ÇEVRE - 06 Kasım 2020 Cuma 09:36

Rize’nin kentsel dönüşümü için İzmir’de yaşanan son depreme dikkat çekti

A
A
A
Rize’nin kentsel dönüşümü için İzmir’de yaşanan son depreme dikkat çekti

Rize İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı, Rize’de kentsel dönüşümün söz konusu olduğu binalara dikkat çekerek "İzmir’deki alüvyon zemin ile buradaki alüvyon zemin hemen hemen aynı" dedi.

Rize İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı, Rize’de kentsel dönüşümün söz konusu olduğu binalara dikkat çekerek "İzmir’deki alüvyon zemin ile buradaki alüvyon zemin hemen hemen aynı" dedi.


İzmir’de geçtiğimiz Cuma günü meydana gelen depremde yıkılan ve 114 kişinin ölümüne sebep olan binaların ardından Rize’deki korozyondan ötürü yan yatan ‘Pisa kuleleri’ ve yine dolgu alanında olduğu için deniz suyundan kaynaklı korozyon nedeniyle sağlamlığını yitiren Deniz Sitesi akıllarda soru işareti bıraktı.


İzmir’de deprem sonrası binaların yıkılmasında en büyük etkenlerden biri olan alüvyon zeminin Rize’de de söz konusu olduğunu dile getiren İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Murat Yazıcı “Rize’deki Pisa Kulesi denilen binaların altı da alüvyon zemindir. Orası yukarıdaki heyelan toprağı ve Askaroz deresinin taşmasıyla veya bitkisel toprağın oraya yığılmasıyla bir alan oluştu. Zamanla deniz bunun üzerinde bir çakıl, kumsal tabakası oluşturdu. İşte dereden gelmiş, heyelandan gelmiş alüvyon tabakası bunun altında sıkışmış kalmış durumda. Bunun üzerine deniz zamanla bir daha katman oluşturduğu zaman orada inşaat yapanlar ‘Burası deniz yatağıdır, altta taş bir zemin var, bu çakıllı zemin üzerine biz bina yapabiliriz’ diye düşündüler. Halbuki İzmir’deki alüvyon zemin ile buradaki alüvyon zemin hemen hemen aynı” dedi.



"Toprak yapısı 5 metrede değişir"


1 dönümlük arazilerde yapılan 3 sondajın doğru bir uygulama olmadığını ve toprak yapısının 5 metrede bir değiştiğini dile getiren Yazıcı “Bu jeolojik raporların önemini burada anlıyoruz. 1 dönüm arazide 3 tane sondaj yapılıyor. Temel zemin dersinde her hoca ‘Her 5 metrede bir toprak yapısı değişir’ diye anlatır. Peki her 5 metrede bir zemin yapısı değişiyorsa biz 3 sondajla 1 dönümlük yerde toprağın altındaki mevcut alanı nasıl yorumluyoruz veya rapor haline getiriyoruz? Demek ki sondaj sayılarını biraz daha arttırmak gerekiyor. Bilhassa binanın oturacağı alandaki sondajı daha değişik ve detaylı yaparak bir zemin mantığı oluşturmak lazım. O zemin mantığı da binanın kurulmasından, yukarıdaki kolon yapısına kadar sistemi bize verecektir” ifadelerini kullandı.



"Rize’deki yapı stoğumuzun çoğu 70’li yıllardan kalma"


17 Ağustos 1999 Gölcük Depremi’nin ardından çıkartılan yasalar ile binaların daha kaliteli yapıldığının ancak Rize’deki birçok binanın 1999 yılından çok önce yapıldığının altını çizen Yazıcı “1999’dan sonra yapılan binalarda biraz daha ciddiyet, biraz daha denetim, birazcık daha yapı denetim sistemi ile birlikte bir sistem oturtmaya başladık. Farkındaysanız İzmir’de de 1 mahallede 7-8 bina çöktü ama yeni olanların birçoğu az hasar veya ufak tefek etkilerle kurtarmış durumda. Rize’ye indirgediğimiz zaman deprem riski var. Pazar’da 2, Ardeşen’de 2 ve 3 olan yerler var, Rize merkez de 3. derecede deprem bölgesinde. Yani riskli bölge içerisindeyiz. Belki burada 6-7 şiddetinde deprem olmaz ama olacak depremin ivmesi yüksek olursa bu Rize’de ciddi hasara yolaçabilir. Yapı stokumuzun çoğu 70’li yıllardan kalma, elle dökülmüş, uygun mühendislik hesaplarıyla yapılmamış binalar. İzmir’deki vatandaşların halini gördüğümüz zaman ‘Acaba biz hangi binada oturuyoruz?’ diye kendi kendimizi sorgulamamız lazım” diye konuştu.


