EKONOMİ - 12 Eylül 2019 Perşembe 09:09

Rize-Artvin Havalimanı’nda çalışmalar hızlandı, dolgu çalışmalarının yüzde 41’i tamamlandı

A
A
A
Rize-Artvin Havalimanı’nda çalışmalar hızlandı, dolgu çalışmalarının yüzde 41’i tamamlandı

Temeli 3 Nisan 2017’de atılan, dolgu çalışmaları ise aynı yılın 16 Eylül tarihinde başlayan ve Türkiye’nin deniz dolgusu üzerindeki 2.

Temeli 3 Nisan 2017’de atılan, dolgu çalışmaları ise aynı yılın 16 Eylül tarihinde başlayan ve Türkiye’nin deniz dolgusu üzerindeki 2. havalimanı olması planlanan Rize-Artvin Havalimanı’nın 29 Ekim 2020 tarihinde açılabilmesi için çalışmalar hız kazanırken, dolgu çalışmaların yüzde 41’i tamamlandı.


İlk etapta 2022 yılının Ocak ayında yapılması planlanan ve daha sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölge halkına verdiği müjde ile çalışmalar iki katına çıkartılarak açılışı 2020 yılının Ekim ayına çekilen Rize-Artvin Havalimanı’nın açılışı için geri sayım başladı. Bölge halkını heyecanlandıran ve bölgeye gelen turist sayısına doğrudan etki etmesi düşünülen Rize Artvin havalimanında 2 gemi, ortalama 200 kamyon olmak üzere 300’e yakın iş makinası gece gündüz çalışırken, 600 kişilik personel grubu da açılışın verilen tarihte gerçekleşebilmesi için görev yapıyor.



Üst yapı çalışmaları için dolgunun bitmesi beklenmeyecek


Yüzde 95’ini dolgu oluşturan Rize-Artvin Havalimanı’nda üst yapı çalışmaları için ise dolgunun bitmesi beklenmeyecek. Terminal binası gibi üst yapıyı oluşturan binaların ihalesi için Ulaştırma Bakanlığı tarafından çalışmaların gerçekleştirildiğini dile getiren Rize Valisi Kemal Çeber, ihalenin Eylül ayı sonunda veya Ekim ayı başında yapılacağını söyledi.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın havalimanını bizzat takip ettiğini, son gelişinde ise havadan helikopter ile inceleyerek bilgi aldığını dile getiren Rize Valisi Kemal Çeber “Vatandaşlarımız müteahhitleriyle memleketin geldiği noktayla gurur duyuyordur. Ben gördüğüm zaman gurur duyuyorum. Çünkü burası ciddi bir mühendislik alanı. Uluslararası referans olacak işler yapılıyor. Burası sıradan bir havaalanı inşaatı değil dünyada bir çok tekniğin ilk kez uygulandığı, hacmi, çalışma kapasitesi, çalışan iş makinaları, çalışan personel sayısı, hitap ettiği alan ilerde sağlayacağı faydalar gibi bir çok noktada mühendislik ortamı. Dolayısıyla Cumhurbaşkanımız da burayı bizzat takip ediyor. Son ziyaretinde havadan üzerinde 3 tur atmak kaydıyla bütün detaylarına kadar inceledi. İncelemesinin sonucunu ise indikten sonra yetkililerle, bizlerle paylaştı. Bazı talimatları oldu, soruları oldu. Burayı bizim vatandaşlarımız, Rize ve Rize ile beraber hitap edeceği tüm bölge insanı dört gözle bekliyor, yıllardır beklediği hayal ettiği bir yatırım. Bizim için çok önemli, cumhurbaşkanımızın bu hassasiyetinden dolayı bizde anlık takip ediyoruz. Herkes 4 elle sarıldı, takip ediyor ve çalışıyor” dedi.


2’si ’Taşır 1’ ve ’Taşır 2’ isimli gemiler olmak üzere 300’e yakın iş makinasının havaalanı inşaatında çalıştığını ve günlük 120 bin ton dolgu yapıldığının altını çizen Rize Valisi Çeber, yapılan dolgunun miktarını "Günde küçük bir dağ buraya taşınıyor" ifadeleriyle anlattı. Çeber “Şuan itibariyle havaalanımız yüzde 41 seviyelerine ulaştı. 10 ay önce Rize Valiliği’ne başladığımda burası yüzde 14 buçuktaydı ve günlük ortalama 60-70 bin ton dolgu yapılıyordu. Bugün itibariyle yüzde 41’lerdeyiz, özellikle cumhurbaşkanımızın son talimatları ve ziyaretlerinden sonra yüklenici firma da iş programını ona göre revize ederek günlük 120 bin ton dolgu yapıyor. Yani günlük buraya küçük bir dağ getiriliyor. 300’e yakın iş makinasının çalıştığı bir makine parkı var burada. 200’e yakın kamyon ve 2 tane gemi olmak üzere 300’e yakın manika, 600’e yakın da personel çalışıyor. Havaalanı inşaatı devam ettiği sürece de bölgede 2 bin kişiye de iş veren bir inşaat sahası burası. Her şey son hız devam ediyor” ifadelerini kullandı.



