SAĞLIK - 23 Şubat 2018 Cuma 13:11

Şok diyetler karaciğeri yağlandırıyor

A
A
A
Şok diyetler karaciğeri yağlandırıyor

Şok diyetlerin karaciğeri yağlandırdığını belirten Diyetisyen Aysun İpek, karaciğere en çok zarar veren ve yağlanmasına sebep olanın da “alkol” olduğunu söyledi.

Şok diyetlerin karaciğeri yağlandırdığını belirten Diyetisyen Aysun İpek, karaciğere en çok zarar veren ve yağlanmasına sebep olanın da “alkol” olduğunu söyledi.


Şok diyetler hakkında bilgi veren Liv Hospital Samsun Beslenme ve Diyet Kliniğinden Dyt. Aysun İpek, “Günümüzde 4 kişiden birinde görülen karaciğer yağlanması toplumda dikkat çekici sağlık sorunlarından bir tanesi. Normalin yüzde 5-10 oranında yağ miktarı fazla olan karaciğeri yağlı karaciğer olarak tanımlayabiliriz. Yağlanmanın 2 tipinden söz edilebilir. Bunlardan bir tanesi alkolün fazla miktarda tüketimine bağlı gelişen karaciğer hasarı sonucu oluşan, diğeri de obezite, tip 2 diyabet, hipertansiyon tablosu ile birlikte görülen alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması (non-alkolik karaciğer yağlanmasıdır. Çok belirti vermemekle birlikte karaciğer enzim yüksekliğinin tespit edilmesi ve ultrasonografi yardımıyla tanı konulabilmektedir” dedi.



Karaciğer neden yağlanır?


Karaciğerin neden yağlandığına değinen İpek, “Başta sedanter yaşam tarzı olmak üzere, dengesiz beslenme, özellikle akşam öğünlerinin abartılı tüketilmesi ve uyku öncesi tercih edilen atıştırmalıklar, ilaç kullanımı, yoğun stres, aşırı alkol tüketimi ve şok diyet başlığı altında yapılan uzun süreli uygulamalar karaciğer yağlanmasının nedenleri arasında sayılabilir” diye konuştu.



Şok diyetler karaciğeri yağlandırıyor


İpek şu bilgileri verdi: “Dengeli kilo kaybı sağlıklı kilo kaybının ilk gerekliliklerinden biridir. Karaciğer yağlanmasının önüne kilonuzun yüzde 5-10 oranını kaybederek geçebilirsiniz yalnız kısa sürede aşırı kilo kaybı karaciğer, böbrek ve kalbe zarar vererek yağlanma riskini artırabilmektedir. Haftada 1-1,5 kg kilo kaybı ideal kilo kaybı olarak nitelendirilebilir. Önemli olan beslenmede uygun besin ögesi örüntüsünü programlamak ve bunun devamlılığını sağlamaktır. Yaza hazırlık amacıyla hızla verilmesi planlanan kiloların ticari ürünlerle veya kısa sürede aşırı kilo kaybını vadeden programlarla sağlanmaya çalışması sağlıkla ilişkilendirilemez. Miktarını kontrol altına almadığınız su bile organ harabiyetine sebep olurken beslenmenizde kısa yol çözümlerinden uzak durun. Vücudun ihtiyacı olan enerjiyi, besin ögelerini karşılamadığınız takdirde bedenin çalışma sistemini bozulacağını ve organ fonksiyonlarının olumsuz etkileneceğini biliyoruz. Bu neden başta su tüketimi olmak üzere yediklerimizi kontrol altına almak karaciğer yağlanmasının önüne geçmek için önemli bir adım olarak kabul edilir.”



