GENEL - 01 Kasım 2020 Pazar 10:12

Rizelilere göre çay içmenin de bir adabı var

A
A
A
Rizelilere göre çay içmenin de bir adabı var

Rizelilere göre çay süzgeç kullanılmadan, şekersiz ve ince belli bardakla içilir.

Rizelilere göre çay süzgeç kullanılmadan, şekersiz ve ince belli bardakla içilir.


Rizelilerin vazgeçilmezi olan çayında Rizelilere göre bir içme adabı vardır. Düğün evinden yas evine kadar her yerde ikram edilen çayın en güzel yanı ise sohbetlerin ortak noktası olması. Fakat çay içmekten çok demlemesi önemli. Rizelilere göre eğer çay güzel demlenmişse tadına doyum olmaz ama yanlış demlenmişse ağıza bile koyulmaz.


Çayın demli mi açık mı olduğunun yanında birde süzgeç kullanılarak mı doldurulduğu yoksa kullanılmadan mı doldurulduğu da büyük bir önem arz ediyor. Kimi vatandaş için çay olduktan sonra süzgeçli, süzgeçsiz önemli olmasa da kimi süzgeç kullanılarak doldurulan çayı ağzına koymayacağını dile getiriyor.


Genel olarak herkesin süzgeç kullanılmadan şekersiz içtiği çayın tazeliği ise renginden, kokusundan ve tadından anlaşılıyor. Rengi kan kırmızı olacak diyen de var, bulanık olmayacak diyende. Kokusu ise bardak buruna yanaştığında insanın içini ferahlatacak. Tadına gelince; çay azıcık acı olacak ama fazla olmayacak. Eğer içilen çay fazlasıyla acı ise katkı maddesi vardır, az acı ise bayattır. Yani çayın tadında ki acılığında bir derecesi var.



"Kokusu insanı ferahlatacak"


İçeceği çayın kan kırmızı olması gerektiğini, çayın kalitesini renginden bile anlayabileceğini dile getiren Osman Demirci isimli Rizeli vatandaş “Çayın rengi vişne suyu gibi olacak, kan gibi. Askerliği de çaycı olarak yapmıştım. Kaliteli çayı kokusundan da anlarım. Ne taze kokacak ne eski kokacak, ferahlatacak adamı. Günde en az da 16-17 bardak çay içerim” dedi.



"Katkılı çay hemen anlaşılır"


İçerisinde katkı maddesi olan bir çayın hemen anlaşılabileceğini dile getiren çay ocağı esnafı Yüksel Fener ise “Kaliteli çay şekersiz içilince anlaşılır. 20 dakikada demlenmiş olur. Normal bir demlikten en fazla 15-20 bardak çay çıkar. Eğer çay katkı maddeli olursa 40-50 bardak çay verir. Katkı maddeli çay daha acı olur” ifadelerini kullandı.



"Süzgeçle doldurulan çay bana bayat geliyor"


Kimi çayı bardağa dolarken süzgeçten geçmeden içemezken, kimi ise süzgeçten geçen çayı ağzıma koymam diyor. Rizeliler ise bu konuda biraz daha hassas. Bu konuda hassas olan Rizelilerden bir tanesi Sultan Taylan ise süzgeç kullanılarak doldurulan çayın kendisine bayat çay gibi geldiğini dile getirerek “Çayın taze olup olmadığı tadından belli olur. Süzgeçli çayı hayatta içmem. O çay bana bayatmış gibi geliyor. Çayın içerisinde ki tozun ağzına gelmesi lazım” dedi.



"Hem üretir, hem tüketiriz"


Rize’de esnaflık yapan Şaban Demirci ise çayı ürettikleri gibi içmeyi de çok sevdiğini dile getirerek “Çayın tadından bayat olup olmadığını hemen anlarım. Genelde bayat denk gelir bana. Biz çaydan anlarız hem üretir, hem tüketiriz. Çayı süzgeçsiz içerim. Onun o çay çöpü ağzıma gelecek” dedi.