“Bu çalışmalar şirketlerin uluslararası referansıdır”


Rize-Artvin havalimanı gibi büyük projelerin uluslararası arenada Türk şirketlerinin bir referansı olduğunu dile getiren Çeber “Mimar Sinan der ya ‘Çıraklık eserim, kalfalık eserim, ustalık eserim’ burası da gerçekten öyle ustalık eseri ve referans projelerimiz bunlar. Bu nedenle Türk firmaları uluslararası alanda havalimanları, otoyollar, büyük viyadükler, alışveriş merkezlerini artık dünyanın her tarafında yapıyor. Bu şantiyeler, bu tip çalışmalar uluslararası yerlerde takip edilen, çok ciddi mühendislik alanlarıdır” şeklinde konuştu.



“Havalimanıyla turist sayısı daha da artacak”


Doğu Karadeniz’in iklim şartları nedeniyle aksayan uçak seferleri için Rize-Artvin Havalimanı’nın bir alternatif olabileceğini de ifade eden Çeber “Rize-Artvin Havalimanı bölge turizmini çok ve direk etkileyecek. Şuanda bizim ortalama yıllık turizm amaçlı ziyaretçimiz son 2-3 yıldır 1 milyonlara dayandı. Bu 2012’lerde 250 binlerde olan ziyaretçi sayımız 7-8 yılda artarak 1 milyonlara geldi. Bugünde 800 binleri geçtik. Yıl sonunda yine 1.2 milyon civarında olacağımızı düşünüyoruz. Tabi havalimanı yapıldıktan sonra bun çok daha artacağını görüyoruz. Bu bir tahmin değil net bir görüntü. Doğu Karadeniz havzamızda Trabzon havalimanımız dışında Rize Havalimanı tamamlandığında Trabzon’un yükünü hafifletecek. Bugünlerde sivil havacılık ve Türk Hava Yolları’na en çok serzeniş giden konu; Trabzon’a giden uçak sayısı ve uçak fiyatlarıdır. Çok yoğun bir talep var. Rize bu anlamda yükü alacak. Bizim yöremize has iklim özellikleri var çok sık yağmur, sis, hava ulaşımını etkileyen nedenler var. Rize o anlamda da bir alternatif olacak. Sahip olduğu 3 bin metrelik pist uzunluğu ile dünyada en geniş gövdeli uçakların inebileceği bir havaalanı olacak. Her uçak inebilecek” diye konuştu.



"Terminal binaları ihaleye çıkıyor"


