YEREL HABERLER - 03 Haziran 2014 Salı 10:31

Köy Okulu Kolej Gibi

A
A
A
Köy Okulu Kolej Gibi

Anadolu’nun şirin kentlerinden Uşak’ta, bir köy okulunda üç yıldır yaşanan gelişmeler göz kamaştırıyor. Uşak merkezine 45 km mesafede bulunan Sivaslı ilçesine bağlı 2100 nüfuslu Tatar köyünün ilköğretim kurumunu görenler hayretler içinde kalıyor. Köy okulu deyince bakımsız ve köhne yapılar akla gelirken, üç yıl öncesine kadar Tatar köyünün okulu da benzer durumdaydı. 2011 yılının Ekim ayında Aydın’ın Germencik ilçesinden Uşak’ın Tatar köyüne okul müdürü olarak atanan Ahmet Arı ve mesai arkadaşları kolları sıvayarak bambaşka bir köy okulu oluşturma kararı aldı. Devlet tarafından sadece elektrik, su ve kömür paralarının ödendiği bu okulda yapılanlar gerçekten görenleri şaşırtıyor. Özellikle Tatar köyünün yurt dışında yaşayan gurbetçi vatandaşlarını okula destek verme konusunda sinerji oluşturan Okul Müdürü Ahmet Arı ve mesai arkadaşları, her türlü detayı düşünerek bugün kolejleri ve özel okulları kıskandıracak bir okulu Tatar köyüne kazandırmanın gururunu yaşıyor.
HER DERS İÇİN ÖZEL KONSEPTLİ DERSLİKLER
Tatar ilköğretim kurumunda, ilkokul çağındaki öğrenciler kendileri için hazırlanan özel sınıflarında eğitim görürken, ortaokul öğrencileri branş derslerini birbirinden ince detaylarla hazırlanmış dersliklerde eğitim görerek okumanın keyfini çıkarıyor. 2011 yılında Tatar köyüne ilk geldiğinde okulu fotoğraflayan, 18 senedir eğitim camiasında görev yapan okul müdürü Ahmet Arı, günümüzdeki haliyle mukayese edildiğinde aradaki farkı bariz görme imkanı sağladı. Ahmet Arı, okulla ilgili detayları şöyle ifade etti; “Okulumuzda 11 derslik, 220 öğrenci ve 11 öğretmen kadrosu bulunmakta. İlk geldiğimizde köy okulumuz standart köy okulu durumundaydı. Tatar köyünün nüfusu 2100 kişi civarında. Bununla beraber köyümüzün üç bine yakın yurt dışında yaşayan gurbetçi hemşehrisi var. Sağolsunlar hepsi birbirinden duyarlı güzel insanlar. Okulumuzdaki pozitif havaya onlar da ortak oldu ve okulumuzu bu hale getirmeyi başardık. Okulun giriş kapısından tutun en ince ayrıntısına kadar imkanlarımızla bir şeyler yapmanın gururunu birlikte yaşıyoruz. Sonuç olarak okulun bu hale gelmesi öğrencilerimizin motivasyonunu artırarak, köyümüze ve memleketimize önemli katkı sağlamakta. Okulumuzdaki detaylara bakacak olursak, branş derslerinin sınıf kapılarına önemli formüller ve görseller yansıttık. Duvarlarımızı derslerimizin olmazsa olmaz kurallarıyla bezedik. Masalarımızdan tutun okuldaki hijyen konusuna kadar her türlü kaliteden ödün vermedik. Hayırsever vatandaşlarımızın bağışlarına son kuruşuna kadar sahip çıkarak oluşturduğumuz komisyonla en iyi ve en kaliteli eğitim öğretim araçlarını çocuklarımızın hizmetine sunduk.”
Köy okulundan ziyade özel bir koleji andıran Tatar köy okulu deyim yerindeyse 'bal dök yala' şeklinde temiz tutulurken, tüm dersliklerde farklı özellikler ön plana çıkıyor. Her sınıfın ayrı bir özelliği bulunurken, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersliğindeki detaylar göz kamaştırıyor. Bu derslikte duvarda asılı Atatürk’ün dinimiz için söylediği sözler göze çarparken, rahle şeklinde yapılmış masa ve erkek öğrenciler için mavi, kız öğrenciler için pembe kapaklı Kur'an-ı Kerim’ler ince bir ayrıntı oluşturuyor.
