ASAYİŞ - 18 Nisan 2017 Salı 11:49

Darbe girişimin yöneticisi albay, vatandaşları görünce apoletlerini söktü

A
A
A
Darbe girişimin yöneticisi albay, vatandaşları görünce apoletlerini söktü

Sakarya’da görülen darbe davasında yargılanan ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yöneticisi olan Albay Uğur Coşkun’un şoförü Uzman Çavuş Ali Yasin, mahkemede Coşkun’un darbeye karşı koyan vatandaşları görünce silahını, teçhizatını ve apoletlerini çıkararak kendisine verdiğini söyledi.

Sakarya’da görülen darbe davasında yargılanan ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yöneticisi olan Albay Uğur Coşkun’un şoförü Uzman Çavuş Ali Yasin, mahkemede Coşkun’un darbeye karşı koyan vatandaşları görünce silahını, teçhizatını ve apoletlerini çıkararak kendisine verdiğini söyledi.


Sakarya’da 15 Temmuz gecesi FETÖ mensuplarınca gerçekleştirilen darbe teşebbüsünün ardından açılan davaya devam edildi. Açılan davada, aralarında FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve Adil Öksüz’ün gıyaben bulunduğu 224 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Sakarya 2. Ağır Ceza Mahkemesince, özel olarak hazırlanan Ferizli Spor Salonu’nda görülen duruşmaya, 138 tutuklu sanık ile avukatları ve yakınları katıldı. Gerçekleşen duruşmada 10 rütbeli asker ifade verdi. Davada yargılanan ve 15 Temmuz darbe teşebbüsünün yöneticisi olan Albay Uğur Coşkun’un şoförü Uzman Çavuş Ali Yasin, mahkemede Coşkun’un darbeye karşı koyan vatandaşları görünce silahını, teçhizatını ve apoletlerini çıkararak kendisine verdiğini söyledi. Yasin ayrıca, Sakarya Valiliğinin alınması için Coşkun’un askerlere ateş etme emri verdiğini ifade etti.



“Atış emri verdiğini öğrendim”


Sakarya’da darbe teşebbüsünün yöneticisi olan Sakarya 1. Motorlu Piyade Tugay Komutan Vekili tutuklu sanık Albay Uğur Coşkun şoförü olan tutuklu sanık eski Uzman Çavuş Ali Yasin İşçan verdiği ifadede, “Ben Albay Uğur Coşkun şoförüyüm. Darbe teşebbüsü gecesi Uğur Coşkun bana teçhizat, silah, mühimmat ve araç hazırlamamı emretti. Bende M-16 silahını aldığımı belirttim. Coşkun birliğe gelerek silahını aldı ve merkez komutanlığının bahçesine geçtik. Burada Sakarya Valiliğinin emniyete alınacağını ve askere silah kullanma yetkisi dahilinde atış emri verdiğini öğrendim. Bir süre sonra Albay Uğur Coşkun telefonla görüşüyordu. Telefonda birine sayın müdürüm diye hitap ediyordu. Coşkun telefondaki kişiye ‘Artan terör nedeniyle TSK yönetime el koydu. Birlikte hareket etmemiz gerekiyor. Bu emir bana değil Genelkurmay’a aittir. Valiler görevden alınmıştır’ dedi. Daha sonra karargahtaki personelden bunun darbe girişimi olduğunu öğrendim. Coşkun daha sonra komutanlığın nizamiye bölgesine giderek burada telefonla konuşmaya başladı. Telefondakine asla teslim olmayın, bu kabul edilemez. Polis size koridor açsın, kışlaya dönün ve kışlaya yakın kavşakların güvenliğini alın dediğini duydum. Coşkun vatandaşın nizamiyeye iş makineleriyle geldiklerini ve tepki gösterdiklerini görünce silahını, teçhizatını ve apoletlerini bana verdi ve bende bunları makam aracına koydum. Daha sonra polisler geldi. Coşkun’un odasında arama yapılırken bende gözaltına alındım. Daha sonra ikametimde yapılan aramada 1 dolar çıktığını öğrendim. 1 doların bana ait değil, başka bir aramada başkasına aittir. Suçlamaları kabul etmiyorum beraatımı talep ediyorum” dedi.



“Kimseye ateş etmedim”


Tutuklu sanık eski Uzman Çavuş Cemil Kutlu ise verdiği ifadede, “Sakarya 1. Motorlu Piyade Tugay Komutan Vekili tutuklu sanık Albay Uğur Coşkun kışlada sözde sıkıyönetim emrini okudu. Emirde ’Son zamanlarda artan terör saldırılarından ötürü sıkıyönetim ilan edildi, mahkemeler kuruldu. Emre karşı çıkanlar bu mahkemelerde en ağır şekilde yargılanacaklar, gereği yapılacak. Bu konuda yetki Merkez Komutanı Ahmet Albay’da’ dedi. Konvoyla birlikte Sakarya Valiliğine gittim. Valilikte ‘Sıkıyönetim ilan edildi, TSK yönetime el koydu. Emre karşı gelenler sıkıyönetim mahkemelerinde yargılanacaklar. Bizim sizinle işimiz yok, burayı boşaltın’ şeklinde anons yaptım. Ben burada kimseye ateş etmedim. Beraatımı talep ediyorum” diye konuştu.


Diğer sanıklar da haklarındaki suçlamaları kabul etmediklerini belirterek, tahliyelerini talep etti.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.