KÜLTÜR SANAT - 28 Nisan 2025 Pazartesi 15:56

Muş’ta köylüler yeni bir kale keşfetti

A
A
A

Muş’un Bilek köyünde arazide hayvan otlatan köylüler, binlerce ahlat ağacının bulunduğu bölgede tarihi izler taşıyan bir kale kalıntısı keşfetti.

Muş merkeze yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Bilek köyünde yaşayan vatandaşlar, arazi çalışmaları sırasında yeni bir kale kalıntısına ulaştı. Keşfedilen bölgede yaklaşık 110 bin ahlat ağacı bulunması dikkat çekerken, köylüler bu ağaçların bilinçli olarak dikildiğini ve geçmişte burada şarap imalatı yapıldığını ifade etti. Kalenin bulunduğu güzergâhın sağında tarihi Çengili Kilisesi, solunda ise Karakale ile Mercimek Kale Höyüğü yer alıyor. Bu durum, keşfedilen kaleyi hem tarihi hem de arkeolojik açıdan oldukça ilgi çekici hale getiriyor.

Bilek köyü sakinleri, kalenin detaylı şekilde incelenmesini ve bölgede arkeolojik kazı çalışmalarının başlatılmasını talep ederek, yapılacak araştırmalarla hem bölge tarihinin aydınlatılmasını hem de Muş’un kültürel turizmine katkı sağlanmasını umut ettiklerini belirttiler.

Muş’ta köylüler yeni bir kale keşfetti

Bilek köyü sakinlerinden Şabeddin Çiçek, bu keşfin Göbeklitepe ile eşdeğer bir keşif olabileceğini belirterek, "Dayım Atik Bey, burada hayvan otlatırken surları olan bir kale keşfettiğini söyledi. Biz de kendi imkânlarımızla araştırma yaptık. Bölgeye geldiğimde gerçekten de 2 metre genişliğinde bir sur bulduk. Köyün büyüklerine sorduk, burada geçmişte bir yapının bulunduğunu söylediler. Yapının üzerinde 4-5 adet havalandırma bacası vardı. İçine taş attığımızda, taşın dibe ulaşması yaklaşık iki dakika sürüyordu. Bu yapının Göbeklitepe ile eşdeğer bir yer olduğunu düşünüyoruz. Çünkü bölgede yaklaşık 110 bin ahlat ağacı bulunuyor. O dönemlerde bu ahlat ağaçlarından hasat edilen armutların şarap yapımında kullanıldığını öğrendik. Bu kalenin de şarap imalatı için kullanıldığını tahmin ediyoruz" dedi.

Muş’ta köylüler yeni bir kale keşfetti

Bilek köyü sakinlerinden Mehmet Atik Özmen ise hayvan otlatırken surları keşfettiğini anlatarak, "Ben burada hayvan otlatıyordum. O sırada bir yapının olduğunu fark ettim. Yapının en üst kısmında bir delik vardı. O delikten taş bırakıyordum ve kulağımı dayadığımda yaklaşık iki dakika sonra taşın dibe ulaştığını duyuyordum. Ancak daha sonra defineciler buraya dadandı ve yapıyı tahrip ettiler. Bu delikler de o dönemde kayboldu. Bizim beklentimiz devletimizin burayı araştırması ve koruma altına almasıdır. Aynı zamanda bölgenin turizme kazandırılmasını istiyoruz. Bu, hem köyümüz hem de bölgemiz için büyük bir fayda sağlayacaktır. Burada, aynı hat üzerinde Kalecik Kalesi, Mercimek Kalesi ve 360 odalı Çengili Manastırı gibi önemli tarihi yapılar da bulunuyor" şeklinde konuştu.

