GÜNDEM - 06 Ekim 2023 Cuma 16:24

Muş’ta "Benim Hikayem" mottosuyla "10. Uluslararası Onkoloji Günleri" başladı

A
A
A
Muş’ta "Benim Hikayem" mottosuyla "10. Uluslararası Onkoloji Günleri" başladı

Muş’ta "Benim Hikayem" mottosuyla düzenlenen "10. Uluslararası Onkoloji Günleri" programına 10 ülkeden 120 gönüllü katılıyor.


Meme kanserine dikkat çekmek için Genç Birikim Derneği tarafından Ticaret ve Sanayi Odası konferans salonunda düzenlenen 10. Uluslararası Onkoloji Günleri" programı 2 gün sürecek. 10 ülkeden bilim insanları ve kanser hastalarının katıldığı programda konuşan Genç Birikim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Salih Yüce, 2005 yılında 1. Uluslararası Onkoloji Günlerine 10 ülkeden katılımcıların katıldığını ifade ederek, "Bu yıl 10’uncusunu yapıyoruz. Yaklaşık 280 konaklamalı misafirimiz var. Aramızda 10 ülkeden 120 yabancı konuğumuz var. 1999 yılında yumuşak doku kanserine 20 yaşından kansere yakalandım. Çok genç yaştaydım. Genç yaşta yakalanmama rağmen derneği kurdum. Gençlerle kanserle mücadele etmek için kurmuştuk. Bugün geldiğimiz noktada Avrupa’da Türkiye’de ve dünyada çok iyi networkun içerisinde yer almaya başladım. Bu bizim için olabildiğince mutluluk verici. Her yıl çeşitli hastalık kongrelerine gidiyoruz. Buradan da edindiğimiz bilgilerle deneyimlerle hem kendi ilimizde hem ülkemizde bunu yaygınlaştırmaya çalışıyoruz" dedi.


Programda bu yıl yaklaşık 50 kanser hastasının olduğunu aktaran Yüce, "Çok büyük bir adım bizim için. Çünkü Türkiye’nin değişik ilerinden buraya gelmişler. Meme kanseri hastaları olarak. Önümüzdeki yıl Türkiye’nin bütün illere yayarak kanser hastalarına Muş’ta toplamak istiyoruz. Gençlere sesleniyorum, 20 yaşında kansere yakalandım. 20 yaşında kansere yakalandığım zaman çok olumsuz bir şekilde yani kanser olduğum dönemde internet bu kadar yaygın değildi. Bilgiye bu kadar rahat ulaşamıyorduk. Biz kanserle mücadeleye çok kolay bir şekilde başlatabiliriz" şeklinde konuştu.


Genç Birikim Derneği İstanbul Temsilcisi Nevin Çolak ise 15 yıl uçuş hayatının 15 yıl ise yöneticilik hayatın olduğunu aktararak, "Kanseri biliyoruz, duyuyoruz ama yaşamadığımızda bunu bilmiyorsunuz aslında. Yani sadece ateş düştüğü yeri yakar. Biz bir projeye başladık ve çevremde ne kadar çok kanser hastası olduğunu fark ettim. Kabin memuru arkadaşlarımdan da kanser olan vardı. Kanser deyince insan bir korkuyor, ürküyor ama işin içine girdiğinizde korkunun üzerine gitmeniz gerekir. Bilmediğiniz şeyden korkarsınız ama işin içine girdiğinizde o insanların savaşına hayran kalıyorsunuz. Biz bir toplumun parçasıyız ve bu toplumun sağlıklı mutlu iyi olmasını istiyoruz. Ama hiçbir şey yapmadan olmuyor. İnşallah ailemiz her gün daha çok genişleyecek ve daha fazla insana ulaşacağız. İnşallah kanser sayıları gittikçe azalacak ve amacımıza ulaşacağız" dedi.