"Çay bizim olmazsa olmazımız"


Çay içerken sadece süzgeç değil çay kaşığının bile çayın tadını bozduğunu düşündüğünü dile getiren Kenan Osma ise “Yıllarca lokal ve kahvehane işlettiğim için çayın içmesinden de demlemesinden de anlarım. Birde doğma büyüme Rize’de olduğumuz için. Yani çay bizim olmazsa olmazımız. Kesinlikle çay içerken süzgeç kullanmam, çay kaşığı bile koydurmam içine ki çayın tadını bozuyor diye. O çayın taneleri ağzıma geldiğinde ayrı bir keyif alıyorum” ifadelerini kullandı.



"Süzgeçli çay sevilmez"


Günde ortalama 40 bardağın üzerinde çay tükettiğini ve asla süzgeç kullanmadığını dile getiren Yusuf Köse de “Günde 40-50 bardak çay içerim. Kaliteli çayı içiminden anlarım. Mesela ağzımı buruşturacak. Kesinlikle süzgeç kullanmadan içerim. Süzgeçli çay sevilmez. En azından ben sevmem. Ağzıma çay çöpünün gelmesi lazım” dedi.



"Çayın bardağı 50 kuruş olmalıdır"


Sokakta seyyar satıcılık yapan Dursun Civelek ismli vatandaş ise çay fiyatlarının yüksekliği eleştirerek “Günde 30 bardak çay içiyorum. Çayın taze olup olmadığını ben hemen anlarım. İçerken anlarım, renginden anlarım. Süzgeçsiz içerim çayı, içerisinde tozu olacak. 1 bardak su (Çay) 1 buçuk, 2 lira. 30 bardak çay içsem 60 lira eder. 60 lira ben çaya verirsem emekli adamım daha ne yiyeceğim. Çayın bardağının 50 kuruş olması lazım. Yüzde 50 indirim sattığım ürünlere ben yaptım ama alan yok” dedi.



"Çay kesinlikle şekersiz içilmeli"


Çayın şekersiz içilmesi gerektiğini savunan Nihat Demir isimli vatandaş “Günde ortalama 5 bardak çay içiyorum. Çayın taze olup olmadığını ise önce rengin anlayabiliyoruz. Rengi eğer bulanık değilse o çay tazedir. Bulanık bir rengi varsa bayattır. Çayı süzgeçsiz ve ince belli bardakta içeriz. Bizim Rizemize özgü ince belli bardaklarda. Ayrıca çay kesinlikle şekersiz içilmeli. Genelde Rizeliler de zaten şekersiz tüketir” ifadelerini kullandı.



"Kaliteli bir çay için; önce su, sonra çay"


Kaliteli bir çay demlemek için doğru bilinen yanlışların başında önce çayı daha sonra suyu demliğe koymak geliyor. Çay markası kadar değerli olan bu durum eğer söylendiği gibi yapılmazsa çay demini hızlı alıyor ve bir lezzet kaybı yaşanıyor. Çay demlemek için ısıtılan demliğin içerisine konulan suyun üzerine çay eklenmesi gerektiğini dile getiren Aleyna Çoruk “Kaliteli bir çay demlemek için çayın markasını iyi seçmemiz gerekiyor. Ardından suyu doldurduktan sonra çayı ekliyoruz ki çay suyun içerisinde boğulmasın ve yavaş yavaş demini alsın. Önce çayı sonra suyunu koyarsak çay suyun basıncı altında kalır ve demini hızlı alır. Bu da çayın lezzetini azaltır. Çayın demlenme süresi 15-20 dakika arasında değişiyor ve kazanın yani altta ki suyun ısısı da burada çok önemlidir. Kazan çok sıcak olursa bu kez çay yanar. Altı çok hızlı bir şekilde kaynarsa sıkıntı olur. Yavaş bir sıcaklıkla kaynaması gerekiyor. Eğer çok hızlı kaynarsa çay yanar ve bu da lezzetini azaltır” ifadelerini kullandı.