Üç katlı köy okulunda her kata çıkan merdiven basamaklarında bile özel ayrıntılar bulunuyor. Her basamağa yazılan sözler ve ömür boyu bir insana lazım olacak İngilizce kelimeler basamaklara yazılarak öğrencilerin hafızasına işlenmesi düşünülmüş. Bir katın merdiven basamaklarında anlamlı sözler yazarken, diğer katın merdiven basamaklarında İngilizcesi yazılmış durumda. Diğer kat merdiven basamaklarında ayların ve günlerin İngilizce yazımları bulunuyor. Koridor aralarında özenle seçilmiş görsellerin yanı sıra yine ömür boyu lazım olacak önemli bilgiler teneffüs aralarında öğrencilerin ilgisini çekip okunacak şekilde dizayn edilmiş.
KÖYÜN ANA SINIF ÇAĞINDAKİ ÇOCUKLAR DA UNUTULMAMIŞ
Okul çağına yaklaşan çocuklar için önemli bir yeri olan ana sınıfı da okulun göze çarpan bölümlerinde birisi. Depreme dayanıklı çelik konstrüksiyon prefabrik yapı şekliyle yapılan bu birimde ise her türlü detayı bulmak mümkün. Beslenme odasından oyun odasına kadar gerekli her türlü birimi kapsayan ana sınıfında özel kreş ve büyükşehirlerde bulunan okul öncesi kreşlerde benzerine zor rastlanır şekilde yapılarak köy çocuklarının okula hazırlanması sağlanmış durumda.
YURT DIŞINDA YURT İÇİNDE VE KENT İÇİNDE KARDEŞ OKULLAR ARIYORUZ
Tatar köyündeki devlet okulunun, özel okul ve kolej seviyesine getirilmesinde büyük rolü olan Okul Müdürü Ahmet Arı; sözlerini şöyle sürdürdü: “Biz burada gece gündüz demeden, hafta sonu tatil demeden çocuklarımız için emek harcıyoruz. Her şey öğrencilerimiz için, onların iyi bir eğitim öğretim görmesi adına elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. Yeni projelerimiz arasında okulumuzdaki bir takım çevre düzenlemesinde eksikliklerimiz mevcut onları gidereceğiz. Akabinde çocuklarımıza spor yapmaları için yeni alan kazandırmayı planlıyoruz. Göreve geldiğimiz günden bu güne hiç bir öğrenci ve velisinden kayıt parası gibi para talep etmedik. Sadece köyümüzde bulunan potansiyeli harekete geçirmeyi başardık. Bu okulumuzdaki güzellikleri ilçemiz, ilimiz hatta ülkemizdeki tüm okullarda yaşanmasını temenni ediyorum. Biz memurlar hizmet veren kişileriz, çocuklarımız ve öğrencilerimiz hizmet alan kişiler. İnsana yapılan yatırım en iyi yatırımdır. Bu gururun devam etmesi en büyük temennim. Ayrıca okulumuzun sosyal yönünün güçlenmesi ve buradaki güzellikleri duyurmak için yurt dışında, yurt içinde ve kent içinde kardeş okullar edinmeye çalışacağız.”
Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Yaşına uygun ve kurallı televizyon izlemeyen çocuklar, olaylar arasında ilişki kuramayabilir Yaşına uygun ve kurallı bir şekilde televizyon izlemenin çocukta öykü şeması geliştirmeye katkıda bulunduğunu belirten Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacer Nermin Çelen, öykü şeması geliştirmeyen çocuğun karmaşık şeyleri anlama şansını yitirdiğini, olaylar arasında ilişki kuramadığını söyledi. Çocuğun zarar görmeyecek şekilde teknoloji kullanmayı öğrenmesi gerektiğini belirten Prof. Dr. Çelen, çizgi filmlerin çocukla izlenerek algısal bakış açısını değiştirmek gerektiğini vurguladı. İstanbul Atlas Üniversitesi İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hacer Nermin Çelen, 22-28 Nisan TV İzlememe haftası vesilesiyle yaptığı açıklamada televizyonun çocuk gelişimi üzerindeki etkilerini değerlendirdi. Çocuklara koltuk patatesi deniliyordu Kitle iletişim araçlarından biri olan televizyonun günlük yaşama dahil olmasından itibaren özellikle çocuklar üzerindeki etkilerinin de incelendiğini belirten Prof. Dr. Çelen, kıta Avrupası’nda televizyonun yavaş yavaş evlere girmesinin İkinci Dünya Savaşı sonrası olduğunu söyledi. Savaş sonrası televizyonun evlere girmeye başladığı zaman bu konuda çalışma yapanlar olduğunu belirten Prof. Dr. Çelen, “O dönemde araştırma yapanlar ‘Çocukları televizyon karşısına oturttuklarında televizyondan gelen bütün mesajları çocuklar içselleştiriyor’ diye düşündüler. Hatta o dönemde televizyondan gelen tüm mesajları içselleştirdikleri için çocuklara coach potatoes yani koltuk patatesi ya da zombi adını vermişler” açıklaması yaptı. Çocuklar seçme gücüne sahip Bu alandaki çalışmaların 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren devam ettiğini kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Bu çalışmalarda ise çocukların zombi ya da coach potatoes yani koltuk patatesi olmadığı, çocukların bilişsel yapılarının yetişkinlerden belki farklı ama çocukların da neyi seyredebileceklerini seçebilecek güçte olduklarını söylüyorlar. Yani çocuk kendisine aşina olan şeyleri, animasyonları, cıngılları, reklamları ve kadın seslerini tercih ederek seyrediyor. Erkek seslerini tercih etmiyorlar” dedi. 1970’lerden itibaren farklı görüşlerin öne çıktığını, bu görüşlere göre çocukların seçici olduğunun ortaya çıktığını belirten Prof. Dr. Çelen, “Çocukların anlamadığı, senaryosu oldukça karmaşık bir dizi ilgilerini çekmiyor. Çalışmalarda aslında çocuğun seçici olduğu vurgulanıyor” diye konuştu. Öykü şemaları gelişmezse ilişki kuramıyor Yaşına uygun şekilde televizyon izlemenin çocukta öykü şeması geliştirmeye katkıda bulunduğunu belirten kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Diyelim ki o evde televizyon seyredilmiyor. Bizim büyürken bazı vakaların nasıl örüntülendiğini görmemiz gerekiyor. Mesela hırsız-polis ne demek, şiddet ne demek, ne zaman şiddet ortaya çıkar? Şiddet çizgi filmlerde de var. Bu senaryoları çocuk izlemez ise gelecekte kavramlar arasında ilişki kuramıyor. Eve televizyonun geç geldiğini düşünelim: Çocuk 6-7 yaşından sonra televizyon izlediğinde bu öykü şemaları geçmişte geliştirmediği için karmaşık şeyleri anlama şansını yitiriyor yani bakıyor ama anlamıyor. İlişki kuramıyor” dedi. Çizgi filmlerde de şiddet var Çizgi filmlerin çocukla beraber izlenerek algısal bakış açısını değiştirmek gerektiğini belirten Prof. Dr. Çelen, “Tom ve Jerry çok masum bir çizgi film gibi. Tweety de çok masum görünüyor ama orada da şiddet var. Tom’un kuyruğu kesiliyor, köpeğe balyozla vuruluyor. Çocukla yan yana oturmak lazım. Çocuk kahkahalar atıyor. ‘Peki senin kuyruğun olsaydı ve senin kuyruğun kesilseydi ya da senin parmağın kesilseydi ister miydin?’ şeklinde sorular sorulmalı. Çocuk ‘istemem’ diyecek. ‘Bize komik geliyor ama güzel bir şey değil’ denilmesi gerekiyor. Böylece algısal bakış açısını değiştiriyorsun” şeklinde konuştu. Yasak yerine açıklama yapılmalı Televizyonda uygun içeriklerin belirli sürelerde izletilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Çelen, “Evde saatlerce sabahtan akşama kadar televizyonun açık olduğu zamanlarda ebeveynlerin çocuğun seyredip seyredemeyeceği şeyleri kontrol etmesi mümkün değil. Yasak her zaman caziptir. Çocuk neden bunu yasakladılar diye kenardan bakıyor. Çocuğa her şeyi seyretmemesi gerektiğini açıklamamız gerekiyor” dedi. Çocuğun teknoloji kullanımı konusunda deneyim kazanması önemli Çocuğun mutlaka takip edilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Çelen, “Anne babaların örnek olması, kural koyması ve seçici olması gerekiyor. Çocuk ne oynuyor, hangi televizyon programını izliyor, takip ediyor, bunun bilinmesi lazım. Bazen geri bildirim vermek için çocukla beraber oturmaları gerekiyor. Anne ya da bakım veren tutumu önemli. Teknolojiden de uzak kalamayız. Çocuğun zarar görmeyecek şekilde teknoloji kullanmayı bilmesi gerekiyor. Çocuğun teknoloji kullanımı konusunda bir deneyimi olması da gerekiyor. Neyi ne kadar kullanması gerektiğini kurallarıyla öğrenmesi lazım” şeklinde konuştu.
Muğla Marmaris’te bir kadını bıçaklayarak öldüren şahıs tutuklandı Muğla’nın Marmaris ilçesinde 35 yaşındaki İlknur Çetin, erkek arkadaşı olduğu iddia edilen bir şahıs tarafından bıçaklanarak hayatını kaybetti. Ayağı kırık ve alçıdayken olayı gerçekleştiren ve polis ekipleri tarafından kaçtığı motor ile yakalanıp gözaltına alınan A.İ.K., sevk edildiği adliyede tutuklanarak cezaevine gönderildi. Olay, dün sabah saatlerinde bir otelde meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, erkek arkadaşı olduğu iddia edilen A.İ.K. (38), İlknur Çetin’in iş yerine gelerek Çetin’i konuşma bahanesi ile dışarı çağırdı. Çetin’in dışarı çıkması ile kadına saldıran A.İ.K., birden fazla yerinden ölümcül darbeler ile kadını bıçaklayarak ağır yaraladı. Olayı görenler durumu 112 Acil Çağrı Merkezi’ne bildirdi. İhbar üzerine bölgeye sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri yaptıkları kontrollerde Çetin’in hayatını kaybettiğini tespit etti. Olayın ardından geldiği motora binerek kaçan A.İ.K. ise polis ekipleri tarafından yakalanarak gözaltına alındı. Ayağı kırık şekilde saldırmış Saldırgan A.İ.K.’nin bir ayağının kırık olduğu ve platin takılı olduğu halde Çetin’in iş yerine gelerek olayı gerçekleştirdiği bilgisine ulaşılırken, ayağı alçıda olan şahıs emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi. Tutuklandı Polis ekiplerinin yardımıyla adliyeye getirilen A.İ.K., çıkartıldığı adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.
