GENEL - 16 Temmuz 2019 Salı 21:49

Mete Yarar: “Bu dönemi doğru okuyamazsak darbenin sonrası iç savaştır"

A
A
A
Mete Yarar: “Bu dönemi doğru okuyamazsak darbenin sonrası iç savaştır"

SAMSUN (İHA) – Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, “Eğer bu dönemi doğru okuyamazsak darbenin bir sonrası iç savaştır.

SAMSUN (İHA) – Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, “Eğer bu dönemi doğru okuyamazsak darbenin bir sonrası iç savaştır. Türkiye’de darbe sonrasında bir iç savaşın oluşabileceği politik, ekonomik, etnik ve mezhepsel konuların tamamını kaşıyıp ve bunun üzerine odaklandıkları bir dönem yaşatmaya çalışıyorlar. Suriyelilerin Türkiye’de yaşaması ve onlar üzerinden açılan bölümü de buna dahil edebilirsiniz” dedi.


Samsun Üniversitesi tarafından düzenlenen ve Samsun Valiliği, Samsun Büyükşehir Belediyesi ve Samsun Milli İrade Platformunca desteklenen “15 Temmuz: Yenilenler, Yenilmeye Doymayanlar ve Pusuda Bekleyenler” adlı panel gerçekleştirildi. Samsun Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Aydın’ın panel başkanlığını yaptığı panelde Güvenlik Politikaları Uzmanı Mete Yarar, Sakarya Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bünyamin Bezci ve Milli Eğitim Bakanlığı Başmüşaviri Dr. Nejdet Subaşı açıklamalarda bulundu.



“Dünyada çok az topluma nasip olan bir süreç yaşadık”


Panelin açılış konuşmasını yapan Rektör Aydın, 15 Temmuz darbe girişimi ve peşinden yaşananların bir destan olduğunu belirterek, “Dünyada çok az topluma nasip olan bir süreç yaşadık. 1970’lerden itibaren 40 yıllık bir plan yapılıyor. Bu plan uygulanırken tamamen simultane bir şekilde, hiçbir hazırlığı olmadan bu halk liderinin çağrısıyla sokaklara dökülüyor ve ölümüne bu darbe kalkışmasına karşı duruyor. Dünyada başka bir yerde yaşanmaz diye düşünüyorum” diye konuştu.



“Sorunları tartışmanın ötesine geçiremedik”


Güvenlik Politikaları Uzmanı Yarar ise, FETÖ darbe girişimi sonrasında yaşananları anlatarak, “15 Temmuz’u gerçek anlamda FETÖ’cüleri temizlemek dışında olayın resmini, emarını, tomografisini çekebildik mi? Devlet elinden geldiği kadar çekmeye çalışıyor. Bu işin üniversiteleri, sivil toplum örgütleri, halk kesimi olarak bu işi anlayabildik mi? Ben yarı yarıya anlayabildiğimizi düşünüyorum. Önümüzde Suriye, Mısır, Libya, Ukrayna, Gürcistan gibi ülkeler iç içe geçmiş olmasına rağmen biz yüzde 50’sini anlayabildik. Politik olmaktan politize olmaya geçtiğimiz andan itibaren sorunları bir noktada tartışmanın ötesine geçiremedik. Ne Suriye’yi ne Irak’ı ne Mısır’ı ne Libya’yı ne Doğu Akdeniz’i ne de s400 tartışmaları. Bu tartışmaları doğru noktaya getiremediğimiz için her defasında bizim karşımıza çok daha büyük bir sorunla başka bir şey geldi. 2010 yılından bugüne kadar Türkiye’nin yaşamış olduğu süreçlerin ekonomik anlamda bir fotoğrafını çekmeye kalksak bugün Türkiye’nin dış borcunun tamamı çıkar. 15 Temmuz gerçekten bu ülkenin, toplumun, derin milletinin bu sorunu çözmek için sahaya çıkıp netice aldığı bir olaydır” ifadelerini kullandı.