Erken tanı ile başka hayatları kurtarabileceklerini ifade eden Gazeteci Yazar Fulya Soybaş ise, “Hem gazeteci kimliğiyle hem de hasta kimliğiyle buradayım. 2 yıl önce kanser tanısı konuldu bana. 16 kemoterapi ve 30 radyoterapi aldım. Hormon tedavisi devam etmekte. Kanser olduğumu öğrendikten sonra Türkiye’nin dört bir tarafından hiç tanımadığım yüz yüze gelmediğim görüşmediğim sesini duymadığın yüzlerce insan ulaştım. Şimdi ben de onların elçisi olarak aynı şekilde başkalarına ulaşmaya çalışıyorum. Erken tanıyla farkındalığı arttırarak başka insanların hayatını kurtarabiliriz. Bu konuya çok önem veriyorum. Türkiye’nin en batısından en doğusuna kadar hepimiz buradayız. Her 8 kadından biri meme kanserine yakalanıyor. Aynı yüksek oranda olmasa da erkekler için de önemli bir hastalık. O yüzden farkındalığı arttırmak önemli. Kontrollerinizi aksatmayın ve etrafınızdakileri uyarın. Zorluklar insanlar için. Bu zorluklarla karşılaştığımızda bu zorluğu kendiniz için kullanın pozitife çevirin” ifadelerini kullandı.


Program, "Erken Tanı ve Tarama" konulu panelle devam etti.