Kaliteli demlenen bir çayın tadından önce kokusu ve renginden belli olduğunu sözlerine ekleyen Çoruk “Kaliteli bir çay içmek için sadece damak tadı değil, rengi de önemlidir, hatta kokusu da önemlidir. Taze çayın kokusu ve rengi kendisini her şekilde belli eder” dedi.



"Çay her duyguda içilir"


Çay içmek için bahane aranmadığını ve her duyguya uyum sağlayan bir içecek olduğunu dile getiren Rizeli işletmeci Mubin Yılmaz “Çay içerken öncelikle demliğe dikkat ederiz. Bakır demlikte demlenmiş olması gerekir. İnce belli bardakta olması lazım, eğer mümkünse şekersiz olması lazım. Bir de Rize çayı olmasına özen gösteririz. Stresli olduğun zaman, neşeli olduğun zaman, keyfin yerinde olduğu zaman, bizde her zaman çay içilir. Bizde ilk sırada çay gelir” dedi.



"Çayın adabı ince belli bardaktan başlar"


İşletmeci Mubin Yılmaz çay içmenin bir adabı olduğunu ve o adabında ince belli bardaktan başladığını da sözlerine ekleyerek “Çay içmenin adabı ince belli bardaktır. Bir numaralı adabı budur. Bana sorarsan bir de şekersiz olacak. Çay sohbeti arttırır, samimiyettir. Kendi gibi sohbette sıcak olur. Bir de çayı dostunla içmen gerekir. Tat almak istiyorsan yanında bir de dostun olacak. Bizde buluşulduğunda ‘Hadi çay içelim’ denir, başka bir şey denmez. Gelen misafire de ‘Çay içer misiniz?’ diye sorarız” ifadelerini kullandı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
İstanbul Bakan Ersoy, Yunan mevkidaşı ile "Romeo ve Juliet" oyununu izledi Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy ile Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni, William Shakespeare’in unutulmaz eseri "Romeo ve Juliet" oyununun Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) gösteriminde bir araya geldi. Oyun, Türkiye’den Devlet Tiyatroları ve Yunanistan’dan Atina Konser Salonu Megaron ve Yorgos Lykiardopoulos kültürel organizasyonu Lykofos ortak projesiyle Ege’nin her iki yakasında tiyatro severlerle buluşuyor. Yunanistan ve Türkiye’den sanat kurumları ile sanatçıları bir araya getiren proje, iki ulus arasında köprü kurmayı hedefliyor. Dün İstanbul’da ilk gösterimi yapılan ve 28 Nisan’a kadar sahnelenmeye devam edecek esere ilişkin AKM’de gerçekleştirilen basın toplantısında Bakan Mehmet Ersoy, Bakan Lina Mendoni ile verimli bir görüşme gerçekleştirdiklerini ve değerlendirmelerde bulunduklarını söyledi. Basın toplantısında konuşan Bakan Ersoy, "Bugün değerli mevkidaşım, Yunanistan Kültür Bakanı Sayın Lina Mendoni ve beraberindeki heyeti misafir ettik. Verimli bir görüşme gerçekleştirdik; değerlendirmelerde bulunduk. Şimdi ise çok güzel bir sanat birlikteliği vesilesiyle buradayız. Devlet Tiyatrolarımız ile Pire Belediye Tiyatrosunun ortak bir proje çerçevesinde sahneye koyduğu Romeo ve Juliet oyununun İstanbul galasını izleyeceğiz” dedi. "Sanatın evrenselliği insanlık için daima ortak bir çatı olmuş; en güzel, en anlamlı birlikteliklere ev sahipliği yapmıştır" diyen Ersoy, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler de buna sahip çıkmanın, katkı ve değer sunmanın gayretindeyiz. İnanıyorum ki bu proje sadece bir başlangıç olacak, önümüzdeki dönemlerde sanatın diğer alanlarına da