“Su içmeyi ihmal etmeyin”


Protein ağırlıklı diyetlerin karaciğeri yoracağından ve su içilmesi gerektiğine işaret eden Diyetisyen İpek, “Karaciğerinize iyi bakmanın ilk yolu suyu iyi tüketmekten geçer. Bu nedenle günde kg başına 30 ml suyu tüketmeyi ihmal etmeyin. Bazı profesyoneller tarafından sağlıklı olduğu iddia edilen yüksek proteinli beslenme zayıflamaya destek sağlayabilir. Uzun dönemde bu tür bir beslenme şekli karaciğerin yükünü artırarak yorulmasına yağlanma tablosunun oluşmasına sebep olabilir. Aynı zamanda protein alımı ile vücuda aşırı yağlı besinlerin de girmesi yağlanma düzeyini artırmaktadır. Süt ve süt ürünlerinin az yağlı veya yağsız olan alternatiflerinden faydalanabilirsiniz” ifadelerini kullandı.



“Salata tabaklarınızı büyütün”


İpek, “Her öğünde mutlaka bol sebzeye ve maksimum 1 tane olacak şekilde kabuklu meyveye yer vererek ve haftada 1-2 kurubaklagili sofralarınıza yerleştirerek posa alımınızı artırın. Aşırı meyve tüketimi karaciğer yağlanmasın düzeyini artırabilir. Porsiyon kontrolüne önem verin. Enginar besin içeriği oldukça zengin bir sebze çeşididir. Safra akışını kolaylaştırarak karaciğerin temizlenmesinde oldukça etkili olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda yüksek posa ve antioksidan düzeyi de yağlanma karşıtı etki göstermekte. Zeytinyağlı olarak, haşlayıp salatalarınıza ekleyerek öğünlerinizi zenginleştirebilir, enginarın inanılmaz etkisinden faydalanabiliriz” şeklinde konuştu.



“Hareket edin”


Hareket edilmesi tavsiyesinde bulunan İpek, “Karaciğer yağlanmasının görüldüğü bireylerin orta özelliklerinden biri hareketsiz olmaları. Haftalık düzenli egzersiz planı bu yağlanmanın önemli ölçüde önüne geçmektedir. Dans etmek, yürümek, bisiklet sürmek hatta günlük aktivitelerinizi artırmak amaçlı merdiven kullanmak ve yaya olmak gibi egzersizin ve hareketin her türlüsünü oldukça yararlı olacaktır” açıklamasını yaptı.



“Akşam öğünü karaciğer yağlanmasının tek suçlusu olabilir”


Aysun İpek şöyle devam etti: “Aile ile bir araya gelindiğinde tüketimi kontrol edilemeyen akşam yemekleri ve sonrası öğün tercihleriniz yağlanmanızın en önemli sebebi olabilir. Hareketinizin oldukça azaldığı bu saatlerde yediklerinizi de bir o kadar azaltmanız gerekir. Yalnızca akşam yemeklerinizdeki kısıtlama bile karaciğer yağlanmanızın önüne geçmede size önemli ölçüde destek sağlayacaktır.”



“Karaciğere en çok zarar veren alkol”