Muş’ta "Benim Hikayem" mottosuyla "10. Uluslararası Onkoloji Günleri" başladı

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul YKS tercih dönemi kapıda: "Doğru tercih, yarını şekillendirir" YKS tercih döneminin başlamasına sayılı günler kala Uzman Psikolog Berfin Özcan, "İlgi alanlarınızı keşfedin, fuarlara katılın ve bilinçli tercihler için rehber programlardan faydalanın" şeklinde önerilerde bulunarak bu dönemde yapılması gerekenleri anlattı. Yükseköğretim Kurumları Sınavı (YKS) sonuçlarının açıklanmasına günler kala, binlerce aday ve ailesi için hem heyecanlı hem de stresli bir süreç başladı. "Üniversiteye girişin son adımı olan tercih dönemi, yalnızca bir eğitim kararı değil; aynı zamanda gençlerin kariyer yolculuğunun, yaşam tarzlarının ve hayallerinin şekillenmesinde kritik rol oynayan bir dönüm noktası. Bu süreci bilinçli ve sağlıklı şekilde yönetebilmek, öğrencilerin ileride yaşayabileceği pişmanlıkların önüne geçilmesi açısından büyük önem taşıyor" diyen İstanbul Gelişim Üniversitesi’nden Uzman Psikolog Berfin Özcan da bu hassas dönemde adaylara ve ailelerine yol gösterecek önemli uyarılarda bulundu. "Resmî olmayan bilgilere karşı dikkatli olun" Tercih döneminin ilk ve en önemli adımının, ÖSYM tarafından yayımlanacak olan tercih kılavuzunun detaylı bir şekilde incelenmesi olduğunu vurgulayan Özcan, adayların süreci doğru yönetebilmesi için bilgiye dayalı kararlar vermesi gerektiğini ifade etti. "Kılavuz; kontenjanlar, başarı sıralamaları, özel şartlar ve ek puanlar gibi tercih için kritik bilgiler içerir. Bu bilgileri göz ardı etmek, yanlış ve pişmanlık doğurabilecek tercihlere yol açabilir" dedi. Özcan, özellikle sosyal medya platformlarında ve öğrenci forumlarında dolaşan bazı içeriklerin yanıltıcı olabileceğine dikkat çekerek adayların bu tarz kaynaklara temkinli yaklaşması gerektiğini belirtti. Bu dönemde yanlış ya da eksik bilgiyle hareket etmenin, adayların geleceğini olumsuz etkileyebileceğini söyleyen Özcan, bilgi doğrulama alışkanlığının altını çizdi. "Bu tür platformlarda yapılan yorumlar kişisel deneyimlere dayanır ve herkes için geçerli olmayabilir. ÖSYM’nin resmî web sitesi ve üniversitelerin aday öğrenci sayfaları gibi doğrulanmış kaynaklardan bilgi alın" ifadelerini kullandı. "Fuarlara katılın, akademisyenlerle görüşün" Üniversite tanıtım fuarlarının, tercih döneminin en verimli araçlarından biri olduğunu dile getiren Özcan, adayların bu tür etkinliklerde edindikleri bilgilerin, karar verme süreçlerine ciddi katkı sunduğunu belirtti: "Adayların, ilgi duydukları bölümlere dair akademisyenlerle doğrudan konuşma fırsatı bulmaları çok kıymetlidir. Bu sayede hem mesleği hem de eğitim ortamını yakından tanıyabilirler." Bir üniversitenin sadece bölümleri ya da puanlarıyla değil, aynı zamanda sunduğu sosyal imkânlar, akademik kadrosu ve mezunlarının iş bulma oranlarıyla da değerlendirilmesi gerektiğini belirten Özcan, yüz yüze görüşmelerin bu konularda daha sağlıklı fikir vereceğini söyledi. Aday öğrencilere ve velilere çağrıda bulunan Özcan, tercih dönemini aktif bir araştırma süreci olarak görmelerini önerdi. "Tercih döneminde ‘İGÜ Koçun Olsun’ programından yararlanabilirsiniz" Tercihlerin yalnızca sınav puanına göre yapılmasının riskli olabileceğini belirten Berfin Özcan, öğrencilerin kendi iç seslerine ve ilgi alanlarına kulak vermeleri gerektiğini vurguladı: "Popüler ya da yüksek puanlı bölümleri seçmek, başarıyı garanti etmez. Aksine, öğrencinin ilgisini çekmeyen bir alanda mutsuz ve başarısız olma riski artar. Bu nedenle adaylar, ‘Ben bu alanda uzun vadeli bir hayat düşünebilir miyim?’ sorusunu mutlaka kendilerine sormalı." Bu noktada İstanbul üniversitelerinin sunduğu ‘İGÜ Koçun Olsun’ programına da dikkat çeken Özcan, adayların bu süreçte bilimsel yöntemlerle kendilerini tanımalarının tercihlerini kolaylaştıracağını söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Doğru tercih, yalnızca bir puana değil; kişinin kendini ne kadar tanıdığına dayanır. ‘İGÜ Koçun Olsun’ programı, kişilik ve meslek uyum testleriyle öğrencilerin içsel eğilimlerini ve güçlü yönlerini ortaya çıkarıyor. Adaylara sadece bölüm önermekle kalmıyor, kim olduklarını fark etmelerine de yardımcı oluyor. ‘İGÜ Koçun Olsun’, bir tercih rehberinden çok daha fazlası; bu, gençlerin hayat rotasını keşfetmesini sağlayan bir dönüşüm yolculuğu. Bu nedenle tercih döneminde bu tür rehberlik programlarından yararlanmak çok kıymetli." Özcan, öğrencilerin yalnızca hayallerine değil, aynı zamanda gerçekçi hedeflerine de odaklanmaları gerektiğini belirtti. "Sadece başarı sıralamasına göre yapılan tercihler çoğu zaman motivasyon kaybına ve eğitim hayatında zorlanmaya yol açabilir. Adayların, başarı sıralamasının altında, üstünde ve eşdeğerinde yer alan bölümleri değerlendirmesi; süreci hem esnek hem de sağlıklı bir şekilde yürütmelerini sağlar" dedi. "Stresle başa çıkmak da bu sürecin bir parçası" Akademik başarının yanı sıra psikolojik dayanıklılığın da bu süreçte önem taşıdığını dile getiren Özcan, tercih döneminin öğrenciler üzerinde ciddi bir baskı oluşturabileceğini belirtti. "Kaygı, baskı ve belirsizlik, öğrencinin hem psikolojik hem de fiziksel sağlığını olumsuz etkileyebilir. Düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve egzersiz gibi günlük rutinler çok önemlidir. Gerekirse psikolojik destek almaktan çekinmeyin" şeklinde konuştu. Adayların kendilerini sürekli kıyaslama eğiliminde olduklarını belirten Özcan, her bireyin öğrenme biçimi ve yaşam hedeflerinin farklı olduğunu hatırlattı. Bu nedenle, başkalarının tercihlerine bakarak karar vermek yerine, bireysel ihtiyaçlara ve özelliklere odaklanmanın daha sağlıklı olacağını söyledi. "Aileler destekleyici olmalı, yönlendirici değil" Ailelerin, tercih sürecinde çocuklarının yanında olmalarının büyük bir güç kaynağı olduğunu belirten Özcan, bu desteğin yönlendirici değil, anlayışlı ve sabırlı bir şekilde sunulması gerektiğine dikkat çekti. "Aileler çocuklarının yanında olduklarını hissettirmeli ancak kendi hayallerini ve beklentilerini çocuklarına yansıtmamalı. Sabırlı, anlayışlı ve destekleyici bir yaklaşım, öğrencinin özgüvenini artırır" dedi. Birçok öğrencinin, ailesinin beklentilerini karşılamaya çalışırken kendi isteklerinden vazgeçtiğini de belirten Özcan, bunun uzun vadede mutsuzlukla sonuçlanabileceğini ifade etti. Ailelere düşen en önemli görevin, çocuklarını dinlemek ve onların bireysel kararlarını desteklemek olduğunu da ayrıca vurguladı. "Bu karar sizin, hayat sizin" Tercih döneminin gençlerin geleceğinde büyük etkiye sahip olduğunun altını çizen Uzman Psikolog Berfin Özcan, bu süreci yalnızca bir seçim olarak değil; aynı zamanda kişisel bir farkındalık süreci olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi. "Bu süreçte atılacak her adım, geleceğinize doğrudan etki eder. Bilinçli, araştırmacı ve kendine güvenen bir yaklaşımla hareket edin. Unutmayın, doğru tercih sadece bugünü değil, yarınlarınızı da şekillendirir" dedi. Her öğrencinin potansiyeline uygun ve tutkuyla bağlanabileceği bir alanın mutlaka olduğunu hatırlatan Özcan, gençlere kendi yollarını çizmeleri için cesaret verdi.
Düzce Yeni programlarla eğitim-öğretim hizmet alanını genişletiyor Modern müfredatı, donanımlı akademik kadrosu ve uygulama imkanlarıyla, ülkemiz iş gücüne nitelikli meslek profesyonelleri kazandırmaya devam eden Düzce Üniversitesi, yeni öğrenci alacak programlarıyla eğitim-öğretim hizmet alanını ve kalitesini genişletiyor. Yükseköğretim Kalite Kurulu tarafından akredite edilerek eğitimdeki kalitesini belgelendiren ve kurumsallaşma yolunda büyük bir adım atan Düzce Üniversitesi, yeni programlarla eğitimdeki yelpazesini genişleterek ülkemizin geleceğine değer katacak programları bünyesine kazandırıyor. Bu kapsamda Yükseköğretim Kurulu Başkanlığına yapılan başvuruların neticesinde; 2025-2026 Eğitim-Öğretim Yılı’nda, Düzce Meslek Yüksekokulu bünyesinde 30’ar kontenjanlı "Robotik ve Yapay Zeka" ile "Arka-Yüz Yazılım Geliştirme", Gümüşova Meslek Yüksekokulu bünyesinde 25 kontenjanlı "Kaynak Teknolojisi", Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu bünyesinde ise 30 kontenjanlı "Tıbbi Veri İşleme Teknikerliği" programları yeni öğrencilerini kabul edecek. Çağın ihtiyaçlarına cevap verebilen meslek: robotik ve yapay zeka "Robotik ve Yapay Zeka" programı; öğrencilere robot tasarımı ve programlaması, yapay zeka