SAĞLIK - 23 Mayıs 2019 Perşembe 14:08

Bariatrik cerrahi sonrası uygun kontrol ve tedavi

A
A
A
Bariatrik cerrahi sonrası uygun kontrol ve tedavi

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr.

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Hatice Özer, “Obezite tedavisinde uygulanan bariatrik cerrahi sonrası uygun kontrol ve tedavi yapılmazsa hastalık ile ortaya çıkan sağlık sorunları tekrar ortaya çıkabilir” dedi.


Büyük Anadolu Hastaneleri Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Dr. Hatice Özer, obezite tedavisinde uygulanan bariatrik cerrahi sonrası uygun kontrol ve tedaviye dikkat çekti.



Tecrübeli ekip


“Obezite, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri etkileyen yaygınlığı gittikçe artan bir hastalıktır” diyen Uzm. Dr. Hatice Özer, “Obezitenin tedavisinde bariatrik cerrahi yöntemlerin kullanılma sıklığı her geçen gün artmaktadır. Uygun kişiler seçildiği zaman hayat kurtarıcı olabilen bariatrik cerrahi sonrası uygun kontrol ve tedavi yapılmazsa cerrahi sonrası tekrar kilo alınmakta cerrahi sonrası remisyona giren diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, uyku apne sendromu gibi rahatsızlıklar tekrar gelişebilmektedir. Operasyon sonrası istenmeyen etkilerin bir kısmı erken dönemde gelişirken, bazıları aylar veya yıllar sonra ortaya çıkabilir. Bu yüzden bu hasta grubu endokrinolog, cerrah, psikiyatrist ve diyetisyenden oluşan tecrübeli bir ekip tarafından ömür boyu takip edilmelidir. İlk 3 ay katı gıdaların alınamadığı, kusma ataklarının sık olduğu dönemde mutlaka bir endokrinoloji ve metabolizma uzmanı ile beslenme uzmanının kontrolünde ‘enteral’ beslenme ürünleriyle eksiği yerine koyacak bir sıvı beslenme programı, sıvı ve toz protein desteği programı oluşturmalıdır” şeklinde konuştu.



Kansızlık ve hormon eksikliği


. Dr. Hatice Özer şöyle devam etti: “Onikiparmak bağırsağını by-pass eden bazı ameliyat tiplerinde safra tuzları ve pankreastan salgılanan ‘lipaz enzimi eksikliği’ nedeniyle yağlar yeteri kadar parçalanamadan incebağırsağa geçer. Sindirilmemiş yağlar kalınbağırsağa geldiğinde bir yandan yağlı ishal, kötü kokulu gaz bulguları, diğer taraftan A, D, E ve K vitaminlerinin emiliminin bozulmasına sebep olur. Proteinlerin sindirimi için midenin asit salgısı ve ‘pepsinojen’ denilen bir enzime ihtiyaç duyulur. Mide operasyonlarından sonra midenin önemli bir bölümü alındığı için hem asit salgısında hem de pepsinojen salgısında azalma olur. İlerleyen yıllarda hastaların bir bölümünde ciddi protein eksiklikleri, buna bağlı kansızlık ve hormon eksiklikleri gelişebilir.”



Vitamin eksilmesi


“Yetersiz beslenme, bir yandan immün sistemini bozarken diğer taraftan ‘tiamin’ gibi vitaminlerin eksilmesine sebep olabilir. Mide küçültme operasyonlarından sonra hastaların yarısında demir eksikliği ve kansızlık görülür. Midenin bir bölümünün alınması, onikiparmak bağırsağının by-pass edilmesi nedeniyle yiyeceklerden alınan demir yeteri kadar emilemez. Midede asit salgısının azalması nedeniyle demirin bir bölümü aktif hale gelemez. Bu ameliyatlarda midenin önemli bölümünün alınması nedeniyle birkaç ay sonra emilim bozukluğuna bağlı B12 vitamin eksikliği gelişir. Vitamin eksikliği, ameliyattan 1 yıl sonra karaciğerdeki B12 vitamini depolarının tükenmesinden sonra daha belirgin hale gelir. Hastaların yüzde 60’ında operasyondan sonra folik asit eksikliği de ortaya çıkabilir.”



Böbrekte taş oluşumu


Gastrik by-pass sonrası kalsiyum eksikliğinin de sıklıkla görüldüğünü ifade eden Özer, şu bilgileri verdi:


“Tüp mide operasyonlarında mide asit salgısının azalması da kalsiyum emiliminin bozulmasına neden olabilir. Bariatrik cerrahi operasyonlarının uzun yıllar sonra en önemli komplikasyonu, durdurulamayan osteoporozdur (kemik erimesi). Bariatrik cerrahi operasyonlarından sonra yağ ve safra asitlerinin emilimindeki bozukluk, vücudun asit baz dengesinin değişmesi gibi nedenlerle safrakesesi ile böbrekte taş oluşumunda artış olur. Ayrıca yapılan çalışmalarda operasyondan 2 sene sonra verilen kiloların tekrar alındığı tespit edilmiştir. başlangıçtaki remisyonu takiben obeziteye eşlik edebilecek komorbid durumlar olan diyabet, hiperlipidemi, hipertansiyon, uyku apne sendromu, hepatosteatoz ve infertilitenin cerrahi sonrası tekrar kilo almakla yeniden oluşabilir. Bariatrik cerrahi olan kişilerin; makro besin (proteinler, yağlar, karbonhidratlar) ile mikro besin (vitaminler, mineraller, eser elementler) seviyelerinin izlenmesi gerekirse replasmanı, operasyon sonrası tekrar kilo almamak, diyabet, hipertansiyon, hiperlipidemi, uyku apnesi, infertilite, cinsel isteksizlik gibi cerrahi sonrası uzun dönemde tekrarlayabilecek hastalıkların uygun tedavisi ve takibi için önerilen aralıklarla endokrinoloj ve metabolizma hastalıkları uzmanının sürekli kontrolü altında olmaları gerekmektedir.”