Dolgu işi tamamlanmadan üst yapı için ihale sürecinin başladığını ve Eylül ayının sonunda ihaleye çıkacağını dile getiren Çeber “Havaalanı işimizin yüzde 95’i dolgu işi, yüzde 5’i üst yapı işi. Üst yapının ihalesi bu ayın sonu, olmadı Ekim ayının başında yapılıyor. Terminal binalarının ihalesi bu ayın sonunda yapılıyor” bilgisini paylaştı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Sakarya Hazine ve Maliye Bakanı Şimşek: "Cari açık yüzde 2.5’in altında olacak" Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Bu sene Orta Vadeli Program’da yüzde 3.1 cari açık öngörümüz var ama çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 2.5’in altında olacak" dedi. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Sakarya’nın Sapanca ilçesinde düzenlenen zirvede yaptığı konuşmada, Merkez Bankası’nın para politikası konusunda önemli adımlar attığına dikkat çekti. Merkez Bankası’nın geleneksel sıkılaşmaya gitmeyerek, seçici kredi sıkılaştırması politikası uyguladığını söyleyen Bakan Şimşek, "Ayrıca miktarsal sıkılaşmaya gitti. Dolayısıyla faizin durduğu yere oranla para politikası daha sıkı bir durumda. Onun da altını çizmek istiyorum. Tabii geçen sene Türkiye çok büyük bir deprem yaşadı. Tedbirler alınmasaydı çok yüksek bir bütçe açığıyla karşı karşıya kalacaktık. Orta Vadeli Program’da milli gelire oran olarak yüzde 6.4’lük bir açık öngördük. Ama yılın sonunda daha yüksek gelir performansı sayesinde geçen sene biz açığı yüzde 5,2’de tutabildik. Bu açığın sadece 1,6 puanı normal açık, geriye kalan yani açığın 3’te 2’sinden fazlası aslında depremle ilgili yaptığımız harcamalardan kaynaklanıyor" dedi. "Türkiye’nin büyüme potansiyeli güçlenecek" Merkez Bankası’nın elini güçlendirmek, orta vadede yapısal dönüşüm ve yapısal reformlar için mali alan oluşturacaklarını ifade eden Bakan Şimşek, şoklara karşı da Türkiye’nin kırılganlığını azaltacaklarına dikkat çekerek, "Türkiye’nin genel anlamda borçluluk oranına baktığınız zaman yine gelişmekte olan ülkelerin ortalamasının yarısından az. Türkiye’de özel sektör borcu, kamu sektör borcu, finansal sektörün borcu, reel sektörün borcu, hane halkının borcu, toplam borcun milli gelire oranı geçen sene yüzde 108. Bize benzer ülkelerde bu oran yüzde 255, dünyada ortalama yüzde 331. Bunu niye ön plana çıkartıyorum? Çünkü şu anda küresel ekonominin önündeki uzun vadeli en önemli sorunlarından bir tanesi aşırı borçluluktur. Küresel faizlerin yüksek seyrettiği bir dönemde yüksek borçluluk büyümenin önünde önemli bir engeldir. Demografik yani yaşlanan nüfus da önemli bir engeldir. Türkiye’nin burada da önemli avantajları var. Dolayısıyla geçici olarak büyümede yavaşlama olabilir ama bizde hem büyüme potansiyeli güçlenecek hem de büyüme performansı dünyaya oranla orta uzun vadeli perspektifle çok güçlü bir şekilde seyretmeye devam edecektir" diye konuştu. "Sıkı maliye, sıkı para politikası beraberinde kalıcı düşük cari açığı getirecek" Bakan Şimşek, açıklamasına şöyle devam etti: "Sürdürülebilir cari açık aslında dezenflasyon programımızın ve yapısal dönüşümün bir çıktısı. Sürdürülebilir cari açıktan kastettiğimiz cari açığın milli gelire oran olarak yüzde 2.5’in altına çekilmesidir. Bu bize rezerv birikimi imkanı sağlayacak. Peki bunu nasıl yapacağız? Az önce de söyledim. Sıkı maliye, sıkı para politikası, beraberinde kalıcı düşük cari açığı getirecek. Altın ithalatında bir normalleşmeye doğru gideceğiz. Yenilenebilir enerjiyi önceliklendiriyoruz. Yurt içi petrol ve doğal gaz üretiminde artış var. Ve yeni bir sanayi politikasıyla birlikte Türkiye’yi katma değer zincirinde yukarı çekerek, Türkiye’nin cari açığını kalıcı bir şekilde sürdürülebilir bir patikada tutma hedefimizi gerçekleştireceğiz. Cari açık, uzun vadeli baktığımız zaman yüzde 4 civarı son 20 yılda, geçen sene çok farklı değil ama ufak bir fark var. Altının katkısı 2.3 puan yani yüzde 4’lük bir cari açığın yarısından fazlası altın ithalatından kaynaklandı. Bu sene Orta Vadeli Program’da yüzde 3.1 cari açık öngörümüz var ama çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 2.5’in altında olacak." "Nükleer santralin devreye girmesiyle birlikte dışa bağımlılık büyük oranda azalmış olacak" Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından bahseden Bakan Şimşek, "Şu an itibarıyla Türkiye’de kurulu enerji kapasitenin yüzde 55’i yenilenebilir. Tabii yılın ilk aylarında hidroelektrik santrallerinin devreye girmesiyle birlikte üretimdeki payı çok daha yüksek, yüzde 80’ler civarı ama önümüzdeki 10 yıl içerisinde yaklaşık 100 milyar dolarlık yatırım olacak ve bunun sayesinde yenilenebilir pay artmış olacak. Nükleer de devreye girecek. Çünkü en son yapılan KOP 28’de nükleer enerji de temiz enerji kategorisinde sınıflandırıldı. Dolayısıyla nükleer santralin devreye girmesiyle birlikte dışa bağımlılık büyük oranda azalmış olacak. Türkiye’de tabii son yıllarda özellikle Karadeniz’de doğal gaz, Gabar’da ilave petrol üretimi var. Önümüzdeki yıllarda belki ülkemizin yüzde 20-25 ihtiyacını Türkiye’den üretilen doğal gaz ve petrolden karşılayabileceğiz. Bizim şu an itibarıyla doğal gazda yerlilik payı yüzde 2’ler civarında, petroldeki pay da en son geçen sene yüzde 5’in biraz üzerinde. Bunun yüzde 15-25 aralığına çıkması tabii ki çok önemli bir fark oluşturacak. Ama bizim Orta Vadeli Program rakamlarımızda biz bu hususları dikkate almadık. Dolayısıyla orta vadedeki, Orta Vadeli Program’daki cari açıktaki iyileşme tamamen makro ekonomik politikalarla ilişkili olan iyileşmedir" şeklinde konuştu. "Onlar kadar zengin değiliz" İmalat sanayisinde Türkiye’nin iyi bir konumda olduğunu kaydeden Bakan Şimşek, "Türkiye’nin kişi başına milli gelirine oranla imalat sanayine baktığınız zaman aslında Türkiye çok iyi bir konumda. Yani Avrupa Birliği gibi hatta Avrupa Birliği’nde en önemli sanayi üssü olan Almanya’ya oranla bile kişi başı milli gelire oranla daha yüksek bir imalat sanayi katma değerine sahibiz. Ancak onlar kadar zengin değiliz. Peki neden? Çünkü katma değer zincirinde arzuladığımız yerde değiliz. O nedenle son 20 yıldır Türkiye’de çok güçlü bir ekosistem inşa ettik. Bu ekosistem sonuç vermeye başladı. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde bu sonuçlar çok daha netleşecek. Endüstri bölgelerinden teknoloji geliştirme bölgelerine, Ar-Ge merkezlerinden tasarım merkezlerine kadar Türkiye’de son 20 yılda muazzam bir gelişme var. Savunma sanayinde inovasyon ve teknoloji gelişir, oradan tabii ki diğer alanlara sirayet eder. Bütün dünyada böyledir. Türkiye şu anda çok güçlü bir şekilde savunma sanayiinde yüksek teknoloji ürünler üretiyor, ihraç ediyor ve şu anda devam eden 854 tane proje var. Dünyada savunma sanayi ihracatında geçen sene 11’inci sıraya yükseldik. Çok büyük ihtimalle önümüzdeki yıllarda ilk 5’e girmek tabii ki mümkün diye düşünüyoruz. Çünkü çok güçlü, çok hızlı bir ivme var. Dünya sanayi üretiminde aldığımız pay yükseliyor. Dünya ekonomisinden aldığımız pay yüzde 1.1 civarı sanayideki aldığımız payın bunun biraz altında olması aslında katma değer zincirinde bir miktar daha yükselmemiz gerektiğinin çok net bir göstergesi. Önümüzdeki dönemde tabii ki Ar-Ge’ye öncelik vereceğiz. Ar-Ge harcamalarının yüksek teknoloji sektörlerine baktığınız zaman cirolarındaki payı yüzde 12’ye kadar yükseldi. Genel alanda Ar-Ge harcamalarımızın milli gelire oranı yüzde 1.3-1.4 arası ama bunu çok hızlı bir şekilde yüzde 2’nin üzerine taşıma konusunda da kararlıyız" ifadelerini kullandı. "İlave adımlar atacağız" Gayelerinin net ihracat katkısını pozitif yapmak olduğunu açıklayan Bakan Mehmet Şimşek, "Bunun için de bir yapısal reform gündemimiz var. Beşeri sermayenin güçlendirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, kamu maliyesinde reform, yeşil ve dijital dönüşüm, sermaye piyasalarının dezenfeksiyonla birlikte bu zaten doğal olarak gelişecek ama biz de ilave adımlar atacağız. Bütün bunlar beraberinde ne getirecek? Verimlilik artışı geçecek. Türkiye’nin rekabet gücünü ve potansiyel büyümeyi artıracak. Dezenflansyona yardımcı olacak. Çünkü verimlilik kalıcı