Alkolün zararına dikkat çeken Diyetisyen İpek açıklamasını şöyle tamamladı: “Karaciğere en çok zarar veren ve yağlanmasına sebep olan alkoldür. Alkol tüketimi ile vücutta biriken toksinler hücrelere zarar vererek yağlanmanın ilerlemesine ve siroz oluşmasına sebep olabilir. Karaciğer vücudu arındıran detoks organı işlevini yapamaz ve tüm organ fonksiyonları olumsuz etki altında kalır. Alkol tüketiminin sınırlandırılması ve mutlaka beraberinde egzersiz programının oluşturulması gerekir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Konya Annesini dinledi tarihi mekanları sığdırdığı yüzüklerle dünyaya açıldı Konya’da annesi tarafından meslek öğrenmesi için kuyumcunun yanına çırak olarak verilen Servet Küçükdemirel, ustası kendisini dövünce işten ayrılmak istedi. Annesinin ‘Bu mesleği en güzel şekilde öğreneceksin, ayrılmayacaksın’ demesinin ardından tekrar ustasının yanında devam eden Servet Küçükdemirel, yıllar içerisinde usta olduğu mesleğinde tarihi mekanları ters oyma yöntemi ile yüzüklere sığdırarak, eserlerini dünyanın çeşitli ülkelerine gönderiyor. Konya’da 1981 yılında annesi Sevim Küçükdemirel tarafından bir kuyumcunun yanına meslek öğrenmesi için çırak olarak verilen Servet Küçükdemirel, kendisine meslek öğreten ustasının kendisini dövdüğü şikayetiyle annesine işten ayrılmak istediğini söyledi. Anne Sevim Küçükdemirel de oğlunun kendi isteği ile okulu bıraktığı için bu mesleği öğrenmesini istedi ve ustasının yanından ayrılmasına izin vermedi. Bunun üzerine Servet Küçükdemirel, işe devam edip çıraklığı bitirerek kalfa olduktan sonra askere gitti. Askerlik görevinin ardından kendi iş yerini açan Küçükdemirel, daha sonra burada farklı bir sanat deneyerek tarihi mekanları ters oyma yöntemi ile yüzüklere işlemeye başladı. Bir süre sonra Bursa’da açılan festivale davet edilen Servet Küçükdemirel, burada tanınarak işlediği yüzükleri ilk önce Türkiye geneline ardından ise farklı ülkelere göndermeye başladı. “Sabah konuşuruz derdi, erkenden kaldırıp beni işime tekrar yollardı” Mesleğe yönlendiren annesine teşekkür eden takı tasarımcısı Servet Küçükdemirel, "Bu meslekte beni en çok teşvik eden annem. Benim çıraklık dönemlerimde ustalar hep çıraklarını döverek eğitim verirlerdi, kızarlardı sıkı bir disiplin vardı. Tabii çocuğuz ben de eve gidip ‘bir daha gitmeyeceğim’ derdim anneme. ‘Dövüyor beni ustam’ derdim. Annem ‘o usta seni sevdiği için böyle davranıyor, o sen meslek sahibi ol diye yapıyor. Başka kurtuluşun yok oğlum, abilerin okudu ama sen okumadın. Sen bu mesleğin en iyisi olmalısın. O yüzden de sabredeceksin ve bu mesleği en güzel şekilde öğrenip kendi koluna bir altın bilezik takacaksın’ derdi. Bu şekilde annem beni hep telkinlerle sabah olsun konuşuruz der, sabah erkenden kaldırır ve güzelce işime tekrar yollardı. Çıraklığım, kalfalığım bu şekilde devam etti” dedi. “Hiçbir makine işleyemiyor, bu işi tamamen elde oya oya yapıyoruz” Kendi iş yerini açtıktan sonra oyma sanatıyla uğraştığı sırada düzenlenen festivale davet aldığını anlatan Servet Küçükdemirel, “7 yıl önce Bursa’da uluslararası büyük bir festival oldu. Sağ olsunlar o dönemin kent konseyi başkanları bizi duymuşlar davet ettiler. Oraya giderken de elimiz boş gitmeyelim diye özel bir şeyler tasarlayalım istedim. Bursa Ulu Camii yaptık taşların içerisine. Taşı oyarak yapıyoruz biz