GÜNDEM - 03 Ocak 2025 Cuma 12:40

Bu bölümü okuyanlar işsiz kalmıyor

A
A
A
Bu bölümü okuyanlar işsiz kalmıyor

Kapadokya Üniversitesi Uçak Teknolojisi bölümünü okuyan öğrenciler, aldıkları eğitimle mezun olduklarında yüksek maaşlarla işe girebilme şansı elde ediyor.

Kapadokya MYO Uçak Teknolojisi Ön Lisans Programı; muhakeme gücü yüksek, el becerileri iyi, İngilizce bilgisi yeterli seviyede, uçak bakımını ulusal ve uluslararası mevzuatlar çerçevesinde emniyet standartlarına uyarak gerçekleştirebilecek, sektörün ihtiyaç duyduğu ara insan gücünü yetiştiriyor. Uçak Teknolojisi Bölümü'nde eğitim boyunca öğrencilere mesleki-teknik İngilizce başta olmak üzere temel elektrik, uçak bakım uygulamaları, aerodinamik, uçak yapıları ve sistemleri uygulamaları, pistonlu motorlar ve uygulamaları, elektronik göstergeler ve sistemleri, gaz türbinli motorlar ve uygulamaları, uçak göstergeleri ve pervane konularında eğitim veriliyor. Uygulama eğitimleri üniversitenin yapısal, motor, kompozit, komponent, aviyonik atölyelerinde ve işbirliği yapılan hava aracı bakım kuruluşlarının gerçek bakım ortamlarında veriliyor.

"Revaçta bir bölüm"
Uçak Teknolojileri Program Başkanı Yusuf Sergen Taşçı, “Kapadokya Üniversitesi bünyesinde uçuk teknolojisi, uçak gövde bakım, havacılık elektrik ve elektroniği gibi uçak bakım teknisyenliği yetiştirilen bölümlerde uçak ve uçak sistemleri ile alakalı pratik eğitimler veriyoruz. Öğrencilerimiz üniversite sınavı ile yerleşebiliyorlar. Sınavda Türkiye ortalamasının üzerinde bir puanla alım yapıyoruz. Bu bölüm şu an revaçta olan bir bölüm. Öğrencilerimiz mezun olduklarında yüksek maaşlar ile çok rahat iş bulabiliyorlar” dedi.

"Havacılık sektörüne olan ilgi her geçen gün artıyor"
Doktor Öğretim Üyesi Tamer Çalışkan da, öğrencilerin gerecek bir uçak üzerinde eğitim aldıklarını söyleyerek; "Öğrencilerimiz uçak üzerinde çeşitli kompetanların söküm ve takım işini öğreniyorlar. Aynı zamanda uçak motorundaki tüm parçaları öğrenmiş oluyorlar. Uygulamaları eğitimlerimizde uçak yapı ve sistemleri eğitimlerinin yanı sıra, bakım eğitimleri, pervane eğitimleri gibi eğitimler veriyoruz. Günümüzde havacılık sektörüne olan ilgi her geçen gün artıyor. Sektör genişledikçe iş olanağı da genişliyor. Bu nedenle öğrenciler ilk tercihlerinde bu tür okulları seçiyor” ifadelerini kullandı.