Rize’de kentsel dönüşümün gerçekleşeceği alanlardaki binaların 5-6 yıl içerisinde yıkılmaması halinde kendiliğinden yıkılacak duruma geleceğini dile getiren Yazıcı şunları söyledi:


“Elbette ekonomik zorluklar var. Elbette şu an yaptığımızda aynı paraya yerine koyamayız. Ama hiçbir şey insan hayatından önemli değil. Daha 3-5 ay önce Rize’de 1 bina boşaltıldı. Durup dururken kendiliğinden ses çıkardı, ’Yıkılacağım’ dedi. ’Kendi kendine yıkılan binalar görürseniz şaşmayın’ derken kastımız buydu. Elle döküm tekniği ile dökülmüş, mühendislik kurallarına göre yapılmamış. Şuanda Rize’de kentsel dönüşümün gerçekleşeceği binalar 5-6 yıl daha beklerse kendi kendine yıkılacak. Tedbir almazsak bunları göreceğiz.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzincan Çayırlı’da küçükbaş hayvanlarda aşılama kampanyası Çayırlı İlçe Tarım ve Orman Müdürlüğü’ne bağlı teknik ekipler, mesai mefhumu gözetmeden, küçükbaş hayvanlara yönelik bakanlık tarafından programlı olarak yürütülen aşılama kampanyasını sürdürüyor. Aşılama esnasında yeni doğan kuzulara küpeleme çalışması da yapılıyor. Hayvan sağlığı ve refahı için görev başında olan ekipler, çiftçilere ve Erzincan’a katma değer sağlamak, küçükbaş hayvancılık sektörünün gelişmesine katkıda bulunmak amacıyla yayla yayla, mera mera gezerek ağıllarda küpeleme ve aşılama çalışmalarını sürdürüyor. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından programlı bir şekilde yürütülen çalışmalarda küçükbaş hayvanlara çiçek, veba ve brucella hastalığına karşı aşılanıyor. Küçükbaş hayvancılık sektörünü daha ileri seviyelere çıkarmak için Erzincan genelinde çalışmalarını sürdüren tarım teşkilatı, Çayırlı’nın Gelinpınar Köyü’nde bir yandan programlı aşılama kampanyasını sürdürürken diğer yandan yeni doğan kuzularda küpeleme çalışmalarını sürdürüyor. Küçükbaş hayvancılık sektörüne büyük zarar veren çiçek, veba ve brucella hastalığına karşı tetikte olan tarım teşkilatı mera ve ağıllarda sabahın erken saatlerinde çalışmaya başlıyor. Aşılama kampanyası hakkında bilgi veren Çayırlı İlçe Tarım ve Orman Müdürü Emrah Demir, “Hayvan sağlığı ve hayvan refahının korunmasının yanı sıra, hastalıkların önlenerek halk sağlığının korunması amacıyla, il genelinde hazırlanan plan, program ve projeleri uygulayarak, hayvan hastalık ve zararlılarına karşı koruyucu hizmetler yürütmeye devam ediyoruz. Bakanlığımız tarafından programlanan aşılama kampanyasında dahilinde İl Müdürlüğümüzün talimatlarına uygun olarak ilçemiz genelinde küçükbaş hayvanlarda aşılama ve küpeleme çalışmalarımız aralıksız sürdürülüyor. Ayrıca küpeleme çalışmaları ile yeni doğan hayvanlar kayıt altına alınarak kimliklendirilirken, çiftçilerin de devlet desteklerinden faydalanması için bilgilendirme yapıyoruz. İlçe Müdürlüğü olarak büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliği başta olmak üzere yetiştiricilerimizin, çiftçilerimizin her zaman yanındayız. Hem sahada hem kurumda her türlü ihtiyaçlarına ve beklentilerine cevap verebilmek için çalışıyoruz. Üreticilerimizin ürünü bol kazancı bereketli olsun” diye konuştu.