bunu. Bunlarla alakalı Bursa’nın önemli yerlerini taşların içerisine oyarak tasarımlar yapıp oraya götürdüm. Festivalde inanılmaz ilgi gördü. Görülmeyen bir takı olarak çığır açtı resmen, görülmeyen bir olaydı. Ondan dolayı da biz bunu daha böyle ileriye taşıyabilmek için mümkün olduğunca daha hassas işlemeye başladık. Hiçbir makine işleyemiyor. Bu işi tamamen elde oya oya yapıyoruz. Bunu ne lazer yapabiliyor, ne CNC yapabiliyor bu tamamen Allah’ın verdiği yetenek ve kabiliyet” ifadelerini kullandı. “Avustralya’da, Kanada’da, İspanya ve Brezilya bile müşterilerimiz var” Yaptığı oyma yüzüklere dünyanın farklı ülkelerinden talep geldiğini anlatan Küçükdemirel, “Dünyada birçok yere iş yapıyoruz. Yani bugün Avustralya’da, Kanada’da, İspanya ve Brezilya’da bile müşterilerimiz var. Bunu talep edenler, koleksiyonerler istiyor genelde ama biz sadece koleksiyonlarda kalmasın, kullanılsın diye kullanışlı hale getiriyoruz. O yüzden de bunu koleksiyonuna koyan insanlar aynı zamanda kullanabiliyor. Biz kullanışlı hale getiriyoruz. Tamamen kapalı kutular içerisinde kalmasını istemiyorum. Endonezya, Malezya, Hindistan ülkelerinden taşı kestiriyorum. Dümdüz şekilde sade bir taş ve bu taşı tersten oya oya böyle tarihi yerleri ortaya çıkarıyoruz” şeklinde konuştu. “Tarihi mekanları işliyoruz deyince hayretler içerisinde kalıyorlar” İşlediği yüzükleri ilk defa görenlerin çok şaşırdığını ifade eden Küçükdemirel, “İnsanın hedefi hiçbir zaman bitmemeli, benim hedeflerim hiç bitmedi. Konya’dan bütün dünyaya açılan bir pencere diyorum ben buraya. Çünkü gerçekten Konya’mızda bütün dünyaya tanıttık. Gerçekten dünyada üç beş kişinin yaptığı işlerden bir tanesi. Zaten bu yüzüğün anatomisini anlatınca insanlar bunun içerisinde sanki taşın içerisinde bir maket koyduğumuzu zannediyorlarmış. Gördüklerinde bunu anlatınca tersten oyarak yapıyoruz. Aslında taşın kendi bünyesinden çıkarıyoruz. Tarihi mekanları işliyoruz deyince hayretler içerisinde kalıyorlar” diye konuştu.
Konya Antika otomobili ile antik şehirler turunda Klasik otomobil tutkunu Cengiz Arsay, 1936 model arabasıyla çıktığı Antik Şehirler turunda duraklarından biri olan Konya’ya ulaştı. Antika otomobili ile Antik Şehirlerin önemine dikkat çekmek için bu tura çıktığını ifade eden Cengiz Arsay, “Bu araçların da bu tip etkinliklerde önemli bir rol alabileceklerini göstermek istiyoruz” dedi. İzmir’den 1936 model otomobili ile Antik Şehirler turu çerçevesinde oğlu ile yola çıkan Cengiz Arsay Konya’ya ulaştı. Konya Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Muammer Deveci ve klasik otomobil severlerin oluşturduğu konvoy ile Konya’nın Isparta kara yolu girişi Akyokuş mevkiinde karşılanan Cengiz Arsay, bir süre klasik otomobil severler ile sohbet etti. Bu turu başlamasındaki en büyük etkenin antika araçlar ile antik şehirlere farkındalık oluşturmak olduğunu ifade eden Arsay, bu turun uluslarası boyut kazanmasını son derece arzuladığını ifade etti. Daha sonra Cengiz Arsay’in 1936 model otomobilinin de içinde olduğu 12 klasik otomobilden oluşan konvoy, tarihin ilk medeniyetlerine ev sahipliği yapmış Çatalhöyük’e doğru yola çıktı. Cengiz Arsay’ın Antik Şehirler turuna çıktığı klasik otomobil 1936 model 88 yaşında 1936 Ford Deluxe. Zamanın teknolojileri yapılan bu otomobilde, günümüzdeki otomobillerde bulunan c¸ift elektrikli