EKONOMİ - 24 Temmuz 2020 Cuma 16:35

Fındık işçiliğine rekor başvuru

A
A
A
Fındık işçiliğine rekor başvuru

Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez uygulanacak olan fındık işçileri ile üreticileri buluşturan ‘Fındık Dalda Aklın İşçide Kalmasın’ projesine rekor başvuru yapıldı.

Ordu Büyükşehir Belediyesi tarafından bu yıl ilk kez uygulanacak olan fındık işçileri ile üreticileri buluşturan ‘Fındık Dalda Aklın İşçide Kalmasın’ projesine rekor başvuru yapıldı.


Geçen yıl ‘Fındığa Büyükşehir Eli Dokunuyor’ projesiyle önemli bir boşluğu dolduran Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Hilmi Güler, fındık master planının bu yıl geniş kapsamlı ikinci etabını başlattı. Bu yıl başlatılan ‘Fındık Dalda, Aklın İşçide Kalmasın’ projesi ile bahçe sahiplerine işçi, işçileri de bahçe işi bulmasına yardım ediliyor. 1 Haziran’da kayıtları başlayan projeye şu ana kadar bin 627 işçi başvuruda bulunurken, 627 bahçe sahibi ise projeden yararlanmak için kayıt yaptırdı.



“Türkiye fındık üretiminin yüzde 35’ini Ordu üretiyor”


Yeni hasat sezonu öncesi Ordu Büyükşehir Belediyesinin tüm hazırlıkları yaptığını söyleyen Başkan Dr. Mehmet Hilmi Güler, ‘Fındık Dalda Aklın İşçide Kalmasın’ projesine 1627 isçi ile 627 bahçe sahibinin başvuruda bulunduğunu söyledi.


Başkan Güler yaptığı açıklamada “Ordu Büyükşehir Belediyesi olarak tarımsal alanda farkındalık oluşturmaya devam ediyoruz. ‘Fındığa Büyükşehir Eli Dokunuyor’ projesini bu yıl daha da genişleterek hayata geçirdik. 1 Haziran tarihinde başlattığımız ‘Fındık Dalda, Aklın İşçide Kalmasın’ projesine ilgi geçtiğimiz yıla oranla daha fazla oldu. Amacımız her hasat sezonunda il dışına çıkan yaklaşık 60 milyon lirayı ilimizde tutmak. Projemize şuana kadar bin 627 işçi kardeşimiz ve 627 bahçe sahibi başvuruda bulundu. Toplamda 9 bin 883 dönümlük bahçe bu proje sayesinde toplanacak. Büyükşehir Belediyesi aracılığı ile bahçede çalışacak olan işçilerin sağlıkları için de çalışma yapacağız. Bu proje ile hem şehir ekonomisini güçlendirmeyi hem de üreticilerimizin her hasat sezonunda işçi bulma sorununu çözmek istiyoruz” dedi.


Güler, gelecek yıl yeni bir çalışmaya imza atacaklarını, bakımsız kalmış ve sahipleri tarafından adeta kaderine terk edilmiş olan fındık bahçelerini ziraat odalarını çalışmaya dahil ederek birleştirmek istediklerini, bu sayede hem dönüm başına alınan verimi hem de fındığın kalitesi arttırmayı amaçladıklarını aktardı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.