algoritmaları, makine öğrenimi ve veri analitiği gibi çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek alanlarda üstün bilgi ve beceri kazandırarak, mezunlara robotik sistemlerin tasarımı ve üretimi, yapay zeka geliştirme, Ar-Ge, otomasyon ve endüstriyel kontrol sistemleri, girişimcilik gibi çeşitli alanlarda kariyer yapma fırsatı sunacak. Bu meslek profesyonellerini bekliyor "Arka-Yüz Yazılım Geliştirme" programı; web ve mobil uygulamaların arkasında çalışan veri tabanları, sunucu yönetimi ve uygulama mantığı gibi sistemlerin geliştirilmesi için gerekli temel bilgi ve becerileri kazandıracak. Geniş iş fırsatları sunan program mezunları, yazılım geliştirme firmaları, teknoloji ve finans şirketlerinde Arka-yüz yazılım geliştiricileri, web geliştiriciler, sistem analistleri, veri tabanı yöneticileri ve yazılım test mühendisleri gibi pozisyonlarda çalışabiliyor. Program ayrıca, öğrencilerin kendi yazılım projelerini geliştirmelerine ve girişimci olmalarına da imkan tanıyarak önemli kariyer fırsatları vadediyor. Dikkat çeken program Metal ve benzeri malzemeler bulunan ürünlerin üzerinde ihtiyaç duyulan her türlü teknik işlemin yapılmasıyla ilgili mesleki beceri kazandıran "Kaynak Teknolojisi" programı; inşaat sektörü, imalat, havacılık sanayi, demir, alüminyum, döküm ve çelik fabrikaları, makine üretim işletmeleri, otomotiv ve gemi sanayisi gibi sektörlerde geniş iş imkanları sunuyor. Dijital dönüşümün merkezinde yer alan, geleceği parlak meslek "Tıbbi Veri İşleme Teknikerliği" programı ise sağlık alanında disiplinlerarası bir eğitimle donanımlı ve yetkin teknik personel yetiştirecek. Sağlık sektörünün dijital dönüşümün merkezinde yer alması beklendiğinden program, geleceği parlak bir meslek alanı olarak öne çıkıyor. Mezunlar; hastaneler, laboratuvarlar ve özel sağlık yazılım şirketlerinde önemli kariyer imkanlarına sahip olacaklar.
Adana Sosyal medya, estetik isteğini 18 yaş altına düşürdü Sosyal medyanın etkisi ve akran zorbalığıyla estetik kaygısının ergenlik çağlarına kadar gerilediğine dikkat çeken Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. İlke Karagöz, "Ancak kişi istiyor diye estetik operasyon yapılmaz. Estetik müdahaleler mutlaka 18 yaşından sonra ve kişinin vücudu uygunsa yapılmalı" dedi. Sosyal medyanın hızla gelişerek hayatımızın her alanına etki etmesiyle güzellik algıları da değişti. Özellikle genç kızlar olmak üzere artık bir çok kişi filtrelerdeki gibi görünmek için 18 yaşına gelmeden estetik yaptırmaya çalışıyor. Uzmanlar ise, bu konuda uyarılarda bulunarak, estetiğin ihtiyaç durumunda yapılması gerektiğinin altını çiziyor. "Bedeninden mutlu olmayan estetik cerrahların kapısını çalıyor" Konuyla ilgili Acıbadem Adana Hastanesi Plastik, Rekonstrüktif ve Estetik Cerrahi Uzmanı Dr. İlke Karagöz de açıklamalarda bulundu. Dr. Karagöz, "Sosyal medyadaki filtrelerin yaygın kullanımıyla birlikte bedeninden memnun olmayan kişi sayısı arttı. Hal böyle olunca da estetik cerrahlara bu yönde başvurular artıyor. Kişiler bizlere başvurduğunda, ’İstediği operasyon ona uygun mu? Operasyonun risklerini ve sonuçlarını biliyor mu? Operasyon için vücudu uygun mu?’ gibi önemli konuları öncelikle değerlendirmemiz gerekiyor" ifadelerini kullandı. "Kişi istiyor diye operasyon yapılmaz" Her estetik operasyonunun her kişiye uygun olmayacağını belirten Dr. Karagöz, "Her operasyonun bir oluru var. Sadece kişi istiyor diye operasyon yapılmaz. Kişinin beklentileri gerçekçi değilse operasyon yapılmaz. Bunları çok doğru bir şekilde planlamak gerekiyor" diye konuştu. "Estetik müdahaleler 18 yaşından sonra yapılmalı" Sosyal medyanın etkisi ve akran zorbalığıyla estetik kaygısının ergenlik çağlarına kadar gerilediğine değinen Uzmanı Dr. Karagöz, daha sonra şunları söyledi: "Medikal estetik işlemler mutlaka 18 yaş üstüne öneriyorum. Lise döneminde burun ameliyatı isteğiyle gelenler oluyor, onlara da 18 yaşından sonra ameliyat öneriyorum. Bazen annesiyle gelen gençler oluyor ve aileler estetik kaygılar nedeniyle çocuklarının artık okula gitmek istemediğini söylüyor. Onları hemen psikolojik destek almaları için yönlendiriyoruz, estetik müdahale yapmıyoruz. Estetik müdahaleler 18 yaşından sonra yapılmalı."