinleriyle de ayaküstü sohbet etti. Söz konusu bölgedeki meskenlerin altyapı hattının olmadığına dikkat çeken Başkan Asya, “Altyapı çalışmaları ‘risktir’ dediler. Ancak hiçbir risk insan sağlığı kadar önemli değildir. Yıllarca Çar Çayı’na dökülen Hacı Şeref Camii ve civarındaki hatlar yeni şebekeye bağlandı. Hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı.



“Üstyapı çalışmalarına ağırlık vereceğiz”


Yapılan hizmetlerden dolayı vatandaşların teşekkür ettiği Asya, “Bu tür hizmetleri halkımıza lütuf olarak sunmadık, sunmayacağız. İhtiyaç duyulan ve eksikliğini yaşadığımız bu tür çalışmaları yapmak boynumuzun borcudur. Halkımızın yaşam standartlarını yükseltmek için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Altyapı gerçekten sıkıntılı bir projeydi ve iyi yönetilmesi gereken bir süreçti. Şükürler olsun sonuna yaklaşıyoruz. Şehrin büyük bir kısmının hatlarını yeniledik. Bu yıl devam eden çalışmaları tamamlayarak üstyapıya ağırlık vereceğiz” şeklinde konuştu.



Başkan Asya, Millet Bahçesi’nde incelemelerde bulundu


Daha sonra eski stadyumun yerine yapılan Millet Bahçesi ve Kıraathanesi Projesinin uygulandığı bölgeye geçen Asya, yüklenici firma yetkililerinden çalışmalar hakkında bilgi aldı. İnşaat alanında inceleme yapan Asya, projenin tamamlanması ile Muş’un nefes alacağı alternatif bir mekânın daha oluşacağının altını çizdi. 320 gün içerisinde yapılması planlanan Millet Bahçesi ve Kıraathanesi, tamamlandıktan sonra Muş Belediyesinin bünyesinde vatandaşların hizmetine açılacak.



Başkan Asya, yoğun mesaisine rağmen yaptığı ziyaretlerle gönüllere dokunuyor


Gün boyu çalışma alanlarını gezen Başkan Asya, daha sonra çeşitli ziyaretlerde de bulundu. İlk olarak Muratpaşa Mahallesi Kantere mevkiinde yol güvenliğini sağlayan emniyet mensuplarını ziyaret eden Başkan Asya, çalışmalarında kolaylıklar diledi. Polislerin çay davetine icabet eden Başkan Asya, kendileri ile bir süre sohbet ettikten sonra bölgeden ayrıldı. Başkan Asya, hafta sonu mesaisini Hacı Kazım Aykut isimli vatandaşı ziyaret edip hasbihal ederek sonlandırdı. Başkan Asya ziyaretlerle ilgili yaptığı açıklamada, “Şehrimizin huzuru için gece gündüz fedakarca görev yapan Üçevleryolu Polis Uygulama Noktasını ziyaret ederek görevli arkadaşlarımız ile hasbihal ettik. Yaşayan tarih olarak bilinen Hacı Kazım Aykut Amcayı ziyaret ederek ilimiz ve bölgemizin yakın tarihi hakkında bilgisinden istifade ettik ve duasını aldık” dedi.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.