“İvmeyi hep yukarı doğru çıkardılar”


Toplumsal olarak bu tramvayı beraber atlatamadıkları ve bu yarayı beraber onaramadıkları sürece bir sonraki aşamanın ne olacağının belli olduğunu ifade eden Yarar, “Dikkat ederseniz ivmeyi hep yukarı doğru çıkardılar. Eğer bu dönemi doğru okuyamazsak darbenin bir sonrası iç savaştır. Bunun bir sonrası Türkiye’de planlamaya çalıştıkları ve üstüne bütün emeklerini harcadıkları konu bunun üzerine gelişiyor. Türkiye’de darbe sonrasında bir iç savaşın oluşabileceği politik, ekonomik, etnik ve mezhepsel konuların tamamını kaşıyıp ve bunun üzerine odaklandıkları bir dönem yaşatmaya çalışıyorlar. Suriyelilerin Türkiye’de yaşaması ve onlar üzerinden açılan bölümü de buna dahil edebilirsiniz” şeklinde konuştu.



“FETÖ Türkiye’deki NATO gladiosudur”


NATO’nun yalnızca bir askeri yapılanma olmadığına vurgu yapan Yarar şunları söyledi: “NATO aynı zamanda büyük bir istihbarat yapılanmasıdır. FETÖ Türkiye’deki NATO gladio yapılanmasının birebiridir. Eğitimi de birebir benzeridir. FETÖ Türkiye’deki NATO gladiosudur. Dikkat ediyorsanız bu olay bittikten sonra NATO subaylarını özellikle NATO’ya bağlı devletlerden biz geri alamadık. Almanya, Hollanda, ABD, İngiltere, Fransa, Norveç. Hiçbirinden geri alabildik mi. NATO ülkesinde görev yapan bütün subaylar orada iltica talebinde bulundular ve göreve devam ettiler."


Yarar’ın konuşmasının ardından, Prof. Dr. Bezci ve Dr. Subaşı da açıklamalarda bulundu. Panelin sonunda Samsun Valisi Osman Kaymak panelistlere, tablo hediye etti. Panele ayrıca, Atakum Kaymakamı Namık Kemal Nazlı, İl Emniyet Müdürü Vedat Yavuz, Samsun Üniversitesi Genel Sekreteri Doç. Dr. Salih Kesgin ve vatandaşlar katıldı.