"Çocukluk hayalimi gerçekleştiriyorum"
Havacılık Lisesinden mezun olduktan sonra Kapadokya MYO Uçak Teknolojisi Ön Lisans Programına giren Yiğit Öğülmüş de, çocukluk hayalinin uçak ile ilgili bir bölümde çalışmak olduğunu belirterek; "Bu bölüme sıfır tecrübe ile gelseniz bile her şeyi öğreneceğiniz bir bölüm. THY'de uçak teknisyeni olarak çalışmak istiyorum” diye konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Ankara Türkiye diplomasisinin 2025 temas trafiği: Fidan’dan 240 ikili temas Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 2025 yılı içinde diplomatik temasları devam ederken 73 yurtdışı ziyareti, 240 mevkidaşı ile ikili görüşme ve 31 çok taraflı toplantı ile seneyi tamamladı. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, 22 Aralık 2025 itibarıyla yıl boyunca 50 farklı ülkeye toplam 73 yurtdışı ziyareti gerçekleştirdi. Ziyaretlerin 22’si, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a refakat kapsamında yapıldı. Diplomatik temaslarını çok taraflı platformlarda da sürdüren Fidan, 2025 yılı içerisinde 10’u Cumhurbaşkanına refakat çerçevesinde olmak üzere, yurtdışında toplam 31 çok taraflı toplantıya katıldı. Aynı dönemde Türkiye, ikili ziyaretler kapsamında 23 farklı ülkenin dışişleri bakanını ağırladı. Fidan, Türkiye’nin ev sahipliğinde düzenlenen uluslararası toplantılar vesilesiyle de yoğun diplomasi trafiği yürüttü. Buna göre Dördüncü Antalya Diplomasi Forumu kapsamında 49, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve Arap Ligi Gazze Temas Grubu Toplantısı kapsamında 7, NATO Dışişleri Bakanları Gayriresmi Toplantısı kapsamında 26, İİT 51. Dışişleri Bakanları Konseyi Toplantısı kapsamında 39, Balkan Barış Platformu kapsamında 4 ve Gazze konulu Bakanlar Toplantısı kapsamında 4 ülkenin dışişleri bakanı Türkiye’de konuk edildi. Bakan Fidan, 2025 yılı boyunca yurtiçinde ve yurtdışında 89 farklı ülkenin dışişleri bakanı ile toplam 240 ikili görüşme gerçekleştirdi.
Van Batıdan doğuya şifa yolculuğu: Şah damarı tümörü Van’da tedavi edildi Lokman Hekim Van Hastanesi’nde şah damarı (glomus) tümörü nedeniyle ameliyat edilen İzmirli ve Adıyamanlı iki hasta, Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel ve ekibinin başarılı müdahalesiyle sağlığına kavuştu. Lokman Hekim Van Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, zorlu ve hayati risk taşıyan şah damarı tümörü ameliyatlarında edindiği yüksek tecrübe sayesinde Türkiye’nin farklı illerinden gelen hastaları başarıyla tedavi ediyor. Boyun bölgesinde yer alan ve hayati damar-sinir yapılarına yakınlığı nedeniyle en riskli cerrahi işlemler arasında gösterilen şah damarı tümörü ameliyatları, ileri düzey deneyim gerektirmesi nedeniyle Türkiye’de sınırlı sayıda merkez ve hekim tarafından uygulanabiliyor. Lokman Hekim Van Hastanesi’nde görev yapan Prof. Dr. Halil Başel ise yıllar içinde edindiği tecrübeyle hem bölgeden hem de Türkiye’nin farklı illerinden gelen hastaların tercih ettiği isimlerden biri hâline geldi. Bu kapsamda İzmir’den gelen 2 çocuk annesi Seda Leyla Çağlar (53) ile Adıyaman’dan gelen 5 çocuk annesi Fatma Toprak (63), şah damarı tümörü tanısıyla Lokman Hekim Van Hastanesi’nde ameliyat edildi. Her iki hastanın da operasyonlarının başarıyla tamamlandığı ve kısa sürede taburcu edilmelerinin planlandığı bildirildi. "Saatler süreceği söylenen ameliyatları burada çok daha kısa sürede tamamladık" Konuya ilişkin konuşan Kalp ve Damar Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Halil Başel, her iki hastayı da şah damarı tümörü nedeniyle ameliyat ettiklerini belirtti. Prof. Dr. Başel, "Van olunca hastalarımızın ve çevrelerinin bazı tereddütleri olabiliyor. ‘Herkes batıya giderken siz neden Türkiye’nin en doğusuna gidiyorsunuz’ gibi uyarılarla karşılaştıklarını ifade ettiler. En büyük endişeleri ise hastane imkânlarının yeterli olup olmadığı ve bu kadar zor bir ameliyatın burada yapılıp yapılamayacağıydı. Ancak, hastalarımız geldiklerinde gördüler ki her türlü imkân burada mevcut. Kendilerinin konforunu sağladık, ameliyatlarını da başarıyla gerçekleştirdik. Saatler süreceği söylenen ameliyatları burada çok daha kısa sürede tamamladık. Hatta Adıyaman’dan gelen hastamızı geldiği gün ameliyata aldık. İnşallah yarın, 5 gün içinde de taburcu etmeyi planlıyoruz. Zor ve riskli iki ameliyatı başarıyla tamamlayarak hastalarımızı bu sıkıntıdan kurtardık. Allah’a şükür, sonuçlarımızda