EKONOMİ - 08 Ocak 2020 Çarşamba 14:14

Gürcistan hamsisi tezgahları süslüyor

A
A
A
Gürcistan hamsisi tezgahları süslüyor

Gürcistan karasularında Ordulu balıkçılar tarafından avlanan hamsi, tezgahlarda bollaşmaya başladı.

Gürcistan karasularında Ordulu balıkçılar tarafından avlanan hamsi, tezgahlarda bollaşmaya başladı. Uzun bir sürenin ardından tezgahları süsleyen hamsinin fiyatı ise günden güne değişebiliyor.


Gürcistan karasularında birkaç gündür avlanmaya başlayan Ordulu balıkçılar, memleketlerine hamsi göndermeyi sürdürüyor. Karadeniz’in Türkiye sınırları içerisinde neredeyse yok denilecek kadar az olan ve Gürcistan taraflarında bol miktarda avlanan hamsinin fiyatı, değişkenlik de gösterebiliyor. Uzun bir aranın tezgahlarda neredeyse yok denecek kadar az satılan ve 25 liraya kadar yükselen hamsi, Gürcistan’da avlanmaya başlanınca 15 liraya kadar düştü. Balıkçılar, insanların hamsiye hasret kaldıklarını ancak talebin de düşük olduğunu söyledi.



"Hamside inişli-çıkışlı günler başladı"


Ordulu balıkçılardan Aydın Ceylan, "Hamside inişli-çıkışlı bir dönem başladı. Bu hamsi Gürcistan’dan geliyor ama sonuçta Karadeniz sularında besleniyor. Bizim bölgemizde şuanda hamsi yok, teknelerimiz orada tutup yolluyorlar. İnsanlar Gürcistan’dan geldiği için yenilmeyecek zannediyor ama yeniliyor. Çünkü orası da Karadeniz, hemen sınırımıza yakın bir yerde. Şuanda hamsi fiyatı günden güne değişiyor. Bugünlük 15 lira, üstü olur ama aşağısı da olmaz” dedi.


Ceylan ayrıca, bazı balık çeşitlerinin de hava şartlarından dolayı az avlandığını belirterek, “İstavrit 20, mezgit 25, barbun 30-40 levrek 35-30, çupra 35-50, somon 30 liradan satılıyor. Şuanda talep düşük ama insanların özellikle bu soğuk havalarda bol bol balık tüketmeleri gerekiyor” şeklinde konuştu.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.