cari açıktaki iyileşmenin ve dezenflasyonun ana motoru olmalı diye düşünüyoruz. Peki bu program işe yarıyor mu? Bir programımız var, temennilerimiz var bu program çalışıyor mu? Evet. Program tam bir bizim planladığımız çerçevede çalışıyor. Bazı alanlarda öngörümüzden çok daha iyi çalışıyor. Bu programın bir döngüsü var. Rasyonel politikalar ve yapısal reformlar beraberinde yatırımcı getirecek" diye konuştu. "Türkiye’nin risk pirimi düşecek" Bakan Şimşek, konuşmasına şöyle devam etti: "Türkiye’nin risk primi 600-700 baz puan aralığından hızlı bir şekilde 300 baz puan civarına düştü. Bu program sayesinde bunun en az 150’lere inmesini bekliyoruz. Önümüzdeki bir iki yıl içerisinde hedefimiz bu. Bunu piyasa belirliyor ama biz doğru işler yapacağız. Doğru sonuçlar alacağız, ikna edeceğiz ve Türkiye’nin risk pirimi düşecek. Çünkü yurt dışından borçlandığınız zaman veya size kaynak sağlayan bankalar dışarıdan kaynak temin ettiğinde fiyatlamada önemli değişkenlerden bir tanesi tabii ki ülkenin primidir. Türkiye geçen ağustostan itibaren yani programın şekillenmesi ve yavaş konuşulmasıyla birlikte gelişmekte olan ülkelere oranla çok daha iyi bir performans gösteriyor. Türkiye’nin getiri farkları risk primi gelişmekte olan ülkelere göre çok daha hızlı düşüyor. Bu da programın aslında kredible olduğunu, programın ciddi şekilde rağbet gördüğünü ve çalıştığını gösteriyor." "Kur oynaklığı azaldı" Ekonomide dengelenmenin başladığını da aktaran Bakan Şimşek, "Kur oynaklığı azaldı. Ekonomide dengelenme, konuştuğumuz bir konu. Tabii çeyrekler itibarıyla açıklanıyor. Çok büyük ihtimalle bu senenin ilk çeyreğinde net ihracatın katkısı pozitife dönüştü ama tabii iç talep ilk çeyrekte güçlü devam etti. Merkez Bankamızın da tespiti bu yönde. O nedenle ilave sıkılaşma adımları atıldı. Şimdi biz bu yılın ikinci yarısından itibaren iç talep yumuşarken, dış talepteki toparlanmayla birlikte net ihracat pozitife dönecek. Büyümede yumuşak bir süreç yaşayacağız, geçiş yaşayacağız. Bir miktar yumuşayacak ama büyüme makul düzeyde kalacak ve dezenfektan süreci başlamış olacak. İç talebin büyümeye katkısı 10 puandan fazla, net ihracatta 6 puanın üzerinde aşağı çekmiş. Büyüme düşük sayılır Türkiye’nin son 20 yıl ortalamasına göre ama bu büyümenin getirdiği ciddi bir enflasyonist baskı var, ciddi bir cari açık baskısı var. Dolayısıyla ekonomide dengelenme başladı. Programın çalıştığının en güzel göstergesi budur" ifadelerini kullandı.
Antalya Alanya semaları yamaç paraşütleriyle renklendi Antalya’nın Alanya ilçesinde 30 ayrı ülkeden 82 sporcunun katılımıyla Yamaç Paraşütü Dünya Hedef Şampiyonası 1. Etabı başladı. Antalya’nın Alanya ilçesinde Yamaç Paraşütü Dünya Hedef Şampiyonası 1. Etabı’nın ilk günü başladı. Hıdrellez Mevkii’ndeki Yassıtepe’den atlayış yapan sporcular kumda belirlenen noktaya başarılı bir atlayış yapmaya çalışacak. İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcunun katılımıyla gerçekleştirilen yarışma 28 Nisan Pazar günü sona erecek. "İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcu şampiyonada yarışıyor" Yarışma Organizatörü Ergün Ulu, basın mensuplarına yaptığı açıklamada Dünya Hedef Şampiyonası’nın bu yıl 5. kez düzenlendiğini ifade etti. Ulu, "Dünya Şampiyonası’nın ilk ayağını burada gerçekleştiriyoruz. 2019 yılında başladığımız yarışın bu yıl 5.’sini düzenliyoruz. İlk defa 30 ayrı ülkeden 82 sporcu şampiyonada yarışıyor. Bugün çok güzel bir hava var. Yarışlar yarın yapılacak. Pazar günü de kapanış seremonisi olacak. İnşallah kazasız belasız bir yarışma süreci geçiririz" diye konuştu. "Alanya’daki ortamdan çok memnunum" Yarışma hakkındaki düşüncelerini aktaran Polonyalı sporcu Marketa Tomaskova, Alanya’daki yarış ortamından çok memnun olduğunu belirterek, "Alanya’ya 5 senedir üst üste geliyorum. Alanya’yı çok seviyorum. Önümüzdeki senelerde de Alanya’ya gelmek istiyorum. Buradaki ortamdan çok memnunum. Birinci tur yapıldı buradaki hava şartlarından memnunum. Her şey şu an dört dörtlük gidiyor. 25 senedir bu sporu yapıyorum" dedi.