Bayburt Evlilik stresi güvensizlik nedeni Evlilik öncesi dönemde bazı sorular çiftlerin kafasını karıştırıyor. Bu evlilik stresinden ziyade güvensizliği işaret ediyor. Şüphesiz her çiftin hayali mutlu bit yuva kurmak. Ancak evlilik aşaması gelip çattığında çiftler bazı olumsuz düşüncelerle baş başa kalabiliyor. Evlilik sorumluluğunu işaret eden duyguyu uzmanlar evlilik stresi olarak tanımlarken, beliren bazı soru işaretlerine karşı dikkatli olunması konusunda çiftleri uyarıyor. Uzmanlar bu soru işaretlerinin stresten ziyade güvensizlikten kaynaklandığını vurguluyor. Bağımlılık duygusu, yanlış iletişim nedeni İlişkilerde bağlılık ve bağımlılık duygularına değinen Uzman Psikolog ve İlişki Terapisti Nida Korkmaz, “Evlilik stresi bir insanın evlenmeden önceki zamanında ya da kişinin geçmişte yaşadığı olaylardan ötürü aklında olan soru işaretlerine dayanmaktadır. Toplumumuzda aşk her zaman ön planda tutulmaktadır. Bu nedenle bireyler bir kere aşık oldukları kişiye zamanla bağımlılık geliştirirler. Aşkın ilk aşamasında bu bağlılık olarak nitelendirilebilir. Ama daha sonra bağlılık dediğimiz unsur yerini zamanla bağımlılığa bırakır. Bağlılık insanlar arasında rahatlatıcı ve huzur verici bir niteliğe sahiptir. Ama bağımlılık bunun tam aksine insan üzerinde gerginlik ve strese neden olur. Bağımlılık insanın partnerine karşı duyduğu aklındaki soru işaretlerini ortadan kaldırma etkisini göstermektedir. Bireyler bağımlı olduklarından ötürü, aklındaki soru işaretlerine verilecek cevapları sürekli ertelemektedirler. Bu durum evlilik aşamasına kadar gelmektedir. Evlilik aşamasında ise bu durum, insanların flört zamanlarında olduklarından çok daha farklılık göstermektedir. Evlenen çiftlerde yavaş yavaş zihinsel ve fikirsel değişimler meydana gelir. Bu fikirsel değişimler ile birlikte bağımlılıktan dolayı akılda cevaplanmayan sorularla birleşip zamanla kişi üzerinde büyük strese neden olmaktadır. Bu stres ise ilişkilerde ciddi bir şekilde ayrılığı tetiklemektedir.” dedi. Bu soru işaretlerine dikkat! Evlilik öncesi stresin, kişinin evlenmeden önceki zamanında aklına takılan sorulardan ve geçmiş yaşantılarından edindiği tecrübelerden oluştuğuna dikkat çeken Uzman Psikolog Korkmaz, “Acaba evlendiğimde değişir mi? Bana gösterdiği ilgi azalır mı? Sevgi, saygı, şefkat ve aşkı azalır mı? Desteği azalır mı?’ Bu sorular evlilik stresini tetikler. Evlilikle birlikte omuzlarımıza yüklenecek sorumluluklar evlilik korkusunu oluşturan etkenlerdendir. Bu korkuya bir de bu soru işaretleri eklenince stres katlanarak artar. Bu sefer kişi ‘Aslında evlenmeyi çok istiyorum ama çok korkuyorum.’ demeye başlar. Bu cümle bir yerde ayrılık sinyallerinin de işaretini vermek anlamına gelebilir. Çünkü kişi bu soruların getirdiği stresle başa çıkamaz ve bu durumu atlatamazsa sendroma yakalanır. Ben bu durumu evlilik öncesi sendromu olarak adlandırıyorum” diye konuştu. Ailelere büyük görevler düşüyor Evlilik öncesi stresi ile çiftlerin başa çıkabilmesi için ailelere büyük görev düştüğünün altını çizen Nida Korkmaz, “Çiftler evliliğin getireceği sorumluluklarla birlikte strese girip endişeye kapılabilirler. Bununla birlikte çiftler partnerlerinin doğru seçim olup olmadığını sorgulayarak da strese girebilirler. Bu durumda