herhangi bir sorun da gelişmedi" dedi. "Şifayı Van’da bulduk" İzmir’den gelen hasta Seda Leyla Çağlar, boğazında beze şeklinde bir kitle fark etmesiyle sürecin başladığını belirterek, yapılan tetkiklerde bunun şah damarı tümörü olduğunun anlaşıldığını söyledi. Hastalığın nadir görülmesi nedeniyle detaylı bir araştırma yaptıklarını ifade eden Çağlar, "Bu süreçte Prof. Dr. Halil Başel hocamızla tanıştık. Tümörün hızla büyümesi beni çok endişelendirdi. Bu hastalıkta vakit kaybetmeden doğru ellere teslim olmak gerekiyor. Biz o şifayı Van’da, Lokman Hekim Van Hastanesi’nde bulduk. Hocamıza ve tüm hastane personeline teşekkür ediyorum" diye konuştu. Adıyaman’dan gelen hasta Fatma Toprak da ilk olarak tansiyon hastalığı şüphesiyle Kahta’ya gittiklerini belirterek, "Yapılan kontrollerden sonra bunun farklı bir hastalık olduğu söylendi. Hemen araştırma sürecine girdik ve Halil Başel hocamızla tanıştık. Kendisine çok teşekkür ediyoruz. Allah onun gibi hekimleri başımızdan eksik etmesin" şeklinde konuştu.
İzmir Çeşme kıyılarından dünyaya ileri dönüşüm İzmir’in Çeşme ilçesinde 33 yıl esnaflık yapan 64 yaşındaki Nihat Atagöz, deniz kıyısından topladığı odun, taş ve metal parçalarını sanata dönüştürüyor. Karikatür, heykel ve mozaiği birleştiren Atagöz’ün eserleri, dünyanın dört bir yanına ulaşıyor. Çeşme’de uzun yıllar hediyelik eşya dükkanı işlettikten sonra emekli olan Nihat Atagöz, sanatla iç içe bir yaşam sürdürüyor. Yaklaşık 50 yıl önce karikatürle sanata başlayan Atagöz, zamanla heykel sanatına yöneldi ve çalışmalarında farklı teknikler geliştirdi. Son yıllarda odağını tamamen "ileri dönüşüm" sanatına çeviren Atagöz, denizin kıyıya vurduğu odunlar ile doğadaki atık malzemeleri toplayarak bunları özgün sanat eserlerine dönüştürüyor. Sahilden topladığı lodos dalları, taş ve metalleri atölyesinde bir araya getiren sanatçı, her biri kendine özgü karakterler üretiyor. İzmir, İstanbul ve Çeşme’deki sergilerle adını duyuran Atagöz’ün eserleri, özellikle yabancı turistlerden büyük ilgi görüyor. Atıklardan üretilen figürler, Amerika’dan Çin’e, Norveç’ten Almanya’ya kadar birçok ülkeye ulaştı. Yaz aylarında Çeşme sahilindeki standında çalışmalarını sergilemeyi sürdüren sanatçı, gelecekte geri dönüşüm malzemeleriyle daha büyük boyutlu heykeller yapmayı hedefliyor. Dükkanın köşesinde doğan tutku Yaşadığı süreci ve sanat anlayışını anlatan sanatçı Nihat Atagöz, "33 yıl boyunca esnaflık yaptım. Uzun Sokak’ta hediyelik eşya ve bijuteri üzerine bir dükkanım vardı. Ticaretle uğraşırken, dükkanımın bir köşesinde sanattan da kopmadım; yaklaşık 50 yıl önce karikatürle başlayan serüvenime zamanla heykeli ekledim. Seramik çamuruyla heykeller yapmaya başladım ancak bu süreç benim için oldukça zorluydu. Heykele yoğunlaştığım anda müşteri geliyor, çamurlu ellerimi bırakıp satışla ilgileniyor, ardından tekrar çalışmama dönüyordum. Daha sonra ağabeyimin önerisiyle Alaçatı Yağhane’de mozaik kursuna gittim ve yaklaşık 1,5 yıl bu alanda eğitim aldım. Bu süreç, doğada gördüğüm ve atık olarak değerlendirilen malzemelerle de üretim yapabileceğimi fark etmemi sağladı ve ufkumu açtı" dedi. Doğadan sanata ileri dönüşüm yolculuğu Atık malzemelerin sanata dönüşme yolculuğuna değinen Atagöz, konuşmasını şöyle sürdürdü: "İlk zamanlar doğadan bulduğum pek çok malzemeyi bilinçsizce topladım, bu da zamanla bir yığılmaya neden oldu. Sonrasında ise hangi malzemeyle ne yapabileceğimi bilerek, daha seçici bir şekilde toplamaya başladım. Karikatür, heykel ve mozaiği bir araya getirerek, tamamen atık ve doğal malzemelerden oluşan kendime özgü tiplemeler üretiyorum. Başlangıçta deniz kenarından topladığım taşlarla Çeşme ve Alaçatı’yı yansıtan magnetler yaptım; ardından lodos dalları, metal parçaları ve çevremdekilerin de getirdiği malzemelerle çalışmalarımı genişlettim. Ürettiğim her eser tektir; doğal malzemeler kullandığım için birebir aynısını yapmak zaten mümkün değildir ve ben de bunu özellikle tercih ediyorum. Bu eserleri Çeşme, İzmir ve İstanbul’da açtığım sergilerde, yaz aylarında ise belediyenin sağladığı deniz kenarındaki stantlarda sergiliyor ve satışını yapıyorum. Yabancı müşterilerin ilgisi oldukça fazla; eserlerim Çin’den Amerika’ya, Avrupa’nın birçok ülkesine kadar ulaştı. Hedefim, bu birikimi daha da geliştirerek mozaik, heykel ve geri dönüşümü bir araya getiren, daha büyük ölçekli ve güçlü çalışmalar üretmek."