korna, c¸akmak, ku¨llu¨k ve arkada c¸ift stop lambası standart olup ayrıca, Deluxe serisinin bu ekipmanlara ilaveten ampermetre ve aku¨ s¸arj lambası, arkada ku¨llu¨k, saat, torpido go¨zu¨ kilidi, banjo s¸ekli direksiyonları ve maun desenli o¨n panelleri var. "Oğlumla birlikte bu turu kişisel olarak düzenledik" Tura çıkmasındaki asıl hedefleri anlatan Cengiz Arsay, “Biz İzmir’den yola çıktık ve Türkiye’nin antik ve tarih öncesine giden varlıklarını ziyaret ederek bugün Konya’ya geldik. Sonra da Çatalhöyük’e devam edeceğiz. Biz antika otomobil meraklılarıyız, bunların koruyucularıyız. Bu araçların da bu tip etkinliklerde önemli bir rol alabileceklerini göstermek istiyoruz. O yüzden de oğlum Ata ile birlikte bu turu kişisel olarak düzenledik. Fakat arzu ediyoruz ki bu ileriki yıllarda uluslarası tura dönüşsün. 2. Dünya Savaşı öncesi araçlarının Türkiye’ye gelip buradaki değerleri ziyaret etmelerini arzu ediyoruz. Konya’dan sonra Ankara üzerinden Mardin’e devam etmek istiyoruz. Umarım aracımız da bu konuda bize zorluk çıkarmaz, yardımcı olur. Çünkü 88 yaşında 1936 model. Dolasıyla onun yardımına çok ihtiyacımız var” şeklinde konuştu. "Türkiye’deki antik kentlerin tanıtımını yapmak" Konya Klasik Otomobilciler Derneği Başkanı Muammer Deveci ise “Cengiz Arsay, bizim gönül taşlarımızın ve klasik otomobil klasmanının döğenidir. Aynı zamanda da Klasik Otomobil Müzesi de var. Bizim en eskilerimizden ve bu işin çığırını açan arkadaşlarımızdan biridir. Cengiz bey, Antik Şehirler turunda. Özel bir turdur bu. Türkiye’de daha önce yapıldı mı bilmiyorum. Cengiz bey şu anda 90 yaşındaki arabasıyla antik şehirler turu düzenledi. Burada esas ana gaye, kendisinden ve aracından ziyade dünyaya ve bu işin ilgililerine Türkiye’deki antik kentlerin tanıtımını yapmak. Bu sebeple kendisine teşekkür ediyorum” diye konuştu.
Van Osman Küncü, minibüsün çığ altında kaldığı günü anlattı Van-Bahçesaray karayolunda yaklaşık 4.5 ay önce çığ altında kalan minibüsün sahibi, yol açılınca yakınları ile bölgeye geldi. Van’da 133 gün önce Bahçesaray yönüne ilerleyen Osman Küncü yönetimindeki minibüs ile Temir Sabırlı yönetimindeki hafif ticari kamyonette bulunan toplam 10 kişi, 3 bin rakımlı Karabet Geçidi inişinde kar ve tipiye yakalandı. Mahsur kalanlar, ekiplerden yardım istedi. Çığ riski nedeniyle ulaşıma kapatılan bölgeye ekipler ulaşamayınca, araçları terk eden 10 kişi, 9 kilometrelik yolu yaya olarak yürüyüp, ilçeye ulaştı. Terk edilen 2 araç ise daha sonra çığ altında kaldı. Bölgeye gelen araç sahipleri, minibüs ve hafif ticareti aracı küreklerle kurtarmaya çalıştı. Temir Sabırlı, beraberindekiler ile birlikte karayolları ekiplerinin yardımı ile çığ altında kalan aracını kurtarırken, Osman Küncü ise çığ minibüsünü şarampole yuvarlandığı için bir şey yapamadı. İlerleyen günlerde hava şartlarının kötüleşmesi sonucu yol tamamen trafiğe kapandı. Yaklaşık 4.5 aydır kapalı bulunan yol, Perşembe akşamı ulaşıma açıldı, araç trafiğine Cuma günü izin verildi. İsmail Küncü ve beraberindeki yakınları yolun açılmasıyla 4.5 aydır çığ altına minibüsünün yanına geldi. İçerisinde bulunan bazı malzemeleri çıkarırken, minibüsün çıkarılması için yetkililerden yardım talebinde bulundu. Aracı çığ altında kalan İsmail Küncü, 4.5 ay önce yaşananları anlattı. Bahçesaray denildiğinde 4-5 Şubat 2020 yılında meydana gelen ve 42 kişinin hayatını kaybettiği çığ faciasının aklına geldiğini ifade eden Küncü, "Olay halen ilk günkü gibi taze. Orada şehit olanlara Allah’tan rahmet, kederli ailelerine sabır diliyorum. 