ailelere düşen görevler çiftleri sakinleştirmek olmalıdır. Kendi ilişkilerindeki güzel yaşanmışlıkları ve hayata dair mücadelelerini örnek olarak vermeleri, evlenecek olan çiftlerin olumlu ve güzel yönlerini çiftlere karşı dile getirmeleri stresi büyük ölçüde azaltacaktır.” şeklinde konuştu. Durumun bu şekilde de aşılamaması durumunda yapılması gerekenlere değinen Korkmaz, “Bu sorunlar ile baş etmenin bir kaç yolu vardır. Kişisel gelişim kitapları okunabilir ya da gelişimsel programlar izlenebilir. Ama ciddi anlamda bu sorunların en sağlıklı çözümü bu alan ile ilgilenen bir psikologdan destek almaktır.” dedi. Çevrenizdekiler sizi doğru mu yönlendiriyor İlişkilerde çevresel faktörlerin de ilişkinin seyrini etkileyebileceğini ifade eden Nida Korkmaz, “İlişkilerde 3’üncü şahıslar bazen çok yapıcı bazen ise çok yıkıcı olabiliyor. Bu ayırımı çok iyi yapmak ve buna göre müdahale izni vermek ya da vermemek gerekiyor. Eğer 3’üncü şahıslar ilişkiniz ve partneriniz hakkında sürekli olumsuz cümleler kuruyorsa, kötü dille eleştiriyorsa ve olumsuz iddialar ortaya atıyorsa buna kesinlikle ‘dur’ demeniz gerekir. Ancak 3’üncü şahıslar ilişkinizi destekliyor, ilişkiniz ve partneriniz hakkında olumlu cümleler kurup her fırsatta sevginizi ve birbirinize nasıl yakıştığınızı size hatırlatıyorsa onlarla dertleşebilirsiniz.” ifadelerini kullandı.
Erzincan Türkiye’de çok fazla eşi bulunmayan bu sınıfta minik öğrencilere masal anlatılıyor Erzincan Binali Yıldırım Üniversitesi (EBYÜ) Eğitim Fakültesinde oluşturulan ve Türkiye’de çok fazla eşi bulunmayan Masal Atölyesi Sınıfında Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünü okuyan ve seçmeli ders olarak alan üniversite öğrencileri, anaokulu öğrencilerine unutulmaya yüz tutan masal geleneğini yaşatmak için masal anlatıp, kurulan oyuncak stantların da miniklerle keyifli zaman geçiriyorlar. Eğitim Fakültesi Okul Öncesi Eğitimi ABD Öğretim Üyesi Doç. Dr. Serap Uzuner Yurt’un yönettiği Masal ve Hikâye Anlatıcılığı dersi çerçevesinde, Erzincan Fırat Kılıç İlkokulu öğrencilerine masal etkinliği düzenlendi. Etkinlik, Eğitim Fakültesi Masal Atölyesi’nde ve Üniversite Rektörü Prof. Dr. Akın Levent, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. A. Ercan Ekinci, Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mücahit Kağan, Dekan Yardımcıları Prof. Dr. Erdem Yavuz, Doç. Dr. Alper Kaşkaya, Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü Prof. Dr. Fethi Kayalar, Fırat Kılıç İlkokulu öğrencileri ve öğretmenlerinin katılımıyla gerçekleşti. Öğrenciler, Masal ve Hikâye Anlatıcılığı dersi kapsamında öğrendikleri “Kaz Yollasam Yolar mısın? “masal tiyatrosunu sergiledi ve “Tırtıl Huppo” hikayesini anlattılar. Doç. Dr. Serap Uzuner Yurt, atölyede yaklaşık 400 öğrenciye masal anlatıldığını ve Deprem bölgelerindeki Hatay Reyhanlı, Urfa Siverek anaokullarına online masal anlatıldığını belirtti. Ayrıca öğretmen adaylarının derste öğrendiklerini uygulama fırsatı bulduklarını vurguladı. Etkinlikte, Rektör Levent öğrencilerle yakından ilgilenerek onlarla sohbet etti ve öğrencilerin masal etkinliğine büyük ilgi gösterdiği belirterek, emeği geçenlere teşekkürlerini iletti.