İshak Güngör

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Oğuz Murat Aci’nin anne ve babasının avukatı konuştu Eyüpsultan’da 17 yaşındaki Timur Cihantimur’un çarparak ölümüne neden olduğu Oğuz Murat Aci’nin babası ve annesi ise davadan şikayetlerini çekmediklerini belirtti. Oğuz Murat Aci’nin eşinin davadan feragat etmesi üzerine açıklamalarda bulunan aile avukatı Hacı Orhan, "Bu olay aileyi derinden yaraladı. Aslında Oğuz’un kemikleri bugün sızlamıştır" dedi. Eyüpsultan’da 1 Mart 2024 tarihinde Timur Cihantimur’un çarparak ölümüne neden olduğu Oğuz Murat Aci hakkında yürütülen soruşturma sürüyor. Soruşturmada Aci’nin dosyada müşteki olarak bulunan eşi Şükriye Aci ve kazada yaralanan 4 müşteki, maddi ve manevi zararlarının giderildiğini gerekçe göstererek şikayetlerinden vazgeçtiğine dair dilekçe sundu. Kazada hayatını kaybeden Aci’nin anne ve babasının Avukatı Hacı Orhan, konuya ilişkin İhlas Haber Ajansı’na açıklamalarda bulundu. Orhan, "15 yıldır Oğuz’u tanıyan, babasının avukatlığını yapan birisiyim ve Oğuz’la da eskiden beri arkadaşlığımız var. Davaya başlarken hepinizin takip ettiği üzere önce ailenin avukatı olarak başladık ve Şükriye Hanım’ın yani rahmetli Oğuz’un eşinin de avukatı olarak Özer Bey’in eşinin ve kızının avukatı olarak davaya başladık. Süreç içerisinde Şükriye Hanım’ın hep bize serzenişleri oldu. Biz kendisine her zaman gerekli bilgileri verdik. Ne yazık ki bugün öğrendiğimiz dosyaya baktığımızda kendisinin aileden, şikayetçi olan diğer kişilerden habersiz olarak kayınvalidesinden, kayınbabasından ve diğer şikayetçi kişiden habersiz bir şekilde davadan feragat ettiğini gördük. Bu olay aileyi derinden yaraladı. Aslında Oğuz’un kemikleri bugün sızlamıştır" dedi. Ailenin parayla ilgili bir taleplerinin olmadığını söyleyen Orhan, "Bu olaydan niçin feragat ettiklerini az çok kendileri de ifade ettiler. Maddi zararlarını kendileri karşılayarak, bugün bir feragat gerçekleştirdiler. Evet bu olayın en acı tarafıdır. Şükriye Hanım, genç yaşta kaybettiği eşinin kan parasına tenezzül etmiştir, ne yazık ki. Bu aşamadan sonra artık Şükriye Aci olarak anılmasını kamuoyunun vicdanına bırakıyoruz. Bu aşamadan sonra Şükriye Aslan’dır. Bu saatten sonra ‘Aci’ soyadını kullanmaması gerekir. Burada Şükriye Hanım’ın avukatı bir açıklamada bulundu. Kendisinin zor durumdu olduğunu söyledi. İlk günden beri müvekkilimiz Özer Aci, şunu söylüyor, ‘Benim parayla işim yok’ diyor. Para konusunda bir talebin olmadığını söylediler. Şimdi Şükriye Hanım, bir villada oturuyor. Bir villa kendisine tahsis edilmişti, rahmetli Oğuz ile beraber orada oturuyorlardı. Oğuz’un ölümünden beri kendisi orada oturuyordu. Ama ne ilginçtir ki, kendisi son aylarda aileyle görüşmemeye başladı ve eve gelmemeye başladı. Annesine, kayınpederinden habersiz bir şekilde yerleşti. Rahmet Oğuz, ölmeden bir hayat sigortası yaptırmıştı. Bu hayat sigortasında yaklaşık 6 milyon tazminat geldi. Bu 6 milyonun tamamı diğer aile fertleri bir şey almadan, kendisine takdim ettiler ve kendi kira gelirleri var, kendi taksi plakası var. Bunların hepsi, kendi açıklamalarına göre, kendi ihtiyacını karşılayamadı. Ailenin desteği vardı, bunların hepsini tepti, ailenin kendisine sahip çıkmasını istemedi. Onlardan ayrı bir yola girerek, sırtını dönerek bu yola girdi. Ne yazık ki, kendi tabirleriyle, ‘para karşılığında’ bu şikayetten vazgeçtiler" diye konuştu.