yayılacaktır. Romeo ve Juliet, Shakespeare’in eşsiz kaleminden çıkmış ölümsüz bir klasik. Bizler ise bu eseri, sanatçılarımızın kendi kültürel ve tarihsel geçmişlerinden ilham alarak yeniden yorumladıkları bir temsille sahneye taşıyoruz. Oyundaki aileler kendi aralarında anadillerinde konuşurken bir araya geldiklerinde, bildikleri tek ortak dil olan İngilizce ile iletişim kuracaklar. Bu yaklaşım, farklı dillerin ve kültürlerin etkileşimiyle insan doğasının derinliklerine inerek evrensel duyguları keşfetmeyi amaçlamaktadır. Esere günümüz dünyasından açılan bu çağdaş bakış açısı ve yeni yorum vesilesiyle Türkiye ve Yunanistan’ın köklü kültürel mirasını da bir araya getirmiş ve iki ülke arasında derinleşen kültürel diyaloğu sembolize etmiş olacağız. Provalar 18 Şubat’ta, Yunanistan’da başlamıştı. Yönetmen Lefteris Giovanidis’in rejisiyle sahneye taşınan eser, Türkiye’de sanatseverlerle buluşmasının ardından Mayıs ayında, Atina’da perdelerini açacak ve iki ülkede toplamda 13 temsil gerçekleştirilecek. Ayrıca 17-27 Mayıs 2024 tarihleri arasında, Antalya’da düzenlenecek olan 14’üncü ‘Devlet Tiyatroları Antalya Uluslararası Tiyatro Festivali’nde yer almasını da planlıyoruz. Yine yaz aylarında ve önümüzdeki tiyatro sezonunda Türkiye’nin ve Yunanistan’ın farklı şehirlerinde sahnelenmesi, Avrupa’daki prestijli tiyatro festivallerine katılımı söz konusu olacak. Türkiye ve Yunanistan arasındaki kültürel ilişkilerin geliştirilerek daha ileri boyuta taşınması adına bundan sonra da Yunanistan’ın ilgili kurum ve kuruluşlarıyla eşgüdüm ve iş birliği içerisinde çalışmaktan memnuniyet duyacağımızı ifade etmek isterim. Sayın Bakan’a, Pire Belediye Tiyatrosunun ve Devlet Tiyatrolarımızın çok değerli sanatçılarına ve Sayın Lefteris Giovanidisi’in şahsında, sahne arkasında bu esere emek veren bütün ekibe teşekkür ediyorum. Sanatseverleri bu özgün ve özel temsili izlemeye davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum” dedi. Yunanistan Kültür Bakanı Lina Mendoni ise eserin sahneye konulma sürecinden bahsederek, Türk- Yunan ilişkileri bakımından oyunun İstanbul’da izleyicilerle buluşmasından dolayı mutluluk duyduklarını ifade etti. Romeo ve Juliet’in en güzel aşk hikayesi, aynı zamanda da bir drama olduğunu belirten Mendoni, "Bu oyun bir başlangıç olabilir. İki toplumun kültürel bağlarımızı daha da yüksek hale getirebiliriz. Sadece devlet düzeyinde değil, özel kuruluşlar arasında da ortak projelerin ve ikili işbirliklerinin olduğunu öğrenmekten mutluluk duyuyoruz. Yakın zamanda sizleri Atina’ya 16 Mayıs’ta sahnelenecek oyuna da bekliyorum. Eminim oyun, Atina’da da çok iyi karşılanacak" diye konuştu. Bakan Ersoy ve Mendoni, ortak basın toplantısının ardından AKM Tiyatro Salonu’nda sahne alan "Romeo ve Juliet" oyununu birlikte takip etti.