22 Aralık 2023 tarihinde saat 13.20 sularında Van’dan Bahçesaray’a hareket ettik. Karabet Geçidi’ne geldiğimde kar yağışı ve tipi başladı. Bu alana geldiğimizde iki araçtan birinin kara saplandığını gördük ve onu çıkarmaya çalıştık. Onu çıkardığımız sırada önümüze çığ düştü. Çığ düşünce burada mahsur kaldık. Bizde araçlarımızı bırakıp yaya olarak Bahçesaray’a gittik. Bizden sonra gelen çığlar aracımı aşağı sürükledi. Yaklaşık 4.5 aydır aracım kar altında bekliyor" dedi. "Aracımın burada olması uykularımı böldü" Resmi olarak yolun bu gün açıldığını ifade eden Küncü, "Kaymakam beyden izin bekliyorum. İzin veremeden aracımı çıkaramam. Burada halen çığ tehlikesi olduğundan dolayı kaymakam beyin iznini bekliyoruz. Yol açılınca aracımın durumunu merak ettim ve buraya geldim. Acaba yerinde duruyor mu, yoksa daha aşağıya kaymış mı. Aracım çığ altına kaldıktan sonra zaman zaman geldim. Belki 20 seferden fazla geldim. Aracımın burada olması uykularımı böldü, çoğu geceleri uyuyamadım . Aracımı buradan kendi imkanlarımla çıkaramam. Büyük bir masraf ister. İnşallah yetkililer yardımcı olur" diye konuştu.
Samsun Vezirköprü Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği Samsun’un Vezirköprü ilçesinde İlkokullarda Fiziksel Etkinlikler(İFET) ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği (GÇOŞ) kapsamında düzenlenen yarışmalarda ilçe birincileri belli oldu. 30 Nisan ve 2 Mayıs 2024 tarihlerinde Okul Sporları Faaliyet Programı’nda yer alan İlkokullarda Fiziksel Etkinlikler ve Geleneksel Çocuk Oyunları Şenliği İlçe Birinciliği Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü Köprülü Mehmet Paşa Spor Salonunda gerçekleştirildi. Geleneksel oyunları unutmamak adına düzenlenen yarışmalara ilçedeki ilkokullardan yoğun bir katılım oldu. Toplamda bin 100 öğrenci ve 78 sınıfın katıldığı ilçe birinciliği yarışmaları izleyenlere keyifli anlar yaşattı. 1-2-3 ve 4. sınıfların yer aldığı İlkokullarda Fiziksel Etkinler (İFET), her sınıf düzeyi için belirlenen oyunlar ile yapıldı. 1.sınıflar El Değdirerek Bayrak Koşusu, 2.sınıflar Dairesel Bayrak Koşusu, 3.sınıflar Çift Ayak Atlama 4. sınıflar Fasulye Torbası Atma oyununda yarıştılar. 5-6-7 ve 8. Sınıfların yer aldığı Geleneksel Çocuk Oyunları şenliğinde ise 5.sınıflar Yağ Satarım Bal Satarım, 6.Sınıflar Mendil Kapmaca, 7.Sınıflar Kaleli Yakan Top, 8.Sınıflar Halat Çekme oyunlarında yarıştılar. Şenliklere katılarak yarışmaları izleyen ilçe kaymakamı Özgür Kaya ve Belediye Başkanı Av. Murat Gül, yarışmaların sonrasında çocuklarla bir araya gelerek sohbet ettiler. Ödül törenine Vezirköprü Kaymakam Özgür Kaya, Vezirköprü Belediye Başkanı Av. Murat Gül, İlçe Milli Eğitim Müdürü Resul Özata, İlçe Milli Eğitim Şube Müdürleri Burak Akça, İbrahim Sezer ve Murat Güven, Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürü Mehmet Uyar katıldı. Toplamda 240 öğrenciye ve okullara ödülleri dağıtıldı. Vezirköprü Gençlik ve Spor İlçe Müdürlüğü Mehmet Uyar, "Birinci olan okullar Samsun’da düzenlenecek olan İFET ve GÇOŞ yarışmalarında ilçemizi temsil edecekler. Okullarımıza başarılar diler, katılım sağlayan okullarımıza da teşekkür ederiz" dedi.