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Bitlis Prof. Dr. Palabıyık akademisyenlere seslendi: “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” Bitlis Eren Üniversitesi’nde (BEÜ) görevli Akademisyen Prof. Dr. Adem Palabıyık, ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde akademisyenlerin desteği ile devam eden İsrail protestolarına karşı Türkiye’deki akademisyenlerin seslerinin kısık kaldığını belirterek, “Gazze için konforunuzu bozun ve cübbenizi giyin” dedi. ABD ve Avrupa’daki üniversitelerde süren Gazze eylemlerine ilişkin açıklama yapan Prof. Dr. Palabıyık, “Ülkemizdeki akademisyenlerden hala güçlü bir ses duyamadık. Tüm dünya akademisyenleri ayaktayken ülkemizdeki akademisyenlerin ayağa kalkmaması beni üzüyor. Sessiz kalmak ahlaki ve insani vefasızlıktır akademik utançtır” dedi. “PKK’ya terör demeyenler İsrail’e sustu” “7 Ekim’den itibaren başlayan kıyıma karşı sesimizi hep yüksek tuttuk ve bunu ekranda da dile getirdik” diyen Palabıyık, “Cübbemi ve kefiyemi giyerek erkândan çağrı da yaptım. Elbette akademisyenlerin bütünü için ifadelerim geçerli değil, lakin Boğaziçi’nde dikilen akademisyenlerin, sadece dikilişi kadar bir gündem oluşturmak neden mümkün olamıyor anlamış değilim. Barış Beyannamesi denilen ve devletimizi neredeyse katliam yapmakla suçlayan akademisyenler, İsrail’e karşı neden sessiz? Bu nasıl ikiyüzlülüktür? Binlerce bebeği kundakta katleden PKK terör örgütü için sözde Barış Beyannamesi imzalayanlar, İsrail karşısında neden sus pus oldu?” “Akademisyenler artık konforlarını bozsunlar” Akademisyenlerin en büyük korkusunun konfor alanlarının bozulması olduğunu belirten Palabıyık, sözlerine şöyle devam etti: “Çünkü akademisyenler, sahip olduğu şartların aleyhlerine dönme ihtimalinden çok korkarlar. Bu sadece maddi güç değil, aynı zamanda Bourdieu’nün bahsettiği ’fildişi kulelerini’ de kaybetme korkusudur. Çünkü akademisyen ancak üniversitedeki ofisi ile ontolojisini koruyabilir, dışarıda asosyal olduğu için bir hiçtir. Kulesinden bakan akademisyen, olayları da ancak yukarıdan gördüğü gibi yorumlar, sahanın bir parçası olamaz. Daha doğrusu toplumu bir parya modeli olarak görür. Odası, yani kulesi, onu yalıtan en büyük etkendir. Artık bu konfor Gazze için bozulmalıdır.” “28 Şubat’tan hala korkuyorlar” Palabıyık, “Akademisyenler hala 28 Şubat’ın hayaletinden korkuyorlar ve bu hayaletin hala ortalıkta dolaştığını iddia ediyorlar. Bir yandan fişlenme, öte yandan değişebilecek iktidar gibi olgular onlara inanılmaz bir korku aşılıyor. Akademik cübbe üzerine Filistin kefiyesi giymek ve bu halde çekilebilecek bir fotoğraf karesinin gelecekte önlerine çıkma ihtimali hala onlar için çok güçlü bir hayali varsayımdır. Bu kâbus üzerinden inşa ettikleri gündelik hayata dair korku, onların sonraki yıllarda yaşayabileceği olumsuzlukların önüne geçmek için kullanılan bir araçsal cihazlara dönüşmüş durumdadır. Maalesef, bu korku kendini muhafazakâr ve Müslüman olarak tanımlayan akademisyenlerde daha fazla görülüyor. Buna ahlaki ihanet veya muhafazakâr vefasızlık demek yanlış olmayacaktır” diye konuştu. “Feminist akademisyenler çürük kokuyor“ Gazze için hiçbir öğrenciye söz hakkının tanınmadığını ifade eden Palabıyık, “Lümpen burjuva denilecek bu kesimin özellikle Gezi ve feminist söylemlerle hareket ettiğini de unutmadık. Feminizmi LGBT’ye sürükleyen aklı evvellerin kendi derslerini Gezi Parkı’nda devam ettirmek için öğrencilerini üniversiteden çıkardıkları ve Gezi eylemlerine katılmalarını tavsiye ettikleri de gün gibi biliniyor. Lakin konu Gazze olunca tek bir öğrenciye söz hakkı tanınmıyor. Çünkü Gazze, Müslümanların yüzakı olduğu için, onların direnişinin ahlaki yönü engellenmek isteniyor. Bu nasıl bir akademik buhrandır? Bunlar insanlıklarını kaybetmiş” dedi.