Bunlar Da İlginizi Çekebilir
Erzurum Güleç; “1 Mayıs emek ve dayanışma günümüz kutlu olsun” Demokrat Eğitimciler Sendikası (DES) Teşkilatlanma Sekreteri Mehmet Güleç, 1 Mayıs gündemiyle ilgili yaptığı basın açıklamasında “1 Mayıs emeğin, emekçinin bayramını en içten dileklerimizle kutlarken alın terinin karşılığını alamayan emekçimizin sesini bu anlamlı günde bir kez daha haykırmak istiyoruz” dedi. Emeklinin, işçinin, memurun toplumun tüm kesimlerinin yaşanan ekonomik kriz ortamında, yüksek enflasyon ve artan geçim sıkıntısı karşısında olumsuz yönde etkilenmeye devam ettiği belirten Güleç, açılmasını şöyle sürdürdü; “Emekli maaşının yetersizliği emeklilerin birçoğunun çocuklarından destek almasına veya onların yanına sığınmalarına, çocuklarının ise artan geçim sıkıntısı ve giderek düşen alım gücü karşısında daha da zorlanmalarına sebep olduğu görülmektedir. Bu duruma büyükşehirlerde artan fahiş kira bedellerini de ekleyince durumun içinden çıkılmaz bir hal aldığı görülmektedir. Her sektör ve alanda yaşandığı gibi eğitim çalışanları üzerinde de ekonomik sorunların getirdiği yük gün geçtikçe daha da artmaktadır. Eğitim camiasının yığınla çözülmeyi bekleyen meseleleri sorunun bir boyutu iken artan ekonomik darboğazla birlikte yaşanan sıkıntılarda sorunun bir diğer boyutunu oluşturmaktadır. Yaşanan ekonomik buhran karşısında ne emekli öğretmenin aldığı emekli ikramiyesinin değeri kalmıştır ne de emekli öğretmen maaşıyla çocuk okutmak ve evlendirmek mümkün olabilmektedir. Şartların iyileştirilmesi gerekmekle birlikte hâlihazırda görev yapmakta olan ve bilhassa mesleğinde 10 hizmet yılını doldurmamış öğretmenlerimizin maaşlarının düşük oluşu eğitim camiamızın kıymetli emekçileri olan öğretmenlerimizin alın terinin ne kadar ödendiği gerçeğini de ortaya koymaktadır. Asla emeğin karşılığı olmayan ek ders ücretlerine de gerekli zammın yapılması ve büyükşehirlerde görev yapan memura kira desteği verilmesi elzemdir. Öğretmenin mali ve sosyal hakları yok denecek ölçüde emeğinin karşılığını almaktan uzaktır. Alelacele çıkarılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun yetersiz ve birçok soruna davetiye çıkarıcı nitelikte olduğunu ifade etmiştik. Bu gün gelinen noktada Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun sorunlarla dolu olduğu ortadadır. Öğretmenler Odası’nda gelir dengesizliği oluşmuş ve hatta uçurumlar oluştuğu görülmüştür. Emekçilerimiz emeklerinin karşılığını alabilmeyi beklemekte, sosyal ve ekonomik hakları tanımlanmış, daha adil ve şartları iyileştirilmiş bir meslek kanunu beklemektedir. Çalışan memurlarımızın tamamı bayram ikramiyesinden faydalanmayı beklerken diğer yandan atanmayı bekleyen binlerce meslektaşımızı da hatırlatmayı emeğe saygının bir gereği olarak gördüğümüzü beyan etmek isteriz. Zira o kadar yıl okuyup, puanlarını alıp atanmayı bekleyen meslektaşlarımızın da biran evvel okullarına, öğrencilerine kavuşmalarını temenni ediyoruz. 9 aydır bekletilen ve mülakatın kaldırılacağına ilişkin söz verilen öğretmenlerimizin kontenjanlarının biran evvel gönülleri rahatlatacak bir sayıyla ilan edilmesini arzuluyoruz. Üniversitelerde görev yapmakta olan üniversite idari personelinin (GİH, THS, YHS, SHS, 4/B Sözleşmeli) en temel haklardan biri olan tayin/nakil hakları olmaksızın çalıştırılması 21. Yüzyılda kabul edilebilir bir durum değildir. Üniversitelerde görev yapan tüm personelin tayin hakkı için Üniversiteler Arası Atama ve Yer Değişikliği Yönetmeliği’nin hazırlanarak yürürlüğe girmesi gerekmektedir. Bu yönetmelikte yer değişikliğinin şartları, mazeret tayinleri, eğitim hakkı tayini, becayiş vb. düzenlemelerin net bir şekilde ifade edilmesi ve bu düzenlemelerin rektörlerin keyfi kararına bırakılmaksızın, torpil vb. durum söz konusu olmaksızın gerekli tedbirlerin alınması elzemdir. Bu çalışanlarımızla ilgili sürgün maddesi diye bilinen 13-b/4 geçici görevlendirme maddesinin tamamen kaldırılması, eğitim ve öğretim hizmet kolunda verilen zam, tazminat, üniversite ödeneği, teşvik vb. haklardan da faydalanmalarını sağlayacak şekilde yasal düzenlemelerin yapılması elzemdir. Tüm bu sorunların çözümü için TBMM Milli Eğitim Komisyonunu oluşturan vekillerimizi göreve davet ediyoruz. Bizlerde 1 Mayıs günü tüm teşkilatlarımızla birlikte Ankara’da meydanda olacağız. Her alanda emek sarf eden tüm emekçilerimizin bu emeklerinin karşılığını alabilmelerini temenni ediyor, birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs Bayramı’nı kutluyorum. Emekçilerimizin hakları için mücadele etmeye devam edeceğimizi bu vesileyle bir kez daha ifade etmek istiyorum.”