Gaziantep Sınırda karbon düzenleme mekanizması ve doğrulamanın önemi GSO’da konuşuldu Gaziantep Sanayi Odası (GSO) ile TÜV SÜD iş birliğinde “Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Riskleri ve Doğrulamanın Önemi” konulu bilgilendirme toplantısı gerçekleştirildi. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması Riskleri ve Doğrulamanın Önemi, ISO 14064 Sera Gazı Hesaplama ve Doğrulama Yönetim Sistemi ve AB Yeşil Mutabakatına Uyum Süreçleri gibi konularda bilgi paylaşımlarının yapıldığı toplantıya GSO Yönetim Kurulu Üyesi ve GSO Mesleki Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu Başkanı Ali Can Koçak, TÜV SÜD Satış Müdürü Serhat Demirci, TÜV SÜD Türkiye Sürdürülebilirlik Direktörü Mehmet Kumru, GSO Genel Sekreteri Yusuf İzzettin İymen, akademisyenler, kurum ve firmaların temsilcileri katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan GSO Yönetim Kurulu Üyesi Ali Can Koçak, “2026 yılında AB Yeşil Mutabakatı kriterleri çerçevesinde sınırda karbon düzenlemesi hayata geçecek. Bu sebeple yeşil dönüşüm konusu sanayimizin ve ihracatımızın sürdürülebilirliği ve rekabetçiliği için kritik önem taşıyor. Bizim de sanayimizin gelecekte de var olabilmesi için ileri teknoloji, sanayi 4.0, dijitalleşme ve AB yeşil mutabakatı kriterlerine entegrasyonu sağlamamız gerekiyor. Bu yönde GSO olarak öncü ve örnek çalışmalar yürütüyoruz’’ dedi. 2019 yılında başlattıkları sanayide dönüşüm hamlesi kapsamında dijital ve yeşil dönüşümü öne çıkararak proje bazlı çalışmalar yürüttüklerini dile getiren Ali Can Koçak, “Somut adımlar çerçevesinde, GSO-MEM’de firmalarımızın öncelikli ihtiyacı olan karbon ayak izi ölçümlerini uluslararası standartlarda, en doğru şekilde hesaplıyor, raporlanıyor ve yol haritalarını belirliyoruz. Karbon ayak izini hesaplayarak yeşil yol haritası sunduğumuz firma sayısı bugün itibarıyla 55’e ulaşmıştır” şeklinde konuştu. GSO’nun yeşil dönüşüm mentörlüğü konusunda çözüm ortağı olarak seçildiğini belirten Koçak, “Bölgemizde tek, Türkiye genelinde 25 çözüm ortağından birisi olan merkezimizde firmalarımızın aldıkları yeşil dönüşüm hizmetlerine destek verilmektedir. İşletmelerimiz, GSO-MEM’den iki defaya mahsus yeşil dönüşüm mentörlük hizmeti alabiliyor ve almış oldukları hizmetlerin 190 bin liralık kısmını hibe olarak veriyor. Firmalarımızı da sunulan bu imkanlardan faydalanarak, dönüşüm süreçlerini gerçekleştirmeye davet ediyoruz. Bu önemli toplantı ve iş birlikleri için de TÜV SÜD’e ve tüm konuklarımıza teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. TÜV SÜD’ün 1866 yılında Almanya Münih’te kurulduğunu, 158 yaşında olduğunu belirten TÜV SÜD Satış Müdürü Serhat Demirci de yaptığı konuşmasında, “1987 yılından bu yana Türkiye’de TÜV SÜD faaliyetlerini gerçekleştiriyoruz. Son iki yılda ise Türkiye’deki bölgeselleşme çalışmalarımıza da artık önem veriyoruz. Bu kapsamda Gaziantep’te de çalışmalarımızı artırarak devam ettiriyoruz. İnsanları, çevreyi ve varlıkları teknolojiyle ilgili risklerden koruma amacımıza sadık kalarak toplumda ve işletmelerde ilerleme sağladık. Daha güvenli ve daha sürdürülebilir bir gelecek için fiziksel ve dijital bir dünyada güven uyandırmak en önemli hedeflerimiz arasında yer alıyor. Gaziantep Sanayi Odası’na iş birlikleri ve misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum” diye konuştu. TÜV SÜD Türkiye Sürdürülebilirlik Direktörü Mehmet Kumru da toplantıda bir sunum gerçekleştirdi. Mehmet Kumru, Sera Gazı Hesaplama ve Raporlama Metotları başlığı altında ISO 14064-1 standardı, sera gazı salımlarının ve uzaklaştırmalarının kuruluş seviyesinde hesaplanmasına ve raporlanmasına dair kılavuz ve özelliklerle ilgili bilgiler verdi. Kumru ayrıca, sınırda karbon düzenleme mekanizmasının firmalardan neleri ve nasıl bir formatta istediği konusu hakkında paylaşımlarda bulundu. Toplantı, soru-cevap kısmının ardından sona erdi.