Adana Okan Buruk: “Büyük rekorlara imza atıyoruz” Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Y. Adana Demirspor galibiyetinin ardından yaptığı açıklamada “Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Galatasaray deplasmanda Y. Adana Demirspor’u 3-0 mağlup etti. Maç sonu basın toplantısında konuşan Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk, Adana deplasmanının zorlu olduğunu belirterek, “Adana deplasmanı birçok takım için çok zordur. Maç öncesi muhteşem bir koreografi vardı. Maç atmosferi çok güzeldi. Oyuna bakacak olursak da bizlerin ofansif anlamda çok kolay pozisyon ürettiğimiz oyunlardan biriydi. Oyun içerisinde rakibimizin de çok net pozisyonları vardı. Kaptanımız Muslera kendisi bir rekora imza attı. Galatasaray’ın kazandığı 3 puanda önemli bir rolü vardı. Rakibimize verdiğimiz pozisyonlardan dolayı mutlu değilim. Bugün buradan ayrılırken 7 puan önde ayrılıyoruz. Bir sonraki maça da hazırlanırken rakiplerimizin maçlarını da bekleyeceğiz. Kendi rekorumuzu geçtik, benim ve oyuncularım açısından çok önemli. Herkese teşekkür ediyorum. Hep beraber bu rekorları kırıyoruz. Büyük rekorlara imza atıyoruz. Daha büyük rekorlar ve başarılar bizi bekliyor. Bunun mutluluğunu yaşıyoruz” ifadelerini kullandı. Fenerbahçe ve Beşiktaş arasında oynanacak maç hakkında da sorulan soruya cevap veren Buruk, “Rakibimizin iki kanadı da çok geriye dönmedi. 56 kere ceza sahasına girip 25 şut atmışız. Rakibimiz iyi savunma yapamadı. Biz hep kendi maçımıza odaklanıyoruz. Biz kendi maçlarımızı kazandığımız için avantajlı olan biziz. Rakibimizin puan kaybetmesi halinde bu puan farkı 6 veya 7 olarak değişecek. Hiçbir şey bitmedi. Devam ediyoruz” diye konuştu.
Adana Hikmet Karaman: “Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, 3-0 mağlup oldukları Galatasaray maçı sonrası yaptığı açıklamada, “Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” dedi. Trendyol Süper Lig’in 34. haftasında Y. Adana Demirspor, evinde karşılaştığı Galatasaray’a 3-0 mağlup oldu. Maç sonu basın toplantısında konuşan Y. Adana Demirspor Teknik Direktörü Hikmet Karaman, “İlk 45 dakikada çok önemli pozisyonlar oluşturduk. Kaleci Muslera’yı tebrik etmek gerek. İkinci yarı 1-0 ve 2-0 oldu. Futbolcularım iyi mücadele etti. Gole kadar oyun anlamında, pozisyon anlamında alkışı hak eden bir performans ortaya koyduk. Maçın son bölümlerinde Galatasaray üstünlüğü ele aldı. Taraftarlarımıza da teşekkür ediyorum. Maç öncesi çok güzel bir atmosfer vardı. Galatasaray’a bundan sonra başarılar diliyorum” ifadelerini kullandı. "İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu" Adana Demirspor’un zorluklar yaşadığını aktaran Karaman, “Bu takım 12 haftalık bir takım. Adana Demirspor takımı 12 haftadır birbirini tanımaya çalışan oyuncu gruplarıyla maça çıkıyor. Geçtiğimiz sezonların takımı ortada yok. İlk 45 dakikada planlarımızın hepsi tuttu. Yediğimiz gollerden sonra moraller bozuldu. Galatasaray gibi bir takıma karşı oynuyorsun ve ilk devre yakaladığın net pozisyonlar var. Futbolda bazen moral fiziksel kondisyonun önüne geçer. 2-0’dan sonra gördünüz ne kadar rahatladı. Yusuf Sarı ve Emre Akbaba çok önemli oyuncular ama yoklardı. Biz elimizdeki oyuncularla planlamayı en iyi şekilde yaptık. Müthiş bir maç izlendi. Futbol bir oyun, alkışlayacaksın. Bu oyunculara da sahip çıkacaksın. Zaman zaman kulüpler ekonomik ve sevk, idare anlamında zorluklar yaşayabilir. Biz de bunu şu anda kontrol ediyoruz. Semih Güler’in sakatlanması da bizi etkiledi. Alkışlanacak bir mücadele ortaya koyduk” diye konuştu.